Sanık eski hâkimden mahkemeye “Pes” dedirten mazeret dilekçesi
367 subayın yargılandığı Balyoz kumpası davasının soruşturma ve kovuşturmasında görev alan, 19'u firari 50 eski hakim ve savcı hakkında “görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve devletin güvenliğine ilişkin bilgileri açıklama” suçlamasıyla görülen davaya devam edildi. Davaya, sanıklardan eski bir hakimin mahkemeye gönderdiği, “Şehir dışında bulunacağımdan [duruşmaya] katılamayacağım” şeklindeki mazeret dilekçesi damga vurdu.
12punto
İlk derece mahkemesi sıfatıyla 2020 yılında Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde açılan davanın bugünkü 11'inci celsesine, davaya müdahilliği kabul edilen 67 Balyoz kumpası mağdurundan sadece emekli Koramiral Abdullah Can Erenoğlu, müşteki emekli Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin ile dört avukat katıldı.
Sanıklar da savunmalarını SEGBİS aracılığıyla yaptı.
ESKİ SAVCI: “NEDEN YARGILANIYORUZ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”
İlk savunma yapan isim, Balyoz kumpası davasının duruşma savcısı Savaş Kırbaş oldu. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde “örgüt üyeliğinden” yargılandığını, hakkındaki tek delilin ise Balyoz kumpası davasında savcılık yapması olduğunu belirten Kırbaş, bu dosyada da örgüt üyesi olduğu ön kabulüyle yargılandığını, bu iki davanın birleşmesi gerektiğini söyledi.
Balyoz sürecini anlatan Kırbaş, mahkûmiyet kararına ilişkin iki konuda hak ihlâli veren Anayasa Mahkemesi'nin hakim ve savcılara herhangi bir suçlama yöneltmediğini savundu. Kırbaş, Balyoz kumpası davasında delil yetersizliğinden beraat kararı verildiğini, ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin beraat kararını 7 sanık yönünden bozduğunu, sonuçta Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu sanıkları mahkûm ettiğini hatırlatırken de, “Ben Cumhuriyet Savcısı olarak görüş verdim, 'Darbeye teşebbüs suçu oluşmuştur.' dedim. Savcılığın temyiz başvurusundaki tespitler ve mahkemenin son kararı da bunu doğruladı. Öyleyse biz burada neden yargılanıyoruz; anlamak mümkün değil.” diye konuştu.
Kumpas mağduru bazı subayların kazandığı tazminat davaları sebebiyle “Devleti zarara uğratma” suçlamasıyla savunması alınan sanıklardan Abdullah Öztürk ise “FETÖ üyeliği” suçlamasıyla açılan davada beraat ettiğini vurgulayıp bunun mükerrer bir yargılama olduğunu öne sürdü. Öztürk de beraat kararı bozulan 7 sanığın cezalandırılmasından sonra kendilerinin yargılanmasının boşa çıktığını kaydetti.
Sanık Mustafa Başer de tazminat davaları nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın suç duyurusu üzerine dosyaya eklenen bu suçlamanın zamanaşımına girdiğini, davanın düşmesine karar verilmesi gerektiğini bildirdi.
BAŞKAN DA ŞIKÂYETÇI
Duruşmanın devamında tazminat ile başka davaların bu dosyayla birleştirilmesi tartışmaları yaşanınca Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Maruf Alikanoğlu, “Bunların tek dosya olması gerekirken HSK, önüne gelen her şikâyete tek tek dava açtığı için böyle oldu” yorumunu yaptı.
Balyoz kumpası davasının görüldüğü, kapatılan 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanlığını yapan Ömer Diken de “Devleti zarara uğratma ve görevi kötüye kullanma” suçlamalarının zamanaşımına girdiğini belirtirken, “Varsayımla suçlanıyor ve yargılanıyoruz. Nasıl bir savunma yaparsak yapalım, suçsuzluğumuzu ispat edemiyoruz” diye konuştu.
Sanıkların beyanlarından sonra mütalaası sorulan Savcı, firari sanıklarla ilgili yakalama kararının devamını isterken -suçtan doğrudan zarar görmediği için- Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın davaya katılım talebinin reddedilmesi yönünde görüş verdi.
YOK BÖYLE BİR DİLEKÇE
Savcı’nın mütalaasının ardından katılanlara söz verildi. Emekli Koramiral Abdullah Can Erenoğlu, Balyoz kumpasında gönderilen ihbar mektuplarının tamamının isimsiz ve imzasız olduğunu, ama bunlar üzerinden yıldırım hızıyla işlem yapıldığını hatırlatıp, “Bu ihbar mektuplarına neye göre işlem yaptılar? Bu, görevi kötüye kullanma değilse nedir?” dedikten sonra Mahkeme heyetine, “Sizin önünüze böyle ihbar mektupları gelse işlem yapar mısınız?” sorusunu yöneltti.
Erenoğlu, Ömer Diken'in kendilerini babalık hakkından bile mahrum bıraktığını, yüzlerce subayın geleceğini çaldığını da kaydetti.
Müşteki emekli Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin, 3 yıl 4 ay hapis yattığını belirterek, “Şimdi Ömer Diken'in şikâyet ettiği konulardan, yargılanırken biz de şikâyet etmiştik. Masum gibi görünüyorlar, ama doğru değil. Masum değiller. F