ABD’de neler oluyor? Teksas Valisinin kararı Anayasal hak mı, iç savaş mı?

ABD'de Yüksek Mahkeme Meksika sınırında bulunan bariyerlerin kaldırılmasına hükmetti. Teksas Valisi Greg Abbott, Yüksek Mahkeme'nin kararının aksine sınıra yeni dikenli teller çekeceğini duyurmasıyla tansiyon yükseldi. Uzmanlar, ABD'de yaşanan gerginliği ve iç savaş ihtimalini 12punto'ya değerlendirdi.

Melik Çelik

Melik ÇELİK - 12punto.com.tr

ABD'de, Teksas eyaletinin göçmen girişine karşı sınıra dikenli tel örmesi tartışma konusu. ABD Yüksek Mahkemesi bu dikenli tellerin kaldırılmasına karar verdi. Ancak cumhuriyetçi Teksas Valisi Gregg Abbott bu durumu "işgal" olarak nitelendirdi ve telleri kaldırmayacağını duyurdu. Valinin bu açıklamasına ABD genelindeki cumhuriyetçi 25 eyalet ve Donald Trump'tan destek geldi.

Konuya ilişkin Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Özdemir Akbal ve Harici.com.tr yazarı Sarp Sinan Hacır 12punto'ya değerlendirmelerde bulundular.

"FEDERAL DEVLETİN EMRİNİ DİKKATE ALMIYOR"

Konuyla ilgili sosyal medyada yayılan yalan haberlere dikkat çeken çeken Dr. Akbal durumu şöyle özetledi:

"Öncelikle soru için teşekkür ederim. Zira bu soruyla hem Amerikan başkanı Joe Biden’ın hem de Teksas Valisi Greg Abbott’ın bile haberinin olmadığı ve bizim sosyal medyamızda konu olan olayları aydınlatabileceğiz. Bu vesileyle hem ABD başkanı Joe Biden’a hem de Teksas Valisi Greg Abott’a ABD’de çıkacak bir iç savaşa dair bilgi edinmek için Türkiye’deki sosyal medya hesaplarını takip etmelerini öneriyorum. Bu kinayeli girişten sonra açık bir cevap vereyim: Bir şey olmuyor. ABD’nin federe devlet federal devlet ilişkisini anlamayan zihinler için vali kavramı belki Türk Kamu İdaresindeki gibi anlaşılmak istenebilir ancak ABD idari yapısı için durum bu şekilde değildir.

Bizim yıllarca süren bir yanlışlık sonucu vali olarak çevirdiğimiz makam aslında devlet başkanlığı. Yani ABD bir federal devlete bağlı federe devletlerden oluşuyor. İşte tam olarak bu yüzden de Amerika Birleşik Devletleri deniyor. Yani birden fazla ki buradaki net sayı 50, devletin birleşmesinden oluşan bir devlet. Teksas için de bu geçerli. Yani Teksas ABD’nin bir ili değil. Teksas, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’ni oluşturan devletlerden biri. İç işlerinde bağımsız, dış faaliyetler açısından da kısmen federal devlet yapısına bağlı. Bu noktada Teksas Ulusal Muhafızları (yani o devletin kendi silahlı kuvvetleri denilebilir bu yapıya) Teksas devlet başkanının emriyle Meksika sınırındaki barikatların kaldırılmasına dair federal devletin emrini dikkate almıyor. Bu durum da Türkiye’deki sosyal medya hesaplarında olmadık bir yere çekiliyor ki bu çabanın asli amacı da ilgi çekmekten başka bir şey değil."

"TEKSAS VALİSİ BİLE UMURSAMIYOR"

Akbal, bazı mecralarda yer alan iç savaş yorumlarının doğru olmadığını söyledi. Kulaktan dolma bilgiler e tercüme hataları ile dolu yaklaşımlara karşı uyarıda bulunan Akbal şunları söyledi:

"Zira benim aklımın köşesinden bile geçmedi. Hatta daha çarpıcı bir şey söyleyeyim. Teksas Valisi Greg Abbott’un aklına bile gelmedi. Eğer Abbott’un sosyal medya hesaplarını dikkatlice incelerseniz kendisinin Hindistan ziyaretinin “akla gelen iç savaş”tan çok daha fazla dikkat çektiğini görürsünüz. Dolayısıyla “aklına iç savaş” gelenler ABD siyaseti hakkında ne biliyor ben bilmiyor ve ilgilenmiyorum. Ama bu durum sosyal ve konvansiyonel medyanın spekülasyon sevgisinin sözde gazetecilik sosuna bulanıp insanlara sunulmasından başka bir anlam içermiyor. Elbette burada bir Türk vatandaşının neden Teksas federe devleti ile Amerikan federal devleti arasında ortaya çıkan üstelik de Teksas federe devletinin yöneticisinin gündeminde bile kısıtlı seviyede duran bu konuya ilgi gösterdiğini sormak gerekiyor. Uluslararası politika ve dış politika çalışması ciddi bir iştir ve bu da kulaktan dolma, yapı ve ilişki bilmeyen çeviri hataları ile dolu yaklaşımlarla gerçekleşmez."

Akbal, ABD'nin yönetim şeklinin Türkiye'den farklılıklarına da dikkat çekti:

"Eyaletler ile federal hükümet de karşı karşıya gelmedi. Bu sansasyonel yaklaşımlardan öncelikle gazetecilik etiği dolayısıyla uzak durmak lazım. Cumhuriyetçi Valiler Birliği (Republican Governors Association) üyesi eyalet (devlet) başkanları Teksas eyaleti (devleti) faaliyetlerini desteklediklerini ve gelecek olan yasa dışı sığınmacıların sınır geçişlerinin kontrol altına alınması gerektiğini belirtti. Bunun dışında federal yapıdan ayrılma yahut Vaşington’a askeri bir saldırı düzenleme gibi bir ifade yok. Bu da nedense yeni medya diye bir vakitler çok övülen şimdi ise bilgi kirliliği ve dezenformasyon dolayısıyla nasıl kontrol edileceği kara kara düşünülen bu mecralarda ortaya atılan içi boş dedikoduların “bilgi”, “haber” gibi gazetecilik etiği ve kapasitesine nereden ve nasıl sahip olduğu belli olmayan hesaplar tarafından servis edilmesinden ibaret" dedi.

İŞ SAVAŞLA ALAKASI YOK

Yaşanan olayda 1861-1865 Amerikan İç Savaşıyla benzerlik olmadığına dikkat çeken Akbal şunları söyledi:

"Yani Amerikan iç savaşı ile bu hadisenin en ufak bir alakası yok. Zaten bu gelişmeleri de söylediğim gibi hem Teksas Valisi Abbott hem de Federal devlet başkanı Biden muhtemelen bizim sosyal medya ve internet “gazetesi” denen yerlerden takip edip “bak sen öyle mi oluyormuş” diye okuyorlardır. Bu arada bizim sosyal medyayı fazlaca takip ettikleri için Türkçe konuşmaya başladıkları da dikkatinizi çekmiştir. Umarım burada bulunan kinayeler de anlaşılabilir. Ek olarak ABD de bir devlet olması hasebiyle kendi sosyal yapıları ve kırılma hatlarına sahiptir. Dolayısıyla ABD de pek çok sosyal olay çıktı. Çıkmaya da devam edecek. Benim asıl şaşırdığım şey ise ABD’de ortaya çıkan her olayda bizim sosyal medya ve “internet gazetesi” gibi yapılarımızda neden bu denli abartılı ve dikkat kesilen bir davranışın sergilendiği. Şahsi kanaatim aşırı eleştirinin altında yatan hayranlık duygusu. Yani bu türlü davranışı sergileyenlerin zihni alt yapısında ABD o denli büyük bir devlet olarak görülüyor ki; bu coğrafya da çıkan her olay şaşkınlıkla karşılanıyor. Bunlar siyaset bilimi inceleme alanının konusu değil. Daha çok psikoloji ve psikiyatri alanı ile ilgili şeyler"

Konunun ABD seçimlerine doğrudan bağlanması oldukça abartılı bir durum olacağını söyleyen Akbal, "Ancak hali hazırda Demokrat Başkan Joe Biden’ın yaşının oldukça ileri olması, başkanlık performansının seçmenler tarafından onaylanmayışı işini zaten hayli zor bir şekle büründürüyor. Bu şartlar altında tekrar aday olması başa baş bir seçimin geçmesi için tek başına bir sebep gibi duruyor. Elbette bu noktada Cumhuriyetçilerin çıkaracağı aday da önemli. Bunu adaylık yarışı tamamlandıktan sonra konuşmak çok daha doğru olacaktır. Zira siyaset bilimciler falcı yahut büyücü değillerdir. Dolayısıyla gelecekten haber vermemiz de oldukça güç. Ancak eldeki veri ve bilgilerle ortaya konulan analitik yaklaşımlarla ihtimaller oranlarını tanımlamamız mümkün olur" ifadelerini kullandı.

AMERİKA'YA DAMGA VURAN OLAY: YASADIŞI GÖÇ 

Harici yazarı Sarp Sinan Hacır, ABD'de yasa dışı göç olayının zon yıllara damgasını vurduğuna dikkat çekti. Sadece Biden döneminde 7 milyon kişinin sınırdan geçmeye çalıştığını hatırlatan Hacır, bu durumun seçmenin tercihlerinde etkili olacağını da ifade etti. Hacır şunları söyledi:

"Amerika'da son bir kaç yıla damgasını vuran en büyük hadise  yasadışı göç oldu. Özellikle 2022 yılından sonra inanılmaz bir göç dalgasının güneyden gelmesi, Amerika'nın gündemini sadece buna çevirdi. Yaklaşık 4 yıl içerisinde Biden dönemi boyunca 7 milyon kişinin sınırdan geçmeye çalıştığı biliniyor. Bunların en az iki milyonunun başarılı olduğu söyleniyor. Ve sadece geçtiğimiz Aralık ayında 300 bin kişinin tekrar güneyden geçmeye çalıştığı biliniyor. Yani Amerika için çok ciddi bir kriz söz konusu. Bu kriz Amerikalı seçmenin 2024 seçimlerine giderken en ciddiye aldığı iki konudan biri. İlki ekonomi ve ikincisi bu yasa dışı göç problemi. Cumhuriyetçiler de bunu iyi bildikleri için bu konunun üzerine gitmekten çekinmiyorlar. Geçtiğimiz yılda da benzer bir şey olmuştu.

Amerikan sınırındaki Teksas eyaletindeki Rio Grande Nehri'nin etrafına eyalet yönetimi tarafından dikenli teller kuruldu. Fakat Joe Biden hükümeti bunların kaldırılmasını istedi. Yani Biden hükümeti ve Demokratlara göre göç konusu bir sorun olmakla birlikte insanların bireysel haklarına, yani oraya dikenli tel konulmasını insanlığa sığmayan bir davranış olarak görüyorlar. Çünkü Rio Grande Nehri’nde bu yüzden dikenli teller bulunduğu için boğulanlar olduğu biliniyor ve buna müdahale olarak kaldırılmasını istiyor. Fakat Teksas valiliği uzun süredir bunun için direniyordu ve konu Yüksek Mahkemeye taşınmıştı. Yüksek Mahkeme’de de aslında Cumhuriyetçilerin istemediği bir sonuç çıktı. Biden'ın haklı olduğu ve dikenli tellerin kaldırılması kararı alındı. Fakat burada ilginç olan mesele şu: Supreme Court denilen Amerikan Yüksek Mahkemesi normalde dokuz üyeye sahip ve bunların altısı cumhuriyetçilerden yana. Özellikle Trump döneminde yapılan iki atama sayesinde yüksek çoğunluğu ele geçirerek mahkemede istediklerini geçirebilir hale geldiler. Kürtaj meselesinden de iyi biliyoruz, Cumhuriyetçiler istediğini yapabilir hale gelmişti. Fakat dikenli tellerin kaldırılmasına hükmedildi.

TEKSAS VALİSİ Teksas Valisi Greg Abbott, bunun olmaması gerektiğini bunun yanlış bir karar olduğunu söylüyor ve yüksek mahkemenin kararına uymayacaklarını belirtiyor. Bunun içinde anayasal bir açıklama yapıyor. Yani Amerikan Anayasasında eyaletlerin, bir işgal durumu olduğunda bir istila durumu olduğunda buna direnebileceklerini söylüyor ve şu anda olan yasa dışı göçü ki çok yüksek sayılar, gerçekten bunun bir işgal denemesi olduğunu, bir işgal girişimi olduğunu, bu yüzden de eyaletlerin bu tarz önlemleri federal hükümete ve kongreye sormadan alabileceğini söylüyor.

Şimdi yasaya bakarsak, Amerikan Anayasası çok eski bir anayasa yani diğer Avrupa ülkelerine kıyasla çok eski bir anayasası var ve yazıldığı dönemde 1700'lü yılların sonunda Amerika 13 koloniden oluşan bir ülkeydi ve bu koloniler federal hükümet tarafından çok fazla desteklenemiyordu. Federal hükümet askeri açıdan buralara güvenlik sağlayabilecek koruma sağlayabilecek bir boyutta değildi ve bu yasalar hazırlanırken akıllarında şöyle bir algı oluştu: 

‘biz herhangi bir işgal konumunda diğer sömürgeci kuvvetler tarafından İspanyollar tarafından İngilizler tarafından belki Fransızlar tarafından bir işgal girişimi olduğunda bu işgali kendi ordumuzla püskürtebilecek konumda değiliz. Böyle bir kuvvetimiz yok.’

Hatta bizim çok konuştuğumuz Amerikan gündeminde de ciddi yer edinen silahlanma, bireysel silahlanma meselesi de yine aynı sebepten ortaya çıkıyor. O dönemde ortaya çıkan Amerikan anayasasının 2.’ci maddesi bu korkuyu gidermek amaçlı ortaya çıkıyor. Yani Amerikan vatandaşları bir işgal girişimi olduğunda federal hükümete ihtiyaç duymadan kendi bireysel silahlarıyla bir direniş sergileyecekler ve bu direnişi eyaletler tezgahlayacak. Fakat bu anayasa yazıldığında eldeki silahlar çok arkaikti. Bugün gördüğümüz federal hükümetin çaresiz kalma gibi bir durumu yok.

Burada yapılan politik. Politikalar daha çok tercih üzerine kurulu yani Biden Hükümeti'nin politikaları böyle gerektiriyor. Müdahale edilmemesi gerektiğini yani bu göçü sadece güneyde yaşanan bir takım politik işte ABD'nin Güney Amerika'da yaşanan bir takım politik sorunlardan ziyade ABD ekonomisinin de yasadışı göçü istiyor. Bunu düşünerek zaten göçe tamamen karşı durmayalım diyor. Kendi düşünceleri de yine aynı şekilde ekonomik."

AMERİKAN İÇ SAVAŞI EYALET HAKLARI ÜZERİNE KURULU

ABD tarihinde olan eyalet ve federal yapı çelişkisinin tarihte de olduğunu hatırlatan Hacır,

"Amerikan İç Savaşı, çıktığında doğrudan bir ekonomik çekince vardı. Bir ekonomik korku vardı. Neydi bu korku? 1800'lü yılların ortasına ortası geçildiğinde artık Amerikan ekonomisi kuzeyde daha endüstrileşmiş, güney de ise hala tarımsal bir ekonomiydi. Bu durumda artık Kuzeyliler çok fazla köle emeğin sömürüsüne ihtiyaç duymuyorlardı. Çünkü ekonomileri buna bağlı değildi. Fakat Güneyliler hala büyük oranda bu köle emeğiyle ticaretlerin ekonomilerini sürdürmeye devam ediyorlardı. Abraham Lincoln artık köleliğin kaldırılması gerektiğini söyleyince ekonomik zarar göreceğini düşünen Güneyliler isyan ettiler.

Şimdi Amerika İç Savaşı dediğiniz yapı, tam olarak bir ekonomik bir sürtüşme ile de aslında ortaya çıkıyor ki bu tartışmalar hala devam etmekte. Yani Amerikan medyasında bugün baktığınızda söylenmemesi gereken bir cümle vardır. Amerikan seçim kampanyaları devam ederken başkan adaylarından Nikki Haley de buna vurgu yaptığı için çok ciddi tepki gördü dedi ki; Amerikan iç savaşı aslında eyalet hakları üzerine kuruluydu. Yani köle sahibi hakkı olma üzerine kuruluydu. Bu tartışma her zaman devam eder. Güneyli Konfederasyon yanlıların köle sahibi olmayı haklı gösterme çabası  'Federal Yapı benim hayatıma karışıyor, benim kurallarıma ve eyalet olarak benim yasalarıma karışıyor' algısı yaratmak üzerineydi. ABD bu tartışma üzerine kurulu bir ülkedir. Yani eyalet hakkı mı yoksa federal hükümet hakkı mı?" ifadelerini kullandı.

"AMERİKALILAR KORKMUŞ DURUMDALAR"

ABD'de yapılacak seçimin gergin geçeceğini ve bundan dolayı insanların tedirgin olduğunu söyleyen Hacır şunları ifade etti:

"Yani bu yüzden bu olay ne kadar ciddi olursa olsun, ki bir sürü Amerikalı biraz daha korkmuş durumdalar. Yani aman buradan tekrar bir iç savaşa dönecek bir durum çıkar mı gibi yorumlar yapan, korkularını dile getiren insanlar da var. Ama az önce bahsettiğim gibi ekonomik bir durumdan söz etmek mümkün değil. Yani bir varoluşsal sorundan bahsetmek mümkün değil. 25 tane eyalet şu ana kadar Teksas'a destek açıkladı. Bütün Cumhuriyetçiler Greg Abbott'un arkasındayız diyorlar. Fakat burada şunu görmek lazım, bu yıl bir seçim yılı. Seçim yılında böyle hareketlilikler olur, bundan önce de oldu. 

Amerikan tarihi sürekli eyalet ve Federal Yapının karşı karşıya gelmesiyle dolu bir tarih ve bu partilerin politikalarını da belirleyici bir konsept. Yani Cumhuriyetçi Parti, biraz daha eyalet hakları, eyaletler daha bağımsız olsun, daha kendi kararlarını alabilsin derken Demokratlar biraz daha federal yapının bağlı olmasını dayatıyor. Mesela kürtaj meselesi de tamamen bunun üzerine kuruluydu. Yüksek Mahkeme ve Cumhuriyetçilerin istediği şekilde kürtajı eyaletlere bırakan bir karar almıştı. Bu tartışma hep devam edecek. Amerikalılar için bitecek bir şey değil. Geçtiğimiz yıl da benzer bir karşılaşma oldu. Amerika 1800'lü yılların ortasında o kopmaların yaşandığı bir dönemde değil, çok daha güçlü bir istihbarat yapısı var ve bir iç savaş dediğinizde ciddi bir organizasyondan bahsediyorsunuz. 

Özellikle iç savaş kadar ciddi bir meseleden bahsediyorsanız ABD federal yapısını istemediği bir şey şimdilik olacak gibi gözükmüyor ama tekrar altını çizmek istiyorum: ABD çok kutuplaşmış bir ülke ve her geçen gün daha da kutuplaşıyor. Önce Trump yüzünden böyle dendi. Biden geldi değişmedi. Şimdi Trump belki bir daha gelecek, belki daha da artacak bu. Sonsuza kadar sürdürülebilir bir şey değil. Bir ülkenin yüzde elli-elli bir şeklinde ayrışmış durumda. O yüzden benim tahminim ABD bu açıdan iyiye gitmiyor. Kültürel problemlerin, sosyal sorunların katlanarak gittiği bir dönemden geçiyor. Şu an için bu spesifik olay üzerinden bir iç savaş beklemiyorum ama bu daha fazla kavgaların yaşandığı sokak olaylarının yaşandığı belki terör olaylarının yaşandığı bir dönem olabileceği algısı yaratıyor bizde. Yani bu önümüzdeki yıllarda önümüzdeki aylarda yıllarda da böyle olaylardan daha fazla duyabiliriz."

Son olarak seçimlerin göç meselesini çok etkileyeceğini belirten Hacır ABD'deki seçim sürecine ilişkin son gelişmeleri ise şu şekilde değerlendirdi:

"Amerikan seçmeninin bir numaralı meselesi Trump hükümeti. Trump Hükümeti göç meselesini çok ciddiye aldığını söylüyordu ve şimdi ‘ikinci kere seçilirsem bunu daha da ciddiye alacağım’ diyor. Biden'ı da buradan sıkıştırıyorlar. Yani bizim için en önemli konu diye bahsediyorlar. Bütün bu tartışmalar Trump'a ciddi bir kazanım getiriyor.

Hem Cumhuriyetçi kitleleri konsolide ediyor hem de daha bağımsız olan daha kararsız olan henüz Biden'a mı Trump'a mı oy vereceğini bilmeyen kitleleri. Cumhuriyetçilerin bir numaralı kampanya meselesini ülkenin en büyük sorunu olarak hatırlatıyor.

Biden'ın kendini bu konuda nasıl savunacağı, nasıl anlatacağı merak konusu. Yasa dışı göç meselesine karşı ağır önlemler alırlarsa göçmen topluluklarda tepki göreceği ve oylarının düşmesi söz konusu. İsrail meselesinden dolayı Biden'ın oyları ciddi şekilde düştü. Amerika'daki müslümanlar sandığa gitmeyeceğini söylüyor. Bu Biden'ın kolay altından kalkabileceği mesele değil. Çünkü en kritik eyaletlerde Müslümanların çoğunlukta yaşadığı yerler ve bu oylarını zaten kaybettiği söyleniyor. Eğer böyle olursa daha fazla oy kaybı büyük bir tehlike yaratacaktır. Geçtiğimiz her seçimde tuhaf bir şekilde Trump azınlıklarda oylarını yukarıya çekti. Yani 2016'da aldığı oyu 2022 ara seçimlerinde daha fazla Latin olan, daha fazla Siyahiden daha fazla Asyalıdan aldı ve şimdi 2024'te bunun daha da artacağı söyleniyor. Sadece New York eyaletindeki yaşayan Latinolardan altmışa kadar varan bir desteği var. Şimdi güneyden gelen göçmenlerin büyük çoğunluğu Latino’yken nasıl oluyor da Latinolar Trump'a destek veriyor? Bu onların genel bir tartışma konusu aslında. Ülkeye giriş yapabilmiş, vatandaşlık almış  Latinolar daha fazla Latino gelsin istemiyorlar ve bunu cumhuriyetçiler iyi yakaladı, iyi tespit ettiler. Bunun üzerinden azınlıklarda oylarını arttırmaya başladılar. O yüzden zor durumda olan Biden'a Trump'ın bütün siyasetini ve göç politikaları'nın son bir darbe vuracağı kanaatindeyim. Bu olay seçim için Cumhuriyetçilere büyük fayda sağladı."