Adab-ı muaşeret bahane: Tarikatları okullara sokuyorlar
İktidarın ÇEDES ve Adab-ı muaşeret dersi başta olmak üzere eğitim alanındaki uygulamalarını değerlendiren Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, hedefte laik eğitimin ve Cumhuriyetin olduğunu vurguladı, tarikatların okullara sokulduğunu belirtti.
Ercan Küçük
Ercan KÜÇÜK - 12punto.com.tr
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) liselerde yeni okutulacak “Adab-ı muaşeret” dersi için hazırlıklarını sürdürüyor. Son olarak kitap hazırlayan öğretmenlere yaptığı uyarıda öğrencilerin milli ve manevi değerleri kavramaları için yazım sürecinde Kur’an-ı Kerim ve hadislere yer verilmesini istediği öğrenildi. 12punto’ya konuşan Eğitim-iş Sendikası Genel Başkanı Kadem Özbay, iktidarın Siyasal İslamcı anlayışını çocuklara empoze etmek istediğini vurguladı.
Adab-ı muaşeretin 1960’lı yıllarda da okullarda ders olarak öğretildiğini hatırlatan Özbay, asıl dersin adına değil içeriğine bakmak gerektiğini söyledi. İktidarın ‘Dini nesil yetiştirme’ hedeflerine dikkat çeken Özbay şunları söyledi:
“Siyasi iktidarın 21 yıllık eğitim karnesine baktığımızda eğitimi her geçen gün bilimden çağın gereklerinden uzaklaştırdığı gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin değişmez ilkeleri olan ve cumhuriyetin temel direği olan laiklik ilkesinden de uzaklaştığını, kendi tarif ettikleri o tek din tek mezhep anlayışının bütün o derslerin içeriğine sokulmak istendiğini, okul öncesinden de başlayarak tüm kademelerde özellikle siyasal İslam'ı tarif ettiğini görüyoruz.
Adab-ı muaşeret kuralları görgü kuralları, saygı kuralları, nezaket kuralları demektir. Ama adından çok içeriği önemli. Değer dediğimiz de yalnızca siyasal islamcıların kendi tarif ettiği dini referansları alanlar, evrensel değerlerden, saygı kurallarından uzaklaşarak, toplumun o kültürel dönüşümünde hedefledikleri, kendi tarif ettikleri nesil yetiştirme projesine uygun bir şekilde, dini esasları küçük yaştan başlayarak çocuklara empoze etmek.”
'MEB’İ DİYANET’İN ALT KURUMU HALİNE ÇEVİRDİLER'
Özbay, iktidarın ÇEDES projesi ve bazı vakıflarla yaptığı projeler aracılığıyla tarikatları okullara soktuğunu belirtti. Özbay şöyle konuştu:
“Derslerden çok içeriğiyle ilgilenmek gerektiğini düşünüyorum. Aslında siyasi iktidarın topluma dönüştürme çalışmalarını bir hamlesi. Yeni Milli Eğitim Bakanı da geldiğinde dedi ki, Türkiye yüzyılında en önemli şeyin eğitim aracılığıyla sağlanacağını, eğitimin çok önemli bir yeri olacağını söylemişti ve geldiği günden itibaren bütün uygulamalarına söylemlerine bakıyoruz. ÇEDES projeleri, TÜGVA, TÜRGEV, İHH ne kadar gerici yapı varsa dernek vakıf maskesi takmış ne kadar tarikat cemaat varsa okulların içerisine sokuluyor.
MEB’i adeta Diyanetin bir alt kurumu haline çevirdiler. Bir bakıyoruz Milli Eğitim Bakanlığı'nda bir cemaat liderini ağırlıyorlar. Halbuki eğitim bileşenleriyle konuşması lazım.
Derslerin içerisine toplumu dönüştürmek amaçlı soktukları siyasal islamcı referanslar dini esaslara göre yeniden dizayn etme çabası çok net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasına, MEB’in aslında temel kanunundaki ilkelerine aykırıdır.”
PEDAGOJİK CİNAYET
Bakanlığın çocukların gelişim çağlarını dikkate alması gerektiğini vurgulayan Özbay, travma uyarısı da yaptı:
“Bunlar ileride çok daha büyük travmalara sebep olur. O nedenle bu tarz küçük yaşta çocukların soyut dışı düşünce aşaması oluşmadığı dönemde bu tarz dayatmalar aynı zamanda pedagojik bir cinayettir. Ciddi travmaların zemini de oluşturacaktır. Bu nedenle bunlardan uzak durulmalı ve eğitimde yapılacak değişiklikler muhakkak ki eğitimin bileşenleriyle, sendikalar, eğitim fakülteleri ve alanda bunu pratikte uygulayacak öğretmenlerle eğitimcilerle birlikte değerlendirilmeli ve öncesinde de bir uygulaması olması lazım.
Okullarımızdan gerçekten bilimi sanatı çıkardıkları gibi bu gerici uygulamaların daha da çok arttığını görüyoruz. Siyasi iktidarın bu dayatmalarının sebebini pedagojik açıdan bilimsel açıdan değerlendiremiyorum. Tabii ki bunlar var ama bir de Cumhuriyet karşıtlığı var. Cumhuriyetin getirdiği, getirmek istediği her ne varsa onun tam tersi bir şey yapılıyor.
Cumhuriyetin en önemli devrim kültür devrimi, temeli de eğitimdir. Cumhuriyetçi bakış açısı, Osmanlı’dan günümüze gelen ikili üçlü eğitim sistemi, yani medreseler ve mektepler azınlık okullarıyla ilgili şu teşhisi koyuyor: Bir toplum çocuklarını farklı farklı eğitimden geçirirse, kafaları farklı farklı doldurur, ayrıştırırsa toplumu da zaten ayrıştırmış olurlar.
Bizim bütün çocuklarımız temel eğitim düzeyinde aynı eğitimden geçmeli ve bu eğitimin temelinde laik, bilimsel, demokratik, çağdaş eğitim olmalı ve zorunlu olmasıyla beraber de kamusal ve parasız olmalı.
OKULLAR MEDRESEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
“Şu anda okullarımız adeta medreseye dönüştürülmüştür. Zorunlu din dersleri 1980 sonrası 2 saate kadar dayatıldı. Yetmedi zorunlu seçmeli din dersleri geldi.
İmam hatipleri açmaları, eğitim öğretim birliğine çok net aykırı. Cumhuriyet ne getirdiyse tam tersine, yine eğitim aracıyla bir dönüşüm sağlamaya çalışıyorlar. Toplumsal bir dönüşüm sağlamaya çalışıyorlar. Ama toplumun tamamına imam hatip dayatmasını kabul ettiremediler. Ve bu sefer diğer okulları da imam hatipleştirmeye çalışıyorlar.
Zorunlu seçmeli din derslerini de eklediğimizde din derslerinin sayısı okullarda matematik derslerini Türkçe dersini geçti. Bu da yetmedi, nasıl tarikat ve cemaatleri sokabiliriz okullara?
MEB'in bir tane işi var, eğitim onu da yapamıyor sürekli birilerine taşeron ediyor. İHH ile ne kültürel protokol imzalanabilir? Birçok cihatçı örgütle yurt dışında bağlantısı olduğu iddiaları ortaya çıkan İHH’yla sürekli protokoller imzalanıyor."
TAŞRADA KARMA EĞİTİM SONLANDIRILIYOR
Özbay taşrada gözlerden uzaklarda okullarda karma eğitimin sonlandırılmaya başlandığını da açıkladı. “Çocukları MEB’den koruma gerekiyor artık” diyen Özbay şunları söyledi:
“Şu anda taşrada özellikle birçok yerde karma eğitimle ilgili fiili olarak sonlandırılmış.Ya da orada kız çocuklarıyla erkek çocuklarının ayrıştırıldığı birçok uygulamayı maalesef ki duyuyoruz.
Kadın öğretmenler üzerinde ki baskıları maalesef ki duyuyoruz. Okullarımıza ne olduğu belirsiz birçok kişinin bilmem ne projesi gündeme protokolü adı altında sohbet edecek diye güya gönüllülük esasında deniliyor.
Malesef ki çocuklarımız gerçekten çok ciddi bir şekilde bu siyasal islamcı anlayışın dayatmasına maruz kalıyor. Eğitim ortamlarında çocuklarımızı bu tarz yapılardan, bu tarz kurumlardan korumak lazım. Bu gidişle MEB’den korumak gerekiyor artık.
‘HUKUKİ SÜREÇLERİ İŞLETECEĞİZ’
Kadem Özbay, yaşanan gelişmelerle ilgili izleyecekleri yolu da şu şekilde anlattı:
"Biz ne yapıyoruz? Bu protokollerin tamamına dava açtık ama artık ülke öyle bir hale geldiki. Tuz koktu. Danıştay'ın bunlarla ilgili bazı kararları var; ‘Yapılabilir bu tarz protokoller’
Ders içeriklerini inceleyerek hukuki süreci de değerlendireceğiz. Çünkü anayasaya aykırılıkları görüyoruz. Çok net laikliğe aykırı.
Bu ülkenin çocuklarına ne isterlerse yapabilecekleri bir yetkileri yok. Bunlarla ilgili tespit ettiğimiz tüm hukuksal kriterler üzerinden hukuki sürecimizi de işleteceğiz. Örgütsel anlamda da tabii ki mücadelemizi sürdüreceğiz."