Bahçeli Akşener’e çağrı yapmıştı... CHP’li Gökhan Günaydın’dan İyi Parti’ye ‘Destek olma’ mesajı
31 Mart yerel seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar siyasetin dengelerini değiştirdi. Yerel seçimler sonrasında ‘Yeni anayasa’ söylemleri, şimdilik rafa kaldırılmış durumda. Anayasayı değiştirmek için Meclis aritmetiğinde zorluk yaşayan Cumhur İttifakı, İYİ Parti’ye mesajlar göndermeye başladı.
12punto
Anayasa değişikliği yapmak isteyen Cumhur İttifakı’nın referandumlu bir Anayasa değişikliği için 360 oya ihtiyaç var. Referandumsuz değişiklikte ise 400 oyu bulması gerekiyor. Bu nedenle iktidar, ittifak dışındaki partilere ihtiyaç duyuyor.
Bu kapsamda ilk hamle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi. Bahçeli, olağanüstü kurultaya giden İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik “Sayın Meral Akşener Hanımefendi’nin ayrışmadan vazgeçerek partinin başında, onu destekleyen ve projelerine katkıda bulunan arkadaşlarının da etrafında olması gerektiğini düşünüyorum” sözlerini kullandı.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada 31 Mart’ta alınan seçim sonuçlarının iktidarın tüm planlarını bozduğunu söyledi. Meclis aritmetiğini yorumlayan Günaydın, İyi Parti’ye de çağrıda bulundu. Günaydın’ın açıklaması şu şekilde:
“Bahçeli 17 Mart 2024’te Erdoğan’a “Ayrılamazsın, Türk Milleti’ni yalnız bırakamazsın”; 10 Nisan 2024’te Akşener’e “Ayrışma kararından vazgeçerek partinin başında devamını, aday olmayı düşünenlerin de etrafında kenetlenmesini düşünmekteyim” dedi.
İlk bakışta garip gelebilecek bu söylemler, kurulan ve sürdürülen rejim sistematiği ile birlikte düşünüldüğünde, açıklanabilir bir nitelik taşıyor.
Bütçe görüşmeleri sırasında, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız Anayasa’yı nasıl ve ne yönde değiştireceklerini ayrıntısıyla ve tüm muhalefete parmak sallayarak anlatırken, AKP’nin 265 milletvekiline dönerek seslendik: “Dinleyin, MHP Anayasa’yı nasıl değiştireceğini anlatıyor, iyi dinleyin, not alın”.
Yukarıya alıntıladığım anektod, MHP’nin görece düşük ancak AKP açısından elzem oy gücüne dayanarak, sistemin kilit noktalarında nasıl bir baskınlık kurduğunu somut bir biçimde ortaya koymaktadır.
Denge ve denetlemenin olmadığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir taraftan Cumhur ittifakının ortaklarına hukuk tanımaz bir idare erki armağan ederken, diğer taraftan sistemde bal tutanın fazlasıyla parmağını yalayabilmesine fırsat tanımaktadır.
Ancak yurttaş nezdindeki meşruiyetinde yaşadığı erozyonun farkında olan Cumhur ittifakı, rejimin devamına yönelik giderek artan tehditleri de iliklerinde hissediyordu. Rejim adeta balans ayarına ihtiyaç gösteriyordu.
Çare ivedi bir anayasa değişikliği idi. İçine katacakları soslarla Meclis yelpazesinde değişik kanatlarda bulunan partilerin damaklarına bal sürülerek, asıl olarak iki iş garanti altına alınacaktı: Bir, seçilme için gerekli 50+ 1 zorunluluğu 10 puan düşürülecek; İki Erdoğan’ın süre kısıtı ortadan kaldırılacaktı. Böylece kurulacak Rusya ya da Azerbaycan’dakilere benzer bir “demokrasi” içinde daha fazlasını yapmak sadece bir zaman planlaması konusu olacaktı..
Tüm bu planları 31 Mart seçimleri bozdu. Türkiye, 31 Mart seçimleriyle adeta uçurumun eşiğinden döndü.
Söylediklerimizi Meclis sistematiği içinden ete kemiğe büründürelim: Bilindiği üzere, referandumlu bir Anayasa değişikliği için 360 oya ihtiyaç var. Referandumsuz değişiklikte bu sayı 400.
Herhangi bir Anayasa değişikliği tasarısına AKP ve MHP yanında tereddütsüz oy kullanabilecek iki parti, 4 sandalyeli Hüda Par ve bir sandalyeli DSP. Böylece toplam oyları 320 oluyor. 4 sandalyeye sahip Yeniden Refah partisini, seçimlerde sergilediği tutumdan sonra, Anayasa değişikliği için garanti partner sınıfına sokmakta ihtiyatlı olmak gerekir kanımca.
Cumhur Ittifakı’nın bir gözü de, CHP sıralarından Meclis’e girmiş ve grup kurmuş 20 üyeli Saadet/Gelecek yanında, grubu bulunmayan 15 Deva ve 3 Demokrat parti milletvekillerinde. Saadet/Gelecek grubunun Meclis’te yaptığı sert muhalefet yanında, kişisel tutumlarına da Meclis içinde tanık olduğumuz saydığımız partilere üye milletvekillerinin, seçim sonuçlarının yarattığı siyaset psikolojisi ortamında, mevcut düzenin daha da yerleşmesine yol açacak bir değişikliğe evet demeyeceklerini değerlendirmek yanlış olmayacaktır.
CHP’nin belediye başkanı seçilenlerden sonra 126’ya düşmüş milletvekillerinin, Cumhur rejimine yeni bir hayat öpücüğü verecek değişikliğe geçit vermeyeceğini söylemeye gerek yok.
DEM, EMEP, DBP ve TİP’in toplamda 65 milletvekiliyle katıldığı Emek ve Özgürlük İttifakı da benzer bir tutum sergileyecektir. Kürt sorununun çözümünü Erdoğan’da aramanın yersizliği, siyasetçiden önce toplumda çoktan benimsenmiş bir haklı yargı. Bu bağlamda, olası bir Anayasa değişikliğine katılabilecek “özgürlük sosları”, eski sihrini çoktan kaybetmiş durumda.
İşte bu tabloda, Cumhur İttifakı’nın tek çıkış kanalı, mümkünse toplu olarak hareket etmesini sağlayacak 37 sandalyeli bir İyi Parti işbirliği. Ancak bu takdirde, bağımsızlardan da alabilecekleri katkılarla, 360 hayali kurabilirler.
Şüphesiz bir siyasi parti olarak ne yapacağına İYİ Parti kurulları karar verirler. Ancak uzatmaları oynamaya çalışan bir rejime destek vermenin kimseye yarar sağlamayacağı, yaşanarak öğrenilmiştir kanısındayım.”