Bergama’da direnen başkan: ‘Siyanürle altın arama madenleri derhal kapatılmalı!’
Erzincan’ın İliç ilçesinde, siyanürle altın aranan madende toprak kayması sonucu facia yaşandı. İşçilerin siyanürlü toprak altında kaldığı olayla ilgili Bergama Eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın değerlendirmelerde bulundu. Taşkın, “Türkiye'deki siyanürle altın arama madenleri derhal kapatılmalı, izin verilmemeli” dedi.
Ezgi Sivritepe
Ezgi Sivritepe-12punto.com.tr
Anagold şirketine ait olan Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’nin bulunduğu alanda toprak kayması meydana geldi. Toprak yığınının, siyanür ve sülfürik asit ile yıkanmış malzemelerden oluştuğuna yönelik açıklamalar yapıldı. İşçilerin, günlerdir göçük altından kurtarılamadığı olayla ilgili çalışmalar sürüyor.
Geçmişte Bergama’da siyanürle altın aramaya karşı verilen mücadelenin öncülerinden, hatta bu mücadeleyle ilgili kitaplar yazan dönemin Bergama Belediye Başkanı ve 12punto.com.tr yazarı Sefa Taşkın önemli uyarılarda bulundu.
İLK MÜCADELE 1989’DA BERGAMA’DA
Türkiye siyanürle altın aranmasına ve buna karşı verilen çevre mücadelesine yabancı değil. İlk mücadele 1989’da Bergama’da başlamıştı. Dünya gündemine dahi yerleşen Bergama mücadelesinin öncülerinden dönemin eski Bergama Belediye Başkanı ve 12punto yazarı Sefa Taşkın hem o süreci hatırlattı hem de siyanürün zararlarını 12punto’ya anlattı. Siyanürün dünyanın en tehlikeli zehiri olduğunu vurgulayan Taşkın şunları söyledi:
“Eskiden yüzde 5 diyorlardı şimdi toprakta yüzde 2 oranında altın tozu varsa bile maden sayıyorlar. Yapılan incelemelerde şu görülüyor ki; içinde altın olan kaya ve toprağı siyanürle ve suyla muamele ettiğinizde siyanür topraktaki altını çekiyor, alıyor. Geriye kalan atıkları da bir yerde topluyorlar. Burada ki sıkıntı siyanür dünyanın en tehlikeli zehiri”
DANIŞTAY: HEM İNSANLARA HEM DOĞAYA ZARARLI
Taşkın, Bergama’da belediye başkanlığı yaptığı dönemde siyanürle altın aramaya karşı başlattıkları mücadeleye ilişkin deneyimlerini ve maden aramak için gelen şirketleri şu sözlerle aktardı:
“Bergama halkı ile beraber yürüyüşler ve gösteriler yaptık. O gösterilerde de bizi dinlemediler. Bu uyarıların arkasından hukuka başvurduk. Mahkeme çeşitli kararlar verdi, maden açıldı daha sonra kapandı. Biz, Danıştay’a başvurduk. Danıştay’ın 6. Dairesi 1989-1996 yılında müthiş bir karar verdi. Dedi ki, "Bu maden hem insanlara hem de doğaya zarar verebilir; ikincisi de bu madenin işletilmesinin kamuya yararı yoktur" kararı aldı. Böyle bir karar verdiğine göre bu madenin işletilmemesi lazım değil mi? Uzun bir süreçti ve madeni bitirdiler ve maden çalışmaya başladı. Mahkeme kararları uygulanmıyor diye İnsan Hakları Mahkemesi'ne gittik, Türkiye'deki mahkemelere başvurduk. Mahkeme kararı uygulanmadığı için o dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’dan, arkadaşlarımla beraber 5 bin TL tazminat aldım. Yüz kişi kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduk. Yine bizi haklı buldu ve devlet bize tazminat ödedi. Bunun anlamı, Bergama'daki siyanürle altın arama madeninin çevre ve insanlara, zarar verdiği hem bilim camiasında hem yerel hem de ulusal mahkemeler tarafından teşhis edildi. Türkiye'de çok tartışılmasına rağmen, madeni işletmeye devam ettiler. O dönemde İzmir belediyesinin kollukları destek için madene geliyordu, maden kapalı olmasına rağmen.”
ŞİRKET BAŞA ÇIKAMADI FETÖCÜLERE SATTI
Taşkın, Bergama mücadelesi sürecinde özel şirketin direnişlerini yıkamadığını, daha sonra madeni FETÖ’cülere sattığını da açıkladı. Taşkın o günleri şu şekilde anlattı:
“Bergama'ya gelen şirketin adı Eurogold, üç tane ortağı vardı. Bir tanesi Avustralya şirketi ama arkasında Amerikalı Rothschild şirketi vardı. İkincisi Kanadalı gözüküyor ama arkasında Almanya'nın en büyük şirketlerinden biri vardı. Üçüncüsü ise Fransa şirketi; bu şirket Fransa'nın nükleer santraline sahip olan, MTA gibi şirketlerdendi. Bunlar çok uluslu şirketler; Dünya'nın her yerinde değişik ortaklıklar yapıp bu madenleri işletiyorlar. Ben bunlara siyanürcü ahtapot diyorum. Her yerde kolları var. Finans sağlayan şirket Alman şirketiydi. Gösteriler yaptık finans etmesin diye. İkinci finansör bankası ise İngiliz bankası The Royal Bank Of Scotland. Şimdi siyanür satan ise yarı Alman Degussa şirketi. Bunlar tam anlamıyla şebeke. Bergama mücadelesi sonucunda önce Almanlar daha sonra Fransızlar çekildi. Amerikalılar en sona kaldı ve bizimle başa çıkamayıp madeni Koza Şirketine sattılar. Koza şirket, Akın İpek’in Holdingiydi. . Akın İpek de FETÖ'cüydü. Şimdiki hükümet onun peşine düşmüştü ama Akın İpek Londra'ya kaçmıştı. İpek'in evinin bahçesinde devlet altın aramıştı, altınları nereye sakladı diye. İşte böyle bir rezalet.
Bizi o dönemde değişik şekilde suçladılar, sindirmeye kalktılar. Almanlar, Türkiye'de altın madeni işletmek istemiyormuş falan diye saçma sapan şeyler söylediler oysaki gelen şirket Alman Şirketiydi"
“SADECE BİNDE BİRİ”
Çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki altın madenlerine ilgisini ve madenlere karşı gelenlere yapılan eleştirileri sorduğumuz Taşkın, halkın siyanürle altın aranmasına karşı olduğunu ve şirketlerin bu durumu azaltabilmek için çalışmalar yaptığını ifade etti.
Taşkın, “Türkiye’deki altın miktarı dünyadakinin binde biri. Bize, ‘toprak altındaki zenginliklerimizin fakir bekçisi mi olacağız’ diyorlardı. Bu safsata başka bir şey değil. Bu sadece bizdeki altını almak için heveslenen çok uluslu şirketlerin ve işbirlikçilerin yaygaraları. Kalkınmak istiyorsan, çiftçine daha çok para ver ve o daha çok çalışsın ya da başka yatırımlar yap. Kaç kişinin ölümüne sebep olundu, bunlar çok tehlikeli şeyler” dedi.
“UYDURMA ÇED RAPORU HAZIRLANMIŞ”
Yatırım yapılacak olan yerin çevreyle uyumlu olup olmadığının incelenmesi gerektiğini aktaran Taşkın, Erzincan’da yaşanan olayla ilgili şu sözleri kullandı:
“Tonlarca siyanür kullanılıyor. Erzincan'da sadece siyanür değil, sülfürik asit de kullanıyorlar. Bu aside parmağınızı sokarsanız, eritir. Şimdi böyle bir şeyin Erzincan'da tonlarcasını kullanıyorsun ve toprakla karıştıracaksın ve altını alacaksın. Bu işletme, Fırat Nehri'ne 300-400 metre uzaklıkta. En başında bunun riski ne diye düşünülmesi gerekiyordu. Anlaşılan bu maden yapılırken uydurma bir ÇED raporu hazırlanmış”
“BU BEKLENEN BİR FACİAYDI”
Çöpçüler Altın Madeni'nin, atıkları biriktirdiği yeri de eleştiren Taşkın, “Heyelan oldu, toprak kayması oldu, yalan. Sen 45 derece eğilimli bir yerde dur, düşersin aşağıya. Bu beklenen bir faciaydı. Daha öncesinde de zaten boruları patlamış ve siyanürleri akmış gitmiş. Devlet ceza kesmiş, nerede kaymakamı, valisi. Altı yedi ay kapanmış sonra açılmış. Toprağın üstüne siyanür atıyor ve o atıklar dağa depolanıyor. Toprak kaymış o atıklara gelmiş siyanürün üstüne. ÇED raporunu hazırlayan, madeni işleten, oradaki kaymakam, çevre ve şehircilik müdürlüğü, yöneticiler, o sırada bakan olan İstanbul’a belediye başkanı olmaya kalkan kişi o dokuz canın hesabını vermeli. Bu ilk ama arkasından gelecek. Çünkü bunlar para kazanmaktan başka bir şey düşünmüyor. Türkiye'deki siyanürlü altın madenleri derhal kapatılmalı, izin verilmemeli” dedi.
“FIRAT’A KARIŞIRSA BASRA’YA KADAR İLERLER”
Taşkın, Fırat Nehri’ne siyanürün karışması durumunda Bafra Körfezi’ne kadar ilerleyeceğini; insanların kanser olabileceğini ve hayvanların ölebileceğini ifade etti.
Avrupa’da siyanürle altın aramanın yasak olduğunu bu işlemin az gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerde uygulandığını belirten Taşkın cümlelerini şu şekilde tamamladı:
“Kavram olarak siyanür ile altın aramak tehlikeli. Avrupa'da yasak, yaptırtmıyorlar. Güney Amerika, Afrika gibi az gelişmiş ülkelerde yapıyorlar. Öyle yerlerde de bu tür facialar oluyor. Güney Afrika Cumhuriyeti şehri Johannesburg’un altını oymuşlar altın için ve büyük çukurlar oluşmuş. Şimdi oradan su içilmiyor”