Birey sorumluluğu ve bozuk yargı düzenimiz

İstanbul Üniversitesi Dr. Hasan Yazıcı, günümüzde yaşanan sorunların temel nedenlerini ve yargı sisteminin etkilerini 12punto için yazdı.

12punto

Dr. Hasan Yazıcı'nın yazısı şu şekilde:

Peşinen altını çizeyim. Bizi bu kötü günlere getiren ne dış ne de iç güçler, ne hınzır kapitalistler ne hınzır komünistler, ne dinciler ne dinsizler, ne Atatürk aşıkları ne onu hiç sevmeyenler, nihayet ne Reisçiler ne de ondan adeta nefret edenler, diye düşünürüm. Lütfen kızmayın. Sihirli bir el bir anda bütün bu temel sandığımız anlaşmazlıklarımızı bugün çözüverse, yarından tezi yok başka anlaşmazlıklar yaratıverir, korkarım öbür günden de tezi yok eski kötü günlere dönmemize şaşırıp kalırız.

Kanımca temel sorunumuz güncel tartışmaların hemen hiç konusu olmayan, en veciz ifadesini 'Beni ısırmayan yılan bin yaşasın' özdeyişimizde bulan, derinlemesine yaygın birey sorumluluğu yoksunluğumuzdur. Kimse kızmasın, ümmetten millete, tebeadan vatandaşa dönmemiz de bu sorunu çözememiş, daha da acıklısı, çözer gibi yapıp bizi kandırmıştır. 

İster insanoğlunun tümüyle doğanın çapraşık rastlantısal olgularıyla, isterseniz de tümüyle bir üst aklın sonucu yaratıldığına inanın veya neye inanacağında kararsız olun. Ancak anamızdan çıkar çıkmaz kendini içinde bulduğumuz şu doğanın pek de adaletli bir ortam olmadığında fikir birliği içinde olduğunuzu varsayıyorum. İşte, bireyin bu içine düştüğü acımasız ve adaletsiz doğayı, kendine hangi yolla bahşedilmiş olursa olsun o en üst değer aklıyla daha bir adaletli, daha barınılabilir bir mekan haline getirme çabasına uygarlık diyoruz.

Uygarlığın temelinde birey sorumluluğu ve ona koşut, bireyin bu yaşamsal sorumluğunun hem yeşerten hem de yeşerttiğini koruyan hukuk, adalet ve yargının olduğunu yıllar evvel, aralarında oğlumun da bulunduğu, genç doktorlara şöyle anımsatmıştım (Alternatif bir “mezuniyet töreni” konuşması.… muteber bir nesne yok devlet gibi… S. 85, Milliyet Yayınları 1998) 

Rönesans ve Reformun Anadolu'ya henüz gelmediği söylenir durur. Esas gelmeyen ne bilir misiniz? Esas, bu topraklara bir türlü giremeyen ne resimdir, ne heykeldir, ne de ta o çağlardan başlayıp gelişen teknolojidir. Uygarlık diye tanımladığımız tüm bu öğelerin temelinde, esasta adaletsiz olan doğayı adaletli, adaleti de insanoğluna kabullendirip onu erdemli kılmaya çalışan birey sorumluluğu vardır. Esas eksiğimiz, sözünü edip durduğum ortak payda bu sorumluluktan oldukça yoksun olmamızdır. Boşuna çırpınmayalım; sorumluksuz, hukuksuz, hakimsiz ne uygarlık olur ne de -deyimi sevenleriniz için söylüyorum- çağdaşlık olur.

…….

Bakın sürekli olarak, anayasa başta olmak üzere, yeni yasalar peşindeyiz. Yazılı yasalar yönünden belki de dünyanın en zengin ülkesiyiz. Bunun temelinde ne var bilir misiniz? Bir y sorumluluğundan kaçmak!... Bir punduna getirip öyle bir yasalar dizisi yapacak ya da kimine göre öylesine ve fanatikçe dini bütün olacağız ki, birey sorumluluğundan kurtulalım.

Geçen hafta Tarihçi Kitabevinde emekli Tümgeneral sayın Ahmet Yavuz Atatürk’ü İkinci Yüzyılda Yeniden Tanımak konulu hem güzel bir konuşma yaptı hem de aynı başlıklı kitabını tanıttı. Soru/cevap/öneri bölümünde söz alıp “Bu yaşa geldim, ben büyüyünce doktor, mühendis, asker, pilot olmak isteyen çok çocuk gördüm, ancak büyüyünce yargıç olmak isteyen çocuğa hiç rastlamadım” dedim. Demek istediğim açıktı. Yargıçlık ülkemde albenili bir meslek değildi.

Devam ettim. “Bakın ülkemizde az sayıda, verdikleri eğitimin üst düzey olduğu, iyi bir bölümü de yabancı dilde eğitim veren lise vardır. Bu okul mezunlarının arasında yargıçlara pek rastlanmaz. Kanımca nedeni açık. Bu ülkede yargıçlık, başta parasal olarak, çok arzu edilen bir meslek değil. Toplumca çok temel bir eksiğimiz olan birey sorumluluğunun ancak yargısına güvenen bir toplumun bireyleri arasında yeşerebileceğini düşünüyorum. Bunun için de oldukça basit iki önerim var. 

  1. Çok ivedi yapılacak yasal düzenlemelerle yargıçlarımızın özlük haklarında esaslı iyileştirmeler yapalım. Yargıçların özlük hakları, en az onların dokunulmazlıkları kadar önemlidir.  

  2. Yarından tezi yok, yargılamayla ilgili tüm mekanlara bir marifet diye astığımız Adalet mülkün temelidir. deyişini oradan indirip, yerine Adalet birey özgürlüğünün temelidir.  diyen bir yazı asalım. Çünkü en sağlam devletler ancak hakları ve sorumluluklarını bilen ve daha da önemlisi, onları korkusuzca koruyabilen bireylerce kurulur.”

Dr. Hasan Yazıcı
İÜ emekli profesörü