'Geciken adalet, adalet değildir!' Çetin bir hesaplaşmanın eşiğindeyiz…

Siyaset Bilimci Çetin Sağsöz CHP Kurultay süreci ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. ''Eylül ayında nasıl bir karar çıkarsa çıksın, ortaya çıkacak olan tablo bellidir. Yorgun, yıpranmış ve şaibelerle boğuşan bir CHP ile erken seçime gidilmesi ihtimali.Bu tablo kimin işine yarar, kimin hanesine zarar yazılır bilinmez. Ama bir gerçek var: Bu ülke, özgür olmayan genel başkanların hırslarına feda edilemeyecek kadar değerlidir.''

12punto

Siyaset Bilimci Çetin Sağsöz

Türkiye'de son dönem siyasi gelişmelere baktığımızda ister istemez şu soruyu sormadan edemiyoruz:

Çok partili sistemden iki partili bir düzene mi evriliyoruz?

Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre, ülkemizde seçimlere katılma hakkı elde etmiş onlarca siyasi parti bulunuyor. Fakat bugün siyasi yelpazeye baktığımızda, sahada gerçek anlamda etkili olan iki büyük kutup dikkat çekiyor: AKP ve CHP.

Biri iktidarı korumanın, diğeri muhalefet olmanın ötesinde bir “umut” üretmenin peşinde. Ancak ne var ki; iktidarın iktidarda kalma isteği kadar, muhalefeti bölme arzusu da artık açıkça görünür durumda.

ADALET Mİ GÖSTERİ Mİ?

CHP'nin 38. Olağan Kurultayı’nda yaşanan usulsüzlük iddiaları ve delege iradesine dönük itirazlar, sıradan bir parti içi mesele olmanın çok ötesine geçti.

Nitekim bu usulsüzlükler Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kamuoyunun önünde dile getirildi.

Davaya bakan Asliye Ceza Mahkemesi’nin “görevsizlik” kararı, Ağır Ceza Mahkemesi’nce kaldırıldı. Yani:

Kurultay davasına tekrar Asliye Ceza bakacak.

Ancak artık meselenin hangi mahkemenin baktığı değil, “kimin istediği” belirleyici. Çünkü bu ülkede AKP isterse adalet yerini buluyor, AKP istemezse; haksızlık, hukuksuzluk ve şaibe bir sis gibi yayılmaya devam ediyor.

Neden mi?

Çünkü patron öyle istiyor!

EN İYİ MUHALEFET: ETKİSİZ MUHALEFET 

İktidarın uzun yıllardır benimsediği strateji belli: Parçalanmış bir muhalefet en iyi muhalefettir.

Hatta mümkünse “ölü bir ana muhalefet.”

Bugün sadece CHP değil, neredeyse tüm muhalefet partileri; ne ekonomik krize dair kapsamlı bir plan, ne tarımsal üretime dair strateji, ne de sanayiye yönelik gerçekçi bir proje ortaya koyamıyor.

“Gerçeklerle yüzleşmek” yerine “rol yapmak” tercih ediliyor.

İktidar da tüm bu dağınıklığı fırsata çevirerek, CHP’yi hem içeriden hem dışarıdan bölme operasyonlarını sürdürüyor.

YALNIZLAR VE BEDEL ÖDEYENLER 

Peki ya içeride yalnız bırakılanlar?

Onlar, kendi içlerinde temiz kalmaya çalışan, halkın gerçek taleplerini duyurmaya çalışan “azınlık vicdanlar.”

Ne yazık ki; CHP yönetimi, belediyelerdeki yolsuzluklar üzerinden başlatılan operasyonların sadece “kendilerini aklamaya çalışan AKP projeleri” olduğunu göremeyecek kadar konudan bihaber davranıyor.

SONBAHAR HESAPLAŞMASI 

Eylül ayında nasıl bir karar çıkarsa çıksın, ortaya çıkacak olan tablo bellidir:

Yorgun, yıpranmış ve şaibelerle boğuşan bir CHP ile erken seçime gidilmesi ihtimali.

Bu tablo kimin işine yarar, kimin hanesine zarar yazılır bilinmez. Ama bir gerçek var:

Bu ülke, özgür olmayan genel başkanların hırslarına feda edilemeyecek kadar değerlidir.

Bu bir sitem değil, bu bir haykırıştır!

Mustafa Kemal Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’e ve o Cumhuriyet’in en temel kurumu olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne çökmeye çalışanlara karşı bir direniş çağrısıdır.