Gençlerdeki umutsuzluk duygusu
"Artık gençler hatta çocuklar gelecekten değil yarından endişe duyuyorlar. Ceplerindeki harçlıklarını dahi harcamayıp yatırım yapma derdine düşmüşler. Birlikte çalıştığım gençlerin büyük bir kısmının tek bir hedefi var: yurt dışında okumak veya yaşamak"
12punto
Gençlik dönemi umudun, isteğin, hayal gücünün en canlı olduğu dönemdir. Gençler yaşayacakları hayatı tasarlar, bunun için kendi potansiyelini en yüksek oranda devreye sokmaya çalışır ve erişkinliğe geçişin ilk yıllarında bu çalışmaların meyvelerini toplamaya başlar.
Tabii bu bahsettiğim olumlu gidiş pek çok faktörün yolunda gitmesine bağlıdır. Aile, arkadaş çevresi, akrabalar, yaşadığı bölge ve şehir, içinde yaşadığı toplum ve yaşadığı ülke. Bunların her biri gencin hayatında önemli bir rol oynar ve nasıl bir birey olacağını şekillendirir.
Ben bir çocuk ve genç psikiyatristiyim ve hemen her gün her yaştan çocuk ve genç görüyorum. Mesleğe başladığım günden bu yana gençlerin dünyasını keşfetmeye çalışıyorum. Ne yazık ki her geçen gün gençlerde olumsuz bir değişim hissediyorum. Psikiyatrik hastalıklardan bağımsız olarak tüm gençlerde umutsuzluk duygusunun yoğun olduğunu, adaletsiz bir ortamda yaşadıklarını düşündüklerini üzülerek gözlemliyorum.
12 punto.com.tr'de yazma teklifini aldığımda çok heyecanlandım. Her gün gençlerin ağzından duyduğum sorunları burada görünür kılmanın, gençliğin sesi olabilmenin, mesleğime ve gençlere olan sorumluluğumu yerine getirme fırsatı olduğunu düşündüm.
Burada ülkemizdeki gençlerin içinde bulunduğu ruh halini, onların yaşadığı güçlükleri, ailelerinin kaygılarını, eğitim sisteminin gençler ve aileler tarafından nasıl deneyimlendiğini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Peki bu neden önemli?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun son verilerine göre nüfusumuzun yüzde 26’sı çocuk ve ergen yaş grubunda. Bu yaklaşık 23 milyon kişiye tekabül etmekte. Avrupa’da nüfusu bu sayıya ulaşmayan pek çok ülke var. Demek istediğim burada sesini duyurmak, sorunlarını dile getirmek istediğim popülasyonun sayısı pek çok ülkenin nüfusundan fazla.
Kendi gençliğinizi bir düşünün. Tabii ki her dönemde yeni nesil bir çok konuda haksızlığa uğradığını düşünür, eğitim sistemini eleştirir, gelecek kaygısı yaşar. Fakat bu dönemdeki farklılığı sizlere geçenlerde yaşadığım bir diyalog üzerinden anlatmak istiyorum.
On yaşında bir çocukla konuşurken günlük harçlıklarını ne yaptığını sordum. O da bana hiç harcamadığını biriktirdiğini söyledi. "Peki biriken paralarınla ne alacaksın?" dediğimde içimi sızlatan bir cevap aldım. Dolara çeviriyormuş. Artık gençler hatta çocuklar gelecekten değil yarından endişe duyuyorlar. Ceplerindeki harçlıklarını dahi harcamayıp yatırım yapma derdine düşmüşler. Birlikte çalıştığım gençlerin büyük bir kısmının tek bir hedefi var: yurt dışında okumak veya yaşamak. Yaşadığımız ülke artık gençlere yaşadıkları ülkede kalacakları bir geleceğin hayalini kurma fırsatı tanımıyor. Beyaz yakalı göçünü daha büyük bir tehlike izliyor: genç zihin göçü. Tabi ki okumak için bilimsel açıdan daha üstün ülkelere gitmeyi arzulamaları kötü bir şey değil; fakat onlar orada kalmak, orada üretmek, oralı olmak istiyor.
Şu an farkında olmasak da hayatın her alanında bundan 15-20 yıl önce üniversite okumuş gençliğin sağladığı imkânları yaşıyoruz. Hastaneye gittiğimizde tedavi gördüğümüz doktorumuz, hukuki süreçleri danıştığımız avukatımız, doğrudan fark etmesek de giydiğimiz, yediğimiz, kullandığımız ürünleri tasarlayan mühendislerimizin hepsi bir önceki kuşakta gelecek ümidiyle okuyan ve bu ülkede çalışan yaşayan bir önceki neslin gençleri. Böyle bakınca şimdinin gençlerine kulak vermenin, onların sorunlarını çözmenin, onları yeniden buralı olmaya ikna etmenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Atamızın bütün ümidi gençlerken, ş