Oktay Haluk Doğan yazdı: Zihniyet değişmedikçe
Spor yorumcusu ve Avukat Oktay Haluk Doğan "Zihniyet değişmedikçe" başlıklı yazısında "Bu ülkede spor hiçbir zaman tam özerk olamamış, siyaset elini işin içinden çekmemiştir" ifadelerine yer verdi.
12punto
ZİHNİYET DEĞİŞMEDİKÇE
Yıllardır her alanda daha nereye kadar, daha bunun kötüsü ne olabilir diye söylenmelerin altında ne yatmaktadır diye sorgulanmamaktadır. Nedenini, niçinini sorgularken çok kafa yormadan bunun tek bir cevabı olduğunu unutmamalıyız.
Her kurum aslında bizlerin yani toplumun bir aynasıdır. Ülkenin kalitesi ile alakalıdır.
Türk spor teşkilatında kötü görünen her kuruma bakın, hepsinde adalet, ahlak, göreve bağlılık ve çalışma başta olmak üzere insanı insan yapan değerlerin bir çoğunun olmadığı veya çok az olduğunu görürsünüz. Hani hep söylenir ya, donanım, liyakat o göreve layık olma...
Son yıllarda işte bunların eksikliği sebebiyle kurumlardaki görevlendirmeler, görevden almalar, işleyişler ve işlemeyişlerin hepsinde bu yatar.
Toplumda ayyuka çıkan kokuşmuşluk derece derece bir çok kurum ve orada çalışanları sarıp sarmalamıştır. Buna bir de adalet duygusu eksikliği, denetim ve hesap verme yoksunluğu eklendiğinde günden güne iyice duvara çarpar hale geliyoruz.
Hep bir kirlenmişlik ve bunun günden güne kötüye gidişini görmekteyiz. Bunun tipik bir örneğini yıllardır Türk futbolunda ve bunu yönetme iddiasında oraya getirilenlerde görüyoruz. Futbolun en önemli kurumu olan TFF’nin var ile yok durumu, bünyesindeki Merkez Hakem Kurulu yapılanması ve o çatı altında görev yapan hakemleri hep tartışılır. Hak yiyen, liglerde düşeni ve şampiyonu belirleyen suçlaması ile karşı karşıya gelmelerine yol açmaktır. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de aynı haklı suçlamalar olacaktır.
Haksız da değiller, geçmişten bugüne hiçbir sezon hakem camiası tartışılmış ve ağır suçlamalara uğramışlardır.
Bunun ana sebepleri, buradaki seçimlerin genel hastalık olan adama iş ayarlama zihniyeti, babadan oğula bir düzenin devam etmesidir. İş o kadar ileri gitmiştir ki, oncular, buncular ve şuncular diye gruplaşan hakemleri su yüzüne çıkmıştır.
Hakemliği bırakanlar daha sonra hakemleri denetleyen gözlemcilik başta olmak üzere idari görevler alınca bu kez, geçmişin hesabını görme, kin kusmaya kadar işi götürmektedirler.
Bu ülkede spor hiçbir zaman tam özerk olamamış, siyaset elini işin içinden çekmemiştir.
Yasası gereği tam özerk olması gereken Türk futbolu ve kurullarının seçiminden, görev süresi içinde ve görevini bırakmak noktasına kadar tamamıyla iradesini siyasi güce göre yönlendirmesi, onun şemsiyesi altında hareket etmesi insani deformasyon ile birleşince işte bu tablo ortaya çıkmaktadır.
Kurulların oluşturulmasında güce göre adam seçiminden, kurallar görev yaparken kapalı kapılar altında baskılar, kararı etkileyen sevimsiz diyaloglar, kararı değiştirmek için etkilemeler, karar verme özgürlüğünü bırakmama hali tabiri caizse “tuz koktu” ya işi götürmektedir.
Zihniyet değişmedikçe, her şeyde olduğu gibi objektif kriterlere göre hazırlanan yasal metinler olsa bile; uygulamada arabesk, kuralsız anlayış ve eylem, hatır gönül, adam kayırmacılık bırakılmadıkça bu futbol daha çok Büyükekşi eskitir, âmâ değişen hiçbir şey olmaz.