Prof. Dr. Tayfun Özkaya yazdı: Türkiye'nin Tarımı kitabı, geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor

Profesör Doktor Mustafa Kaymakçı, Türkiye'nin tarımına dair çarpıcı gerçekleri 'Türkiye'nin Tarımı - Emeperyalist Saldırı ve Çözümler' kitabında tüm ayrıntılarıyla aktarıyor. Kaymakçı'nın kitabıyla ilgili değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Tayfun Özkaya, "Türkiye'nin Tarımı kitabı, geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor" diyor. Kaymakçı'nın kitabı Pankuş Yayınları'ndan çıktı.

12punto

Bir ülkenin bağımsızlığı, öncelikle bireylerinin doyması ile olası. Aç bırakılan bireyler, önce öz güvenlerini sonra da umutlarını yitirirler. Bunun sonucunda ulusal bilinç kaybolur ve kitleler kim karınlarını doyurursa, onların egemenliği altına girerler.

Geçtiğimiz iki dünya savaşında, daha doğru bir adlandırma ile “iki paylaşım savaşı”nda, Avrupa ve Rusya’da bu durum yaşandı. Anılan savaşlarda açlıktan ölen insanların sayısı, neredeyse savaşarak ölenlerin sayısından fazlaydı. 

Ancak, gerek AB gerekse ABD’de uygulanan tarımsal desteklemeler, bu ülkelerde büyük ürün stoklarının oluşmasına da neden oldu. Bu stokların eritilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Stokların eritilmesi için de Türkiye gibi üçüncü dünya ülkelerinin tarımının çökertilmesi gündeme sokuldu. Bu amaçla, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası aracılığı ile neoliberal politikalar uygulanmaya başlandı. 

Bu doğrultuda Türkiye tarımında da neoliberal politikalar, 12 Eylül 1980’den sonra yürürlüğe sokuldu. Türkiye tarımının çağdaşlaştırılması için tek yolun serbest piyasa ekonomisi olduğu görüşü egemen oldu.

Tohumculuk ve petrol yasaları, emperyalizmin istediği doğrultuda düzenlendi. Neoliberal dönem öncesi çiftçi eline geçen fiyatları destekleyen tarımsal destek sistemi tamamen kaldırılarak şirketlerin beğendiği üretim temelli desteklemeler yerine, doğrudan gelir desteği gibi üretimsizliği teşvik eden desteklemeler yapıldı, sonra bu da değiştirildi.

Ancak yerine gelen uygulama prim gibi dolaylı olarak şirketlerin kasasına akan aynı neoliberal sistemde devam etti.

Güya serbest piyasayı desteklemekten söz edildi ise de şirketler hem tarımsal girdilerde hem de çiftçilere ödedikleri ürün fiyatlarında tekele yakın bir güç kazandılar. Yani gerçekte “serbest bir piyasa” yoktu. Desteklemeler, aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine dev kapitalist işletmelerin oluşturulmasına yönetildi. Tarımsal KİT’lerin kimileri özeleştirildi, kimiler işlevsiz duruma getirildi.

Türkiye’de çiftçiler para kazanamadığı için topraklarını terk ederek kentlere göç ettiler. Bunun sonucunda tarımsal üretimimiz, nüfus başına artmadığı için özellikle protein (kırmızı et, süt vb.), enerji (tahıllar, yağ bitkileri vb.) ve giyinme (başta pamuk ve endüstri bitkileri, deri, yün vb.) gereksinmesini karşılayan tarım ürünleri açısından dışa bağımlı duruma gelmiş bulunuyoruz. 

Türkiye’nin tarım ürünleri ithal eden bir ülke durumuna getirilmesinde, 12 Eylül 1980’den sonra görev yapan bütün hükümetlerin sorumluluğu var. Başta Özal, Demirel, Çiller, Erbakan, Yılmaz ve de Derviş yasalarını yürürlüğe koyan Ecevit hükümetleri unutulmamalı. Bununla birlikte özellikle yoksulluk ve yolsuzluğu yenmek üzere 2002’den sonra iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetleri tarımda neoliberal politikaları en yüksek boyutlara çıkarmışlardır. 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı da, yıllardır kaleme aldığı yazılar ve yayınladığı kitaplarda bunun rastlantısal olmadığını, konunun emperyalizm ve onların denetimindeki yerli işbirlikçilerle bağlantılı bir konu olduğunu yazıyor. 

Kaymakçı; yukarıda değinildiği üzere Türkiye’nin tarımsal üretim açısından çökertildiğini, üretimin artan nüfusun gereksinmesini karşılamadığı ve açık bir şekilde tarım ürünleri ithalatçısı olduğunu belirtiyor ve  “Ürünlerini değer fiyata pazarlayamayan çiftçiler ya topraklarını satmak ya da üretimden vazgeçmek zorunda kaldılar. Kırsalı bırakan köylüler, kentlere göç ettiler. Ancak gerek sanayi gerekse hizmet sektörü de gerileme içinde olduğundan işsizliğin en büyük kaynağı oldular. Kentlerde oturanlar da yine başta örgütsüzlük nedeniyle çiftçinin ucuza kapatılan ürünlerini pahalı olarak tüketiyorlar. Kısaca tarım, yalnız kırsal kesimin değil Türkiye’nin bir sorunu olarak gündemdeki en önemli konularımızdan biri oldu" tespitini yapıyor.

Kaymakçı, bilimsel çalışmaları yanında bilimin ekonomi-politika ile bağlantılı olduğunu gören ve bilen bir akademisyen. Bu bağlamda salt bir teknokrat olarak kalmadı. Emeğiyle geçinen büyük çoğunluğun çıkarları doğrultusunda tarım ve bilim politikaları konularında kitapları kaleme aldı.

Bu kapsamda Türkiye’de uygulanan tarım politikalarıyla ilgili kitaplarını şimdiye değin 'Türkiye Tarımı Üzerine Notlar, 2009', 'Küresel Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları, 2010', 'Açlık ve Emperyalizm, 2012 (Editör)', ve 'Tarım Bağımsızlıktır, 2012'  adlarıyla yayınladı.

Son olarak, Kaymakçı’ın kaleme aldığı 'Türkiye Tarımı (Emperyalist Saldırı ve Çözümler)' kitabı da Pankuş Yayınları’ndan çıkmış bulunuyor. 

Kitap, Kaymakçı’nın 2012-2024 yılları arasındaki seçme yazılarını içeriyor ve yedi bölümden oluşuyor. 

'Türkiye Tarımı (Emperyalist Saldırı ve Çözümler)' kitabı, siyasi ve sosyal konularda olduğu üzere ekonominin bir kolu olan tarımda da emperyalist saldırıyı gün yüzüne çıkarıyor, aynı zamanda  çözüm yollarını da gösteriyor. Kitap bu yönüyle, siyaset dünyasına olduğu kadar Türkiye tarımı üzerinde çalışma yapacaklara da ışık tutacak niteliğe sahip özellik gösteriyor.

Yazı: Prof. Dr. Tayfun Özkaya