Suriye harekatında ‘bayrak’ diken yüzbaşı yargılanıyor: Hakim ve avukatlar arasında restleşme
Gazeteci Müyesser Yıldız, 2018 yılında Zeytin Dalı Harekâtı sırasında Keltepe'ye bayrak diken Jandarma Yüzbaşı C.H.’nin yargılandığı davadaki son gelişmeleri kaleme aldı.
12punto
2018’de Suriye’deki Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit edilen 9 askerimizin naaşlarının teröristlerin eline geçmesini engelleyip Keltepe’ye bayrağımızı diken Jandarma Yüzbaşı C.H.’nin başına, Vahdettin’e “hain” demesinden sonra neler geldiğini birkaç kez yazdık.
Kasım 2021’de Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı’nda yaşanan olayda; Yüzbaşı C.H. ile bir başçavuş arasında çıkan Atatürk-Vahdettin tartışmasından sonra düzenlenen sahte tutanaklarla C.H.’nin Erdoğan’a hakaret ettiği öne sürüldü. Bundan sonra C.H.’ye çeşitli disiplin cezaları verilip kendisinin Jandarma’dan ihracı gündeme gelirken, hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla dava açıldı. Bu dava devam ederken C.H.’nin ihracını görüşen İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, C.H.’nin “Cumhurbaşkanına hakaret etmediği” kanaatine varıp ihracına gerek görmedi, ama “kendisine bu iftirayı attıracak ortamı yarattığı gerekçesiyle“ 16 ay rütbe durdurma cezası verdi.
Yüzbaşı C.H. ve avukatlarına göre ise tüm bu kumpasları Jandarma’daki Menzil yapılanması gerçekleştirmişti.
Hakkındaki idari işlemlerin birisi hariç tümü iptal edilen C.H.’nin göreve dönmek için gün saydığını, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan davanın ise devam ettiğini belirtip aynı konuda C.H.’nin yargılandığı bir başka davada yaşanan gelişmeleri anlatalım.
HAKİM VE AVUKATLAR ARASINDA RESTLEŞME
Yüzbaşı C.H.’nin tartıştığı astsubaylardan C.D. de kendisine küfür edip dövmeye yeltendiği iddiasıyla C.H. hakkında “hakaret ve basit yaralamaya teşebbüs”suçlarından dava açtı, 5 bin lira tazminat istedi.
Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen bu davanın 7 Mart’taki ilk celsesinde savunmaların SEGBİS’le kayıt altına alınmaması ve savunmalarının kesilmesi üzerine C.H.’nin avukatları redd-i hakim talebinde bulununca sonlandırılan duruşma 6 Haziran’a ertelendi.
Bu arada redd-i hakim talebini görüşen Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi talebi reddederken, dosyanın 3. Asliye Ceza Mahkemesi yerine 10. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi kararı aldı.
Artık alışılagelen “kopyala-yapıştır” veya “sehven” vakalarından birisi daha olduğu için C.H.’nin avukatları bu ayrıntının üzerinde durmadı; ama dünkü ikinci celsede yine tartışmalar yaşandı.
Şöyle ki;
Duruşma başlangıcında Hakim, sanık Yüzbaşı C.H.’ye hiçbir şey sormadan onun ağzından tutanaklara, “Önceki beyanlarımı tekrar ederim.” ifadesini yazdırıp yerine oturmasını istedikten sonra Avukatı Serdar Öztürk’e söz verdi.
Av. Öztürk sözlerine, “Müvekkilim savunma yapmadı.” diye başlayınca önce şu diyaloglar yaşandı:
Hakim: Ayrıntılı savunma yaptı.
Av. Öztürk: Savunmasını kestiniz.
Hakim: Hayır, sizin savunmanızı kesince redd-i hakim talebinde bulundunuz. Haydi, söyleyeceğiniz varsa dinleyelim, yoksa öbür tarafa geçelim.
Bu diyalogların ardından savunmasına başlayan Av. Öztürk şunları anlattı:
“Müvekkilim JÖAK’ta görevliyken organize bir şekilde iftiraya maruz bırakılmış, müteakip süreçte atılan iftiraların örtülmesi için geriye dönük gerçeğe aykırı belge düzenlenmiş, bunun ortaya çıkartılması üzerine ‘sehven’ şeklinde bir açıklama yapılmış, tüm bu hukuka aykırılıklar organize bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Olaya karışanlar ve bir kısım komuta makamında bulunan kişilerin aynı tarikatın mensubu oldukları yönünde olguların mevcudiyeti sebebiyle ilgililer hakkında yasal yollara başvurulmuş, organize şekilde tesis edilen tüm bu hukuka aykırı işlemlere karşı idare mahkemelerde iptal davaları açılmış ve biri hariç tüm işlemler iptal olmuştur. Silahlı Kuvvetler ve Jandarma teşkilâtı kanunlar manzumesi ile hareket eden kurumlardır.”
Araya giren Hakim, “Tek tek yazdırma usulü gördünüz mü?” diye sordu. Yüzbaşı C.H.’nin avukatlarının, “Evet.” cevabı üzerine Hakim, “Ben görmedim. Tek tek anlatmayın, esasa gelin lütfen.” uyarısında bulundu. Av. Öztürk ise şöyle devam etti:
“Bu insicam sadece Fetullahçı yapılanmanın Silahlı Kuvvetlere hakim olduğu dönemde bozulmuştur. Her ne kadar mahkemece ihtarat yapılmışsa da Jandarma teşkilâtında yapılanmış Menzil tarikatının organize faaliyeti olması sebebiyle dosyanın tüm aşamalarının gelmişiyle geçmişiyle izah edilmesi gerekmektedir ki, maddi gerçek tam olarak ortaya çıkarılsın.”
Hakim bir kez daha araya girerek dosyanın esasına ilişkin olmayan savunmaların bundan sonra zapta geçirilmeyeceği ve mahkemece dinlenmeyeceği uyarısında bulunup sanık ve müşteki arasında husumet oluşturan olayla ilgili savunma yapılmasını istedi. Av. Öztürk savunmasını aynı çerçevede sürdürünce de Hakim, “esas hakkında savunma kapsamında devam etmeyeceği anlaşıldığı” gerekçesiyle bundan sonraki beyanlarının alınmayacağını bildirdi.
Yüzbaşı C.H.’nin avukatlarından İbrahim Yılmaz ise Hakim’e şu suçlamayı yöneltmekle yetindi:
“Az önce sayın mahkeme resmi belgede sahtecilik suçunu işlemiştir. Sanık hiçbir söz söylememesine, tek kelime konuşmamasına rağmen tutanağa, ‘Önceki beyanlarımı tekrar ediyorum.’ dediği yazılmıştır. Sanığın şu anda savunma yapma talebi bulunmaktadır, savunmasının alınmasını istiyorum.”
Av. Yılmaz’ın bu suçlamaları üzerine Hakim, tutanağa o sözü kendisinin yazdırdığını kabul anlamına gelen şu ifadeleri yazdırdı:
“Duruşmanın bir bütün olduğu, celselere bölündüğü, geçen celse sanığın ayrıntılı savunmasını yaptığı, her celse aynı beyanların tekrar edilmesinin usule aykırı olduğu, zapta ‘Sanıktan soruldu’ kısmını, ‘Savunmalarımı tekrar ediyorum.’ şeklinde sözlü olarak mahkeme hakimince söylenerek yazdırıldığı, tüm tarafların zabıtta yazılanları duyduğu ve gördüğü, bu aşamada sanığa savunması için tekrar söz verilmediği ve verilmeyeceği ihtar edildi.”
Av. Yılmaz sözlerini, “Bu aşamada başka savunmamız yoktur. Müşteki ve tanık beyanlarından sonra ayrıntılı savunma yapacağız.” diye sonlandırırken, C.H.’nin diğer avukatı Süleyman Demirel İlbak da şunları söyledi:
“KARŞINIZDA OTURAN BİR TÜRK SUBAYIDIR”
“Meslek büyüklerimizin tüm beyanları zapta geçmemiştir. Bu şekilde yargılama yapılacaksa ve ceza verilecekse biz buraya gelmeyelim, emeğe yazık. Mahkemenizde görülmekte olan dava basit bir hakaret davası olarak görünse de beyanlarımıza ve dosyaya sunulan delillere dikkat etmediğinizden dolayı böyle gözükmektedir. Oysa konunun aslı sadece mahkemenize yansıyan iddianame değildir. Müvekkilimize kurulmuş bir kumpasın ortaya çıkarılması çabası içindeyiz, ancak bir türlü netice alınmadığı görülmüştür. Karşınızda oturan bir Türk subayıdır, iftiraya uğramıştır ve uğramaya devam etmektedir. 3 seneye yakın bir süredir adalet arayışı içindeyiz.”
Tüm bunlardan sonra müşteki ve avukatlarının ya da savcının beyanlarını sormadan duruşmayı sonlandıran Hakim, sözkonusu ifadelerinden dolayı C.H.’nin avukatları hakkında suç duyurusunda bulunacağını, bu nedenle de davadan çekilmeye karar verdiğini açıklayıp duruşmayı 22 Ekim’e erteledi.