Türk futbolu şiddetin ardından sürdürülebilirlik hamlesiyle değişim rüzgarları estirmeli …
Ankaragücü ve Çaykur Rize maçında yaşanan hakem Halil Umut Meler'e yönelik şiddet olayı futbolda şiddetin boyutlarının geldiği noktayı gözler önüne serdi.
12punto
Dr. Zeliha Ocak, Türk futbolunun marka değerinin nasıl yükseltileceğini, neler yapılması gerektiğini 12punto için yazdı:
"Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında hakem Halil Umut Meler'e yapılan saldırı, Türk Futbol Endüstrisi için bir uyanış anı olabilir.
Futbol, sadece bir oyun değil, aynı zamanda kalabalıkların coşkusunu ve enerjisini topladığı bir platform. Ancak, maalesef, şiddet bazen bu coşkuyu gölgeleyebiliyor. İşte bu noktada, futbolun toplumsal etkisi ve sorumluluğu ön plana çıkıyor. Türk futbolunun bu şiddetle bağlantılı imajından kurtularak nasıl daha iyi bir toplumsal fayda sağlayabileceği tartışılmalı.
Dünya genelinde futbol, sadece sporun bir parçası olmaktan çıkıp sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda temelinde yeniden şekilleniyor. Önde gelen futbol kulüpleri, sosyal ve çevresel sorumluluklarına odaklanarak imajlarını güçlendiriyorlar. Başarıları, bu bilinçli dönüşümün bir sonucu.
Hakem Halil Umut Meler'e yapılan üzücü saldırı, Türk futbolunun acilen yeniden markalanması ve etkili projelerle desteklenmesi gerektiğini gösteriyor. Futbol, büyük kitlelere ulaşabilen bir platform ve bu gücü, pozitif sosyal değişim için kullanmalı. Şiddetin önlenmesi ve futbolun gerçek değerinin yansıtılabilmesi için köklü bir değişim planı gerekiyor.
Türk futbolunun marka değeri, bu dönüşümle paralel olarak artacaktır. Dünya genelinde futbolun imajı, barış ve spor etrafında yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor. Ancak, temellerinin şiddet üzerine kurulu olması zaman zaman bu çabaları gölgeliyor. Bu nedenle, futbolu sadece siyasetle değil, dönüşümle ilişkilendirerek, Türk futbolunun ve rakiplerinin nasıl ilerlediğini konuşmak daha anlamlı olacaktır.
Futbol endüstrisi bir kez daha devasa rakamlarla konuşuyor!
2022'de küresel futbol pazarı yaklaşık 3,1 milyar ABD Doları değerindeydi ve beklenen büyüme oranıyla 2028'de bu rakamın 4,3 milyar ABD Doları seviyesine çıkması öngörülüyor. Futbol, sadece bir spor değil, dünyanın gerçek bir ekonomisi!
Ancak, bu pastadan pay almak hiç de kolay değil. Kulüpler, gelirlerini sadece maçlardan değil, aynı zamanda algı yönetimi ve marka oluşturma çalışmalarından elde ediyorlar. Bu da, kulüplerin sahadaki performansının ötesinde nasıl algılandığıyla da ilgili.
İşte burada, marka değeri devreye giriyor. Brand Finance'in raporlarına göre, Türkiye'nin futbol kulüpleri henüz en değerli kulüp markaları listesinde yer almıyor. Ancak, dikkat çekici bir detay var: Dünyanın en değerli futbol markaları, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik üzerine odaklanarak kendilerini yeniden şekillendiriyorlar.
Marka değerini etkileyen faktörler arasında algılanan kalite, bilinirlik ve sadakat var. Sürdürülebilirlik çalışmaları ise bu unsurları güçlendiriyor. Ne yazık ki, Türk futbol kulüpleri bu alanda geride kalıyor gibi görünüyor. Dünya standartlarında hareket eden rakipler, kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik standartlarını benimseyerek bu alanda öne çıkıyorlar.
Türk futbolunun geleceği için sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk ilkelerini temel almadan adil oyun -fair play- konuşmak zor. Önemli olan sadece saha içinde değil, saha dışında da doğru adımları atabilmek. Örneğin, hakem Halil Umut Meler'e yapılan saldırıyı gerçekleştiren Ankara Gücü başkanı Faruk Koca'nın geçen sene fair play ödülü alması ironik bir durumu ortaya koyuyor. Doğru standartları belirlemeden ilerleyen süreçler hem takımlar hem de kamuoyu için hayal kırıklığına yol açabiliyor.
TFF futbolun ülke imajını etkilediğinin farkında olmalı…
Dünya futbol endüstrisi, ekonomik ve sosyal etkileriyle büyük bir güç olsa da kurumsal sosyal sorumluluk konusunda geç kaldı. Ancak, en değerli futbol kulüplerinin hızlı yol aldığı görülüyor. Türk takımlarının sürdürülebilirlik konusunda geride kalmış olması, onlar için bu alanda hızlı adımlar atmanın bir motivasyon kaynağı olmalı.
Hakem Meler olayını bir an için unutalım ve diğer futbol ülkelerine bakalım! Holiganlık ve saldırganlıkla futbolun iç içe olduğunu görüyoruz. Ancak, bu ülkelerde bu olaylar ulusal imajla bağdaştırılmıyor. Türkiye Futbol Federasyonu, futbolun kamuoyu üzerindeki etkilerini tekrar düşünmeli ve acilen sosyal sürdürülebilirlik için bir strateji belirlemelidir.
Bu strateji, üç ana konuyu ele almalıdır: Şiddetin futboldaki kaynakları, Türk futbolunun risk analizi ve endüstrinin yeniden belirlenmiş vizyonu.
Futboldaki şiddet riski, tüm kulüpler için var olan bir tehdit olsa da sürdürülebilirlikle iletişim kurmak bu riski yönetmeye yardımcı oluyor.
Türk Futbol markaları dönüşüme nereden başlamalı…
Futbolun günümüzdeki değerlerinin ötesinde çok farklı bir sermayesi var. Toplumsal algıdaki şiddet sermayesi. Dönüşüme, nerede ve nasıl olmak istediğimizi hayal ederek değil, futbolun özünde taşıdığı değerleri ve bunun Türk futbolu için risklerini analiz ederek başlamalıyız. Futbol pasif şiddetin izler kitleye satıldığı bir endüstridir… Günümüzde spor karşılaşmaları, boks, kafes dövüşleri, futbol gibi büyük kitleleri peşinden sürükleyen organizasyonlar, aslında toplumsal gerilimin ve öfkenin dışa vurulduğu arenalardır. Bu spor etkinlikleri, izleyicilerin içinde biriken öfke ve gerginliği atmasını sağlama amacı taşır. Roma döneminin gladyatör mücadeleleri gibi tarihi örneklerde bile, bu tip gösterilerin toplumun duygusal dengesini sağlamaya yönelik olduğunu görürüz. Modern stadyumların ve organizasyonların, eski Roma'nın Kolezyum’u gibi, izleyicilere benzer bir şekilde seyirlik bir gösteri sunmak için tasarlandığı gözden kaçmaz.
Kolezyum’da binlerce seyircinin gladyatörlerin ölümüyle veya egzotik hayvanlarla mücadelesiyle meşgul olması gibi, günümüz stadyumlarında da izleyicilerin futbol heyecanına kapılıp coşkuyla dolmaları benzer bir deneyim sunar. Ancak, günümüzde şiddetin daha az gözlemlendiği ve engellenmeye çalışıldığı bir ortamda, en değerli futbol markalarının başarısı, sosyal sürdürülebilirlik adına yürüttükleri çabalarla yakından ilişkili görünüyor... Futbol sadece bir spor değil, sosyal bir etkileşim ve değişim platformudur. En değerli markalar şiddet temasını dönüştürerek ve sosyal fayda yaratarak kamuoyunun ilgisini çekiyor.
Futbol değer zincirinin olduğu bir endüstridir!
Şiddet her ne kadar futbolun temellerinde olsa da uluslararası arenada bu konuda köklü bir dönüşüm gerçekleştirilmeye çalışıldığı sponsorların reklam çalışmalarından dahi gözlemlenebiliyor. Örneğin dünyanın en büyük içecek firmalarından bir tanesi seneler önce Beyoncé, Britney, ve Pink’in yer aldığı Kolezyum ve gladyatör temalı bir reklam filmi çekmişti. Bu marka uzun zamandır UEFA Şampiyonlar Ligi’nin sponsoru. Bu sene üç yıllık bir sözleşme daha imzaladı. Fakat markanın yeni reklamlarına baktığımızda kitle iletişimlerinin çok farklı olduğunu görüyoruz. Daha sevecen ve dost temalı. Heyecanı ve coşkuyu farklı kodlarla ifade ediyor… Dünya değişiyor! Rakipler ve paydaşlar bu değişime ayak uydururken, Türkiye futbol endüstrisinin ve kulüplerinin değişimin arkasında kalmak gibi bir lüksü yok… Futbol değer zincirinin olduğu bir endüstridir. Sahada gördüklerimizde maalesef Türkiye futbol endüstrisinin yöneticilerinin de payı vardır. TFF’nin en hızlı şekilde akıllıca aksiyonlar alıp kamuoyu nezdinde Türk futbolunu hak ettiği değere kavuşturmasını ümit ediyorum…
Dr. Zeliha Oçak