Yargıda Can Atalay krizi: CHP Milletvekili Umut Akdoğan: İttifak ortaklarının aralarındaki çatışma ortaya çıktı
CHP Ankara Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Umut Akdoğan, Yargı kurumları arasındaki krizi, rüşvet iddialarını ve CHP’deki aday belirleme süreçlerini 12punto’ya değerlendirdi.
Ercan Küçük
Ercan KÜÇÜK - 12punto.com.tr
Yerel seçime gidilirken bir yandan da 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerden kalan tartışmalar devam ediyor. Türkiye İşçi Partisi Hatay milletvekili Can Atalay’ın hakkında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği hak ihlali kararı Yargıtay tarafından ‘Hukuki değeri yoktur’ denilerek geri çevrildi.
Bir yandan da yargıda rüşvet tartışmaları devam ediyor. CHP Ankara Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Umut Akdoğan, Yargı kurumları arasındaki krizi, rüşvet iddialarını ve CHP’deki aday belirleme süreçlerini 12punto’ya değerlendirdi.
Umut Akdoğan, Can Atalay’ın aday olurken hakkında kesinleşmiş hüküm olmadığını, bu nedenle aday olabildiğini belirtti. Akdoğan Yargıtay ve AYM arasındaki krizi de “Cumhur İttifakı içinde çekişme” olarak değerlendirdi. Akdoğan, Atalay konusunda öngördüklerini ve sürecin gidişatını şu sözlerle anlattı:
‘ATALAY HAKKINDA KESİNLEŞMİŞ KARAR YOKTU'
"Bu süreç, kuşkusuz Can Atalay’ın, parlamentodaki görevinin başına dönmesiyle sonuçlanmalı. Çünkü şöyle bir şey var: Ben evraklarımı topladım ve milletvekili adayı olabildim. Herhangi bir engel de yoktu. Can Atalay da evraklarına topladı ve milletvekili adayı olabildi. Daha sonra ben seçime girdim. Ankaralı seçmenlerin oyunu aldım, milletvekili oldum, Can Atalay da seçime girdi. Hataylı seçmenlerin oyunu aldı, milletvekili oldu.
Sonra ben geldim, hakkımda kesinleşmiş bir hüküm olmadığı, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığı için parlamentoda yemin ettim ve yasama faaliyetine başladım. Can Atalay'ın da hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoktu. Ama başlayamadı. Dolayısıyla aynı şartlarda aday olduk. Aynı şartlarda kazandık. Seçildiğimiz de aynı hukuki durumdaydık ama ben ve geri kalan 599 milletvekili görevinin başına gelirken Can Atalay gelemedi. Dolayısıyla olması gereken kuşkusuz bir an evvel görevinin başına dönmesidir.
İkincisi bu iş temel bir meseleyi ortaya çıkarttı. Yargı içinde Cumhur İttifakı'nın bileşenlerinin birbirlerine nasıl muamele ettiklerini, birbirlerini nasıl gördüklerini, birbirleriyle nasıl çatıştıklarını ortaya çıkarttı. Bunlar temel hak ve özgürlüklerle ilgili anayasadaki seçme seçilme hakkıyla ilgili ana maddelerden unsurlardır. İttifak ortaklarının arasındaki çekişmenin itişmenin veya AK Parti’yi desteklediğini iddia eden tarikatların, cemaatlerin kendi içindeki çekişmenin itişmenin bizi Türkiye kamuoyunda ve uluslararası kamuoyunda zora sokmasına izin verilmemelidir. Bu aynı zamanda büyük bir hukuksuzluk olduğu için bizim ekonomimizi etkiler. Yatırımcının davranışını etkiler, sermayenin dönüşümünü etkiler. Dolayısıyla bu kararı sadece bir hukuk, demokrasi, özgürlük bağlamında değil, aynı zamanda ekonomik bağlamda da değerlendirmek gerekir. O da diğeri kadar önemlidir.
Çocukların dolmayan beslenme çantasında bu ve buna benzer kararların veya yargı organlarının aralarında çekişmelerin payı vardır. Türkiye'yi bu ayıptan kurtarmak gerekir."
YARGIDA KRİZİN ÇÖZÜMÜ LİYAKAT
Yargıda rüşvet iddiaları kamuoyuna yansıdı. Medyada konuyla ilgili haberler çıktı. Sürekli yayın yasakları geliyor, gazetecilerin tutuklanıyor. Yargıdaki bu tartışmalar çekişmeler nasıl toparlanır? Yıllarca yargıda görev yapanlar bile ’30 yılda toparlanamaz’ diyor. Nasıl toparlanır?
"Liyakatla toparlanır. Liyakat olmadan toparlanmaz. Lafla ıslah olmayacak bir siyasal iktidar var. Bundan kastım şu: Bunların bu kafası düzelmez. Seçimle düzelecek. Bunlar iş başından gitmeden, bunlar hükümetteki görevlerinden ayrılmadan bunlar sarayı boşaltmadan; seçimle oyla sandıkla, bunun altını çizeyim.
Bu işler bunların kafasıyla düzelmez. Çünkü düzelse bir 21 senedir düzelirdi. Liyakat esasıyla iş yapmayacakları ortada. Dolayısıyla bizim çözümümüz yine sandık, yine seçim yine oy, bunlar olacak."
BU SEFER HALK İTTİFAKI
31 Mart'ta seçmenin karşısına bir sandık daha geliyor. AK Parti Ankara ve İstanbul adaylarını açıkladı. 2019’daki yerel seçme ittifak olarak girmiştiniz. Bu sefer bir ittifak gözükmüyor. Ankara ve istanbul'da büyükşehirler tekrar kazanılabilir mi?
"Bu sefer de ittifakla giriyor."
Kimle giriyor ittifaka?
"Taban ittifakı, sandık ittifakı, halk ittifakı ne derseniz bunun adına böyle bir ittifakla girecek. Bu bir yerel seçim. Yerel seçimlerde siyasi partiler kendilerine yakın olan siyasal partilerin seçmenleriyle birlikte siyasal partilerin tabanları kendilerine yakın olan partilerin siyasal tabanlarlıya birlikte hareket ederler. Herkesin aklı var, fikri var, özgür düşüncesi var. Eğer partisi bir yerde %1, %3, %5, %10 oy alıyorsa kimse kendi oyununu heba etmek istemez. Bu CHP’nin lehine de olabilir. CHP’li seçmenler de böyle davranabilir. Biz bir yerde yanlış yaptıysak yanlış aday gösterdiysek, kazanamayacak durumdaysak onlar da öyle bir iş yapabilir. Bu mesele Türkiye'ye 2014 yılından beri mal oldu. 2014 yılında ‘Tatava yapma bas geç’ diye bir kampanya başlamıştı. İşte 'Manisa'da, Adana'da, Mersin'de MHP'ye oy verin, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de CHP’ye oy verin’ gibi hatırlar mısınız? Ondan sonra seçmenimiz bu davranışı benimsedi.
Bu davranışla bu işler yürür. AK Parti'de eğer kendine doğru düzgün bir aday bulabilseydi, 1990’ların Turgut Altınok'una dönüp burada aday yapmak zorunda kalmazdı. Oraya döndüğüne göre geçmiş olsun."
Özgür Özel ve yönetimi ‘Değişim’ diyerek geldi. Değişime uygun, toplumda karşılığı olan adaylar çıkarabilecek mi CHP? Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen, yıllarca başarılı bir şekilde başkanlık yaptı. Bir yandan da değişim talebi gelince Yılmaz Büyükerşen'in ismi de tartışılır hale geldi. CHP bu seçim değişime uygun adaylar çıkartabilecek mi?
"Değişim demek şu demek değil, yani daha önceden siyaset yapan herkes gitsin, onların yeniden yepyeni isimler gelsin demek değil.
Değişim ‘vatandaşın görev onayı vermediği isimler gitsin. Vatandaşın görev onayı verdiği isimler gelsin’ demek. Dolayısıyla herhangi bir isim üzerinde bir değişiklik tartışılacaksa önce o kişinin görev onayına bakmak lazım. Çok uzun yıllar görev yapmış çok deneyimli isimler var. Bunlardan bir tanesi de Yılmaz Hoca. Hocamız çok 1999’dan beri bu görevi yerine getiriyor. Mutlaka kendi yerine Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'ni yönetebilecek isimler yetiştirmiştir. Ben genel merkezimizin kararı bu yönde olursa o isimler de kamuoyu yoklamaları ile örgüt eğilimleriyle giden heyetlerimizin araştırmalarıyla ortaya çıkar.
Dolayısıyla toptan böyle ‘önceden siyaset yapan herkesi temizleyelim. Hadi bakalım yepyeni isimler getirelim. Önceyi yok sayalım yeni bir hikaye yazalım’ değil. ‘Vatandaşın görev onayına uygun hareket edelim’ Demektir değişim. CHP kurultayı da öyle olmuştur. Bu zamana kadar belirlenen adaylar da öyle belirlenmiştir. Bundan sonra belirlenecek adaylar da öyle belirlenecektir."
Sayın Ekrem İmamoğlu'nun genel merkeze aday dayattığı, ikinci bir genel merkez gibi hareket ettiği iddiaları konuşuluyor.
"Tümü yalan. Çok net bir şey söyleyebilirim. Ekrem Bey'in İstanbul dışında herhangi bir büyükşehir, herhangi bir il, herhangi bir ilçe veya herhangi bir belde belediyesiyle ilgili genel başkanımıza tek bir önerisi dahi olmamıştır. Ve olmayacağı konusunda da beyanı vardır.
Ben nasıl Ankara Milletvekili olarak Ankara'nın ilçe belediyeleriyle Ankara Büyükşehir belediyesiyle ilgili fikir beyan edebiliyorsam tabi ki Sayın İmamoğlu da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları içerisindeki 39 ilçeyle ilgili fikir beyan edebilir. Hatta benden daha fazla beyan edebilir. Çünkü o İBB'yi 5 sene yönetti. 39 ilçeyi çok iyi biliyordur. Bu bir yoldaşlık hukukudur. Yoldaşlık hukuku içinde genel başkanımızın buralarla ilgili sayın İmamoğlu'ndan fikir alması, görüş alması hatta önerdiği adayları aday yapması kadar normal bir şey de olamaz.
Altını çizeyim. İstanbul dışındaki tek bir yerle ilgili önerisi olmamıştır. İstanbul'da öneriler olmuştur. Buraları da çok da iyi bilir. Bunlar partimizin hayrınadır. Bunlar da parti meclisine gelir ve orada oylanır. PM onay verirse geçer, vermezse geçmez. Buradaki tek karar verici genel başkanımız da değil. 60 kişilik PM’miz var bizim. PM’ye gelir, geçerse adaylaşır, geçmezse adaylaşmaz. Bunlar çok normal bir şeydir. Ne Ekrem Bey'in böyle bir hevesi olur isteği olur, ne de genel merkezin böyle bir tavrı olur.
Bunlar tamamen suni manasız gündemler. Benim 19 saat boyunca boyunca şehir dışında olduğum günlerde genel merkezdeki bir tartışmanın içinde onun olduğumu yazacak kadar basitleştiler."
TERÖRE KARŞI 2. BİLDİRİNİN VATANDAŞTAKİ ETKİLERİ
Geçtiğimiz haftalarda 12 şehit geldikten sonra İYİ Parti'nin önergesiyle mecliste teröre karşı bir bildiri imzalandı. Cumhuriyet Halk Partisi imza atmadı. Bu kamuoyunda malum tartışıldı. Daha sonra CHP ikinci bir bildiri yayınladı. Peki CHP ikinci bildiriyi yeterince anlatabildi mi sizce?
"Anlatabildik ama kamuoyuna basın yayın organları aracılığıyla, kitle iletişim araçlarıyla bu enstrümanlarla eğer bir sansür uygulandıysa olmadı. Ama o tartışma dikkatinizi çekerse 2-3 gün sürdü. Sonra da kapandı. Demek ki anlatabilmişiz"
ESKİ CHP'LİLERİN YUVAYA DÖNÜŞ İHTİMALİ
Muharrem İnce CHP'ye katılmasıyla ilgili ‘Özgür Bey'le bir bir baş başa görüşelim önce’ demiş. Muharrem İnce'nin ya da CHP de yıllarca görev almış isimlerin yeniden CHP'ye dönmeyi ihtimali var mıdır?
"Ben görüşen heyette yoktum. Dönme ihtimalleri ne kadar onu da bilmem. Ama ‘Dönmelerini ister misiniz?’ Derseniz isterim."