Yozlaşma ve parasallaşma
Sosyolog Ebru Durmuş, Türkiye'deki ekonomik krizin toplum üzerindeki etkileriyle birlikte ele alınması uyarısında bulundu.
12punto
Ebru DURMUŞ- Sosyolog
Ekonomi kişinin yaşamını etkileyen yaşam standartlarını ortaya koyan en mühim etkenlerdendir. Bireylerin kültürel gelişimlerini, fiziksel ve ruhsal sağlıklarını, eğitim ölçütlerini belirler. Ülke ekonomisin gücü finans piyasalarının gücüyle paralel ilerler. Paran değerliyse hak ettiğini kazanır, refah içinde yaşar ve dışa bağımlı olmazsın.
Ülkemizde büyük bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Bu kriz, toplumun ekonomik ahvalini değiştirse de bununla birlikte çalışma hayatında, hayat biçimlerinde, tercihlerinde önemli değişmelere neden olmuştur. Bütün harcamalar en minimalde tutularak sosyal yaşamı bitirmiştir. Bireyler aylık harcamalarında en büyük payı başta gıda olmak üzere eğitim, giyim, haberleşme, ulaşım, ve sağlık gibi elzem gereksinimlerine kullanmaktadırlar ki gelinen noktada bunlardan dahi kısıntıya gidilmiştir. Bu nedenle de aile düzeninin bozulması, kişilerin eve kapanmaları gibi zaten düşük seyreden hayat kaliteleri tamamen düşmüştür. Yaşamak demek sadece yemek yemek ve nefes almak değildir. İnsanlar bu dünyaya açlık sınırının altında yaşamak için gelmemişlerdir. Karın tokluğuna çalışma devrinin çoktan sona erdiği zamanlardayız. Ayrıca, eğitim seviyesini en aşağıya çekip, biat kültürünü yerleştirip, şükür edebiyatını da üstüne eklediğimizde, insanlar kaliteli bir yaşamın ne demek olduğunu unutur ve kaliteli bir yaşam isteyen kesimi de ayıplayarak hedef almaya başlamaktadırlar. Bu da yozlaşmayı artıran bir diğer faktördür. Bununla birlikte, bu bağlamda insan ilişkilerinin ve insani değerlerin yerine farklı değerlerin ortaya çıktığı görülür. İnsani değer sisteminin yerini maddi ilişkilerin belirleyici olduğu bir yeni değer sistemi almaya başlamaktadır. Bunu tetikleyen bir diğer unsur ise yozlaşmış sosyal medyadır.
Sosyal medya ve popüler kültürün etkisi Herkesin az koyup çok kazanma arzusu, sosyal medyanın asıl önemini ve amacını unutturmuştur. Kolay para kazanma hırsı, bazı kişileri etiğe uymayan ve ahlaki olmayan yollara itmiştir. Özellikle son günlerde, bu hırsın kara para aklama girişimlerine evrildiğini de gördük. Bu mecralar giderek yalnızca kişilerin hayatlarını paylaştığı bir yerden, popüler birer pazarlama alanına dönüşmüştür. Özellikle influencer’lık kavramının revaçta oluşu, birçok kişinin kolay para kazanma hırsıyla bu alana yönelmesine neden olmuştur.
Ekonomisi güçlü ülkeler teknolojiye,sanata ve bilime yatırım yapar. Yeni ürün geliştirme ve üretimi için ar-ge çalışmalarına bütçe ayırır. Bu bağlamda ekonomiyi dar anlamıyla enflasyon, cari açık gibi kavramlara indirgemeyerek daha geniş bir perspektiften değerlendirmeliyiz. Mesela Ekonomik krizin beraberinde getirdiği bireysellik ve liyakatsizlikle bozulan sistemler ve toplum çok büyük bir önem teşkil eder. Bu bağlamda hukukun üstünlüğü bozulmuş adalet kişiselleşmiş, yargı bozulmuş ve bağımsız karar alamaz hale gelmiştir. Bürokrasi tamamen siyasi yönergelere göre hareket eden bir alan olmuştur. En önemlisi de eğitim bu dönem içinde o kadar gerilemiştir ki üniversite mezunları okudukları bölümden bihaber hale gelmiştir.
Sonuç olarak Türkiye'de son yıllarda tüketim ve maddi kazanç odaklı bir kültürün ön plana çıkmasıyla birlikte, toplumun değerleri ve öncelikleri değişmeye başlamış ekonomik belirsizliklerin artması ve gelir eşitsizliğinin derinleşmesi, bireyleri daha fazla para kazanma arayışına itmiştir. Sosyal medya ve popüler kültür, hızlı zenginleşme ve lüks tüketim algısını yayarak gençler arasında para hırsını körüklemiştir. Geleneksel aile yapısının zayıflamasıyla birlikte, bireylerin kendilerini ifade etme ve statü gösterme arayışı daha fazla ön plana çıkmıştır. Bu durum, toplumda mutluluğun ve sağlığın maddi refahla eşitlendiği yanılsamasını güçlendirerek, parasalcı bir toplumun oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda hedefimiz sadece enflasyonu düşürmek olmamalıdır. Asıl sorunlarımızı ele almadan ekonomideki düzelme kalıcı hale gelemez. Siyasi iktidarı elinde tutanlar ekonomik kriz analizlerinde ekonomik boyutla birlikte ekonomik krizin yol açtığı toplumsal boyutu da göz ardı etmemelidir.