Eğilmez: Göçmenler nüfusun parçası olarak görülmüyor
Mahfi Eğilmez, kişisel blogundaki yazısında, nüfusun işgücü, istihdam ve işsizlik oranlarını ele aldı.
12punto
Mahfi Eğilmez, kişisel blogundaki yazısında, nüfusun işgücü, istihdam ve işsizlik oranlarını ele aldı. İktisatçı Mahfi Eğilmez, "Göçmenlerin yaptığı faaliyetler, ürettikleri veya üretimine katkıda bulundukları mal ve hizmetler, elde ettikleri gelirler, yaptıkları harcamalar GSYH hesaplarına katıldığı halde nüfusun bir parçası olarak kabul edilmedikleri için kişi başına gelir hesabına dâhil edilmiyorlar. Öyle olunca da kişi başına gelir (GSYH daha az nüfusa bölündüğü için) olması gerekenden yüksek çıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Eğilmez'in açıklamaları şöyle:
Dünya nüfusu 7,9 milyar dolayında tahmin ediliyor. Türkiye nüfusu 85.279.553’tür. Buna göre Türkiye nüfusu dünya nüfusunun kabaca yüzde 1,1’ini oluşturuyor. Türkiye nüfusunun yüzde 49,9’unu kadın, yüzde 50,1’ini erkek nüfus oluşturuyor. Yaklaşık 1,9 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. 7,6 milyon kişi okuma yazma bilmekle birlikte bir okul bitirmemiş durumda. İlkokul mezunu 17 milyon, ortaokul mezunu 13,7 milyon, ilköğretim mezunu 5,1 milyon, lise mezunu 17,9 milyon, üniversite ve yüksekokul mezunu, 12,3 milyon, yüksek lisans ve üzeri eğitim görmüş 1,8 milyon kişi bulunuyor. (Burada sayılanların toplamının toplam nüfustan düşük olmasının nedeni 6 yaşından küçüklerle eğitim durumu bilinmeyenlerin varlığıdır.) 2019 – 2021 arası dönemde Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 77,7’dir.
Türkiye 2022 yılında dünyada nüfus açısından 18’inci büyük ülke konumunda (grafik TÜİK, Dünya Nüfus Günü, 2023, 6 Temmuz 2023 Haber Bülteni’nden alınmıştır)
Türkiye’de nüfus Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) ile belirlenmektedir. ADNKS, kişilerin yerleşim yerlerine göre nüfus bilgilerinin güncel olarak tutulduğu, nüfus hareketlerinin her an izlenebildiği, MERNİS (Merkezî Nüfus İdare Sistemi) kayıtlarındaki T.C. Kimlik Numarasına göre kişiler ile ikamet adreslerinin eşleştirildiği TÜİK tarafından yapılan bir kayıt sistemidir. 2007 yılından beri uygulanan ADNKS sistemi sokağa çıkma yasağı ile uygulanan eski nüfus sayımı sisteminin yerini almıştır.
Uluslararası hukukta mülteci kavramı; vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ırk, din, tabiiyet ya da siyasal düşüncesi nedeniyle vatandaşı olduğu ülkeye dönmeyen kişileri kapsayacak biçimde kullanılıyor. Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri bulundukları yerde henüz resmi olarak tanınmamış kişilerdir. Göçmen; hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile fertlerini kapsamaktadır. Türkiye’deki göçmen, mülteci ve sığınmacı sayılarıyla ilgili farklı sayılar ortaya atılmaktadır. Göç İdaresi Başkanlığı bu sayıyı 2023 itibarıyla 4,9 milyon kişi olarak açıklanmıştır. Sığınmacılar, nüfusa dâhil bulunmuyor. Yabancıların bu sistem içinde nüfusa dâhil olabilmeleri için, oturma iznine sahip olmaları ve bir adrese kayıtlı olmaları gerekiyor. Oysa göçmenlerin en yüksek sayıda olan grubu Suriyelilerden oturma izini alabilenlerin, adres kaydı yaptırabilenlerin sayıları çok az.
İşin ilginç yanı göçmenlerin yaptığı faaliyetler, ürettikleri veya üretimine katkıda bulundukları mal ve hizmetler, elde ettikleri gelirler, yaptıkları harcamalar GSYH hesaplarına katıldığı halde nüfusun bir parçası olarak kabul edilmedikleri için kişi başına gelir hesabına dâhil edilmiyorlar. Öyle olunca da kişi başına gelir (GSYH daha az nüfusa bölündüğü için) olması gerekenden yüksek çıkıyor.
Aşağıdaki grafik 1935’den bu yana Türkiye nüfusunu ve nüfus artış hızını gösteriyor (Grafik, TÜİK nüfus istatistikleri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
Grafiğe göre nüfus artış hızında, 1980’lerden sonra başlayan düşüş 2000’lere kadar devam etmiş, sonra bir süre aynı hızda artış görülmüştür. Son birkaç yılda artış hızı biraz daha gerilemiştir. Bu gelişme nüfusun yaşlanmaya başladığının en belirgin işaretidir.
Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu kentlerde yaşıyor. Son verilere göre nüfusun yüzde 85’den fazlası kentlerde, yüzde 15’e yakını da kırsal kesimde oturmaktadır. (Aşağıdaki grafik TÜİK, 11 Mayıs 2023 tarihli TÜİK Haber Bülteninden alınmıştır)
Yoğun kent, nüfusun en az yarısının kent merkezi gridlerinde yaşadığı yerleşim yerlerini, orta yoğun kent, yoğun kent ve kır olma koşullarını sağlamayan yerleşim yerlerini, kır ise nüfusun yarıdan fazlasının kırsal gridlerde yaşadığı yerleşim yerlerini ifade ediyor. Buna göre Türkiye’de nüfusun yüzde 68’i kent merkezi gridlerinde yaşıyor demektir.