Zafer Partisi'nden ekonomik kalkınma programı: 'Küreselleşme ve Zafer Ekonomisi'
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın çağrısı ile duyurulan Zafer Partisi’nin ekonomi programının tanıtımı için "Küreselleşme ve Zafer Ekonomisi" başlığı altında toplantı düzenlendi. Partinin Kalkınma ve Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bartu Soral, küreselleşme sürecindeki dünya ülkelerinin ve Türkiye’nin durumunu anlatarak çözüm önerilerini dile getirdi.
Beste Çelik
Zafer Partisi, "Küreselleşme ve Zafer Ekonomisi" adı altında bir ekonomik kalkınma programı hazırladı. Programın tanıtım toplantısı partinin Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın çağrısı ile gerçekleştirildi. Tanıtım sunumunu, Kalkınma ve Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bartu Soral yaptı. Soral, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına, refahına ve geleceğine dair çözüm önerilerini aktardı.
"KÜRESELLEŞMEYİ EN KÖTÜ DEĞERLENDİREN ÜLKELERİN BAŞINDAYIZ"
Toplantıda ilk sözü alan Özdağ, küreselleşme sürecini tahlil ederek, “Korona krizi sürecinden bugüne küreselleşmenin gerilediğini ve milli devletlerin ekonomide daha güçlü rol oynamaya başladıklarını görüyoruz. Trump ilk seçildiği dönemde küreselleşmeye karşı adeta yeni Amerikan milliyetçiliği kavgası başlatmıştı. Sonra Biden ile küreselleşmecilerin tekrar iktidara geldiğini gördük ve şimdi Trump yönetimi ikinci kez ve bu kez daha kapsamlı bir programla küreselleşmeden ABD’nin çekilmesi ve para dolaşımının kısıtlanması, Kanada ve Meksika gibi iki komşu ülkeye yüzde 25 oranında gümrük vergisi uygulaması gibi uygulamalarla dünya piyasasını çok derinden etkileyecek korumacı önlemlerle geliyor. Ülkemiz neoliberal ekonomiyi ve küreselleşme sürecini en kötü değerlendiren ülkelerin başında geliyor. Bugün hala neoliberalizmin Türkiye’de ve dünyanın değişik ülkelerinde ortaya çıkan ve netleşen başarısızlığına ragmen gerek iktidarın, gerek muhalefetin ekonomik programının neoliberal paradigma çerçevesinde belirlendiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
"DÜNYADA BİLGİ TEKNOLOJİLERİ HAKİM"
Zafer Partisi’nin ekonomik kalkınma programını, partinin Kalkınma ve Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bartu Soral iki bölümden oluşan sunumuyla anlattı. Sunumun ilk bölümünde küreselleşmeye hakim olan sektörler, değişim süreçleri, strateji ve politikalar ikinci bölümde ise Türkiye’nin 21.yy’ın ikinci çeyreğinden itibaren yapması gerekenler aktarıldı.
Son 30 yılda dünyada hakim olan sektörlerdeki değişim ile sölerine başlayan Soral, “Alışılageldiğimiz, petrol, doğalgaz, enerji şirketleri yerine yarı-iletkenler, internet içerik bilgisi, yazılım altyapısı gibi bilgi teknolojilerinin dünyada 15 trilyon dolarlık bir büyüklüğe erişti. İlaç üreticileri, gen teknolojileri de yaklaşık 5 trilyonluk bir değere sahip oldu. Meta kurulduktan 9 sene, Tesla 11, Alphabet 15 sene içerisinde, bilgi teknolojilerinde 1 trilyon dolar piyasa değerine erişti. Bu da bize bilgi tekonolojileri o kadar hızlı değişmiş ve dünyaya o kadar hızlı hakim olmuş ki bu kadar sürede bu rakamlara ulaşılabilmiş. Bu şirketlerin Ar-Ge’ye harcadıkları paralara bakacak olursak, Huawei cirosunun her yıl yüzde 23’ünü, Tesla yılda 44 milyar dolar, Amazon yılda 87 milyar dolar, Meta yılda 42 milyar dolar harcarken Türkiye’nin şirketler olmadan ülkede toplam harcaması 16 milyar dolar” dedi.
Yüksek teknolojiye dayalı ihracata ilişkin de Soral, “İlk ülkelere baktığımızda Çin 769 milyar dolar ile ilk sırada, ardından 223 milyar dolar ile Almanya ve 166 milyar dolar ile ABD geliyor. Türkiye ise 35. Sırada çünkü yüksek teknolojiye dayalı ürün ihracatımız 7 milyar dolar. Toplam ihracat payı içinde payımız sadece yüzde 2.5” ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE EN ÇOK ZARAR EDEN ÜLKELER ARASINDA"
Küresel dış ticaret dengesinde Türkiye’nin konumunu dile getiren Soral, “2000-2023 yılı arasında küresel dış ticaret dengesinde Türkiye en çok zarar eden ülkeler arasında 1.8 trilyon dolar dış ticaret açığı verdik. Bu, dış ticarette ithalatı yapmak için yurtdışından borçlanmak anlamına geliyor. Borçlanmak demek de yurtdışına bağlı kalmak demek. Yurtdışına bağlıyız. Çin ise 7 trilyon dolar dış ticaret fazlası vererek 23 yılda en çok kazanç sağlayan ülke konumuna erişti. Ardından Almanya, Rusya, Suudi Arabistan geliyor” açıklamasında bulundu.
"YENİLENEBİLİR ENERJİ KULLANILMAK ZORUNDA"
Türkiye’nin atması gereken adımlara dikkat çeken Soral, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye bugün, geç bilgi teknolojilerine geçiş ve geç sanayileşmeyi başarmak zorunda. İki sektör de enerji kullanıyor. Türkiye’nin ucuz elektriğe ihtiyacı var. Bunun için de kendisinde bol bulunan yenilenebilir enerjiyi kullanmak zorunda. Ancak 2013-2023 yılları arasında güneş enerjisinde mevcut kurulu güç ve ortalama büyüme oranlarına baktığımızda Çin yılda ortalama 609 bin 921 watt üretimle ilk sırada yer alıyor, ardında ABD ve Japonya geliyor. Türkiye’nin kurulu gücü ise sadece 13 bin watt.”
"TİCARET SAVAŞI BAŞLYOR"
Çin’in ABD’ye uygulamayacağı ambargoyu değerlendiren Soral, “Yarı iletken madde, mikroçip ve rüzgar tribünü mıknatısları üretebilmek için kullanılan küresel nadir element (lityum, kobalt madeni vs.) hakimiyetinde Çin yine 2023 yılı itibariyle toplam 240 kilo ton üretim ile ilk sırada yer alıyor, ardından ABD 43 kilo ton ile ikinci sırada bulunuyor. Çin, ABD’ye bu mandenlerden 3’ünün ihracatını durdurduğunu açıkladı. Yani bir ticaret savaşı başlıyor. Şu anda dünyanın en büyük sektörleri, yarı iletkenler, mikroçiplerin ana ham maddelerine Çin hakim durumda ve ambargoyu başlattı, savaş başlıyor” uyarısında bulundu.
"ÖZELLEŞTİRMEDEN SONRA ÜRETİM KAPASİTESİ DÜŞTÜ"
Özelleştirme ile Türkiye’nin gerilediğini vurgulayan Soral, “Kalkınmanın 3 temelinde ağır sanayi, yüksek teknoloji üretimi ve eğitim geliyor. Ağır sanayi olan çelik üretiminde de Çin ilk sırada yer alıyor. Ancak biz her sene yıllık 30 milyar dolar petrokimya ürünü ithal ediyoruz. Özellikle PETKİM özelleştirdikten sonra üretim kapasitesi düştü. Çin’de ise savuma sanayi şirketleri kamuya ait. Türkiye’nin 6 Petkim büyüklüğünde dev fabrikaya ihtiyacı var” dedi.
"TÜRKİYE EN İYİ ÜNİVERSİTELERDE İLK 500'DE"
Soral, tekonoloji üretecek beyinleri yetiştirmek için eğitimin önemine dikkat çekerek, “Dünyadaki en iyi 100 üniversitede ABD’den 36, Çin’den 12 üniversite var ancak Türkiye’den 1 tane bile yok. Biz 450. sıradan 3 üniversite ile sıraya girebiliyoruz” açıklamasında bulundu.
'ZAFER EKONOMİSİ' STRATEJİSİNİN TEMEL İLKELERİ
Sözlerini ‘Zafer Ekonomisi’ stratejisinin temel ilkelerini tek tek aktararak şöyle sonlandırdı:
"İzmir İktisat Kongresi’nde aldığımız kararlarla aynı karar olan yerli üretim.
Türkiye şu anda küreselleşmeye ve neoliberalizme teslim olmuş durumda yani şirket imparatorluğu mevcut. Buna teslim olan değil ondan faydalanan rekabetçi yenilikçi üretici bir ekonomi lazım. Çünkü son 43 senede yaratabildiğimiz bir tane marka yok, yüksek teknolojide yokuz.
Güçlendirilmiş piyasa ekonomisinin yanında planlı ve karma ekonomik modelle kalkınma.
Üretimde kamu-özel sektör ortaklıkları ile dev firmalar.
Marmara Bölgesi’ni yığılmadan kurtarıp bölgesel ve kırsal kalkınma ile ülkenin her alanının üretim merkezine dönüşmesi.
Yatırım yapan, üreten, tam istihdam hedefi ile yola çıkan kamu kurumları oluşturmak.
Bilgi toplumuna geçen, teknoloji, araştırma-geliştirme ve bilime maddi manevi yatırımlar yapan kamu ve özel sektör.
Kanada, Almanya gibi ülkeler nitelikli donanımlı gençleri ülkelerine almak için programlar ilan ediyorlar. Bizse nitelikli gençlerimizi o programlara kaptırıyoruz, hiçbir birikimi niteliği olmayan Afgan, Irak, Suriyeliyi ülkemize dolduruyoruz. Bu dünyada yok. Gençlerin ülkelerinde geleceğini bulduğu, ortak kalkınma ülküsüne inandığı bir eğitim politikası ve değerler seti.
Kaçakçının, bebek katilinin, uyuşturucu kartelinin olmadığı bir Türkiye için herkesin ‘nereden buldun yasası’ ile gelirinin hesabını vermesi, vergisini ödemesi.
Hukukun üstünlüğü ve her alanda hesap verme zorunluluğu.
Kuvvetler ayrılığı, siyasetin kamu çıkarına politika üretmesi.
Dış kaynakların sadece üretimi finanse etmesi.
Sıcak paraya teslim olmayan, rekabetçi kur politikası izlemek.
Ülkenin kalkınma projeksiyonunu öncelik alan uluslararası ilişkiler.
Türkiye planlama geleneğine geri dönmek.
DPT, birikimli, donanımlı, dünyayı tanıyan bürokratlar ve akademisyenler katılımı ile yeniden kurulacak
Kamu için emredici özel sektör için yönlendirici planlama yapılacak.
Planlar ekonominin tüm paydaşlarının katılımı ile hazırlanacak."