15 Temmuz'da Emniyet'e talimatı Süleyman Soylu ve Efkan Ala mı verdi? Emniyetçiler o geceyi anlattı...
15 Temmuz darbe girişiminde dönemin Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, 20 kişilik bir grupla TRT'yi kurtarmaya gittiklerini, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ise TRT’nin kendi talimatıyla Emniyet İstihbarat görevlileri tarafından alındığını açıklamıştı. Darbe girişiminin 8. yılında döneminde Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü, "Emir verecek konumda olanların hiçbiri ortada yoktu. Ama şimdi konuşuyorlar" dedi.
12punto
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti.
Dönemin Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, TRT konusunda yaklaşık 20 kişilik grupla girip kurtarmanın öncü kadrolarından olduğunu öne sürmüş, yine dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ise TRT’nin kendi talimatıyla Emniyet İstihbarat görevlileri tarafından alındığını açıklamıştı.
Süleyman Soylu, kuzeni Sadık Soylu’dan telefon geldiğini, TRT’nin alınması noktasında havanın olumlu olduğunu, kendisinin TRT binasına gelmesiyle TRT’nin alınabileceğini söylediğini aktarmıştı.
'VERDİĞİM TALİMAT BUDUR'
Efkan Ala ise, konuk olduğu televizyon programında Süleyman Soylu’nun açıklamalarına karşılık şunları söylemişti:
“TRT’nin yıkılması pahasına, çünkü bu tür darbe teşebbüslerinde bu işlerin etkisini biliyorum, yıkılması pahasına, eğer içeri giremiyorsanız, onları tarayın, elinizde ne varsa kullanın ve binayı yıkın dedim. Verdiğim talimat budur. Ve Emniyet İstihbarat zaten TRT’nin hemen karşısında…
Görevden aldığımız o istihbarat müdürleri dahil olmak üzere, bu FETÖ’cüler de orayı teslim almaya gitmişlerdi. Sonradan anladığımız, kendi aralarında haberleşmişler ve toplanmışlar, orayı almaya gitmişler. Şimdiki Ankara Emniyet Müdürümüz, o zaman oranın başkanı, onları derhal derdest ediyorlar, gözaltına alıyorlar, benim talimatım da gelince gidip TRT’yi aldılar. Yani, Emniyet İstihbarat gitti ve Emniyet güçleri TRT’yi teslim aldı, temizledi o alçaklardan…”
EMRİ KİM VERDİ?
Soylu ve Ala'nın açıklamalarına karşın kimseye ulaşılamayan gecede Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, saat tam 21.15’de 81 il Emniyet Müdürüne şu emri verdi:
“- Polisimiz, darbecilere asla teslim olmayacak, teslim edilmeyecek.
- Askerin binalarımıza girmesine kesinlikle izin verilmeyecek.
- Emniyetin silah depoları derhal açılacak. Uzun namlulu silahlar personele dağıtılacak.
- Askeri garnizonların etrafı polis tarafından kuşatılacak.
- Darbecilerin dışarıya çıkmasına izin verilmeyecek."
'HER ŞEYİ BİZ KENDİ KENDİMİZE YAPTIK'
Sözcü'den Saygı Öztürk'ün haberine göre; dönemin Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü o geceyi şöyle anlattı:
“Emir verecek konumda olanların hiçbiri ortada yoktu. Ama şimdi konuşuyorlar. Şimdi, ‘Ben şunu yaptım, bunu yaptım’ diyenlerden kimse yoktu. Her şeyi biz kendi kendimize yaptık. Başımızda ‘Şunu şöyle yapın’ diyen bakan, müsteşar yoktu. Genel Müdür Celalettin Bey toplantı yaptı. Sonra külliyeye gitti. Telefonla konuşuyorduk. Sonra bağlantımız kesildi.
SENARYO YAZIYORLAR
15 Temmuz gecesiyle ilgili olarak herkes şimdi senaryo yazıyor. Ben o gece bakanla, müsteşarla hiçbir şekilde kesinlikle görüşmedim. Çünkü ortada yoklardı. Meclisin koruması da bana bağlı olduğu için birinci bomba patladığında gittim. İkinci bomba ben oradayken patladı. Meclis’in bodrumuna ‘sığınak’ diyorlar. Sığınak falan değildi. Her taraf toz, hurda eşyaların atıldığı mezbelelik bir yerdi. Orada milletvekilleriyle görüştüm. Ama hiç kimse bana emir vermedi. ‘Şunu şöyle yap’ demedi. Genel müdürle konuşmalarımız, onun emirleri doğru ama onun dışında hiçbir hükümet yetkilisinden emir almadım.”
'GEREKİYORSA CAN VERMEK GEREKTİĞİNİ...'
Mustafa Gülcü’ye, “O gece darbe girişiminin bastırılacağına inanıyor muydunuz?” diye sordum. Cevabı aynen şöyle oldu:
“Bastırılabileceğine değil de ama bu savaşın verilmesi gerektiğine inanıyordum. Olmazsa şehit olurum arkadaş. Bu adamlar Türkiye’yi yönetecekse öyle bir Türkiye’de yaşamanın anlamı kalmıyor. Bastırılamaz diye bir endişem yoktu ama ne kadar süreceğini, kaç saatte, kaç günde, kaç haftada durumu ele alacağımızı, fiziki hakimiyeti sağlayacağımızı bilmiyordum ama karşı çıkmak gerektiğini, gerekiyorsa can vermek gerektiğini veya can almak gerektiğini biliyordum. Yani o kadar farkındaydım."