Ahmet Özer'den CHP'ye yönelik operasyonlarla ilgili çarpıcı Bahçeli iddiası! 'Zarar verdiğinin farkında...'

“PKK/KCK üyeliği” suçlamasıyla tutuklanarak yerine kayyum atanan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Kent Uzlaşısı davasından tahliye edilse de yolsuzluk iddiası nedeniyle cezaevinde kalmaya devam ediyor. Yeni açılım süreci, Kürt sorunu, CHP’ye yönelik operasyonlar ve MHP lideri Bahçeli’nin tutumu hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulunan Özer, "Bahçeli, CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen siyasi operasyonların barış sürecine zarar verdiğinin farkında ve buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor" dedi.

12punto

"PKK/KCK üyesi” olmak suçlamasıyla tutuklanan ve yerine kayyum atanan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in Kent Uzlaşısı soruşturmasından tahliyesine karar verildi. Ancak hakkındaki yolsuzluk iddiasıyla başlatılan soruşturmadaki tutuklama kararı nedeniyle cezaevindeki tutukluluğu sürüyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mimarı olduğu, iktidarın Terörsüz Türkiye adını verdiği yeni açılım sürecinde her geçen gün yeni gelişmeler yaşanmaya devam ederken, tutuklu Özer, hem yargılandığı davalara hem de sürece ilişkin açıklamalarda bulundu.

T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Özer, kendisine yönelik yapılan operasyonun 3 hedefi olduğunu şöyle anlattı:

“Bana yapılan operasyonun üç önemli hedefi vardı. Birinci hedef benim kısa sürede Esenyurt’ta hem hizmet yönünden hem de siyasi açıdan yarattığım yüksek sinerjiyi yok ederek Esenyurt Belediyesi’ni hedefe koymaktı. Seçimle alamadıkları ve çok önemsedikleri Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atamalarının tek yolu buydu. Ben de kimliğine sahip çıkan bir Kürt siyasetçi olarak hedefleri haline getirildim. Keza halkla aramda kısa sürede yüksek bir sinerji oluştu. Halk ne denli çalıştığımı ve hizmet aşkımı, azmimi gördü ve bir daha Esenyurt’u alamamaktan korktular. 

İkincisi, benim Esenyurt özelinde Kürt seçmenle kurduğum bağ ve onların CHP’ye oy vermesi hükümeti rahatsız etti. Bir yanda bu bağı koparmak istediler öte taraftan beni örgütle iltisaklı ve irtibatlı göstererek CHP’nin içini karıştırmaya yeltendiler. Niyetleri buydu. Üçüncüsü de 22 Ekim 2024 tarihinde Bahçeli’nin çıkışına verilen cevap niteliğindeydi.”

MHP lideri Bahçeli’nin açılım sürecinde, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan daha istekli olduğunu savunan Özer, “AKP ve sayın Erdoğan işi yavaştan aldılar. Adeta bir ‘bekle gör’ politikası uyguladılar. Ayrıca Bahçeli, CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen siyasi operasyonların barış sürecine zarar verdiğinin farkında ve buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor” dedi.

Özer, bu sözlerinin üzerine “Bahçeli’nin CHP’ye yönelik operasyonlar konusunda Erdoğan ile aynı sayfada olmadığını nereden anlıyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Kendisi ve hukukçu kurmaylarının zaman zaman yaptığı “tutuksuz yargılama esastır, iddianameler bir an önce yazılmalı, adil yargılanma yapılmalı, davalar CHP’nin istediği gibi TRT’de yayınlanabilir” gibi doğru çıkışlar bunun en bariz göstergesi. Şu gerçek göz ardı edilmemeli; ana muhalefet dışlanarak toplumsal barış sağlanamaz. CHP’ye yönelik yargı yoluyla yapılan bu siyasi kuşatma sürerken barış süreci başarıya ulaşabilir mi? Türkiye’nin en köklü, en büyük partisi düşmanlaştırlarak iç cephe güçlendirilebilir mi? Bu soruların cevaplanma biçimi önümüzdeki süreci belirleme niteliğine sahip.”

Yeni açılım sürecinde AKP’nin oy hesabı yaptığını ve yavaş davrandığını vurgulayan Özer, “Kürt sorununu böyle bir ortamın sunduğu fırsatı heba etmeden sadece üç parti değil, bütün partilerin katılımı ile çözmek gerekir -ki hükümetin büyük ortağı bu konularda pek istekli görünmüyor- AKP yavaş davranıyor çünkü oy hesabı yapıyor. Kürt sorunu oy hesapları yapılarak çözülemez. Geçmişte de bu yüzden çözülmedi, şimdi de bu hesapla çözülemez. Bu sorunun çözülmesi birilerinin bakan ya da Cumhurbaşkanı olmasından çok daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Bir grup PKK’lı teröristin sembolik bir ‘tören’le silahlarını bırakmasının ardından AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, süreci AKP, MHP ve DEM Parti’yle yürüteceklerini ilan etmişti. Özer, AKP, MHP ve DEM Parti ittifakını olası görmediğini belirtti.

Özer, Kent Uzlaşısı soruşturmasıyla ilgili ise "'Kent Uzlaşısı’ meselesine gelince, bu zaten başından itibaren tabiri caizse öküz altında buzağı arama girişimiydi. AKP, CHP’nin Kürt seçmenle seçimde güç birliği yapmasından büyük rahatsızlık duydu. Çünkü bu güç birliği CHP ve DEM’e kazandırırken AKP’ye kaybettirdi. O nedenle bu siyasi güç birliğini bozarak ortadan kaldırmak için ‘Kent Uzlaşısı’nı kriminalize etmeye çalıştı. Öyle ki iddianamelerde “Batıdaki Kürtlere temsil hakkı vermekle” suçlandık. Ancak süreç bu durumun absürtlüğü ortaya koyunca bundan vazgeçildi” değerlendirmesini yaptı.

Kürt seçmenlerin iktidara oy vermeyeceğini söyleyen Özer, şöyle devam etti:

“Kürt seçmenin bunca yılda kendisine yapılanları unutup iktidara oy vermeye koşacağını sanmıyorum. Şimdilik konjektürel olarak bir iş birliği var ama dünya görüşü açısından hükümetin uygulama pratikleri açısından büyük ayrılıklar ve farklılıklar var. Kaldı ki Kürt sorununun çözümü siyasi çıkarlar gözetilerek çözülmeye çalışılırsa başarılı olamaz. Çünkü bu sorun sadece bir iki partinin değil, bütün ülkenin sorunudur o nedenle çözüm ve barış süreci sırf oy uğruna bir kez daha heba edilmemeli. Kalıcı barış için hem bütün siyasi partilerin, hem de halkın katılımının sağlanması önemli. AKP 2015 Haziran’da seçimi kaybedince tekrar güvenlikçi politikalara geri döndü. Umarım bu kez böyle bir durum ortaya çıkmaz.”

Özer, CHP lideri Özgür Özel ve tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yeni açılım sürecine ilişkin mesajlarını ise şöyle değerlendirdi:

“Sayın Özgür Özel’in bu konudaki tavrını son derece cesur, doğru ve tutarlı görüyorum.

CHP belediyelerine yapılan onca operasyona rağmen “Silahların bırakılmasını ve barış sürecini destekliyoruz” dedi, hatta bir adım daha ileri giderek “Türkiye’de Kürt sorunu var, hala çözülmüş değil, bu sorunu biz çözeceğiz” diye ekledi. Ben de böyle düşünüyorum. Yıllarca bu ülkede “Kürt yok” denildi, şimdi de “Kürt var ama Kürt sorunu yok” deniliyor. Bir yarım asır da bununla mı geçireceğiz?

Silahlar, yıllarca siyasette otoriterleşmenin, ekonomide ise eşitsiz gelişmenin gerekçesi yapıldı. Şimdi madem silahlar artık ortadan kalkıyor o zaman demokratikleşmenin ve bölgeler arası ekonomik dengesizliğin de giderilmesin tam zamanıdır. Sorunları çözenler, geleceğe güçlü, saygın ve demokratik bir Türkiye bırakacakları gibi tarihe de altın harflerle yazılacaklardır. O nedenle CHP, Sayın Özgür Özel ve Sayın Ekrem İmamoğlu sadece barış sürecini savunmakla kalmıyor aynı zamanda Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini de söylüyorlar. İkisinin de Kürt sorununun bizim iktidarımızda gerçekleşeceğini söylemeleri son derece değerlidir."