Ahmet Özer'in yargılandığı kent uzlaşısı davasında yeni gelişme!

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in "kent uzlaşısı" soruşturması kapsamında yargılandığı davada duruşma, 23 Ocak'a 2026'ya ertelendi

12punto

CHP’li belediyelere yönelik ilk operasyon kapsamında 30 Ekim 2024’te düzenlenen şafak baskınında gözaltına alınarak tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, “Kent Uzlaşısı” dosyası çerçevesinde “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle üçüncü kez mahkeme karşısına çıkarıldı. Kayyum görevlendirilen Özer’in yargılaması, tutuklu bulunduğu Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi yerleşkesinde bulunan 2 No’lu duruşma salonunda, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce gerçekleştirildi.

Bir önceki duruşmada Özer hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve ili terk etmeme şeklindeki adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliye kararı verilmişti. Ancak etkin pişmanlıktan yararlanan iş insanı Aziz İhsan Aktaş’ın ifadeleri üzerine açılan diğer davadan tutuklu olması nedeniyle cezaevinden çıkamamıştı.

Bugünkü duruşmayı CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile İBB Başkanvekili Nuri Aslan takip etti. Ahmet Özer, salona jandarma eşliğinde izleyicilerin alkışları arasında getirildi. Özer’in salona girerken gülümseyerek izleyicileri selamladığı ve bıyık bıraktığı dikkat çekti.

Savcılığın esas hakkındaki mütalaasında Özer’in “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Ahmet Özer ile avukatları Seraf Özer ve Hüseyin Ersöz, mütalaaya karşı savunma hazırlamak için süre istedi. Mahkeme heyeti, Özer’e uygulanan ili terk etmeme yükümlülüğünün kaldırılmasına hükmederken yurt dışına çıkış yasağını sürdürdü. Bir sonraki duruşmanın 23 Ocak 2026 saat 10.00’da yapılmasına karar verildi.

“AYRINTILI VE KAPSAMLI BİR SAVUNMA YAPACAĞIZ”

Duruşma sonrasında avukatlar Özer ve Ersöz, gazetecilere açıklama yaptı. Mütalaaya ilişkin konuşan Ersöz şunları söyledi:

“Dosya muhteviyatıyla hiçbir şekilde bağdaşmayacak ve dosyanın içerisindeki lehe delillerin hepsini görmezden gelen bir yaklaşımla hukuki olarak nitelendiremeyeceğimiz bir mütalaayla karşı karşıya kaldık. Bu konuyla ilgili eleştirilerimizi de mahkeme heyetiyle paylaştık. Yine mahkeme heyetinden bir başka talebimiz hem duruşma gününün belirlenmesi noktasında oldu hem de bunun yanında geçtiğimiz tahliye kararıyla beraber verilen adli kontrollerin kaldırılmasıyla ilgili bir talep söz konusuydu. Bu adli kontrol tedbirlerinden özellikle İstanbul dışına çıkışının Sayın Ahmet Özer’in yasaklanmasıyla ilgili kararı mahkeme kaldırdı. Yurt dışı çıkış yasağının ise devamına hükmetti. Şimdi önümüzdeki ocak ayında yapılacak olan duruşmada savcılığın, müvekkilimizin örgüt üyeliğinden cezalandırılması şeklindeki talebine karşı bir savunma yapacağız. Bu ayrıntılı ve kapsamlı bir savunma olacak. Çünkü özellikle mahkemenin yapmış olduğu yazışmalar, dosyanın içerisine giren tanık beyanları, dosyanın içerisine giren yine mahkeme tarafından emniyet müdürlüğüyle ve savcılıklarla yapılmış olan yazışmalarda tamamı müvekkilimizin temel itibarıyla atılı olan suçu işlemediği yönündeki bir kanaatin oluştuğuna işaret ediyor. Zaten mahkemenin de hem müvekkilimizle ilgili bir tahliye kararı vermesi hem de bu celse adli kontrol tedbirlerinden bir tanesini kaldırması da özellikle bu dosya içerisindeki lehe delillerle bağlantılı olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede ocak ayındaki duruşmada müvekkilimiz Ahmet Özer’le ilgili olarak ayrıntılı savunmalarımızı yapacağız ve bir beraat kararı talebinde bulunacağız.”

“CEZALANDIRMAYLA KARŞILAŞMAMIZ KESİNLİKLE HUKUKİ OLAMAZ”

Seraf Özer de bir yılı aşkın süredir hukuk mücadelesi verdiklerine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Ahmet Özer 14 Temmuz tarihinde tahliye kararı aldıktan sonra özgürlüğüne kavuşamamasına sebebiyet veren, tamamen yedekleme amacıyla yapılmış ikinci dosyada da iddianame yazıldı. Bu iddianamenin de onaylanmasını ve tensibin hazırlanmasını bekliyoruz. Buradaki talebimiz de tutuksuz yargılama. Dolayısıyla tensiple tahliye yönünde bir dilekçe de sunduk. Buraya gelmeden önce gerçekten kendimi psikolojik olarak hazırladım. Çünkü savcılığın vereceği mütalaanın çok iç açıcı ve hukuka uygun bir mütalaa olacağını beklemiyorduk zaten. Duruşmadan çıkarken şunu düşündüm. Yani en nihayetinde artık tüm kamuoyunun malumu olduğu üzere 30 Ekim’den bu yana ülkemizde çok önemli bir gelişme oldu ve bir barış sürecinden geçiyoruz. Bugün verilen bu mütalaa, barış sürecinin ruhuna tamamen aykırıdır. Yani Ahmet Özer’in kiracısını, salça satan kişiyi, kapak tasarımını yapan kişiyi tutuklayarak 140 TL kitap veya elektrikli süpürge satın alması üzerinden oluşturulmaya çalışılan bir dosyada bizim bir cezalandırmayla karşılaşmamız kesinlikle hukuki olamaz.

“İKİ ÇİFT LAF AZ EDECEKSEM BARIŞA OLAN İNANCIMDANDIR”

Kıymetli babam, değerli müvekkilim profesör doktor Ahmet Özer, başından beri barış sürecini amasız, fakatsız desteklediğini açıklamış olsa da bugün altını çizmek isterim ki, verilen bu mütalaa barış sürecinin tamamen ruhuna aykırıdır. Biz şunu biliyoruz ki, bu süreç ehil bir şekilde ilerliyor. Samimiyetine güveniyoruz ve bugün iki çift laf az edeceksem barışa olan inancımdan, barış sürecine duyduğum saygıdandır. En nihayetinde Sayın (Devlet) Bahçeli de bu süreci oldukça samimi ve kararlı bir şekilde yürütüyor ve ilerletiyor. Dolayısıyla bizler de bu sürecin samimiyetine inanarak 23 Ocak tarihinde bu dosyadan bir beraat kararı alacağımıza olan inancım tamdır. Bu süreçte hem avukatlık yapıyorum hem de bir tutuklu yakını olarak babamı her defasında o sanık sandalyesinde gördüğümde şuna da ayrıca kahrolduğumu belirtmek istiyorum. Biri size bir iftira atıyor. Diyor ki, ‘Ver belediyeyi, gir içeri. Suçun ne olduğuna sonra bakarız’ diyorlar. 65 beş yaşına kadar bu ülkede rektör yardımcılığı, bölüm başkanlığı, dekanlık yapmış; GAP Belediyeler Birliği’nin kuruculuğunu yapmış, 7 yıl yönetim kurulu üyeliği ve genel sekreterliğini üstlenmiş, Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışmış, Birleşmiş Milletler Habitat İkinci Zirvesi’nde Türkiye’yi uluslararası alanda temsil etmiş ve bugüne kadar bu ülkede birçok hizmette bulunmuş, devletin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çok üst düzeyde görevler yapmış profesör doktor Ahmet Özer, ne hikmetse 65 yaşına gelip Esenyurt Belediye Başkanı olunca mı örgüt üyeliği gibi bir ithamla karşılaşmış?

“KAMUOYU VİCDANINDA MAHKÛM OLMUŞ BİR DOSYADIR”

Dolayısıyla bu zaten kamuoyu vicdanında mahkûm olmuş bir dosyadır. En nihayetinde hukukun tecelli edeceğine olan inancımız da tamdır. Şuna gerçekten üzüldüğümü bilmenizi isterim. Biri size bir iftira atıyor ve siz onun bir iftira olduğunu savunmak durumunda kalıyorsunuz ve ben her gün cezaevine geliyorum. Babamı ziyaret ediyorum. Bütün Özer ailesi olarak bir zulme uğruyoruz. Babam da her seferinde o sanık sandalyesine kendisine atılan iftiranın iftira olduğunu hukuki, teknik dayanaklarıyla beraber açıklamaya çalışıyoruz. Bu dosyadan beraat kararı alacağımıza olan inancım tamdır ama bizden alınan bu bir seneyi aşkın süredir verdiğimiz bu hukuk mücadelesinde hayatımızdan çalınan bugünlerin geri dönüşü maalesef yok. Dolayısıyla bu anlamda çok üzgün olduğumu da belirtmek istiyorum. Yine de biz pusulası hukuk olan insanlar olarak hukuka inancımızı hiç kaybetmeyeceğiz. 23 Ocak tarihinde sayın heyetin beraat kararı vereceğine olan inancım tamdır barış sürecinin ruhuna uygun olarak.”