AKP Sözcüsü Çelik'ten 'Seferberlik Tüzüğü değişikliği'ne ilişkin ilk açıklama
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, seferberlik tüzüğü ilgili değişikliğine değinerek, “Şimdi değişen jeopolitiğe uygun şekilde güncellendi. Değişen koşullarda belgelerin güncellenmesi gerekiyor” dedi.
İHA
Çelik, AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenlendi. Çelik, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın MKYK toplantısının girişinde kapsamlı bir değerlendirme yaptığını bu değerlendirmenin iç ve dış politikayla ilgili olduğunu vurguladı.
Çelik, Erdoğan’ın dış politikada yoğun bir mesai olacağını açıkladı. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikle partinin en üst organı olan MKYK üyelerine önümüzdeki 4 yıllık dönemi değerlendirirken, birlik beraberliğin korunması, parti içinde tartışma olmaması hep beraber aynı hedefe odaklanmış olarak yürümemiz gerektiği konusunda açıklamalar yaptığını, yine gelecek dönemi iyi değerlendirmekle ilgili olarak bütün arkadaşları kendi görev alanlarındaki hazırlıklarının tam olması gerektiğini ifade ettiğini aktardı. Çelik, AKP’nin kamp hazırlıklarıyla ilgili değerlendirme yaptıklarını belirtti.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu son gelişmeler ışığında savunma sanayi konusunda gelinen nokta hakkında da hızlı değerlendirmeleri olduğunu ve daha güçlü bir şekilde bu alana yatırım yapacaklarını ve bu alanı pekiştireceklerini ifade ettiğini bildiren Çelik, “Tabii önemli mesajlardan bir tanesi de; Cumhur İttifakı içerisindeki birlik ve beraberliği korunmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız bütün MKYK üyelerine Cumhur İttifakı'nı huzurunu ve birliğini bozmaya dönük yapılan açıklamalar karşısında hep beraber birlik beraberlik içinde hareket edilmesi gerektiğini ve Cumhur İttifakı'nın birliğinin korunması konusunda herkesin yüksek bir hassasiyetle ve sorumlu davranması gerektiğini ifade ettiler” diye konuştu.
İran devletine kardeş İran halkına taziyelerini sunduklarını ifade eden Çelik, “Cumhurbaşkanı Reisi'nin ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın ve beraberindeki heyetin bu şekilde bir kazada hayatlarını kaybetmesi gerçekten de üzücüdür. Bu zor günlerinde kardeş İran milletinin de yanındayız. Bugün de Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve Dışişleri Bakanımız Türkiye Cumhuriyeti adına katılacaklar. Dünyada bu tip kazalar olduğu zaman geçmişte Türkiye'de de bunlara zamanında ulaşabilmek, zamanında müdahale edebilmek bir imkan ve kabiliyet meselesidir.
Bu çerçevede bizden talep edilen anında yerine getirilmiştir. AKINCI İHA ve gece görüşlü helikopter gönderilmiştir. Ayrıca AFAD ekipleri gönderilmiştir. Tabii AKINCI İHA'nın çok kısa bir zaman içerisinde, çok uzun ve zorlu hava koşullarında bir uçuş gerçekleştirerek merhum şahsiyetlerin yerini tespit etmesi, Türkiye'nin bu konudaki imkan ve kabiliyetinin nasıl geliştiğini göstermesi bakımından da fevkalade önemlidir. Dolayısıyla bu alanda bu teknolojiyi milletimize kazandıranlara bir kere daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu alandaki Türkiye'nin öncü rolünün aynı şekilde devam etmesi gerektiğine dair de bir kere daha böyle bir ortaya çıkmış” ifadelerini kullandı.
"NETANYAHU'NUN TUTUKLANMASI TALEBİ SON DERECE ÖNEMLİDİR"
Gazze konusunda dünyada çok önemli gelişmeler olduğuna dikkat çeken Çelik, “Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'nın ön yargılama dairesinden Netanyahu'nun tutuklanması yakalanması için bir karar talebinde bulunması son derece önemlidir. Bu talep başlı başına şunu kayda geçirmiştir ki; Netanyahu ve hükümetteki Savunma Bakanı başta olmak üzere diğer hükümet üyeleri doğrudan savaş suçlarından sorumludurlar.
Dolayısıyla talepte Netanyahu'nun ve Savunma Bakanı'nın vurgulanması önemlidir. Burada umarız ki; Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Ön Yargılama Dairesi başsavcının talebine uygun bir karşılık verir ve insanlık vicdanı adına uluslararası hukuk adına hatta adına ve tarihin doğru yerinde durmak adına bu kişilerin tutuklanması kararı çıkar.
Tabii burada başsavcının Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'nın talebindeki nitelikli değerlendirmeler de çok önemli. Başsavcı, Netanyahu hükümetinin sivil nüfusu kasıtlı ve sistematik bir biçimde insanlığın hayatta kalması için gerekli olan şeylerden mahrum etmekle suçludur. Bu son derece önemlidir. Kasıtlı ve sistematik bir biçimde yapıyor, zaten bu soykırım suçudur. Burada sivillerin aç bırakılması insanların vücuduna ve sağlığına zarar verebilecek eylemlerde bulunulmasının altını çiziyor.
Sivil nüfusu kasıtlı bir şekilde hedef alarak savaş suçu işleniyor. Dolayısıyla insanlığa karşı zulüm ve suç kapsamındaki bütün eylemleri başsavcının talebinde de ifade edildiği gibi; Netanyahu ve hükümetinin tarafından gerçekleştirildiğini görüyoruz. Bu gecikmiş bir karardır, daha doğrusu gecikmiş bir taleptir, inşallah karara dönüşür.
Ama bizim açımızdan olumlu bir taleptir, gecikmiş de olsa. Umarız ki bundan sonrasında Uluslararası Ceza Mahkemesi bunu bir karara dönüştürerek bu şahısların, bu kişilerin, savaş uçlarından yargılanması konusunda gereğini yapar” açıklamalarında bulundu.
"NORVEÇ VE İRLANDA'NIN TAVIRLARI FEVKALADE ÖNEMLİDİR"
İspanya, Norveç ve İrlanda’nın Filistin’i bir devlet olarak tanıyacaklarını duyurmasını memnuniyetle karşıladıklarının altını çizen Çelik, "Biliyorsunuz bunu duyar duymaz İrlanda ve Norveç'ten büyükelçilerini geri çağırma kararı aldı İsrail. Fakat Avrupa Birliği açısından bunun sadece İspanya, İrlanda ve Norveç ile sınırlı kalmaması bütün Avrupa Birliği'ne bunun şamil olması gerektiği açıktır.
Bu şekilde davranarak İspanya Başbakanı Pedro Sanchez çok uzun zamandır yani bu olayın bu şekilde bir 'soykırım' olarak ifade edildiği zamandan beri son derece değerli ve kıymetli açıklamalar yapıyor. Ama burada İspanya hükümeti tutumunu değiştirmedi. Buradan bir kere daha İspanya Hükümeti'ni tebrik ediyoruz. Dost İspanya halkına buradan selamlarımızı gönderiyoruz.
Aynı şekilde Norveç ve İrlanda'nın da tanıyacaklarını ifade etmesi fevkalade önemlidir. Bugün 3 Başbakan da bu şekilde açıklama yaptılar. Umarız ki bu Avrupa Birliği'nin birlik çapındaki siyasetinin temel ekseni ve temel duruşu olur. Bu şekilde davranarak ilk defa batı dünyası içerisinde İspanya, İrlanda ve Norveç tarihin doğru tarafında durduğunu göstermiştir, insanlık vicdanından yana olduğunu göstermiştir, uluslararası hukuktan yana olduğunu göstermiştir. O sebeple hepsini tebrik ediyoruz” şeklinde konuştu.
Senatör Graham tarafından yapılan ‘Hiroşima ve Nagasaki'yi örnek göstererek ima yoluyla Amerika'nın orada atom bombası kullanması gibi nükleer silahı İsrail tarafından kullanılabileceğine’ dair bir açıklamasına tepki gösteren Çelik sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Bu korkunç bir açıklamadır. Yine aynı şekilde çok ibretlik bir şey. Okumayan herkesin okuması lazım. Bu senatörlerin Temsilciler Meclisi üyelerinin bir kısmının bir araya Uluslararası Ceza Mahkemesi başkanına ve başsavcısına yazdığı tehdit mektubu. Kişisel olarak onları tehdit eden hatta ailelerini tehdit eden Amerika Birleşik Devletleri'ne sokmamakla tehdit eden bir mektup yazdılar.
Bu aslında Batı'da temsil edilen insan hakları hukuk devleti, uluslararası hukukun üstünlüğü, uluslararası hukukun üstünlüğüne dayalı uluslararası düzen tezinin tamamen çökmesi anlamına gelir. Buna karşı aslında diğer kurumlardan, diğer senatörlerden ve temsilciler meclis üyelerinden güçlü bir ses gelmesi gerekirdi. Maalesef olmadı. Yine biliyorsunuz bir yasa tasarısı gönderdiler, kongreye. Bu yasa tasarısı anti-semitizm farkındalık yasası diye bir yasa tasarısı. Bunun tabii esası İsrail karşısındaki bu hükümetin ortaya koyduğu soykırım siyaseti karşısındaki bütün eleştirileri susturmak. Yani İsrail'in ırkçılık yaptığını söylemeyi suç haline getirmeye çalışıyorlar. İsrail'deki Netanyahu hükümetinin aynı Naziler gibi davrandığını söylemeyi suç haline getirmeye çalışıyorlar.
Bu kafayla gidilirse ne olacak? Amerikan üniversitelerindeki protestoları gerçekleştiren bütün öğrencileri bununla birlikte yargılamaya ve yaftalamaya dönük olarak bir yol açacaklar. Şimdi burada Netanyahu hükümeti dünyadaki Yahudilerin duruşunu da gölgeleyen aynı zamanda da İsrail'deki herkesin güvenliğini tehlikeye atan bir tutum sergiliyor. Bu şekildeki girişimlerin bu girişimlerin tabii ki hükümetinden bağımsız bir tarafı yok. Böyle yaptığınız zaman ne oluyor? İnsanların aslında Siyonist bir takım faaliyetlere soykırım siyasetine Netanyahu hükümet cinayetlerine karşı ortaya koyduğu tavrı bütün bir tutum olarak yaftalarsanız o zaman her türlü eleştiriyi mahkum edersiniz. Ve bütün hatlar birbirine karışmış olur. Dolayısıyla bütün bunlar aslında ve düşünce hürriyetini ve diğer alanlardaki özgürlüklerin korunması konusunda gereken hassasiyetin ortadan kalktığına dair bir tablo ortaya çıkarıyor.”
Her devletin kendini savunma hakkı olduğunu ama bir ülkenin kendi savunma hakkının, cinayet işleme hakkı anlamına gelmeyeceğini ifade eden Çelik, "Hiçbir şekilde kendi kutsal kitabını tahrip ederek istismar ederek başka ülkelere saldırma, başka ülkelerin halklarına saldırma şeklindeki cinayetlerin gerekçesi olamaz. Bütün bunlara baktığınız zaman karşı konulması gereken şey herkese karşı koyulması gereken şey, aynı İsrail'in sokaklarındaki insanlar protesto ediyorlar Netanyahu hükümetini.
Batıdaki başkentlerin meydanlarında nasıl protesto ediyorlar? Türkiye'yle üniversitelerde meydanlarda nasıl protesto ediyorlar ? Netanyahu hükümetinin insanlık adına mahkum edilmesi gerekir. Umuyorum ve diliyorum ki inşallah uluslararası ceza mahkemesinin talebi ön yargılama dairesi tarafından kabul edilir. Burada gereken karar çıkar, hiçbir şekilde herhangi bir ülkeye girmeye söz konusu olmaz. Bu kararın gereği olarak da bu cinayet şebekesi durdurulmuş olur” diye konuştu.
SOKAK KÖPEKLERİYLE İLGİLİ DÜZENLEME SORULDU
Çelik bir gazetecinin ‘Sokak köpekleriyle ilgili düzenleme olduğu ifade edildi. Çalışmalar ne durumda? Taslakta uyutmayla ilgili bir seçenek olduğu da konuşuluyor, nasıl yorumlarsınız?’ sorusuna şu şekilde cevap verdi:
“Adı üstünde taslak. Bununla ilgili olarak toplumda birbirine zıt çeşitli talepler var. Biliyorsunuz bu çerçevede henüz üzerinde çalışılıyor. Önümüzdeki hafta veya daha sonraki hafta meclise gelmesi planlanıyor. Ama dediğim gibi taslak üzerinde ortadaki bütün görüşler tartışıldığı çalışma var, çalışma devam ediyor.”
AKP Rize İl Başkanı’nın istifasıyla ilgili soru üzerine Çelik, "Bir değişim sürecinin başlangıcı vesaire diye bir takım yorumları gördüm. AKP'de değişim olağanüstü bir durum değildir. Biz geleneklerimizi hem şimdiye kadarki tecrübelerimizi koruyarak sürekli değişim içerisinde olan bir partiyiz. Teşkilat başkanlığımızın olağan gündemi var. Olağan gündemi de şu. Bu çerçevede çeşitli yerlerde pekiştirmeyle ilgili adım atılacak. Bazı yerlerde değiştirmeyle ilgili atılacak.
Bazı yerlerde görev değişimi olacak. Teşkilat başkanlığı bazı yerler vekaletle devam ediyor. Bu vekaletle devam eden yerlerin asalete çevrilmesi söz konusu olacak. Dolayısıyla teşkilat başkanlığının olağan gündemi içerisinde gerçekleşecek. Bugün yarın da başka illerle ilgili bu şekilde şey olacak, tasarruf olacak. Dolayısıyla bu AKP Teşkilat Başkanlığımızın olağan gündemi çerçevesinde yürüyen işler bunları” şeklinde cevap verdi.
Seferberlik tüzüğü ilgili değişikliğe ilişkin soru üzerine Çelik şu şekilde cevap verdi:
“Dün gece seferberlikle ilgili tüzük kaldırılıp yönetmenliğe çevrilince epey bir gündem oldu sosyal medyada.... Ne oluyor diye. Esasında burada olağan bir gündem arkadaşlar.
Biliyorsunuz daha önceki seferberlik tüzüğü 1990 yılında hayata geçmişti. 2011 yılından itibaren değişen savaş teknolojileri, değişen savaş koşulları, etrafta değişen jeopolitik gelişmeler etrafında bu tip belgelerin güncellenmesi gerekiyor. Bu tabii Milli Savunma Bakanlığı koordinasyonunda ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri'nin katkısıyla gerçekleşiyor.
Ama tabii burada bu seferberlik meselesinde stratejik olan esas şudur biliyorsunuz. Herhangi bir Allah göstermesin savaş durumunda bütün milli güç unsurlarının, bütün kurumlardaki ve sivil toplumdaki, bütün güç unsurlarının Türk Silahlı Kuvvetleri'ne destek verecek ona onun emrine verilecek şekilde koordine edilmesi esastır.
Yani bir Allah göstermesin bir savaş durumu olduğunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, milletimizin egemenlik haklarını ve güvenliğini sağlayacak şekilde bütün milli güç unsurları nasıl dahil edilecektir.... 90'lı yılların koşullarında hayata geçmiş olan bu belge 6-7 kere küçük değişikliklere uğradı. Daha sonra teknik sebeplerle tüzüğün düzenleyici olmaktan çıkması, yönetmenliğin düzenleyici bir belge haline gelmesiyle de esasında 2011 yılından itibaren çeşitli kurum bütün bakanlıklardan, bütün kurum ve kuruluşlardan yani milli güç unsuru diyebileceğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğini sağlama ve muhafaza etmeyle ilgili olarak değerlendirilebilecek herkesin görüşleri alındı.
Esasında, deprem gündemi de ele alınmış oldu. Tabii bu arada işte sizinle de sık sık paylaşıyoruz. Çok büyük değişiklikler oluyor dünyada, ülkelerin güvenliğinin korunmasıyla ilgili. Ama bu belge daha önceden çalışılmaya başlanmıştı. Araya deprem gündemi de girdi. Şimdi bütün bu şeyler milli güç unsurları bir savaş durumunda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ülkeyi koruma misyonuna nasıl destek verecekler nasıl emrine girecek. Bu şekilde bütün kurumların görüşleri alındı. Bu görüşler arasındaki tenakuzlar giderildi.
Yeni jeopolitik ve teknolojik gelişmeler ışığında Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliği için en üst düzeyde yapılması gerekenlerin koordinasyonu nedir? Buna karar verildi. Yönetmelik olarak yayınlandı. Yani olağan bir işlemdir, olağan bir şekilde güncellenmiştir. Herhangi bir özel konuya ya da özel gündeme dönük olarak bu adım atılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğine dönük olarak bu belgenin olgunlaştırılmasıyla birlikte Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifiyle hayata geçmiştir."