AKP'de teröristbaşı Öcalan'la görüşmeye talip çıktı! 'İmralı'ya ben giderim'

Eski TBMM Başkanı ve AKP kurucularından Bülent Arınç, “Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Arınç, gerekirse Abdullah Öcalan’la İmralı’da görüşebileceğini söyledi.

12punto

AKP’nin kurucu isimlerinden ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, iktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı yeni açılım süreci çerçevesinde Meclis’te oluşturulan komisyonun, terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan’la doğrudan temas kurma ihtimaline değindi.

"İMRALI'YA BEN GİDER ÖCALAN'LA GÖRÜŞÜRÜM"

“Risk alınmazsa başarı da gelmez. Başarı için risk almak gerekir” diyen Arınç, sürecin ilerlemesi için gerekirse İmralı’ya kendisinin gidebileceğini belirterek, “Eğer kimse bu konuda gönüllü olmazsa, gerekirse İmralı’ya ben gider, Öcalan’la görüşürüm” ifadelerini kullandı.

"ÖCALAN DOĞRUDAN DİNLENMELİ"

Arınç, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oluşturduğu komisyon, süreci sağlıklı yürütmek istiyorsa, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da doğrudan dinlenmesi gerekir” dedi.

“Kaçınmak, görmezden gelmek, ‘duymadım’ demek çözüm getirmez” diyen Arınç, bu görüşmenin, “sürecin ahlaki ve siyasi sorumluluğunu taşıyan kurumların nezaretinde yapılması gerektiğini” savundu.

GENEL AF VE 'UMUT HAKKI' AÇIKLAMASI

TV5’te Oğuz İlgiç’in programına konuk olan Bülent Arınç, genel af düzenlemesi ve “umut hakkı” konularına da değindi. Arınç, “Öcalan da diğer müebbet hapis mahkûmları gibi bu hak kategorisi içinde değerlendirilebilir” dedi.

Bülent Arınç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımdaki açıklamaları şöyle:

Geçtiğimiz günlerde TV5 ekranlarında Oğuz İlgiç’in konuğu oldum. Bu yayında; İsrail’in küresel Sumud Filosu’na gösterdiği terörist tavrı, Hamas ile İsrail arasında imzalanan ateşkes anlaşmasını, Türkiye’de başlayan “Terörsüz Türkiye” sürecini, genel af tartışmalarını ve İmralı’ya olası bir ziyaretin gerekliliğini konuştuk.

Türkiye’de gündem hızla değişiyor. Ancak bazı meseleler var ki, bunları çözmeden gerçek bir toplumsal barışa ulaşmamız mümkün değil. Ben, bu tür derin sorunların üstesinden gelebilmemiz için somut, cesur ve hızlı adımların atılması gerektiğine inanıyorum. Örneğin, genel af konusunda yıllardır dile getirdiğim gibi: Yargıdaki hak ihlallerini, toplumsal huzursuzluğu ve cezaevlerindeki tıkanıklığı giderebilecek tek adım, kapsamı belirli, adil bir genel af düzenlemesidir. Bu, sadece hukukî değil, insanî bir zorunluluktur. Çünkü adaletin geciktiği yerde devletin merhameti konuşmalıdır.

Bununla bağlantılı olarak, Umut Hakkı konusu da uluslararası hukukta önemli bir ilkedir. Bu kavram, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla ortaya konmuş olup, ömür boyu hapis cezasına mahkûm edilen kişilere belli bir süre sonunda yeniden değerlendirilme imkânı tanınmasını öngörür. Uygulama, suçun niteliğine bakılmaksızın, tüm müebbet hapis mahkûmları için geçerli bir çerçeve tanımlar. Dolayısıyla bu konu, bireylerin affı veya aklanması değil; devletin kendi hukuk düzeni içinde evrensel standartlarla uyumlu hareket etmesi meselesidir.Bu kapsamda, Öcalan da diğer müebbet hapis mahkûmları gibi bu hak kategorisi içinde değerlendirilebilir.

Aynı şekilde, yıllardır çözülemeyen terör meselesinin kalıcı çözümü için de gerçek bir diyalog ve cesaret gereklidir. Programda da ifade ettim:

Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oluşturduğu komisyon, süreci sağlıklı yürütmek istiyorsa, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da doğrudan dinlenmesi gerekir. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin bu konudaki cesur çıkışına ben de katılıyorum. Bugün hâlâ PKK üzerindeki fiili etki alanı devam eden bir figürle konuşmadan, sadece onun açıklamalarına dolaylı biçimde atıf yaparak ilerleme kaydedemeyiz. Doğrudan konuşmak, dinlemek ve bunun sonucunu şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşmak gerekir.

Kaçınmak, görmezden gelmek, “duymadım” demek çözüm getirmez. Bu görüşme, sürecin ahlaki ve siyasi sorumluluğunu taşıyan kurumların nezaretinde yapılmalıdır.

Röportajda da belirttiğim üzere, bu ziyaretin milletvekillerinin siyasi partilerden birer temsilci olacak şekilde yapılması mümkündür. Eğer milletvekillerinin bu ziyareti uygun görülmüyorsa, bu durumda toplumun her kesimi tarafından saygı gören, objektifliğiyle tanınan, geçmişte devlet hizmetinde bulunmuş veya akademik itibar sahibi kişiler görevlendirilebilir. Bu insanlar, devlet adamlığı vasfına sahip olmalı, geçmişteki çalışmalarıyla güven kazanmış olmalıdır. Çünkü barışın dili, inandırıcılıkla başlar.

Ve son olarak şunu açıkça söylüyorum: Risk alınmazsa başarı da gelmez. Başarı için risk almak gerekir. Eğer kimse bu konuda gönüllü olmazsa, gerekirse İmralı’ya ben gider, Öcalan’la görüşürüm. Görüşmenin tüm detaylarını da ister Meclis Komisyonu’yla, ister kamuoyuyla şeffaf biçimde paylaşırım. Çünkü bu ülke, susarak değil; konuşarak, yüzleşerek, çözerek büyüyecek.