Aykut Erdoğdu'nun Silivri Cezaevi'nden yazdığı mektupta bomba iddia! 'CHP’ye operasyon tamamlandıktan sonra...'

İBB'ye yönelik operasyonlarda tutuklanan CHP'li eski milletvekili Aykut Erdoğdu, Silivri Cezaevi'nden yazdığı mektupta “Ben hayatım boyunca rüşvet almadım, rüşvet vermedim, aracılık etmedim. Rüşvet konusu olamayacak kadar yüksek kamu yararı olan ve normalde gurur duyulması ve takdir edilmesi gereken bir talebi iletmem sebep gösterilerek saçma sapan bir biçimde tutuklandım" dedi. Erdoğdu, CHP'ye yönelik operasyonlar tamamlandıktan sonra sırada diğer muhalefetin olduğunu öne sürdü.

12punto

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın İBB'ye yönelik başlattığı soruşturmaların 5. dalga operasyonlarında gözaltına alınıp tutuklanan CHP'li eski milletvekili Aykut Erdoğdu, Silivri Cezaevi'nden Sözcü yazarı Uğur Dündar'a mektup gönderdi.

Erdoğdu mektubunda, tutuklanma sürecinin yanı sıra, cezaevindeki günlerini anlattı.

Dündar, Erdoğdu'nun mektubunu bugünkü köşesine taşıdı.

Aykut Erdoğdu'nun mektubunun tamamı şöyle:

Sevgili Uğur Ağabey,

Öncelikle sağlığımın, moralimin ve enerjimin iyi olduğunu bilmeni ve benim için üzülmemeni rica ediyorum. Senin sağlığın hem sevenlerin hem de ulusumuz için çok önemli. Lütfen kendine çok dikkat et.

Mektubumun ilerleyen bölümlerinde anlatacağım gerçekler ve yapacağım tespitler, sakın seni üzüp moralini bozmasın. Bütün bu olanları bir vatanseverin bir Kuvay-ı Milliyeci’nin onurlu direnişi olarak değerlendirmeni rica ediyorum.

“Hapishanede herkes masumdur” derler. Yine de söyleyeyim ben hayatım boyunca rüşvet almadım, rüşvet vermedim, aracılık etmedim. Rüşvet konusu olamayacak kadar yüksek kamu yararı olan ve normalde gurur duyulması ve takdir edilmesi gereken bir talebi iletmem sebep gösterilerek saçma sapan bir biçimde tutuklandım. Suçsuzluğum er ya da geç ortaya çıkacak. Olmayan bir olayın olmadığını anlatacağım. Delilleriyle anlatacağım.

Sevgili Uğur ağabeyim,

Şu an hücrenin avlusunda oturup bu mektubu yazıyorum. Avlu dediğim 4 metreye 6 metre, 24 metre kare ve 10 metre yüksekliğinde duvarlarla çevrili gökyüzünü dikenli teller ve demir kafesler arasından görebildiğim bir kuyu burası. Bu karanlık kuyu, bizim gökyüzünü görebildiğimiz tek yer olduğu için sabah olup bu kuyunun kapısının açılmasını iple çekiyoruz.

Her birimiz ayrı ayrı hücrelerde tutuluyoruz. Birbirimizi görmemiz ve konuşmamız yasak. Hücrelerimiz çok pis ve kasvetli. Her birimize kısıtlı malzeme verilerek hücre temizlettiler. Benim hücremde giderler tıkalı olduğu için iki defa tuvalet, 5 defa mutfak taştı. Her gün hücre temizledim ve bunu aşağılama olarak değil vatani görevimin bir parçası kabul ettim.

Kıymetli Ağabeyim,

TCK, CMK ve infaz yasalarına göre sadece müebbet hapis cezası alanlar bizler gibi hücrede tutulur. Onlar da en fazla üç yıl hücrede tutulurlar. Ekrem Başkan, ben ve arkadaşlarımız müebbet hapis hükümlüsü muamelesine tabiyiz. Burada 3.500 TL harcama limitimiz var. Benim limitimin yarısından çoğu sigaraya gittiği için en temel ihtiyaçlarımı dahi alamadım.

Mutfak sürekli taştığı için temizlik kovasında karavana tabaklarını yıkadım. Sigaraya para kalması için su alamadım. Musluk suyu içtim. Kendimizi kesmeyelim diye verilen bıçaklar kesilmiş, tırnak kadar bırakılmış. Çatal ve kaşıkla yemek yediğinizde dahi eğilip bükülüyor. Bütün malzemeler olabilecek en kötüsü ve onları dahi alamıyorsunuz. İki hafta boyunca tuvaleti taşan, mutfağı taşan bir lağımın içinde yaşamak ve burayı temizlemek zorunda kaldım. Bunları anlatıp anlatmamakta kararsızım. Çünkü bunları okuyan milletimiz bizleri aciz görüp korku, panik ve üzüntüye kapılabilir. Oysa her birimiz bütün bu baskılara ve zulme aslanlar gibi direniyoruz.

Sevgili Uğur ağabey,

Şimdiye kadar anlattıklarımı ailem, akrabalarım, sevenlerim ve milletimiz okuduğunda hüzünleneceklerini, bazılarının gözlerinin dolacağını tahmin ediyorum. (Avlu kapandı içeri grip masada yazdığım için yazım düzeldi) Bizim başımıza ne geldiyse saflığımızdan, iyiliğimizden ve vicdanımızdan geldi. Yaşananlar saflığımızı ve iyiliğimizi elimizden alacak diye korkuyorum.

Kıymetli ağabeyim,

Şimdiye kadar bazı gazeteciler röportaj yapmak için yazılı sorular gönderdiler. Az evvel bahsettiğim koşullar dolayısıyla bu sorulara cevap yazamadım. Bundan sonra şartlar ne olursa olsun ülke siyasetiyle ilgili düşünmeye ve yazmaya devam edeceğim.

Bu mektup dolayısıyla bize örtülü operasyon yapanları ve onların sözcülerini kızdıracağımı biliyorum. Ama dürüst, cesur ve kararlı bir vatansever olarak bu riski göze alarak doğruları, sadece doğruları yazmayı “vatan borcu” olarak görüyorum.Yine altını çizerek söylüyorum bana atılan iftirayla ilgili saçma sapan varsayımlar, iftiralar ve sahte deliller dışında hiçbir şey bulamayacaklar. Ben de bunların hepsini yargılama sırasında tek tek çürüteceğim. Tekrar ediyorum ben içinde “rüşvet” şüphesi olabilecek hiçbir olayın için yer almadım. Bu iftira ile ilgili olarak tek bir görüntü, tek bir konuşma, tek bir yazışma, tek bir nakit hareketi bulamayacaklar. Çünkü yok.

Fırsatını buldukları anda bir operasyonla CHP’nin bölünüp parçalanmaya çalışılacağını bekliyorum. Bu konuda tek beklenmeyen milletimizin büyük demokratik tepkisi ve jeostratejik gelişmeler. Ortamı müsait gördüklerinde ve fırsatını bulduklarında operasyonlarını planlı bir biçimde gerçekleştirecekler. CHP’ye operasyon tamamlandıktan sonra sıra diğer muhalefete gelecek. DEM Parti açılım süreci ile devşirilecek. Diğer muhalefet transferlerle eritilecek buna direnenler terörize edilerek enterne edilecek. Bu arada muhalif basın susturulmak için tehdit edilecek bu tehditlere direnen gazete ve televizyonlar susturulacak.

CHP kalan son kale ve yıkmak zorunda hissediyorlar. CHP yıkılırsa siyasi ve toplumsal muhalefet domino taşı gibi yıkılacak.

Bu aşamada operasyonun ekonomik sebeplerini açıklamakta fayda var.Türkiye ekonomisinin iliklerinde bulunan son kan damlaları 2023 seçimlerini kazanmak amacıyla “Nas Ekonomisi” illüzyonuyla tüketildi. Berat Albayrak bu durumu “At izi it izine karıştı” diyerek ifade etmiş ve istifa etmişti.Bizim uzaktan gördüğümüz bu tablonun çok daha fazlasını Erdoğan görüyordur. Mevcut ekonomik koşullar daha da ağırlaşacak.AKP-MHP blokunun oyları bir yıl içinde toplamda %30’un altına inme ihtimali var.

Bugün bölgemizde yaşanan bölgesel savaşın ve çıkacak yeni savaşların (Ukrayna-Rusya, Pakistan-Hindistan, (Çin-ABD) ekonomik sebepleri var. Bu sebepleri saymayı ve anlatmayı, bu mektubun hacmini çok artıracağı için çok kısa tutacağım. Nihai olarak neoliberal kapitalizm devletlerden çok daha büyük şirketler yarattı.Bugün itibariyle ABD ve AB dahil olmak üzere uluslar ve devletler bu şirketlere aşırı borçlu ve iflasın eşiğinde. Bu durumu gören Trump yağma seferlerine başladı. Ukrayna yağmalandı. Körfez yağmalandı. Sırada İran ve Türkiye var. Erdoğan bu yağma sırasında ABD-İsrail hattında yer alarak bu yağmadan kurtulmak, mümkünse bu yağmadan pay almak ve buradan beklediği 100-150 milyar dolar kaynakla Türkiye ekonomisini seçime taşımak istiyor.

Vatanımızın ve milletimizin varlığı bu kadar yakın tehdit altındayken birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan dönemde bizlere yapılan bu uygulamayı anlamıyorum, anlayamıyorum.

Yapılanlara “kendini devlet” olarak tanımlayan ve AKP tabanından olmayan dar bir grubun ve parti içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın olan birkaç siyasetçinin destek verdiğini sanıyorum.Bunların dışında kalan tüm devlet kurumlarının ve AKP siyasetinin ana gövdesinin yaşananlardan çok kaygı duyduğunu ve onaylamadığını düşünüyorum.Yaşananlardolayısıyla devletin kilitlenmiş olduğunu görüyorum.Sadece CHP belediyelerinin değil icracı tüm bakanlıkların bürokratlarının karar alamadığını, inisiyatif kullanmadığını, başıma bir şey gelir mi korkusuyla istifayı düşündüklerini tahmin ediyorum. Sadece bürokratlar değil siyasetçilerin ve iş insanlarının telefonlarının sinyali ve HTS kayıtları dolayısıyla korku ve panik yaşadıklarını tahmin ediyorum.Herkes kendisine her an bir iftira atılması endişesi duyuyor olabilir. Bu korku ve dehşet ortamının bırakacağı kalıcı zararın etkilerini yakında görmeye başlayacağız. Üretim kaybından yurt dışına göçe, istihdam kaybı ve işsizlikten doğum oranlarının düşüşüne kadar çok geniş yelpazede ağır sonuçlar doğacak diye endişem var.

Bütün bu sürecin daha da ağırlaşmasını AKP siyasetçilerinin ve devlet kurumlarını yöneten bürokratların yavaşlattığını ancak nihai demokratik gücün milletimizde olduğunu görüyorum. Milletimiz hali hazırda miting ve eylemlere katılarak oy tercihlerini değiştirerek demokratik tepkisini veriyor. Zira millet, baskıdan, adaletsizlikten, açlıktan, yoksulluktan ve işsizlikten bıkmış ve usanmış durumda.

Bu aşamadan sonra siyasi tahminlerimi ve tavsiyelerimi yazarak yazımı/mektubumu sonlandırmak istiyorum.

Mevcut ekonomik, sosyal, siyasi ve jeostratejik koşullar altında AKP-MHP bloku sürekli oy kaybetmekte. İran-İsrail savaşının tesiriyle birkaç ay boyunca bu oy kaybı durabilir hatta bir miktar yükselebilir. Ancak mevcut ekonomik durum savaş dolayısıyla hızla bozulunca oy erimesi hızlanarak 2026 başında AKP-MHP blokunun toplam oylarının %30’un altına inmesi muhtemel.

Bu ağır tablo karşısında Erdoğan’ın önünde iki alternatif olacak. Ya uzlaşarak iktidarı devredecek ya da son hamle olarak seçimleri iptal edecek. Milletimizin bekası için bizler çektiğimiz acıları unutsak CHP yönetimi uzlaşma için adım atsa dahi milletimiz böylesine bir uzlaşmaya izin vermeyebilir.

Bu aşamadan sonra mevcut ağır tabloyu değiştirmek için her bedeli göze alan bir vatansever olarak tavsiyelerimi yazayım:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayrım yapmaksızın tüm muhalefet liderlerini davet ederek 3. Dünya Savaşı’nın eşiğinde olan tüm dünyaya birlik ve beraberlik mesajı vermesi isabet olur.

Kürt meselesinin çözümü amacıyla “vatanın bölünmez bütünlüğü” kırmızı çizgimiz olmak üzere ve “şehit ailelerini ve gazilerimizi” sürecin içine aktif olarak sokarak hızlı adımlar atılmalı.

Tüm siyasi tutuklular serbest bırakılmalı ve infaz indirimleriyle “kişiye karşı ağır suç işleyenler hariç” hapishaneler boşaltılmalı.

Bizlerin yargılanmasına “adil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde” devam etmeli. Ben kendi adıma asla ve asla bir pazarlık sonucunda bu iftiradan kurtulmak istemiyorum. Alnıma sürülen bu kara lekeden mahkeme huzurunda kurtulmak istiyorum. Ve kesin olarak tutuksuz yargılanmak istiyorum.

Türkiye’nin yaşadığı tarihin en derin ekonomik krizinden, milli mutabakatla hazırlanan bir ekonomik programla çıkılması için muhalefetle komisyon kurulmasını,

Bütün bu adımlar samimi olarak atılıp karşılıklı güven ortamı sağlandıktan sonra kişiye özel düzenlemelerin yapılmadığı, adalet ve demokrasiyi sağlamak ve özellikle kuvvetler ayrılığını güçlendirmek amacıyla Anayasa mutabakat komisyonu kurulmasını, tavsiye ediyorum.

Benim bütün tavsiyelerim ve düşüncelerim mevcut durum altında yapıldı. Tarihin çok hızlı aktığı süreçte ve birkaç ay içerisinde şartlar tamamen değişebilir. Bugün önerdiğimiz çözüm tavsiyeleri yarın anlamsız hale gelebilir.

Bu hücreden milletimizin demokratik azmi ve kararlılığıyla alnım ak ve başım dik olarak çıkacağımı biliyorum. Ben milletimizin bu zulmü en kısa zamanda bitireceğini tahmin ediyorum.

Ben bu hazin ve karanlık tablodan milletimizin ve devletimizin güçlenerek çıkması için karınca kaderince, vatansever bir mücadele içindeyim.Son sözüm olarak tutuklanma kararı sırasında söylediğim sözleri tekrarlıyorum: VATAN SAĞ OLSUN.

Sevgili Uğur ağabey,

Hapishanede ve öncesinde tüm bu süreci yakından takip ettim. Hem AKP, hem CHP kanadında öfke ve kafa karışıklığı var. Ben bu mücadeleden Genel Başkanımız ve CHP’nin galip çıkacağını görüyorum. Ancak bu sürecin ülkemize kalıcı hasar vermesini engellemek adına büyük risk alarak bir çözüm perspektifi oluşturmaya çalıştım.

Mektubuma son verirken size, ailenize ve okurlarınıza en içten selam ve saygılarımı sunuyorum.

Sağlıkla kalın.

Aykut ERDOĞDU

Silivri CİK 9 No’lu Kapalı Cezaevi

18.06.2025