Bir erken seçim çağrısı da DP Genel Başkanı Gültekin'den

Katıldığı televizyon programında gündeme dair konulara değinen ve soruları yanıtlayan DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, erken seçime dair açıklamalarda bulundu. Gültekin de tıpkı CHP Genel Başkanı Özel'in söylemlerinde olduğu gibi "Türkiye'nin erken seçime ihtiyacı var" ifadesini kullandı.

12punto

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Ekol TV'de yayınlanan ve Çağlar Cilara'nın moderatörlüğünde gerçekleşen Tartışma Zemini'nde gündeme dair soruları yanıtladı. 

İşte Uysal'ın gündeme dair yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar:

"TURNUVADAN ÇEKİLMEK DOĞRU OLMAZ"

DP Lideri Gültekin Uysal: Türklük ise özdeşleşen bir işaret. Türkler hiçbir zaman ötekiler üzerinden varlığını kodlamamıştır. Başka kurucu hadise üzerinden kurgulanır.

Milli Takımımızın bir başarısı ve oyuncumuzun da başarısı var. UEFA'nın yapılan başka hareketlerde daha emsal kararlarda bu yok. Daha ağır bir ceza geldi. Temyiz ve itiraz yolu da kapalı. Anlamaya çalışıyorum.

Finale yaklaştıkça tansiyon yükselecektir. Aşırı sağ ve Avrupa'daki seçimlerden bağımsız değerlendiremeyiz. Orada aşırı verilen tepkilerin oralarda yaşayan vatandaşlarımızı da etkiler diye düşünüyorum.

Türkiye'nin düne göre daha güçlü hareket edecek gücü ve enstrümanları var. Turnuvadan çekilmek doğru olmaz. Turnuvanın sembolleşen isimleri de var. Arda Güler mesela. Önemli bir isim ve takımı sırtlıyor.

"KARAR SİYASİDİR"

Batı Avrupa'nın kimlik krizi içine düştüğü aşikar. Yaşlı kıta da diyebiliriz. Atlantik aksında yeni yükselen eksenleri var. Çin'den, doğu Asya'dan... Bu noktada Avrupa'da kendi problemlerini yansıtma olarak aktarma durumları var. Karar siyasidir.

Türkiye'nin kararlılık noktasında aslında gittiği maçı alması lazım.

SIĞINMACILAR SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK?

Problemin kaynağı Suriye'deki istikrarsızlık durumu. Türkiye'yi de karşı karşıya getirecek durumların politize edilmesi Erdoğan'ın politikaları katkıda bulundu. Muhalefete neredeyse "Siz yapamıyorsanız biz gelir kurarız" gibi söylemlere kadar giden bir politikaydı. Ümit ederim ki Sayın Erdoğan, Şam ile Esad ile bu sorunu akılla, siyasi politikalarla kalıcı şekilde çözer. Oradaki istikrarsızlık, oradaki rejimin üzerinde baskı oluşturacak diplomatik güç oluşturmadığınız sürece burada isimler söylemenin bir anlamı yok.

"ESAD KENDİ VATANDAŞLARININ DÖNMESİNİ İSTEMEZ"

Resmi ve gayri resmi rakamlar bambaşka. Kayıt dışı Suriyeli işçiler çok fazla. Bölgede refah için Şam yönetimi ile görüşme yapılmalı. Hap şeklinde bir çözümümüz yok. Ne tek başına Türkiye'nin iradesindedir ne de tek başına Şam yönetiminin (Esad) elindedir.

İki yönetimin birlikte irade göstermesi gerekir. Orada demografik değişim var. Orada Arap unsurdan Türkmenlere kadar fiili bir varlık, konsalidasyon var. Esad'ın da tüm vatandaşlarının gelmesine gönüllü olacağı kanaatinde değilim. Kürtlerden başlayarak birçok unsura vatandaşlık hakkının tanınmadığı noktalardan buraya geliyoruz.

ARAP BAHARI RENKLİ BİR DEVRİMDİ

Türkiye'nin etki ve ilgi dahili sahasında imparatorluk hafızasına dönüyor olması birilerini rahatsız edecektir. Galeyan içerisinde renkli devrimlere, politikalara yanlışlıkla gidilmiştir. Arap Baharı'nı renkli devrim olarak görüyorum. Gönül isterdi ki Türkiye'nin de desteği ile Mısır'da seçilmiş Mursi devam etseydi. Arap aleminin merkezi Mısır'dır. O ülkelerin dinamikleri çok farklı.

Gürkan Zengin: Siz 2011'de Başbakan olsaydınız, Mısır'daki halk hareketlerini destekler miydiniz?

Gültekin Uysal: Orada bir diplomasi yürütüyorsunuz. Sayın Erdoğan'ın Davos çıkışı da karşılık gördü ve önemliydi. Dinamiği göz ardı etmeden ölçülü şekilde destek olabilirdi. Türkiye orada ölçüyü kaçırdı. İklim topyekûn Türkiye'nin aleyhine döndü. Bugün Suriye meselesinin Kayseri'deki bir ateşleme ile ne hale geldiğini gördük. Umarım çözümü sokakta aramayız. Sayın Erdoğan ne kadar başarılı bilmiyorum ama Şam yönetimi ile umarım bu mesele çözülür.

"İŞİN BAŞLANGICI PROVOKASYON DEĞİLDİR"

Kayseri'de ifade etmek istemediğimiz bir olay oldu. Bunun Erdoğan'ın dediği gibi 'Muhalefetin zehirli dili' olduğunu düşünmüyorum. Küçük kız çocuğuna taciz meselesi var. Olayın başlangıcının provokasyon olmadığını düşünüyorum. Bazen bir meseleyi bir hadise üzerinden aktarmak istersiniz. Sonra provokatif unsurlar devreye girer. Zaman zaman yedekteki kuvvetler algıyı yönetir.

"ÖZEL'İN ESAD İLE GÖRÜŞMESİNİ OLUMLU BULURUM"

Özgür Özel ile Esad görüşmesini olumlu bulurum. Örneğin Sayın Erdoğan, rahmetle anıyorum Egemen Bağış yerine Mesut Yılmaz ya da Sayın Baykal'ı Avrupa Birliği görüşmelerinde baş müzakereci yapabilseydi. Bu görüşme Türkiye'nin büyüklüğüne büyüklük katar. Erdoğanlı bir Türkiye'nin bunu başaramayacağını düşünüyorum. Olumlu mesafe alınamadı.

HALK ERKEN SEÇİM İSTİYOR MU?

Yerel seçimlerde, Sakarya, Isparta, Kocaeli, Konya.... Erdoğan geçmişte pek çok belediyesi olan ve önde olduğu vilayetlerde önemli yenilgi ile karşı karşıya kaldı. Seçimden ikinci parti olarak çıktı. Türkiye'nin özellikle sığınmacı meselesinde yeniden nefes almaya ihtiyacı var. Türkiye'nin önüne yeni bir tez ve proje koyma yetkinliğini yitirmiş bir durum var. Erken seçim talebini doğru bulmuyorum. Zihinlerde 2027 formülü var.

"TÜRKİYE'NİN ERKEN SEÇİME İHTİYACI VAR"

Türkiye son 20 yıldır maalesef kaynaklarını yanlış tüketen bir ülke. Yolsuzluk, denetimsizlikler var. Kamuoyu denetimi, siyasi ve adli denetim yapamıyor. Basın mensuplarının nasıl tazminat ödediklerini de biliyoruz. Demokrasi böyledir, enerjisi bitenler gider. Bu da demokrasinin güzelliğidir. Türkiye'nin erken seçime ihtiyacı var.

Burada talep daha fazla artacaktır. Muhalefet partilerine oy vermiş kitleler neredeyse yüzde 100'e yakın seçim ister hale geldi. Seçimin üzerinden 1 yıl geçmemesine rağmen siyasetçilere ve Sayın Erdoğan'a bu soru soruluyorsa yanlış giden bir şey var demektir. Erken seçim iktidarın değişmesi için fırsattır.

Türkiye'nin şartları süreci kısaltır. Vatandaşın sesini iletmek muhalefetin görevidir. Muhalefet hazır olmak zorunda. Erken seçim olursa Erdoğan aday olabiliyor. Bunu da çok istemiyoruz. Karar vermek zor. Ama halkın istekleri önemli.

Bu kararın verilebilmesi için AK Parti'nin de CHP'nin de parlamentoda evet demesi lazım. MHP'nin tutumu önemlidir. Sinan Ateş davası MHP'nin de AK Parti'nin de ensesinde sallanıyor.

ALTILI MASADA NELER KONUŞULDU?

Neticede bir süreç yönetimiydi. Gündem konuşuldu. Önceye dayanan bir hukuk da vardı. Yarı formel bir konuşmaydı.

Gürkan Zengin: Altılı masa hatayı nerede yaptı?

Gültekin Uysal: Süreç yönetiminde yanlış vardı. O süreç yönetilemedi. Her virajda tartışmalar dışarı taştı. Yapılan çalışmalar kıymetli çalışmalar. Ama somuta dökebilmeli ve toplumun güven duyduğu isimleri kamuoyuna koymalıydık.

"CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ YANLIŞ DEĞİLDİ"

Ana mutabakat kolonlarını başında inşa etmek gerekliydi. Onu yapamadık. Adayın yanlış olduğu kanaatinde değilim. Beklentiyi büyütecek bir iklim vardı. Senkronize şekilde gidebilme, parlamento rekabetine yönelik doğru gruplaşmaları, geçişleri, formulasyonları yapabilme konusunda eksik kaldık.

İYİ Parti ve CHP'nin mutabakatı bu sürecin merkezinde yer alıyordu. Toplantı öncesinde de bunu ifade etme ihtiyacı hissettim ve ifade ettim.

AKŞENER MASADAN NEDEN KALKTI?

Orada olumsuz bir tavrın yansıması yoktu. Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konusunda parti yönetimi ile görüşeceğini söyledi. Akşener, "Partiye soracağım" dedi. Böyle durumlarda zaten uzlaşı sağlanmak zorundadır. Her parti mutabakat ile karar vermez ki. Dönüp dönüp bu meseleyi konuşmak istemediğimi ifade etmek isterim. Altılı masanın Sayın Kılıçdaroğlu'nu adaylığa davet etme şeklinde bir durum olduğunu topluma iletemedik. İsmi konuşulan adaylar zaten belliydi.

ALTILI MASA TARİHİ GÖREV YAPTI

Asıl olan şudur, altılı masa tarihi bir görev yapmıştır. Bir takım ön yargı barajlarını, kabuk bağlamış yaralarımızdan, dertlerimizden, bir takım travmalarımızdan (27 Mayıs gibi) kurtulma ve herkesin hukukundan emin olduğu bir iklimi olgunlaştırması konusunda emeği oldu. Bu bakımdan altılı masanın önemli bir fonksiyonu oldu.

YENİDEN İTTİFAK KURULUR MU?

Reel gerçeklik var. Hiçbir siyasi parti tek başına yüzde 50+1'i sağlayamaz. Her partinin işbirliği yapmaya ihtiyacı vardır. Seçmenden oy alma kapasitesi olan aktörler var. Siyasi partilerin iş birliği mecburiyeti var. Altılı masa konusunda bir tık geri durma gayretimiz var. Yeni bir dönem başlıyor. Siyasi partilerin kendi içinde müstakil bir süreç ilerlettiği dönem değil.

"2028 ADAYLARINI KONUŞUYORUZ"

Şimdiden bunları konuşmak yanlış. İmamoğlu ve Yavaş güçlü figürler. Kılıçdaroğlu'nun adaylığı ile ilgili de CHP Genel Başkanı olarak aday olması doğruydu. Şimdi CHP Genel Başkanı adayı Cumhurbaşkanı adayı olmalı mı sorusuna şu an cevap veremem.

İfade edilen aktörlerin niyetleri yoktu. Ne Yavaş'ın ne de İmamoğlu'nun öyle bir durumu var. Normal şartlarda tabi aday partinin genel başkanıdır.

2028 seçimleri için İmamoğlu ve Yavaş aday olmak istiyor. Genel başkanların aday olması bence daha doğrudur. Benim de tabii ki parti genel başkanı olarak aday olma isteğim var.

NORMALLEŞME SÜRECİ DEVAM EDECEK Mİ?

Türkiye uzun süredir siyah ve beyaz arasında sıkıştı. İki kutbu da besleyen rekabet ve yüksek gerilim hattında söylemler var. AK Parti-CHP aksı ve HDP-MHP aksı var. Kimlik alanlarının yeniden yapılandırıldığı bir durum var. Sayın Erdoğan, her yaptığının pragmatik değerlendirmesi var. Tutumunu değiştirecek olan Sayın Erdoğan'dır. MHP'nin uyarısını göz ardı etmeyelim. "İsterse ittifaktan ayrılır ve CHP ile ittifak yapabilirler" açıklamalarını göz ardı etmemek lazım.

Siz muhalefet ile ilgili kasetler ortaya atmışsınız, birçok şey yapmışsınız ama bunlar olmamış gibi davranamazsınız.

İktidarın stratejisine hizmet etmeyi doğru bulmuyoruz. İktidarın yalancı çobana dönüşmüş 'yeni anayasa'sına usul ve esas olarak itirazımızı Numan Kurtulmuş'a ilettik. İktidar ne pahasına olursa olsun kendi varlığını korumak ister.

DP NEDEN OY ALAMIYOR?

Kendi özeleştirimizi yapıyoruz. Turgut Özal rekabeti yıpratıcı bir arka plana neden oldu. Her seçimde milli ve dini siyaset sahasının genişlediğini gördük.

Yüzde 10 barajı bir dalga kıran vazifesi gördü. 2002'de baraj altı kalmamız, 2007'de Anavatan ile ittifakı başaramamış olmamız kademe kademe bugüne getirdi.

Erdoğan, siyaseti ayrıca çok pahalı ve maliyetli hale getirdi. Her şeye rağmen başarılı olmak bizim vazifemizdir. Bugünün iklimi ve şartları daha farklı. Makul siyaset dediğimiz alanda var olduğumuz yapıyı ete kemiğe büründürmek gerekir. Biz bir dava ve inanç olarak buna bakıyoruz.

Biz bu değerlendirmeleri yapıyoruz. Mart'ta kongremiz var ve ben de adayım.

MİLLETVEKİLİ ARAYIŞIMIZ VAR

Meclis aritmetiğinde değişiklik olabilir. Sayın Aydın, İYİ Parti Genel Başkan adayı oldu ve nihayetinde istifa etti. Tüm bunların sancısı, kilidi açacak nokta; makul sağı, siyasi alanı iklimlendirici kuvvetli bir sese dönüştürebilmek. Partilerin kongreler sonrasında ayrılmalar var. Muhalefet cephesinde hareketlenmeler görüyorum. Bunun için bizim de milletvekili arayışımız var. Gördüğü portrede birçok partide yeni arayış ve hareketlenme olacak.

CHP'Lİ BELEDİYELERDEKİ 'YAKINLARIN' ATAMALARI

Biz muhalefet olarak iktidara karşı eleştirdiğimiz noktadan sınanıyorsak bu başarısızlıktır. Ama bunun iktidar tarafından yapılmasını da anlamıyorum. Her gün atamalara bakıldığında iktidarın muhalefeti eleştirmesinin anlamı yok. Bu sadece CHP'li belediyeleri değil tüm muhalefeti kapsar. Biz iktidar değişsin usul değişmesin demiyoruz. Bu yanlışları denetleyecek mekanizma gerekli.

ASGARİ ÜCRETE ZAM YAPILMAMASI YANLIŞTIR

Eğer Türkiye'de TÜİK sağlıklı verileri açıklamayacaksa ne yapılacak? TÜİK değil, Türkiye İllüzyon Kurumu. Türkiye farklı ölçümlemeler yapmalı. ENAG rakamları ile örtüşmüyor. Mehmet Şimşek, istediği kadar uluslararası listelerden çıkarmaya çalışsın. Kimse güvenmiyorsa neden gelsin? Türkiye'yi kara para aklama haline getirmişsiniz. Bu listelerden çıkamazsınız. Asgari ücrete zam yapılmaması yanlıştır. Bir tarafta zam yapılırsa enflasyon artar diyorsunuz diğer yandan elektriğe yüzde 38 zam yapıyorsunuz.

Türkiye'de ekonomi doğru planlanmalı. Bir taraftar tasarruf yapın derken bir yandan da bakanlığın tuvaletlerini yenilemek için 27 milyon ayırıyorsunuz. Sayın Erdoğan ne pahasına olursa olsun kağıt üzerinde enflasyon düşürme eğiliminde İş gücü piyasasında bozulma var. Elinde üniversite diploması olup milyonlarca işsiz var. Eğitim çökmüş durumda. Atanamayan öğretmenler var.

"YÜKSEKÖĞRETİM SİSTEMİNE NEŞTER VURULMALI"

DP olarak eğitimi çözümümüz nedir? Türk eğitim sistemine neşter vurulmak zorunda. İhtiyaç duyulmayan fakülteler, okullar kapatılacak. Bir bina yapıp kapısına üniversite tabelası asmakla nitelikli kişi yetiştiremezsiniz. Boğaziçi'ne bakalım. Dünya sıralamasında olan üniversite ile uğraşmanın anlamı var mı? Orayı da ele geçirmeyiverin. Boğaziçi'ne yakın bir kurum inşa edebildiniz mi? Kurduğunuz vakıf üniversitelerine bakın.

Türkiye iki yerden başlamalı; ahlaki ve etik değerli akademik değer üretmek ve adalet.

Vergilendirme sistemini Mehmet Şimşek'in düzeltebileceğini düşünmüyorum.