Cevheri Güven'e bilgi sızdırmakla suçlanan polis kendisini böyle savundu: 'Nurcuların Meşveret grubuna bağlıyım'
“FETÖ”nün medya yapılanmasında yer alan firari Cevheri Güven’e bilgi ve belge sızdırmakla suçlanan, Ankara Narkotik Şube’de görevli polis memuru Serkan Dinçer ile Bora Kaplan operasyonunu yapan üç polis müdürünün yargılanmasına başlandı. Cevheri Güven'e bilgi sızdırmakla suçlanan polisin kendisini “Nurcuların Meşveret Grubuna Bağlıyım” şeklinde savunması dikkat çekti.
Müyesser Yıldız
Müyesser YILDIZ / 12punto
Davanın tek tutuklu sanığı olan Serkan Dinçer, “FETÖ” ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını savunurken, “Çocukluğumdan beri Nurcuların Meşveret grubuna bağlıyım.” dedi. Meslekteki referansının Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç olduğunu da açıklayan Dinçer, “Engin Dinç'le aynı fikir grubunda mısınız?” sorusuna cevap vermek istemediğini söyledi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın tek tutuklu sanığı Serkan Dinçer “silahlı terör örgütüne üye olmak”, Bora Kaplan operasyonunu yapan eski Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik ile eski KOM Şube Müdür Kerem Gökay Öner ve Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan ise “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, gizliliği ihlal ve görevi kötüye kullanmakla” suçlanıyor.
Sanıklar ve avukatlarının katıldığı davanın bugünkü ilk celsesinin başlangıcında suç örgütü lideri olduğu suçlamasıyla 68 yıl hapis cezasına çarptırılan Bora Kaplan'ın avukatı Oğuzhan Bilgin katılım talebinde bulunurken, iddianamenin her sayfasında Kaplan'ın adının geçtiğini belirterek, “Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla sunacağımız deliller var. Bora Kaplan'ın duruşmada söylediklerini kısa bir süre sonra Cevheri Güven paylaşıyordu. Duruşma bizzat emniyet mensupları tarafından izleniyor, bilgi akışı sağlanıyordu.” dedi.
Sanıklar ve avukatlarının yanı sıra Savcının da Bora Kaplan'ın katılım talebinin reddi yönünde görüş bildirmesinden sonra Mahkeme, “sanıklara atılı suçlardan doğrudan zarar görmediği” gerekçesiyle Kaplan'ın talebinin reddine karar verdi.
"ENGİN DİNÇ'İN KIZININ TABLETİNE GİRDİLER"
Duruşmada savunma yapan ilk isim polis memuru Serkan Dinçer oldu. Kendisini Trabzon'dan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'na ve Ankara Emniyet Narkotik Şube'ye alanın Emniyet Müdürü Engin Dinç olduğunu açıklayan Dinçer, Hrant Dink cinayeti soruşturmasında görev aldığını söyledi.
İstihbarat Daire Başkanlığı'nda çalışırken görevi gereği Cevheri Güven ve Emre Uslu dahil “FETÖ”cülerin paylaşımlarını takip ettiğini, ancak bunları hiçbir şekilde etiketlemediğini ve paylaşmadığını, onlarla mailleşmediğini belirtip o dönem “FETÖ”cülerin kendisine savaş açarak çeşitli iftiralarla yargılanmasına yol açtığını anlatan Serkan Dinçer, şu iddiayı da dillendirdi:
“Engin Dinç İstihbarat Daire Başkanıyken kızının tableti bozuldu. Tamir için daireye getirildiğinde buna bakan polis, tablete uzaktan erişim yazılımı yükledi ve imajını aldı. Bunu K.A.'nın talimatıyla yaptılar. Sonrasında K.A. ve o iki polis ile hakkımda sahte bilirkişi raporu hazırlayan polis ihraç oldular.”
Serkan Dinçer 15 Temmuz darbe teşebbüsünde Engin Dinç'le birlikte TRT'ye gidip darbecileri derdest ettiğini, bu nedenle kendisine 4 maaş ödül verildiğini, ayrıca 15 Temmuz'da darbecilerin başından vurduğu, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanı Turgut Aslan'a hastanede yatarken ve ailesi bile gitmezken gönüllü refakatçı olup Aslan'ın korumalığını yaptığını, her gün 12 saat beklediğini kaydedip, “Ona mektup yazdım. Ama demek ki, bunların gönülleri yokmuş.” diye konuştu.
"MEŞVERET GRUBUNA OPERASYON KİME YARARDI?"
3 Kasım 2023'te gözaltına alındığında dört gün fiziki işkenceye tabi tutulup, “Sen müdürümüz K.A.'dan ne istiyorsun?” diye sorulduğunu, ayrıca ellerindeki listede olan Nurcuların Meşveret grubundaki isimler hakkında “FETÖ”cü oldukları yönünde ifade vermelerini istediğini de öne süren Serkan Dinçer, “K.A. gibi bir sabıkalının Savcı hanımla arasında ne ilişki var ki, ziyaret edip 'Kahve lezzetliymiş' diye story atıyor? Sonra bu iddianame hazırlanıyor.” dedi.
Dinçer şöyle devam etti:
“Ben FETÖ'cü şerefsizlere karşı dik durduğum için başıma bunlar geldi. Benden bilgi almalarına gerek yok ki. Kendi adamları zaten çalışıyor. FETÖ'cü değilim. Ben çocukluğumdan beri Nurcuların Meşveret grubuna bağlıyım. Nurcuların Meşveret grubuna operasyon yaptırmak kimin işine yarardı?”
Dinçer, savunmasının sonunda da devlet memurluğunun devam ettiğini, tüm delillerin toplandığını ve kaçma şüphesi bulunmadığını belirterek tahliyesine ve beraatına karar verilmesini istedi.
Mahkeme Başkanının soruları üzerine devlet okullarında okuduğunu, “FETÖ” yurtlarında kalmadığını, katalog evliliği yapmadığını ve Cevheri Güven'i de diğer sanıkları da tanımadığını söyleyen Serkan Dinçer, sanıklardan Kerem Gökay Öner'in avukatı Suna Öztaşdöndüren'in, “Engin Dinç'le aynı fikir grubunda mısınız?” şeklindeki sorusuna cevap vermek istemediğini bildirdi.
SAVCI HANGİ GAZETECİNİN İSMİNİ YAZMADI?
Eski KOM Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan da Ayhan Bora Kaplan operasyonu neticesinde kumpasa uğradıklarını, Kaplan'ın ifadesini kesinlikle Cevheri Güven'le paylaşmadığını belirterek şunları anlattı:
“Suçlama konusu ifadeyi bana gazeteci H.T. gönderdi. Üzülerek söylüyorum, ifadenin PDF'sinin bir gazetecide olması, başkalarında da olduğunu gösteriyor. Birçok yerde de yayınlanmış, yani aleniyet kazanmış. Sulh Ceza'nın zaptı bizde olmaz ki. Bana H.T.'nin gönderdiğini söyledim, ama Savcı nedense bu ismi ifadeye geçirmedi. Savcıyı, bizi örgüt üyesi yapmaya, buraya monte etmeye çalıştığı için HSK'ya şikâyet ettim. Ayhan Bora Kaplan'ın uzantıları o kadar güçlü ki, her yere ulaşıyor. Gizli yürütülen bu soruşturmayı bildiğinden, bizler için 'Bekleyin, hangi örgüt mensubu oldukları ortaya çıksın' dedi. 15 Temmuz'da TRT'ye ilk kimin gittiği belli, herkes biliyor, ama Bora Kaplan bunu kullanıyor.”
Sanıklardan eski KOM Şube Müdürü Kerem Gökay Öner ise konuyla ilgili ne bilgisi ne de görgüsü olduğunu, ifadeye çağrılıp çıktığında daha gizlilik kararı varken “FETÖ”cü ilân edildiğini görünce şaşırdığını söyleyip, “Lekelenen ve damgalanan ben oldum. Hayatım FETÖ'yle mücadeleyle geçti. 15 Temmuz'da 7 maaşla taltif edildim. Şimdi FETÖ'ye yataklık suçlamasıyla burada olmaktan üzüntü duyuyorum.” dedi.
Eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik de Ayhan Bora Kaplan örgütü yüzünden başlarına olmayan şeyler geldiğini vurgulayıp şu savunmayı yaptı:
“Okul hayatımdan beri FETÖ ile mücadele ettim. En sonunda 15 Temmuz'da mücadelem silahlı çatışmaya dönüştü. 15 Temmuz telsiz konuşmaları dinlendiğinde, nasıl ölümüne mücadele ettiğim görülecektir. Külliye-Jandarma Genel Komutanlığı kavşağında ilk çatışmaya giren benim. FETÖ'cülerden kaç ölü kaç yaralı var, araştırın. Kobra tarafından taranmış, üzerine füze atılmış birisiyim. Ne zaman devlet zor duruma düşse Murat Çelik oradaydı. FETÖ bana saldırmakta haksız değil, canlarını çok yakmışım. Ben Cevheri Güven'den davacıyım. Ölmüş babama hakaret etmiş bir vatan haini, vatan düşmanıdır. Ben bundan sonra FETÖ tarafından öldürülmeyi bekliyorum, cesaretleri varsa. Bende Stockholm sendromu mu var ki, düşmanıma bilgi, belge göndereceğim? Abesle iştigâl bir durum. 15 Temmuz'da uzaylılarla savaşmadım.”
Sanıkların savunmalarının tamamlanıp, Bora Kaplan'ın ifadesini alan iki polis ile Murat Çelik'in şoförünün tanık olarak dinlenmesinden sonra Savcı, yurtdışında bulunan şahıslarla irtibatı olması nedeniyle Serkan Dinçer'in tutukluluk halinin devamı yönünde mütalaa verdi. Bunun üzerine Dinçer, “Benim o şahısla (Cevheri Güven) hiç irtibatım yok. Dosyada da bu yönde bir şey bulunmazken, savcımızın neden bu yönde talebinin bulunduğunu anlayamadım. Beraatımı istiyorum.” dedi.
Sanık avukatlarının beyanlarının ardından Mahkeme Başkanı, Serkan Dinçer'in tutukluluk halinin devamına ve Bora Kaplan'ın ifadesine giren iki avukatının tanık olarak dinlenmesine karar verilerek duruşmanın 17 Nisan'a bırakıldığını açıkladı.