Dünya savaşı riskinde ‘5. madde’ uyarısı... Mavi Vatan'ın isim babası Em. Tümamiral Cem Gürdeniz: ‘Türkiye tuzağa düşmemeli’
Dünya kamuoyunun tartışmaya başladığı 3. Dünya Savaşı riski Türkiye’de de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’n açıklamalarıyla yeniden gündem oldu. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, 3. Dünya Savaşı söylemlerini, Türkiye’nin olası savaş pozisyonunu, mevcut savaş cepheleri ve olası savaş cephelerini 12punto için değerlendirdi.
Burak Demirbaş
Burak DEMİRBAŞ-12punto.com.tr /ÖZEL
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında, “3. Dünya savaşı riski var. 'Dünya, 3. Dünya Savaşı riskini ciddiye almalı. Biz bunu ciddiye alıyoruz" İfadelerini kullanmıştı.
Bakan Fidan’ın açıklamalarının ardından, 3. Dünya Savaşı riski yeniden gündem oldu.
Konuyu 12punto’ya değerlendiren Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, günümüzde deklare edilerek bir savaş ilanı yapılmadığını kaydederek şunları söyledi:
‘GERÇEKTE 3. DÜNYA SAVAŞI VEKALET VE HİBRİD SAVAŞLAR ÜZERİNDEN DEVAM EDİYOR’
“Gerçekte bugün yaşanan dinamikler Birinci Dünya Savaşının devam eden dinamikleridir. Yani Anglosakson deniz güçleri ile denize çıkmak isteyen kıta güçleri arasındaki jeopolitik çekişmenin devamı. Dünya Savaşı kavramı Birinci Dünya Savaşı ile kullanılmaya başlandı. BM kurulmadan önce yani savaşın yasaklanmasından önce ortaya çıkmış bir kavramdı. Bugün deklare ederek savaş ilan edilmiyor. BM anlaşması bunu yasaklıyor. Sadece kendini koruma maksadıyla savaş kavramı kullanılıyor. Nükleer çağda Dünya Savaşı kavramı zaten son derece karmaşık. Zira İkinci Dünya Savaşı askeri psikolojisi içinde nükleer ateş gücü kullanılmaya kalkılırsa yaşanacak bir dünya kalmaz. Soğuk Savaş ara bir dönemdi. Bugün Soğuk savaş ara dönemi bitişi ile başlayan yeni dönemi yaşıyoruz. Gerçekte 3. Dünya Savaşı vekalet savaşları ve hibrid savaşlar üzerinden değişik boyutlarda, devam ediyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile Soğuk Savaşı zaferle tamamlayan Anglosakson hegemonya denize çıkan rakip hegemon adayı istemez. 1914’te Kaiser 2. Wilhelm çıktı, ABD ve İngiltere müttefikleriyle birlikte kellesini aldılar, Paris Konferansında dünyaya yeniden şekil verdiler Atatürk sayesinde bir tek Türkiye itiraz etti ve Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet'i kurabildi. 100 yıldır savaşmadan varlığını koruyan Avrupa’nın nadir ülkelerinden birisiyiz. 2. Dünya Savaşı Kaiser'in bıraktığı yerden Hitler ile devam etti. Anglosaksonlar Hitler'in yenilmesinde Sovyetleri kullandı. Rusya harcanan 25 milyon Rus vatandaşının faturasını Orta ve Doğu Avrupa'da etki alanı açarak ödetti ve böylece soğuk savaşın jeopolitik dengesi oluştu. Bu denge 1989'a kadar devam etti.”
‘ABD NEOCONLARI EN BÜYÜK HATAYI…’
Anglosaksonlar ve özellikle Amerikalı neocon savaş yanlıları 1.Dünya Savaşı'nın hesaplaşmasının 1989'da bittiğini değerlendirdiler ve ABD için yeni bir projeye geçtiler. Sovyetleri tek kurşun atmadan dağıtınca, "Denizler zaten benimdi, artık karaların tamamını istiyorum" dediler. Şu an gerçekte 2. Dünya Savaşı'nın başlangıç dinamiğinde Hitler, Mussolini ve Japon İmparatoru neyse; Amerikalı neo-conlar aynı jeopolitik ihtirasla hareket ediyorlar. O nedenle neoconların en büyük hamlesinin 11 Eylül 2001 günü başladığını söyleyebiliriz. Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi ile NATO’nun sınır tanımayan genişlemesi, Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Adriyatik Denizinin tamamen NATO denizi yapılması, Japon Anayasasının değiştirilerek tekrar silahlandırılmaya izin verilmesi, bu dönemin örnekleridir. ABD neoconları bu dönemde en büyük hatayı Çin’in ekonomik büyümesinin deniz gücüne yansımasını görememekte yaptılar. Çin kıtadan denize çıktı. Almanya’nın Birinci ve İkinci Dünya Savaşında; Japonya’nın İkinci Dünya Savaşından önce 1931’den itibaren yaptığının benzerini yaptı.”
‘RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI HİBRİD 3. DÜNYA SAVAŞININ DEVAMIDIR’
Gürdeniz, Rusya- Ukrayna Savaşı ve Tayvan’daki gelişmeleri de aktardığı değerlendirmesinde sözlerine şöyle devam etti:
"O nedenle 11 Eylül sonrası Amerikan jeopolitik ihtirasıyla, Terörle Küresel Savaş paradigması ile Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de yaşanan başarısız maceralarda yaşanan büyük kayıplardan sonra ABD acilen 2018’de Büyük Güçler Rekabet dönemine girdiğini açıkladı. Ancak çok geç kaldı. Rusya ve Çin yaşanan jeopolitik saldırıyı fark ederek savunmaya ve karşı saldırıya geçtiler. Kırım, Güney Çin Denizi, Doğu Çin Denizi, Tayvan, Ukrayna vb. krizler ardı ardına geldi. O nedenle 3.Dünya Savaşı bana göre; 11 Eylül sonrası başladı. Ancak tekrar edeyim savaşı bu kez başlatan Kayzer veya Hitlerin yayılmacılığı değil Siyonist jeopolitiğin etkisindeki neoconlardır. Bugün Ukrayna’da, Tayvan, Güney Çin Denizi, Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’de yaşanan hibrid 3. Dünya Savaşının devamıdır.
SAVAŞTA YENİ CEPHELER
Bu süreçte ABD, 7 Ekim 2023’de yaşanan Gazze olayları ile İsrail’in büyük bir emrivakisi ile karşılaştı ve enerji kaybını hızlandırdı. BU enerji kaybı Rusya ve Çin tarafından mutlaka kullanılacaktır. O nedenle yeni cephe kesinlikle bekliyorum. Aylar evvel yazdığım bir yazı var, "Filipinler yeni Ukrayna mı?" diye. ABD’nin bir nevi sömürgesi olan Filipinler’in Çin karşısında son derece kışkırtıcı politika izlemesinin ana nedeni ucuz Filipinler kanı üzerinden Çin’in oyalanması ve güç kaybı yaşamasının hedeflenmesi olasıdır. ABD’nin her koşulda vekilleri üzerinden savaşları teşvik ederek iki okyanus arasındaki emniyetli konumunu sonuna kadar kullanacağını düşünüyorum.
‘TÜRKİYE FETÖ KALKIŞMASI SONRASI DİRENİŞ SERGİLİYOR’
O nedenle esasında Rusya, Çin, Kuzey Kore, İran ve hatta FETÖ kalkışması sonrası kısmen Türkiye, ABD'nin 11 Eylül sonrası, "Ben bütün dünyayı istiyorum" tezine bir direniş sergiliyor. Bu ŞİÖ, BRICS ve hatta son Avrupa Parlamentosu seçimleri üzerinden büyüyor. Putin'in Kuzey Kore ile yakınlaşması ve daha sonra Vietnam'a gitmesi, Hindistan Devlet Başkanı Modi'nin Moskova'ya gidiyor olması bunlar çok önemli gelişmeler.
UÇAK GEMİLERİ NEDEN AKDENİZ’E ÇEKİLDİ?
Gürdeniz, ABD’ye ait uçak gemilerinin Pasifik’ten Akdeniz’e çekilmesine dikkat çekerek, İsrail ile İran Hizbullah’ı arasındaki çatışmanın her an şiddetlenebileceğini söyledi.
Gürdeniz şöyle devam etti:
"Tekrar edeyim, Anglosakson dünya siyasi, ekonomik ve askeri veçheleri ile gerileme içinde. Bunda en büyük etkenlerden birisi İsrail’in ABD’yi içine çektiği Gazze tuzağıdır. ABD büyük bir enerjisini buraya aktarıyor. Öyle ki, çok nadir olan Pasifikte görevlendirilmiş bir uçak gemisi grubu Filipinler ve Tayvan krizleri devam ederken bir anda Akdeniz'e çekilebiliyor. Neden? İsrail ile Lübnan Hizbullah’ı arasında her an çatışma şiddetlenebilir. Husilerin Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz’de deniz ticarete yönelik saldırıları menzil ve kapsam değiştirtebilir.
Demek ki şunu söyleyebiliriz; birinci ve ikinci dünya savaşları kapsamında bugün 3.Dünya Savaşı genellemesini yapmak çok zor. Çünkü zaten BM şartı savaş ilanını yasaklıyor. Bugün 3. Dünya Savaşı'nı ben başlattım diyecek bir ülke çıkmaz, ancak BM şartının 51. Maddesi altında güvenlik harekatları ya da devlet dışı aktörler üzerinden vekalet savaşları devam edecektir."
‘TÜRKİYE NATO’YA GİRDİ AMA…’
Türkiye-Rusya ilişkileri ve Putin’in NATO söylemlerini de değerlendiren Gürdeniz, “Rusya NATO’nun genişlemesi ve Donbas bölgesindeki Rusça Konuşan Ukraynalıları korumak adına 24 Şubat 2022’de Ukrayna’da güvenlik harekâtı başlattı. Bu Rus jeopolitiğinin kaçınılmaz bir hamlesiydi. Gerek Napolyon gerekse Hitler’in ilerleme rotası üzerindeki Ukrayna’nın asli hedefinin Rusya’nın parçalanması olan Anglosakson jeopolitiğinin ileri kalesi olmasına izin vermesi beklenemezdi. Türkiye Ukrayna’nın Amerikan jeopolitik hedeflerine ucuz kan olmasının hedeflendiği bu savaşta Montrö Sözleşmesi sayesinde aktif tarafsızlığını koruyabildi. Bu çok önemlidir. Yaptırımlara katılmadı. Diğer yandan ayrı güvenlik mimarileri içinde olsak bile Türkiye Rusya ile bir nevi stratejik ortaklık kurmuş durumda. Bu nedenle Rusya, dış ticaretinin yüzde 60’ı ve petrol ihracatının büyük bir bölümünün geçtiği Türkiye’yi; Türkiye’de gerek ekonomik gerekse jeopolitik perspektifte saldırgan Anglosakson politikalarına karşı denge unsuru olarak kullandığı Rusya’yı asla kaybetmek istemez. Soğuk Savaş bittikten sonra ilişkilerinin bu kadar geliştiği bir ortamı iki devlet de bozmaz. 21. Yüzyılın Türkiye ile Rusya’sı, Romanov ve Osmanlı hanedanlarının düştüğü tuzağa düşmez. Anglosakson liderliğindeki batı, 3 yüzyıl Osmanlı ile Rusya’nın savaşmasını teşvik ederek iki devletin de zayıflamasına katkı sağladı. Türkiye her ne kadar CHP ve DP’nin Amerikan aşkı ile 1952’de NATO'ya girdi ama Mustafa Kemal'in 22 Ocak 1922'de Lenin’e yazdığı mektubun ruhunu korumaya kısmen devam ediyor. Türkiye, NATO'ya girdi ama Karadeniz'de bir tane bile NATO tatbikatı yapmadı. Doğu sınırında bir tane bile NATO tatbikatı yapmadı. Anglosakson propagandasında Türkiye’nin en zayıf halkası "Rusya ile Türkler 13 kez savaştı" söylemi olmaya devam ediyor. Ancak kimse Almanlarla Fransızların 3 kez savaşıp, Almanların 3 kez Paris’e girdiğini ya da İngilizlerle, Fransızların 1805’e kadar 300 yıl değişik denmelerde onlarca kez savaştığını hatırlatmıyor. Dostuklar, düşmanlıklar gelip geçicidir, önemli olan jeopolitik çıkarlardır” dedi.
‘TÜRKİYE DİRENİŞ EKSENİNDE OLMASI GEREKEN BİR ÜLKE’
Türkiye'nin pozisyonunu da yorumlayan Gürdeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ben şuna bakarım; Türk jeopolitiğine rakip şu an kim? Anglosakson jeopolitiği. Kıbrıs'ı istiyor, ‘Montrö’den vazgeç’ diyor. Güneydoğu'muz, Irak ve Suriye’de denize çıkışı olan kukla Kürt devletini istiyor. Mavi Vatan'ımızı istiyor. Neyi tartışacağız Türkiye direniş ekseninde olması gereken bir ülke.
‘ABD’NİN YAPMASI GEREKEN…’
ABD kendini hep şöyle düşünür; "Ben iki okyanus arasında dünyanın en emniyetli devletiyim. Pax Brittanica’yı ben devraldım, ama onlardan çok daha güçlüyüm. Pax Britannica 150 yıl sürdü ben sonsuza kadar yaşayacağım." ABD okyanusların verdiği güvencesini kullanarak, "bütün dünyayı ben yöneteceğim" iddiasındaydı. Ancak değil yönetmek girdiği her yere istikrarsızlık, kan ve gözyaşı getirdi. Tek başarılı olduğu alan NATO'nun genişlemesi ve Adriyatik'te Yugoslavya'nın parçalanması oldu. Bugün ABD büyük bir borç yükü altında gerileyen hegemon konumunda. Sorunu çok kutuplu dünya düzeninin kabul etmemesi. Her imparatorluk, ekonomisini kurtarmak için savaşa ihtiyaç duyar. ABD'nin yaptığı da o. Rusya'yı ve Çin’i örselemek, kendi ekonomisini savaş sanayisiyle kalkındırmak için vekalet savaşlarını çıkarıyor. Kurulacak Pax Americana dönemi sonrası için pozisyon alıyor.
AB ve NATO halen ABD’nin en güvendiği kaleleridir. Ancak Avrupa Parlamentosu'ndaki son seçimler, ABD'nin orada bile eridiğini gösteriyor. ABD'nin yapması gereken şey, çok kutuplu dünya düzenini kabullenip, soğuk savaşın barış içinde birlikte yaşama (co-existence Pasifique) anlayışına geri dönmesidir.
‘5. MADDE TEHLİKESİ’
Gürdeniz, Türkiye’nin olası bir 3. Dünya Savaşı durumunda NATO üyesi olması nedeniyle ABD’nin 5. Madde için emrivaki yapabileceğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dışişleri Bakanı'nın, "3. Dünya savaşı riski var. 'Dünya, 3. Dünya Savaşı riskini ciddiye almalı. Biz bunu ciddiye alıyoruz" sözleri bu kapsamda kamuoyunu her açıdan Türkiye’ye etkileri artabilecek bir kriz dönemine hazırlamak için söylenmiş olabilir. Türkiye için en büyük tehdit NATO üyesi olduğumuz için ABD’nin, 5. Maddeyi işletme emrivakisi olabilir. Türkiye bu duruma hazır olmalıdır. 11 Eylül sonrası kendisi için terörle savaşta 5. Maddeyi işleten ABD ve NATO, daha sonra yapılan NATO zirvelerinde PKK ile mücadele için Türkiye’nin 5. Maddeyi işletme teklifini kabul etmemişti. O nedenle Türkiye ABD çıkarları uğruna asla ve asla 5. Maddenin işletilmesi tuzağına düşmemelidir. Bugün Türkiye’ye ne Rusya ne İran ne de Çin den doğrudan jeopolitik tehdit yoktur. Ancak Anglosakson jeopolitiği rakibimizdir.”
DOĞU AKDENİZ VE EGE İÇİN ‘SONDAJ’ UYARISI
Cem Gürdeniz, Veryansıntv’deki, “Dünya Savaşı’nın 1914’ten bu yana devam eden dinamikleri” başlıklı yazısının, “Türkiye Dersleri” bölümünde ise Mavi Vatan’da 2020 sonrası başlayan gerilemenin durdurulması çağrısında bulunarak şunları kaydetmişti:
"Türkiye olağanüstü coğrafyasının jeopolitik özgül ağırlığını kullanarak büyük güçler rekabet döneminde aktif tarafsız kalmalı, kendi jeopolitik çıkarlarına hizmet edecek şekilde tutum almalıdır. Herhangi bir askeri ittifak ve askeri taahhüt sistemine bağlı olmadan hareket etmelidir. NATO’nun Karadeniz’de emrivakiler sonucu Türk Rus krizi çıkarmasına ve Montrö rejiminin zarar görmesine izin vermemelidir. İran ile Türkiye’yi çatışma ortamına çekecek kışkırtmalardan uzak durmalı, Doğu Akdeniz, Ege ve KKTC’deki hayati çıkarlarımızın gevşetilmesi veya yok sayılmasına dur diyebilmelidir. Emperyalizmin güneyimizde denize çıkışı olan bağımsız kukla bir Kürt devletinin kurma hedefi ve gayretlerinin asla son bulmayacağını bilerek hareket etmeli ve en kısa zamanda Suriye’de Esad rejimi ile iş birliğine gitmelidir. Dünya Ekonomik sisteminin Asya’ya odaklandığı yeni çok kutuplu dönemde BRICS üyeliği için geç kalınmamalı, Orta Koridor, Kalkınma Yolu gibi Türk patentli ulaştırma koridorlarının Asya ve Avrupa ekonomileri ile bütünleşmesi için gayretler jeopolitik çıkarlarımızla paralel şekilde artırılmalıdır. Mavi Vatan’da Doğu Akdeniz ve Ege’de 2020 sonrası başlayan gerileme süreci durdurulmalı, sismik ve sondaj faaliyetlerimiz KKTC ve Türkiye adına devam ettirilmelidir."
‘NATO ÜYELİĞİMİZ EN BÜYÜK GÜVENLİK RİSKİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR’
Bölgesel gerilimleri ve başta Akdeniz ile Kızıldeniz’deki ABD etkisini de değerlendiren Gürdeniz, X üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullanmıştı:
“ABD uçak gemisi Eisenhower rekor seviyedeki yedi aylık görev sonrası Centcom sorumluluğundaki Kızıldeniz ve Akdeniz’den ana üssü Norfolk’a geri dönüyor. Onun yerine halen Hint Pasifik Komutanlığı emrindeki USS Theodore Roosevelt uçak gemisi görevlendirildi. Pasifik’ten Akdeniz’e görevlendirme normal bir uygulama değil. İsrail Hizbullah çatışmasının her an çıkabileceği, Kızıldeniz ve hatta Akdeniz’de Husi deniz saldırlarının yoğunluk kazandığı bir konjonktürde 100 bin tonluk uçak gemisinin Akdeniz gibi dar bir deniz alanına girmesinin riskleri yüksektir. Demek ki durum bu derece önceliklidir. Rusya, Çin ve İran’ın husilere ve hizbullah’a sağlayabileceği envanter, Batılıları Rusya’nın içlerini vuracak ATACAMS ve F-16 mühimmatı benzeri ateş gücünü dengeleyecek konuma gelebilir. Kırım ve Dağıstan saldırıları sonrası satranç masasında her an her şey olabilir. Türkiye her koşulda bu riskli ve tehlikeli tırmanmanın dışında kalmalıdır. Ankara, NATO 5. Maddesi tuzağı üzerinden emrivakilere çekilmeyecek kadar akıllı davranmalıdır. Zira ABD savaş lobisi sınır tanımaz şekilde kışkırtmaya devam ediyor. İki okyanus arasında kendini emniyette hisseden ABD için dünyanın geri kalanı sadece teferruattır. Ne diyor NATO genel sekreteri "ABD'nin başarısız olduğunu görmek istiyorlar. NATO'nun başarısız olduğunu görmek istiyorlar. Ukrayna'da başarılı olurlarsa, bu bizi daha savunmasız ve dünyayı daha tehlikeli hale getirecektir." Tam aksine ABD başarmak için daha çok Ukraynalıyı savaşa sürüyor. ABD, NATO ile birlikte ateşi değil söndürmek daha da büyütmeye çabalıyor. Artık NATO üyeliğimiz en büyük güvenlik riskine dönüşmüştür.”