Ekrem İmamoğlu'ndan uyarı: 'Silahlar bir gün daha da yüksek sesle dönebilir'
İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Avrupa Günü resepsiyonunda Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mesajını okudu. İmamoğlu mesajında yeni açılım sürecine ilişkin "Eşit yurttaşlık ve toplumsal katılım sağlanmazsa, silahlar bir gün daha da yüksek sesle dönebilir" ifadelerine yer verdi.
12punto
Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Ossowski’nin ev sahipliğinde Avrupa Günü dolayısıyla bir resepsiyon düzenlendi.
Resepsiyonun dikkat çeken yönlerinden biri, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet” suçlamasıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan 7 gazetecinin özel olarak davet edilmiş olmasıydı. Gecenin açılış konuşmasını ev sahibi Ossowski gerçekleştirdi.
Ossowski’nin ardından sahneye çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanvekili Nuri Aslan, 19 Mart’ta gözaltına alınıp, 23 Mart'ta yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanan İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun mesajını uluslararası davetlilerle paylaştı.
İmamoğlu, gönderdiği mesajında şu ifadelere yer verdi:
"Geçen yıl birlikte ev sahipliği yaptığımız Avrupa Günü’nün tersine, bugün fiziksel olarak aranızda olamıyorum. Ancak bizleri buluşturan demokratik değerlere olan ortak inancımıza verdiğim güçlü desteği ifade etmek adına, bu özel günde sizlere bir mesaj yollamak istedim. İstanbul, Avrupa’nın kültürel başkentlerinden biri olarak, iki kıtayı birleştiren eşsiz konumuyla, tarih boyunca olduğu gibi, bugün de Avrupa'nın çoğulcu ve açık toplum vizyonunun önemli bir simgesidir. Bizi üç kere seçen halkın iradesi sayesinde 2019 yılında göreve gelen sosyal demokrat belediyemiz, bu vizyonu katılımcı ve kapsayıcı bir yerel yönetim anlayışıyla, yorulmadan hayata geçirmeye kararlıdır. Bugün dünyanın ve Avrupa’nın pek çok bölgesinde yaşanan demokratik gerilemeler, sadece temel hak ve özgürlükleri hedef almıyor; uluslararası ilişkilerin de zeminini sarsıyor. Otoriterleşme dalgası, demokratik kurumları zayıflatmakla kalmıyor; ortak değerleri ve hak temelli uluslararası düzeni de erozyona uğratıyor."
İmamoğlu mesajında iktidarın 'Terörsüz Türkiye' adını verdiği yeni açılım sürecinde terör örgütü PKK'nın silah bırakma ve fesih açıklamasına da değindi.
Tutuklu İBB Başkanı İmamoğlu sözlerine şöyle devam etti:
"Popülist liderler, kendi politik gündemlerine uğruna, hemen hiçbir şeyi manipüle etmekten kaçınmıyorlar. Ukrayna ve Gazze’de yaşanan büyük kayıplar, acı ve yıkımın ardından barış girişimlerinin yeniden başladığına tanıklık ediyoruz. Türkiye'de ise, ülkemizin en sancılı meselelerinden biriyle ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Haftanın başında, terör örgütü PKK, silah bıraktığını ve kendini lağvettiğini açıkladı. Ancak unutmayalım ki, silahların susması, tek başına barış anlamına gelmez. Ateşkeslerin arkasında sosyal adalet, onurlu bir yaşam ve demokratik bir düzen olmazsa; temel haklar ve özgürlükler güvence altına alınmaz, eşit yurttaşlık ve toplumsal katılım sağlanmazsa, silahlar bir gün daha da yüksek sesle dönebilir. Adil bir toplumsal ve siyasi düzen kurulmadan, kalıcı barışa ulaşmak mümkün değildir. Dolayısıyla, bu çerçevede kilit bir noktayı vurgulamak isterim: Kürt meselesi konusunda hayati öneme sahip bir süreç, iktidarın yapmak istediği gibi, az sayıdaki siyasetçinin kapalı kapılar ardında yürüteceği görüşmelerle yönetilemez. Günü kurtarmayı amaçlayan, kısa vadeli ve dar siyasi hesaplarla ve sorunun bölgesel boyutu göz ardı edilerek, sonuca ulaşılamaz."
İmamoğlu, mesajında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi niteliğindeki Lozan Antlaşması’na da özel bir vurgu yaptı:
"Bu vesile ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu metinlerinden birini oluşturan Lozan Antlaşması’na da değinmek istiyorum. Demokratik Cumhuriyetimizin temeli olan Lozan'da, Türkiye'nin içinde her yurttaşın başı dik, onurlu ve özgür bir biçimde, kendi kimliğiyle yaşayabileceği dünyaya ilan edilmiştir. Lozan Konferansı, aynı zamanda savaştan yeni çıkmış ve barışı öncelemiş Türkiye’nin büyük bir diplomatik zaferidir ve her yurttaşımız bu zaferle haklı bir gurur duyar, duymalıdır. Şunun altını çizmeliyim ki; Türkiye için her zaman öncelik, ‘yurtta ve dünyada barış’ ilkesidir. Bu ilke, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bize mirasıdır. Lozan Antlaşması da işte Avrupa ile eşitlik, bağımsızlık ve barışa dayanan ilişkilerin başlangıç noktasıdır. İstanbul'da da 100 yılı aşan bu demokrasi mirasını ve kapsayıcılığı koruyan politikalar izledik."
19 Mart sabahı yaşanan gelişmelere de değinen İmamoğlu, demokrasiye yapılan müdahalelere halkın sessiz kalmadığını belirtti:
"Yıllardır yürüttüğümüz yerel yönetim anlayışı, halkı dışlamayan, ötekileştirmeyen, kapsayıcı yönetişime, yönetmeye dayalı bir vizyon sundu. Biz bu vizyonu hayata geçirdikçe, Türkiye'ye yaymaya çabaladıkça, üzerimizdeki baskılar arttı. Biliyorsunuz ki 19 Mart sabahı evim, yüzlerce polis tarafından kuşatıldı. Siyasi güdümlü, hukuki mesnetten yoksun suçlamalarla tutuklandım. Belediyemiz abluka altına, çalışma arkadaşlarım gözaltına alındı. Ancak halkımız, bu siyasi operasyon karşısında sessiz kalmadı. Üniversite öğrencilerinden kadınlara, gençlerden emeklilere milyonlarca insan, tüm engellemelere karşı demokratik protesto hakkını kullandı. Bu konuda açıklamalar yapan, dayanışma gösteren Avrupalı liderlere, parlamento üyelerine ve özellikle belediye başkanı dostlarıma teşekkür ediyorum. Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri günübirlik çıkarlarla değil, uzun vadeli bir vizyonla şekillenmelidir."
Mesajının sonunda CHP’nin AB vizyonuna değinen İmamoğlu, Türkiye’nin Avrupa ailesi içinde, demokratik ilkeler çerçevesinde yer alması gerektiğini vurguladı:
"Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, Türkiye'nin yerinin demokratik, çoğulcu, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı ülkelerin arasında olduğuna inanıyoruz. AB ile ilişkilerin sadece teknik alanlarda değil, değerler ve ilkeler temelinde ve kurumsal düzeyde yeniden inşa edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne bağlı bir Türkiye, Avrupa’nın güvenliği ve ortak geleceği için vazgeçilmezdir. Bu ilişkinin göç-güvenlik-mali destek üçgeni arasına sıkışması ya da bazı üye ülkelerin iç gündemlerine tutsak olması, her iki tarafa da zarar verir. Avrupa Gününüzü kutlar, katılımınız için teşekkür ederim."