Emekli Amiral Ertürk'ten çarpıcı tespit: Türkiye’de siyasi omurgasızlık, İdeolojiden çıkar birlikteliğine

Emekli amiral Türker Ertürk’ün son açıklamaları, Türkiye siyasetinde uzun zamandır tartışılan bir soruna yeniden dikkat çekti: Siyasi omurgasızlık. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ederek Adalet ve Kalkınma Partisi’ne geçen siyasetçilere işaret eden Ertürk, “Zoru görünce istifa edip karşı tarafa geçiyorlar. Çünkü ideolojik derinlik ve bağlılık yok” sözleriyle, siyasetin kişisel çıkarlar ekseninde yeniden şekillendiğini vurguladı.

12punto

Modern demokrasilerde siyasi partiler, yalnızca seçim kazanmaya odaklı yapılar değildir. Partiler, aynı zamanda belirli ideolojik temeller üzerine kurulur, seçmenlerine bir gelecek tasavvuru sunar. Türkiye’de ise bu bağlam giderek zayıflamaktadır. Ertürk’ün “ahbap-çavuş ilişkisiyle aday yapılmışlar” ifadesi, siyasal aktörlerin liyakat ve ideolojik sadakatten çok kişisel ilişkiler ve pragmatizm üzerinden belirlendiğini ortaya koymaktadır.

Çıkar Birliktelikleri ve Kırılgan İttifaklar

Ertürk’ün dikkat çektiği gibi, bir parti ideolojik bağlamını kaybettiğinde, geriye yalnızca çıkar birlikteliği kalmaktadır. Çıkar birliktelikleri ise kriz anlarında dağılmaya mahkûmdur. Siyasetçiler, zorlukla karşılaştıklarında, ilkesel bağlılık yerine yeni bir güç odağına yönelmeyi tercih etmektedir. Bu durum yalnızca bireysel kariyer hesaplarının değil, aynı zamanda siyasi partilerin kurumsal zayıflığının da göstergesidir.

Toplumsal Güvenin Aşınması

Siyasi omurgasızlık, bireysel düzeyde pragmatizmin sonucu gibi görünse de, aslında toplumsal düzeyde çok daha geniş etkiler yaratmaktadır. Dün bir partiyi savunurken bugün tam zıddı bir çizgiye geçen aktörler, seçmen gözünde siyasetin güvenilirliğini zedelemektedir. Bu güven kaybı, siyasete katılımın azalmasına, demokrasiye olan inancın sarsılmasına ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesine yol açmaktadır.

İlkesel Siyasetin İhtiyacı

Ertürk’ün sözleri, Türkiye’nin siyasal yapısında yaşanan dönüşümün özünü yansıtmaktadır. İdeolojik bağlılığın yerini çıkar hesapları aldığında, siyasetin niteliği düşmekte, demokratik temsil erozyona uğramaktadır. Türkiye’nin ihtiyacı olan, kriz anlarında yön değiştiren değil, ilkeleri doğrultusunda kararlılıkla duran siyasetçilerdir.

Türker Ertürk’ün eleştirisi, yalnızca belli isimlere veya partilere değil, Türkiye siyasetinde kökleşmiş bir soruna işaret etmektedir. Siyasi omurgasızlık, bireysel tercihlerin ötesinde kurumsal zaafların ve ideolojik erozyonun ürünüdür. Demokrasi, ancak omurgalı, ilkesel ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden siyasetçiler eliyle güçlenebilir.