Sinan Ateş cinayeti: Şifreler, gizlilik ve adalet arayışı! 'Gerçek failler bulunmalı'
Sinan Ateş cinayetinin üzerinden iki yıl geçerken, cinayetin aydınlatılmasında başı çeken kadınlar oldu. Ayşe Ateş, Selma Ateş, Saniye Ateş, Sevda Ateş ve Şeyda Şahin, dava sürecini devam ettirerek adaletin sağlanması için büyük bir mücadele veriyor. Aile üyeleri, Sinan Ateş'in öldürülmesinin arkasındaki siyasi bağlantıları ortaya çıkarmak için mücadele ediyorlar.
12punto
Sinan Ateş cinayetinin üzerinden iki yıl geçerken, adalet arayışı devam ediyor. Sinan Ateş'in ailesi ve avukatları, cinayetin aydınlatılması için büyük bir mücadele veriyor.
Ayşe Ateş, Selma Ateş, Saniye Ateş, Sevda Ateş ve avukat Şeyda Şahin, Sinan Ateş'in öldürülmesinin ardında siyasi bir bağlantı olduğuna inanıyor ve bu bağın ortaya çıkarılması için çaba sarf ediyor. Ancak, dosyanın eksik yürütülmesi ve gizlilik kararları, adaletin sağlanmasını zorlaştırıyor. Aile, her ne olursa olsun mücadeleye devam edeceğini belirtiyor.
T24'ten Candan Yıldız'ın haberine göre, Bursa’da eski Ülkü Ocakları Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş’in büyüdüğü evde dört kadınla süreci, geldiği aşama konuşulurken “Üç kişi de beş kişi de kalsak bu işin peşini bırakmayacağız” cümlesi öğrenilen mücadele yönteminin teyidi niteliğinde...
Candan Yıldız, Sinan Ateş davasıyla ilgili aile bireyleri yaptığı görüşmeyi şu şekilde aktarıyor:
Avukat Şeyda Şahin’e ilk olarak Sinan Ateş cinayesi davasının gerekçeli kararını sordum. Zira kararda cinayetin nedenine, siyasi ayağı olup olmadığına dair bir atıf olmasa da tetikçi Eray Özyağcı’yı İstanbul’a kaçıran aracın plakasının yer alması önemliydi.
“Gerekçeli karara itiraz sürelerimiz devam ediyor. Biz itirazımızı şu şekilde değerlendiriyoruz. Yani satır aralarında genel bir değerlendirme var. Burak Kılıçtan, Suat Yılmazzobu, Ahmet Yiğit Yıldırım'dan bahsedilen kısımlar var ama bunlar çok satır arası. Dolayısıyla somut olarak bir iddia yüklenmiş değil bu kişilere. Biz siyasi bir suikast olduğundan bahsediyoruz. Ama Sinan Ateş’in iyasi görevi nedir, ne değildir? Sinan Ateş neden öldürülmüştür? Gerekçeli kararda buna ilişkin hiçbir veri yok. Biz var olan isimlerden varsayımsal olarak bir siyasi kanala ulaşabilir miyiz? Konuyu bildiğimiz için evet. Ama bu konuyu bilmeyen bir kişi gerekçeli kararı okuduğunda bunun bir siyasi suikast olduğu varsayımını bizler kadar kolay çıkaramaz. Dolayısıyla bu anlamda gerekçeli karar da her yönüyle eksik aslına bakarsanız.”
Avukat Şeyda Şahin, 17 kişilik soruşturma dosyasıyla ilgili de şu bilgileri paylaştı.
“Yürütülen ana soruşturma dosyası hâlâ beklemede. Bugün satır arasında geçen isimler ana soruşturma dosyasında var mıdır, yok mudur? Kuvvetle muhtemel varlar ama başka hangi isimler var tam bilemiyoruz gizlilik olduğu için.”
Avukat Şahin’e 17 kişinin adının geçtiği soruşturma dosyasındaki bütün isimleri bilip bilmediğini de sordum.
“17 kişiden 14’ünün adını az çok biliyoruz. Çünkü bu kişilerle ilgili adli kontrol kararları var, ifadeleri alınmış. Soruşturma sürecinde bir şekilde temas edilmiş ama temas edilmiş. Yani üzerleri örtülmüş. Sonuçta uyutuluyor bu dosya ve bizim buradaki ana itirazımız soruşturmanın eksik yürütülmesi, iddianamenin eksik hazırlanması ve eksik hazırlanan iddianamenin iade edilmeyerek bir yargılamanın yapılması. Yargılamanın içerisinde soru sormamıza pek fırsat verilmedi. Yani bu işin siyasi kanadında Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım’la ilgili soru sormak istediğimizde de sürekli olarak önümüz kesildi. Dolayısıyla da bu işin siyasi ilintisi gerekçeli kararda kurulmuştur diyemeyiz. Ama biz itirazlarımızda bunun bir siyasi cinayet olduğunu, planlı bir cinayet olduğunu ve bu siyasi cinayetin asıl azmettiricileri her kim ise bunların bulunması gerektiğini, bunlarla ilgili bir çaba gösterilmesi gerektiğini söylüyoruz. Dolayısıyla da ana soruşturma dosyasındaki gizlilik kararının artık kaldırılması gerekiyor. Sonuçta bir yerde yargılananlar var. Aynı eylemden diğer dosyada kim olduğunu, ne olduğunu, hangi delillerin olduğunu bilemiyoruz. Delilleri bizlerle de paylaşsalar belki biz de adaletin tecelli edebilmesi için katkı sunacağız. Çünkü bir yere kadar gidiyoruz. Gittiğimiz yerde önümüze duvarlar örülüyor. Çünkü belki o kişi dosyada hiç yok, o da olabilir ama var mıdır yok mudur diye eksik bir yargılama sürecinde çaresizce adalet arayışımızı sürdürüyoruz.”
Yargılanan iki ismin dosyaları ayrılmıştı. Polis Mustafa Ensar Aykal ve avukat Serdar Öktem… Mahkeme heyeti, iki ismin cep telefonu şifrelerinin kırılması için Appel’den gelecek cevabı bekliyor. Orada bir gelişme var mı diye de sordum Avukat Şeyda Şahin’e.
“Biz mahkemeye bir başvuru örneği olarak Pınar Gültekin( Cemal Metin Avcı tarafından öldürülen genç kadın-CY) dosyasını emsal olarak sunduk. Ama mahkeme ne yaptı? Bizim sunmuş olduğumuz evrakların, tercümeli evrakların aynısını kopyalayıp yapıştırdı. Yani somut olaya uygulanmadığı için biz Apple'a giden evrakların eksik olacağını zaten biliyorduk. Bize bir beyanda bulunma hakkı verilmedi. Serdar Öktem ve Mustafa Ensar Aykal şifrelerini vermediler. Yargılama sırasında biri unuttum dedi, biri mahremiyet dedi. Ama yargılama sırasında hatırlasaydınız verir miydiniz diye sorduk. Hayır vermeyeceğiz denildi ve vermediler. Bunun için de etkili bir soruşturma yapılmadığı için bu şifreleri Türkiye'de kırabilecek birçok Hacker bize ulaşıyor. Biz bunları kırabiliriz diyorlar. Ama biz yasal prosedürleri işletmeye çalıştık. Apple'dan bir yazı cevabı bekledik ama giden yazı açıklayıcı değildi. Dolayısıyla bu eksikliklerin giderilmesi istenildi. Bununla ilgili de son gün yani evrakların teslim tarihinde biz haberdar olabildik. Yazı yazdık, bakın bunları sormanız gerekiyor diye. Mahkeme bunları da dikkate almadı. En nihayetinde Apple’a eksik gitti. Cinayetin ne olduğu, bu verilere neden ihtiyaç duyulduğu vs yok. Apple'dakilerin cinayeti bilme ihtimali tabii ki yok. Mahkemenin bunu anlatması gerekiyordu. Fakat anlatılmadı. Muhtemelen oradan da gelecek cevap çok olumlu olmayacaktır. 6 Şubat'ta duruşmaları olacak. Apple'dan bu tarihe kadar bir cevap yazısı gelir mi? Olumlu olumsuz artık bilemiyoruz ama olumsuz olması için müthiş bir çaba gösterildiğinin şahitliğini yapıyoruz açıkçası.”
Avukat Şahin dosyada gizlilik kararı olduğunu söylese de kendisine bir öngörüsünün olup olmadığını da sordum.
“O dosya şu an uyuyor zaten. Sürekli olarak talepte bulunuyoruz. Bu dosya açılsın diye… Ceza hukukunun evrensel ilkesidir. Tek bir eylemin tek bir cezası olur. Ve biz diyoruz ki Tolgahan ya da Doğukan azmettirici olabilecek potansiyeldeki insanlar değil. Bunlar ancak eylemin işlenmesine katkı sağlamışlardır. Dolayısıyla asıl azmettiriciler nerededir, bunu arıyoruz. Bunlar o ana soruşturma dosyasında var mıdır bilmiyoruz. Dolayısıyla oradaki isimler çıktığı zaman yapılacak yargılama nasıl olacak? Oradaki adamların statüleri değiştiğinde buradaki adamların durumları ne olacak? O zaman yeniden mi yargılanacak bu insanlar? Sonuçta biz şu ya da bu yargılansın demiyoruz. Biz gerçekten adalet yerini bulsun başka siyasi cinayetler işlenip daha fazla Sinan Ateş’ler mağdur edilmesin diyoruz. Ama görüyoruz ki siyasi cinayet olgusunu mahkeme heyetine bile kabul ettiremedik.”
Abla Selma Ateş’e de Sinan Ateş’in mevlit anmasına bu yılki katılımı sordum, zira geçen yıllara göre daha düşüktü.
“Unutturmak için herkes elinden geleni yapıyor. Tehditler var, bana saldırı oldu. Bize gelen tehditler aynı şekilde diğer insanlara da yapılıyor. İnsanların evlatları var. Mesela mezarlıkta dağılırken 8 -10 kişilik bir grup geldi. Hepsini tanıyoruz. Polis onları oradan uzaklaştırdı. Bunlar bizleri yıldırabilirler mi? Yıldıramazlar. Bugün bu mezarın başında bin kişi varsa seneye belki 100 kişi, sonraki sene beş kişi, üç kişi kalacak olsak da biz yine o mezarın başında olacağız. Sinan Ateş için adalet demeye devam edeceğiz. Ömrümüzü Sinan Ateş'in hayatını vermiş olduğu davayı, hasta ruhlu insanlardan temizlemek için vereceğiz. Çünkü bizler ömrümüzü verdik. Babam da, annem de, ben de, ablam da, kardeşim de… Bu sokaklar, MHP milletvekili kazansın diye senelerce çalıştığımız sokaklar. İsmet Büyükataman'a diğerlerine senelerce çalıştığımız sokaklar bunlar. Gördüğünüz gibi hiçbirisi orada yoktu. Biz onlara hakkımızı helal etmiyoruz. Türkiye'nin birçok ilinde Sinan için lokmalar dağıtılıyor, dualar okutuluyor. Aslında Türkiye'nin her yerinde herkes elinden geleni yapıyor. Ama maalesef azınlık olduğumuz için sesimizin çıktığı kadar bir aradayız. Neden? Çünkü güçlü olan onlar. Adaletle, yargıyla yönetilen bir ülke olsaydık bunları yaşamayacaktık. Ama maalesef kimin gücü daha fazlaysa onların istediği şekilde yönetiliyoruz. Sinan Ateş cinayetinin bütün dosyası herkesin önündeyken, katiller ve azmettiriciler belli olduğu halde hâlâ bazı insanlar sokaklarda rahat rahat geziyor. Elimizde deliller olmasına rağmen bizi susturmak için çok uğraştılar, hâlâ da uğraşıyorlar. Düşünün biz korumayla geziyoruz. Korumasız bir yere çıkamıyoruz. O kadar zor ki…
Aracımda çocuğumla birlikteyken saldırıya uğradım. Evimin camlarını taşladılar. Arabamı çizdiler. En son saldırı olunca, canıma kast etme durumu ortaya çıkınca yakın koruma verdiler. Ama neden ben korunuyorum da katiller cezasını çekmiyor. Cezaevi kampüsündeki saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt, karısını ve sevgilisini öldürdü. Cezasız kalan her suç failini azgınlaştırdı.”
Araya avukat Şeyda Şahin girdi ve kendi öz güçleriyle mücadele ettiklerinden söz etti.
“Bizler Anadolu insanlarıyız. Yani çok varlıklı değiliz, çok bürokratik çevrelerimiz yok. Bürokratik çevrelerimizin hepsinden hançerlendik. Herkes bireysel çabalıyor. Ama Türkiye'nin genelindeki bu insanları bir araya getirdiğimizde emin olun cenazedeki kalabalıktan az olmayacak bir kalabalık var. Olay sıcak olduğunda siyasiler gelir fotoğraflarını çektirirler, giderler. Ama acı düştüğü yerdedir. Bizler bu acıyı hep yaşayacağız. Bu aile sonsuza kadar yaşayacak. Gücümüz yettiği kadar da adalet arayışı içerisinde olacağız. İyi insanlar da var. Bizim tek amacımız var. Siyasi iklim ne olursa olsun bir daha bu ülkede böyle gencecik insanlarımızı kaybetmeyelim. Benim kendi adıma sözüm şudur. Başka bir siyasi kulvarda bile olsa bizler her şekilde destek olacağız. Narin cinayetinde mesela aksiyon aldık ama çok fazla destek vardı. Kalabalığa gerek yok denildi. Peki dedik. Bundan sonra biz hep varız. Ve bu ülkede adaleti tesis etmek için tırnaklarımızla, kan revan bir şekilde biz bu işi gidebildiği yere kadar götüreceğiz.”
Anne Saniye Ateş de hiç susmayan beş kadından biri oldu. O daha çok oğlunu anlattı.
“Ben oğlumu yalnız başıma büyüttüm diyebilirim. Sinan'ı katlederken herhalde dediler ki kenar mahallede büyüyen bir çocuk, bunun ardı olmaz, arkası olmaz dediler o zalimler. Benim oğlumun kimseye zararı yoktu. Din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmayan bir çocuktu. Ben öyle yetiştirdim çocuğumu. Benim oğlumu belki engel gördüler. Asla hakkımı helâl etmiyorum. Benim oğlumun katilleri, azmettiricileri dışarıda. Benim oğlum ne yaptı ki? Bunun cevabını istiyorum. 70 yaşındayım. Asla bırakmıyorum peşini. Ben bu mahallenin kurucusuyum. Bu evde büyüttüm oğlumu ve dedim ki okuyun. Annemin hastalığından dolayı ben ilkokulu bile okuyamadım. Okuyan insandan asla zarar gelmez dedim. Ama geliyormuş. Sadece kendilerine rakip gördükleri için benim oğlumu yediler.”
Kamuoyunun çok bilmediği diğer abla Sevda Ateş’e de davadan çıkan kararı sordum.
“Kim ne derse desin bu ülkede adalet olduğunu düşünmüyorum. Başımızdakiler gerçekten adalet olduğunu gösterselerdi iki senede bu dava çözülürdü. Babamı da kaybettik. Ben üniversiteyi bıraktım. Babam okumazsanız hakkımı helal etmem derdi. Cahil insan olmayın derdi. Sinan da düşmanım bile cahil olmasın derdi. Sinan'ı koltuk sevdasına öldürdüler. Çünkü Sinan’da bir yere gelebilmesini sağlayacak her şey vardı. Herkes biliyordu bunu. Sinan açıklarını gördü. Sinan yaptıkları şeyleri tasvip etmedi. İnsanlara ettikleri eziyetleri hoş görmediği için öldürdüler.”