İlber Ortaylı'dan 'vandal turizm ve heyula oteller' uyarısı: Önlemek gerekiyor

Ünlü tarihçi, yazar ve akademisyen İlber Ortaylı, Likya Yolu'nun tarihinden ve önemiden bahsederken, Antalya'nın sahillerindeki yoğun yeleşim ve turizmi eleştirdi.

12punto

Ortaylı, "Likya yolu; yani Antalya’nın Adrasan ile Muğla Ölüdeniz arasındaki mıntıkayı içeren doğal yoldur. Bu yolun önemli bir kısmı antik dünyada Likya diye adlandırılır, son yıllarda yoğun turizm ve daha beteri yoğun yerleşime yönelmektedir. 

Antalya’nın doğu sahillerini, Belek’i berbat eden vandal kitlevi turizm ve heyula oteller sahili de kapatmışken bu gibi bir eğilimi önlemek gerekiyor; tabiat dostlarının çığlıklarına aldırmayanlar Likya bölgesine de el atıyorlar" dedi.

Ortaylı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Likya Yolu üzerinden Antalya'daki turizmin geldiği boyutu eleştirirken, "Türkiye tarihinin antik devirlerden yakın zamanlara kadar yoğunlaştığı; tarihi eserlerle tabiat güzelliklerinin iç içe yaşadığı istisnai bir bölge; ancak istisnai kurallar, dikkatli bir idare ve şuurlu bir vatandaş kitlesi sayesinde ayakta kalabilir" ifadeleriyle uyarıda bulundu.

İlber Ortaylı'nın sosyal medya paylaşımı şu şekilde:

"Doğal şaheser: Likya yolu

Likya yolu; yani Antalya’nın Adrasan ile Muğla Ölüdeniz arasındaki mıntıkayı içeren doğal yoldur. Bu yolun önemli bir kısmı antik dünyada Likya diye adlandırılır, son yıllarda yoğun turizm ve daha beteri yoğun yerleşime yönelmektedir. Beterin de beteri var. Antalya’nın doğu sahillerini, Belek’i berbat eden vandal kitlevi turizm ve heyula oteller sahili de kapatmışken bu gibi bir eğilimi önlemek gerekiyor; tabiat dostlarının çığlıklarına aldırmayanlar Likya bölgesine de el atıyorlar.

Likya tarihte özgünlüğü ile tanınan bir bölge. Öyle bir çırpıda Helen dünyasına ithal edilecek bir yer değil. Dili çok eski ve halen MÖ 3000’e kadar giden kalıntılar yanında, dilin kendi de var. Klasik dünya filologları için çetin bir konu. Aydınlanma felsefesinden ve Montesquieu’nun yazılarından beri Likya dikkati çekmiştir. Çünkü bu bölgedeki birçok şehrin meydana getirdiği bir ortak federasyon ve parlamento burada yer almaktadır. Patara’da bu parlamentonun kalıntıları görülüyor. Bölgedeki kazıları Prof. Dr. Cengiz Işık ve ekibi yapıyor. Doğrusu yazın sıcağı dışında nisan, mayıs, eylül, ekim hatta kasım aylarında nefis yürüyüşlerin yapılacağı bir yer.

500 km’lik bir yolu Akdeniz’in en güzel manzaralarını seyrederek kat edebilirsiniz. Hatta bu anlamda sınır Muğla’daki Knidos harabelerine kadar uzanır. Yürüyüş yolunun trafiğe kapatılması gerekir; sadece insanlar, bisiklet gibi araçlarla gezilebilmelidir. Yazın nemi ve sıcağı dışında insanların gerçekten Anadolu’nun 3000 yılını, en canlı eserlerini Myra’da amfi tiyatroda olduğu gibi görebilecekleri, Gelidonya Feneri’nde denizi seyredecekleri ve hemen her koyda denize girebilecekleri bir bölgede bu hunhar otelciliğin nedenini anlamak çok güçtür.

Fethiye, Teke Yarımadası’ndaki kral mezarlarının her biri, ayrı bir değerli hazinedir. Unutmayalım, ta İran’dan başlayan kervansaray zinciri de Fenike havzasına kadar uzanıyor. Türkiye tarihinin antik devirlerden yakın zamanlara kadar yoğunlaştığı; tarihi eserlerle tabiat güzelliklerinin iç içe yaşadığı istisnai bir bölge; ancak istisnai kurallar, dikkatli bir idare ve şuurlu bir vatandaş kitlesi sayesinde ayakta kalabilir."