İstanbul Sözleşmesi 13 yaşında: 'Şiddet failleri kazandı kadınlar kaybetti'

Türkiye’nin kurucusu olup, sonra çıkma kararı aldığı kadın ve aile içi şiddeti önlemek için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açılmasından bu yana tam 13 yıl geçti. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Avukat Birsen Baş Topaloğlu İstanbul Sözleşmesi'nin yıldönümü dolayısıyla, sözleşmenin önemini vurgulayarak, kadın haklarının korunması ve aile içi şiddetin önlenmesi için acil adımlar atılması gerektiğini 12punto'ya anlattı.

Aslı Ağırdil

Aslı AĞIRDİL/ 12punto.com.tr

Türkiye’nin ‘ilk imzacı’ sıfatıyla imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin bugün 13'üncü yıl dönümü. 11 Mayıs 2011’de imzalanan Sözleşme, 12 Mart 2012’de Meclis’te onaylanmıştı. Sözleşme Türkiye’de 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi.

19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı kararla Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurdu. Sözleşmenin ilk imzalandığı dönemde sözleşmeye uygun yapılan tek şey 6284 sayılı Yasa’nın içeriğinin değiştirilmesi oldu. İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasından sonra 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kadın örgütlerinin ısrarlı mücadelesiyle 25 maddelik bir yasa olarak çıktı. 

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, toplumda büyük bir tartışma ve endişe yaratırken kadın örgütleri ve STK'lar bu adımın kadın hakları ve aile içi şiddetle mücadelede geri adım anlamına geldiğini söylüyorlar. İstanbul Sözleşmesi'nin önemini, Türkiye'de yaşanan sorunları ve Türkiye'nin bu sözleşmeden çekilme sürecini İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Av. Birsen Baş Topaloğlu 12punto'ya anlattı. 

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADIN-ERKEK EŞİTSİZLİĞİNİN SONUCU"

Avukat Birsen Baş Topaloğlu, İstanbul Sözleşmesi'ni değerlendirirken, şiddetin kadın-erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu vurguluyor. Sözleşmenin öncelikli olarak kadına yönelik şiddeti önlemeyi hedeflediğini ancak hane halkının tüm üyelerini kapsadığını belirtiyor. Ayrıca, çocuklara karşı şiddet ve çocuk istismarının önlenmesinin de sözleşmenin amaçları arasında olduğunu ifade ediyor.

Av. Topaloğlu şunları aktardı:

"İstanbul Sözleşmesi diğer adıyla  “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile (Ev) İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”  adından da anlaşılacağı üzere  kadınları şiddetten korumak, şiddeti önlemek ve kadınların güvenle yaşayayabileceği şiddetten arınmış bir toplum inşaa edebilmenin yol haritasını çizen bir sözleşmedir.  İstanbul Sözleşmesi şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu vurgular.

Sözleşmenin uygulanmasında ulusal azınlık, cinsel yönelim, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci olma gibi herhangi bir ayrım gözetilmemesi hükme bağlanmıştır. Taraf Devletlere kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; şiddet mağduruna ve failine karşı destek politikaları oluşturmak şeklinde yükümlülükler yüklemekte ve bunun gerçekleştirilebilmesi için de bir nevi bir yol haritası çizmektedir.

Taraf devletlere toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde kapsayıcı politikalar üretip uygulaması, kadına yönelik şiddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylaşılması, şiddeti önleyecek toplumsal zihniyet değişikliğinin yaratılması sorumluluğunu yüklemektedir. Eğer yasal mevzuatında veya uygulamasında eksiklik varsa bunu giderecek yasal düzenlemeleri yapmak ve eksikleri gidermekle yükümlü kılmaktadır. Namus, din, gelenek, görenek, kültür adına yapılan  savunmaların Kadına yönelik şiddetin gerekçesi olarak kabul edilmeyeceği, erken ve zorla evliliklerin suç sayılması ve iptali  için yasal dayanaklar oluşturulması yükümlülüğünü belirtmektedir. İstanbul Sözleşmesi'ndeki kadın ibaresi 18 yaşından küçük kız çocuklarını da kapsamaktadır."

"1 GÜNDE 8 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ"

Topaloğlu, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiğini, bir günde 8 kadının öldürüldüğünü ifade etti. Sığınma evlerinin yetersiz olduğunu vurgulayan Topaloğlu, kadınların kazanılmış haklarında geriye gidişin yaşandığını dile getirdi;

"Hala toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanabilmiş değil. Kadına şiddet de , kadın cinayetleri de durmadı. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet hala artarak devam ediyor. Kadın cinayetinin olmadığı gün yok.  1 günde 8 kadının öldürüldüğü günü de gördük. 6284 sayılı yasa kapsamında verilen tedbir kararlarında ciddi uygulama sorunları var. Etkili tedbir kararları verilmiyor. Tedbir kararlarının yenilenmesi talepleri genellikle reddediliyor. Tedbire aykırılık kararları yok denecek kadar az veriliyor. Sığınma evleri yetersiz. 

İstanbul sözleşmesi çekildikten sonra 6 yaşında evlendirilen HKG nin davası gündeme geldi. Küçücük kız çocuklarının evlilik adı altında cinsel istismara uğradığı, sömürüldüğü gerçeği karşısında İstanbul Sözleşmesinin önemi bir kez daha anlamış olduk. 

Kadınların kazanılmış haklarında bir geriye gidiş söz konusu. AYM evlenen kadının soyadıyla ilgili yasal düzenlemeyi iptal etti. 9 aylık yürürlük tarihi dolmasına rağmen hala iptal kararı doğrultusunda yeni bir yasal düzenleme yok. Aksine iptal edilen madde taslak metin olarak yargı paketlerinde yer alıyor. Adalet Bakanlığı Medeni kanunu sil baştan yazacağız dedi . Aile hukukuna arabuluculuk getirileceği söyleniyor – ki bu durum kadınları şiddet ve can güvenliği  riskiyle karşı karşıya getireceği gibi , kadınlar için ciddi bir hak kaybına yol açacaktır.  Çalışma hayatında kadın istihdamı hala erkek istihdamının yarısından az. Kadın yoksulluğu artarak devam ediyor."

"SÖZLEŞMEDEN VAZGEÇMİYORUZ VE VAZGEÇMEYECEĞİZ"

Av. Topaloğlu, İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye'ye yeniden girmesi için yoğun talep olduğunu belirterek, sözleşmeden vazgeçmediklerini dile getirdi. Topaloğlu şunları söyledi: 

"Türkiye'nin sözleşmeye yeniden taraf olmasıyla ilgili kadınlardan, STK lardan ve Baroların Kadın Hakları Merkez ve Komisyonlarından yoğun talep var. Bizler sözleşmeden vazgeçmediğimizi ve vazgeçmeyeceğimizi her ortamda dile getiriyoruz. Siyasal ortam ve iktidar değiştiğinde sözleşmeye yeniden taraf olacağımızı ümitle bekliyoruz."

ŞİDDET FAİLLERİ CESARET KAZANDI

İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükten kaldırılması, Av. Topaloğlu'na göre kadınların kendilerini sahipsiz ve korumasız hissettikleri bir dönemi başlattı. Şiddet faillerinin cesaret kazandığını ifade eden Topaloğlu şunları aktardı: 

"Kadınların kazandığı herhangi bir şey yok. Aksine kayıp var. Sözleşmeden çekildikten sonra boşanmış eşi yaralama veya öldürmenin de nitelikli hal olması, ısrarlı takibin suç olarak ceza kanunun da yer alması gibi olumlu birkaç yasal düzenleme olsa da sonrası uygulamada kadına şiddetin önüne geçecek herhangi bir yasal düzenleme ve uygulama yapılamadı. İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğimizde kadınlar kendilerini sahipsiz ve korumasız hissettiler. Şiddet failleri de cesaret buldular. 

Tedbir kararlarının verilmesi ve uygulanmasında aksaklıklar oluştu. 6284 sayılı yasa halen yürürlükte olmasına rağmen sanki o da kalkmış gibi davranmaya başladılar ilk etapda. Tedbir kararları daha zor verilmeye başlandı. Tedbir süreleri kısaldı. Tedbir kararlarının da etkisi zayıfladı. Sözleşmede yer alan ve ulusal mevzuata hala geçmemiş hala eksik tedbirler, hükümler var. Örneğin tecavüz kriz merkezleri hala yok. Şiddetin önlemesi için sözleşmenin devlete yüklediği bütüncül politikalar üretilmesi şarttır. Biz de uygulamada hala şiddeti önlemek için bütüncül bir yaklaşım yok."

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN İLK VE TEK ÇIKAN ÜLKEYİZ"

Av. Topaloğlu, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmanın tamamen siyasi bir karar olduğunu belirtiyor ve bu durumun devletin uluslararası itibarını büyük ölçüde zedelediğini ifade ediyor;

"İstanbul Sözleşmesinden çıkmanın yasal herhangi bir dayanağı yoktur. Tamamen siyasal odaklı bir kararla hareket edilmiştir. Bu süreç basına da yansımıştır.  Siyasal pazarlıklar sonucu sözleşmeden hukuka aykırı bir şekilde çıkılmıştır. Biz İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ve onaylayan ülke olduğumuz gibi, ilk ve tek çıkan ülkeyiz. Bir devletin imzaladığı insan haklarıyla ilgili sözleşmeden çıkması uluslararası itibarını da büyük ölçüde zedeler ve güvenirliliğini sarsar."

"ALO 155, 156, 183 VE KADES'E ACİL BAŞVURU"

Av. Topaloğlu, kadınların bir konuda şikayetçi olduklarında izlemeleri gereken yolu şu şekilde açıkladı:

"Şiddet mağduru bir kadın şiddete boyun eğmemelidir. Yetkili mercilere (polis, jandarma, savcılık, aile mahkemesi, kaymakamlık) başvurarak şikayetçi olması, şiddetten korunmak ve şiddetin önlenmesi için koruyucu ve önleyici tedbir talep etmesi gerekir. Bu başvuruyu bizzat giderek yapabileceği gibi acil durumlarda Alo 155, Alo 156, alo 183 acil destek hatları veya telefonuna yüklediği KADES programından da acil başvuru yapabilir.  Koruma tedbir kararları alabilmek için bulunduğu ildeki baroların adli yardım bürolarına başvurarak ücretsiz avukat desteğinden de yararlanabilir."