Kuruluşunun 84. yılında Köy Enstitüleri: '1947’de bitirildi, 1954’te tabelası indirildi'
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği İstanbul Şube Başkanı, Eğitimci Cengiz Öksüz, 17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy Enstitüleri’nin 1947 yılında bitirildiğini, 1954’te de tabelasının indirildiğini belirtti.
12punto
Söyleşi: Şenol Çarık /12punto.com.tr
12Punto’ya açıklamalarda bulunan ve Köy Enstitüleri’nin bir eğitim devrimi olduğuna vurgu yapan Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği İstanbul Şube Başkanı, Eğitimci Cengiz Öksüz, “Köy Enstitüleri’nin eğitim devrimi oluşu sadece bizim ülkemizde değil dünya ölçeğindedir. Özgün oluşundan gelir bu. Zaten kapatıldıktan bunca yıl sonra bile hala gittikçe yayılarak anılmaları, kutlanmaları çok anlamlıdır. Son yıllarda eğitimde ve siyasette yaşadığımız olaylar Köy Enstitüleri’nin önemini daha çok arttırıyor” diye konuştu.
"İNÖNÜ, 1946’YA KADAR ARKASINDA DURDU”
1930’lu yıllarda Türkiye’de 40 bin köyün olduğuna belirten Öksüz, bu köylerin 35 bininde okul olmadığını, okul olan 5 bin köyde ise okulların 3 yıllık olduğunu söyledi. Öğretmenlerin çoğunun öğretmen okulu çıkışlı olmadığına dikkat çeken Öksüz, 1935 yılındaki CHP 4. Genel Kongresi’nde bu konunun konuşulduğunu kaydetti.
Cengiz Öksüz, şöyle devam etti:
“Kongre’de ‘köye nasıl gireceğiz?’ diye konuşuluyor. Atatürk, bu kongre sırasında Saffet Arıkan’ı Milli Eğitim Bakanı olarak göreve getiriyor. Arıkan, Atatürk’ün çok güvendiği bir silah arkadaşıdır, kurmaydır. Saffet Arıkan İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürü yapıyor. Tonguç’un lakabı ‘Köylü İsmail’dir. Tonguç’un yaşamı bilinmeden Köy Enstitüleri bilinemez.
Köy Enstitüleri’ni kuran İsmail Hakkı Tonguç’tur, Hasan Ali Yücel değil. Bunu belirtmek istiyorum. Tonguç’un ürünüdür; Hasan Ali Yücel arkasında durmuştur. İsmet İnönü 1946’ya kadar arkasında durmuştur.”
"KÖYE DEMİRCİ, ARICI, KOOPERATİFÇİ OLARAK GİRMELİYİZ"
Köye gönderilen öğretmenlerin köyde barınamadığını, tutunamadığını dile getiren Öksüz, “ABC öğretmesi de bir işe yaramıyor, çünkü birkaç yıl sonra öğrenenler de unutuyorlar köyde. Tonguç, diyor ki, ‘Köye sadece öğretmen olarak değil yapıcı olarak, demirci olarak, arıcı olarak, kooperatifçi olarak girmeliyiz. Yaptığımız eğitim üretime yönelik olmazsa köyde eğitimi sürdüremeyiz' diyor. 3803 Sayılı Yasa’da belirtiliyor; ‘Köye yararlı öğretmen” ifadelerini kullandı.
“ÜRETİM GÖZ ARDI EDİLMEMELİ”
Son yıllarda Köy Enstitüleri’nin yalnızca aydınlanmacı özelliğine vurgu yapıldığını, bunun önemli ama eksik olduğunu belirten Cengiz Öksüz, “Enstitülerin üretim yanını göz ardı etmemeliyiz. İsmail Hakkı Tonguç köye teknik eleman, marangoz gönderiyor. 20 Köy Enstitüsü açılıyor. Tonguç, modern 20 köy kuruyor. Köyden aldığını dönüştürüyor, ellerine zanaat vererek köye gönderiyor. Bu çok önemlidir. Maalesef bizim ortaokullarımız, liselerimiz, üniversitelerimiz insanı çıktığı çevreye yabancılaştırıyor" dedi.
Öksüz, şöyle devam etti:
"İLK KARMA YATILI EĞİTİM UYGULANDI"
Türkiye’de ilk kez karma yatılı eğitim Köy Enstitüleri’nde uygulanmıştır. 1926 yılında ilköğretim, 1930’da lise karma oldu. Karma yatılı eğitim şehirde değil, dağın doruğunda oldu.
Yetişip köye gidenler ne yaptılar; kooperatif kurdular. Tonguç’un amacı şuydu: Köylüyü kimse sömüremesin. Binek hayvanı gibi kullanmasın. Köylü ürettiği ürünü pazarlık gücüyle satsın. Çünkü o zamana kadar köylü ürettiğini üç kuruşa satıyor, aldığını çok pahalıya satıyor.
Kooperatifçilik Kolu vardır o dönem. Köy Enstitülü öğretmenlerin tümü koperatifçidir. Nasılki bir müzik aleti çalıyorlarsa…
‘KÖY ENSTİTÜSÜ MODELİ BİR ÖRGÜT MODELİDİR’
Köy Enstitüleri’nden söz edilirken örgütlenme olayı atlanıyor. Köy öğretmeni köyü örgütlemeye gitmiştir. Köy Enstitüsü modeli bir örgüt modelidir. İsmail Hakkı Tonguç hiçbir yerde Köy Enstitüleri için ‘okul’ demez; ‘kurum’ der, ‘örgüt’ der. Bunlar hep atlanıyor.
Köydeki ilk okuldan başlar, sonra başöğretmenler, ilköğretim müfettişleri, onun üzerinde Köy Enstitüsü, onun üzerine yüksek Köy Enstitüsü, sağlık kollarını unutmayalım, onun üzerinde de kurum var.
Tonguç, 4274 Sayılı Köy Enstitüsü Teşkilat Yasası’yla Valilerin, Kaymakamların, Milli Eğitim Müdürlerinin belli ölçüde etkinliğini kırmıştır. Köydeki okulu Köy Enstitüsü plânlıyor. Köye öğretmeni Köy Enstitüsü atıyor, öğretmenevini plânlıyor. İlk atananlara at, inek, eşek, öküz veriliyor, arazi veriliyor, pulluk veriliyor. Köylünün sabanını onarmak için, modern tarım yapmak için… Bugün halâ Köy Enstitüleri’nin anlatılması, anılması işte bu özgürlük nedeniyledir.”
"KÖY ENSTİTÜLERİ ANLAYIŞI, KENTLERDE GÜNÜMÜZE UYARLANMALIDIR"
1947’de Köy Enstitüleri’nin bitirildiğini belirten eğitimci Cengiz Öksüz, “1954’te tabelası indirilmiştir. 1947’ye kadar ‘köye yararlı eleman’ yetiştiren Köy Enstitüleri, 1947’den 1954’e kadar öğretmen yetiştirmiştir” dedi.
Bugün aynı özgün durumuyla köylerde Köy Enstitüleri’nin kurulamacayağını vurgulayan Öksüz, “Bugün kentlerde 'Kent Enstitüsü' ya da başka adlarla uygulamalı eğitim anlayışı, iş içinde iş aracılığıyla eğitim anlayışına uygun okullar belediyelerle, halktan yana iktidarla birlikte yapılabilir. Bugün sorun tarım sorunudur. Bütün dünyada da böyle... Tarım yoksa sanayileşme kötürüm kalmaktadır” ifadelerini kullandı.