Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4. Kez Toplandı: Acıyı yaşayan aileler konuştu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tarihi çağrısıyla başlayan Terörsüz Türkiye sürecinin Meclis'e taşınmasıyla kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında saat 14.00’te, dördüncü kez toplandı. Diyarbakır anneleri ve şehit aileleri komisyonun toplantısında talep ve görüşlerini anlattı.

12punto

CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, toplantıda, komisyonun sadece silahsızlanma ve dar düzenlemeler üzerinde yoğunlaşmaması gerektiğini vurguladı.

Çatışmaların son bulmasının tek başına barışı sağlamayacağını ifade eden Özer, "Barış, toplum dahil edilerek, genel bir demokratikleşme, hukuk ve adalet düzeniyle sağlanır. Bu sonucu sağlayacak şey, topyekun bir demokratikleşme zeminini bu komisyonda tesis etmektir" dedi.

Özer, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yolsuzluk soruşturmasına tepki göstererek, "Seçilmiş iradeyi gözaltına aldıktan sonra demokrasinin, birliğin, kardeşliğin, barışın konuşulmasını ummak akılla alay etmektir.

Ülkemizde iç barışı sağlayamadan, düşman hukukunu bitirmeden, siyasi hesaplarla kurulan oyunlardan vazgeçmeden bu komisyonda dillendirilen dışarıya karşı güçlü Türkiye'yi, iç cephe tahkimatını nasıl inşa edeceğiz ve nasıl koruyacağız?" diye konuştu.

DİYARBAKIR ANNELERİNDEN TEŞEKKÜR

Diyarbakır annelerinden Bedriye Uslu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye teşekkür etti. Şehit annelerini kalbiyle selamladığını belirten Uslu, oğlu için geldiğini söyledi. Çocuklarının kayıp olduğunu dile getiren Uslu, "Türkiye bayrağı hepimize yeterli. Geri dönsünler bayrağın altına" dedi.

Süleyman Aydın, oğlunun 10 yıl önce terör örgütü PKK'ya katıldığını belirterek, "10 yıldır oğlumun ölü mü diri mi olduğunu bilmiyorum. Biz evlatlarımızı istiyoruz" ifadesini kullandı.

Aydın, 15 yaşında kandırılarak götürülen oğlu Özkan Aydın'dan 10 yıldır haber alamadığını, evlat nöbetinde olduklarını dile getirerek, "Bizim çocuklarımızın öğrencilik yapması gerekiyordu ama maalesef dağa kaçırıldılar. 6 yıldır nöbet tutuyoruz, kar, kış, pandemi dinlemeden mücadele ettik." diye konuştu.

'BİZ EVLATLARIMIZI İSTİYORUZ'

Oğlunu almak için Lice kırsalına gittiğini ve örgüt tarafından "Evladın elimizde ama vermiyoruz" denildiğini söyleyen Aydın, "Böyle bir şey olabilir mi?" dedi.

Terör örgütünün silah bırakmasına dair gelişmelerin kendilerinde umut oluşturduğunu belirten Aydın, "Biz evlatlarımızı istiyoruz, evlatlarımızı terör örgütü PKK'ya büyütmedik. Evlatlarımızı versinler. Terörsüz Türkiye'yi başlatan başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Devlet Bahçeli'ye ve siz değerli tüm milletvekillerimize çok çok teşekkür ediyoruz. Bizim umudumuz şu an sizsiniz. Yani sizden rica ediyoruz. Diyarbakır annelerini evlatlarına kavuşturun. 300-400'den fazla anne ve babalar olarak biz hepimiz terör mağduruyuz. Biz evlatlarımızı istiyoruz" diye konuştu.

Bir baba olarak herkese seslendiğini söyleyen Aydın, "Sizin evlatlarınız bir saat gelmezse ne yaparsınız? Ben bundan eminim ki kıyameti koparırsınız. Ama ben 10 yıldır evladımdan ayrıyım. Hiçbir zaman evladımla görüşemedim. Eylem yaptığımız için, evladımı istediğim için zaman zaman evladımın ölümünü paylaşıyorlar. Silah zoruyla evladımı konuşturuyorlar. Evladım diyor ki 'ben anne babamı istemiyorum'. Hangi evlat anne babasını istemez? Yani zaman zaman terör örgütü PKK evladımın paylaşımını yapıyorlar. 'Özkan Aydın 2017'de ölmüş' diyorlar. O zaman cenazemi verin bana? Ben Kürt değil miyim? Ben de Kürt'üm. 'Kürt için mücadele ediyoruz' diyorsunuz, Kürtlere karşı cephe alıyorsunuz. Bir Kürt baba olarak evladımın cenazesini verin. En azından bir mezarı olsun" ifadelerini kullandı.

"EŞİM YARIM İNSAN OLDU"

Aydın, "Evladımın kaçırılmasından sonra eşim ilaç tedavisi görüyor, yarım insan oldu. Ne hakları var bize bu zulmü yaşatmaya?" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür eden Aydın, "Allah razı olsun, bu mücadelede 62 evladımız kurtarıldı. Sizden ricamız, bundan sonra yapılacak teslimlerde önceliğin bizim evlatlarımıza verilmesi. Çocuklarımız gelsin, ceza almasınlar, bir komisyon kurulsun. Biz evlatlarımızı istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz" ifadesini kullandı.

'SİLAH BIRAKMAK YETMEZ'

Diyarbakır annelerinden Ayşegül Biçer, 2 bin 178 gündür nöbet tuttuklarını, nöbetteki aile sayısının 384 olduğunu belirterek, tek bir kurşun sıkmadan anne yüreğiyle yapılan mücadele ve kolluk kuvvetlerinin çabasıyla 62 ailenin evladına kavuştuğunu söyledi.

Biçer, oğlu Mustafa'nın 16 yaşındayken elinden alındığını, 2 yıl boyunca Diyarbakır'da HDP İl Başkanlığı önünde nöbette olduğunu anlattı. Biçer, oğlu Mustafa'nın güvenlik güçlerine teslim olduğunu ve evine döndüğünü ifade etti.

Evlat nöbetinde olan annelerin yıllardır dinmeyen acısının sona ermesi gerektiğini vurgulayan Biçer, "Silah bırakmak yetmez. Zorla ya da kandırılarak götürülen masum gençlerin ailelerine dönmesine izin verilmelidir. Bu gençler arasında engelli, hasta, yaralı, zayıf olanlar da var. Biz terör örgütünden sadece silah bırakmasını değil, aynı zamanda insani dönüş yapmasını bekliyoruz. Eğer samimiyet varsa, bu Kürt annelerinin kandırılarak götürülen evlatları geri gönderilmeli. Anneler bekliyor, ocaklar yanıyor, gözler yollarda. Buradan siz kıymetli komisyon üyelerine de özel bir davetim var. Lütfen Diyarbakır'a gelin, çadırımıza oturun, bizimle bir bardak çay için, oradaki annelerin gözlerine bakın, o gözler size her şeyi anlatacak. Raporlardan öğrenemeyeceğiniz şeyleri orada göreceksiniz" dedi.

'ÇÖZÜM MASA BAŞINDA DEĞİL HALKIN YANINDA'

Çözüm sürecinin masa başında imzalarla değil, acının yaşandığı yerde halkın yanında güçleneceğini söyleyen Biçer, "Biz o acının tam ortasındayız. Buradan tüm vicdan sahiplerine sesleniyorum, evlatlarımızı geri verin, onları siyasetin, ideoloji ve silahların malzemesi yapmayın. Evlatlarımız, bu ülkenin geleceğidir. Evlatlarımız hayallerine kavuşsun istiyoruz. Değerli komisyon üyelerimizden ricamızdır, öncelik Diyarbakır annelerinin olsun. 7 yıldır orada mücadele eden kahraman annelerimizin evlatları öncelikli olsun istiyoruz" diye konuştu.

ŞEHİT AİLELERİ: SÜRECİN OLGUNLAŞMASINI BEKLEDİK

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği, Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı, Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği de Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Samsun'da yaptığı konuşmayı hatırlatan Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Genel Başkanı Mustafa Işık, "Sayın Cumhurbaşkanımızın 'şehit ailelerimiz ve gazilerimiz içini ferah tutsunlar. Onları üzecek, incitecek hiçbir şey yapmadık, yapmayacağız' demesi yüreklere su serpmiş, bizler tarafından da teminat olarak görülmüştür. Aylardır süren tartışmalar boyunca vakur duruşumuzu bozmadan devletimize ve Sayın Cumhurbaşkanımıza güvenerek sürecin olgunlaşmasını bekledik. Konunun doğrudan tarafı şehit yakını ve gaziler olarak geçen hafta Ankara'da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımızın öncülüğünde bir araya geldik. Devlet büyüklerimiz ve siyasi partilerin temsilcileriyle görüştük. Süreci kendilerinden dinleme fırsatı bulduk. Süreç ile ilgili şehit ailelerimiz ve gazilerimizin endişelerini, kırmızı çizgilerini dile getirdik" diye konuştu.

'SADECE SİLAH BIRAKMA YETMEZ'

Süreçte en büyük hatanın kullanılan dilde olduğunu söyleyen Işık, yanlış kavramların toplumumuzun zihninde kırılmalara neden olduğunu belirtti. Işık, "Bu mücadele hiçbir zaman etnik gruplar arasında değil, devletimiz ile eli kanlı bir terör örgütü arasındaydı. Zaten Kürt kökenli vatandaşlarımız da terör karşısında devletimizin yanında durmaktadır. İşte bu nedenle bizler şehitlerimizi toprağa verdiğimiz en acılı günümüzde bile 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez', 'Türk, Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir' diye haykırarak kardeşlik vurgusu yapan bir milletiz. Terörist başının bu kardeşliğin farkına varması ve örgütüne silah bıraktırması bu minvalde önemlidir. Ama şunu da ifade edelim ki bir terörist başını Kürtlerin tek temsilcisi gibi göstermek bu kardeşliğe zarar vermektedir" ifadelerine yer verdi.

Devletin büyük bir kararlılık ve azimle sürdürdüğü terörle mücadele sonucunda terör örgütü PKK'nın silah bırakmak zorunda kaldığını belirten Işık, terör örgütünün uzantılarının, silah bırakmadığı ve terör faaliyetlerini sürdürdüğü sürece sadece PKK'nın silah bırakmasının bir anlamı olmayacağını vurguladı. Terörsüz Türkiye yolunda şehit aileleri ve gazilerin her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduğunu söyleyen Işık, "Ancak siyasi hesaplar milli çıkarların önüne geçmemeli. Hesabi değil, hasbi bir anlayış gösterilerek iç cephe güçlendirilmelidir" dedi.

'KARAR SÜRECİNDE OLMAK İSTİYORUZ'

Işık, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda şehit yakınları ve gazilerin daimi temsil edilmesini istediklerini belirterek "Bir gün değil, tüm komisyon görüşmelerinde yer almak, karar sürecinde bulunmak istiyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mektubunda yer alan, "Bu sürecin hiçbir noktasında pazarlığa, müzakereye, tavize, gizli ve süfli görüşmelere yer verilmemiştir. Bundan sonra da verilmeyecektir. Şehitlerimizin aziz ruhlarını muazzep edecek, şehit ailelerimizi ve gazilerimizi incitecek hiçbir adım atılmamıştır ve atılmayacaktır" sözlerini devletin teminatı olarak kabul ettiklerini söyleyen Işık, "Yaptığımız görüşmelerde terörist başı Öcalan asla yerinden kımıldamayacak, terör eylemine katılanlar cezasız kalmayacak, sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşamayacaktır sözü verilmesi üzerine şehit ailelerimizin ve gazilerimizin ortak arzusunun terörden arındırılmış terörsüz Türkiye olduğunu kamuoyuna açıkladık. Burada da ikrar ediyoruz" ifadelerini kullandı.

'85 MİLYONUN ORTAK DAVASI OLMALI'

Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Lokman Aylar ise birlik olmadan terörün bitmeyeceğini kaydederek, "Terörle mücadele yalnızca askerimizin ve polisimizin meselesi değildir. Terörle mücadele 85 milyon insanımızın ortak davası olmalıdır. Terör tüm Türkiye'yi hedef almaktadır. Terör ile yalnızca dağlarda, sınır ötesinde değil aynı zamanda şehirlerimizde, sosyal medyada, okullarda hatta zihinlerimizde mücadele edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun yaptığı çalışma son derece kıymetli ve ülkemizin geleceği için önemlidir. En güçlü silahımız birliğimiz. Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Alevi'nin, Sünni'nin kardeşliğidir. Biz birbirimize sahip çıktıkça terör aramıza giremeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

'SÜRECİ DESTEKLİYORUZ'

"Terörsüz Türkiye" sürecini sonuna kadar desteklediklerini vurgulayan Aylar, eline silah alan tüm terör örgütü mensuplarının yargı karşısına çıkması gerektiğini ifade etti. Aylar, eline silah almamış, kandırılmış ve dağa kaçırılmış gençlerin rehabilite edilmesinde sakınca görmediklerini kaydederek, "Genel af, terör örgütü elebaşının serbest bırakılması gibi talepler asla kabul edilemez. Şehit ailelerimizin özellikle bu konuda hassasiyetlerinin bulunduğunun bilinmesi gerekmektedir. Çünkü terör örgütü elebaşı tüm terör suçlarından aslında sorumludur. Biz de bu konuda çok hassasız" ifadelerini kullandı.

Kendisinin 1996'da Hakkari Çukurca'da yaralandığını belirten Aylar, bir böbreğini ve bir gözünü kaybettiğini söyledi. Protez gözünü çıkaran Aylar, "Biz bedelini ödediğimiz vatanda yaşıyoruz. Hiç kimse bizim adımıza konuşmasın. Biz ne söylediğimizi ne söyleyebileceğimizi gayet bilmiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımıza, sayın devlet büyüklerimize güvenimiz tam. Sürece tam destek veriyoruz. Sürecin yanındayız. Yanında duracağız. Çünkü Terörsüz Türkiye bizim idealimizdir. Çocuklarımıza, gençlerimize mutlu, huzurlu bir Türkiye Cumhuriyeti bırakmak hepimizin boynunun borcudur" dedi.

'TERÖRSÜZ TÜRKİYE ORTAK ARZUMUZ'

Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bilge Gürs, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde babasını ve eşini şehit verdiğini, 2 kız kardeşinin de gazi olduğunu aktardı.

Gürs, bugün burada bu tarihi komisyonda, Terörsüz Türkiye için atılan adımları desteklemek, bu yolda şehit yakınları ve gazilerin sesini duyurmak amacıyla bulunduklarını belirterek, "Terörsüz Türkiye, hepimizin ortak arzusu ve en büyük idealidir. Bu süreç, sadece devletin değil, tüm toplumun ortak çabasıyla başarıya ulaşacaktır. Bu süreçte şehit aileleri ve gazilerimizin desteği, en güçlü teminatımızdır" diye konuştu.

Terörist faaliyetlerin, bu ülkenin düşmanı ülkelerin maşalarının eylemleri olduğunu ifade eden Gürs, "Eğer terör başarılı olacaksa, bu devlet bölünecek, ezanımız susacaksa, şehit kızı, eşi, annesi, babası olmamızın, gazi olmamızın ne anlamı var?" dedi.

'HIZLA İLERLEMESİNİ İSTİYORUZ'

Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı Beyazıt Yumuk da bölücü terör örgütü PKK mensuplarının 11 Temmuz'da silahlarını yaktığı görüntülerin Türkiye'nin yanı sıra dünyanın her yerinde izlendiğini söyledi. Türkiye'nin barış adına geri dönülemez bir yola girdiğini belirten Yumuk, "Temsili silah bırakma ya da yakma eylemleri barış inşa süreçlerinin en güçlü adımıdır. Genelde dünyada terör örgütleri 'önce reform, sonra silah bırakma' der. Görüyoruz ki devletimiz bu sürecin başlangıcında silah bırakmayı şart koşarak ilk başarısını elde etti. Biz bu sürecin çok hızlı bir şekilde ilerlemesini temenni ediyoruz" diye konuştu.

Yumuk, "Terörsüz Türkiye" sürecini baltalamak isteyen provokatörlerin olabileceğini ifade ederek, bu konuda aklıselim davrandıklarını ve süreci olgunlukla izlediklerini dile getirdi. Herkes gibi kendilerinin de ocaklara ateş düşmesini istemediğini aktaran Yumuk, "Bir Mehmet'imizin, bir Kürt vatandaşımızın, bir Aybüke öğretmenimizin burnu bile kanamasın, ayaklarına taş değmesin istiyoruz. Terörsüz barış ortamı sadece bölgede görev alan memur ve askerlerimiz için değil aynı zamanda burada yaşayan tüm halkımız için de çok önemli. Artık anaların yüreği dağlanmasın, çocuklar babalarının tabutlarına sarılmasın" dedi.

Yumuk, süreci çok anlamlı bulduklarını ancak kırmızı çizgilerinin de olduğunu belirterek, "Birincisi şehitlerimizin ruhu incinmesin, gazilerimizin ve yakınlarının gururu kırılmasın istiyoruz. Teröre hizmet etmiş kişilerin, Türk Ceza Kanunu'na göre cezalarını çekerek topluma kazandırma süreci geçirmeleri gerekiyor. Bu konuda somut adımlar görmek hepimizin biraz olsun kalbini ferahlatacaktır" dedi.

Meclis'e gelmeden önce şehit aileleri ve gazilerin görüşlerini aldıklarını anlatan Yumuk, "Onların da en büyük hayalleri ve arzuları terörsüz Türkiye'de yaşamak" ifadesini kullandı.

Yumuk, "İkinci önemli kırmızı çizgimiz PKK terör örgütünün lider kadrosunun toplum hayatına katılmasının engellenmesi, binlerce masum insanı katleden bu kişilerin cezalarını çekmeleridir" dedi.

YARIN 14.00'TE TOPLANTI VAR

Kurtulmuş, Komisyonun yarın saat 14.00'te beşinci toplantısını yapacağını belirterek, "Bu toplantının birinci bölümünde Cumartesi Anneleri ile Barış Annelerini, ikinci bölümünde ise İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ile İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfını dinleyeceğiz." diyerek toplantıyı bitirdi.