Muazzez İlmiye Çığ'dan, 12punto yazarı Dr. Şenol Çarık'a son röportaj: Cumhuriyet’in çocuklarıyız, ülkemizin haline çok üzülüyorum

Cumhuriyet'in çocuğu, Sümerolojinin duayeni ve 110 yaşında vefat eden Muazzez İlmiye Çığ, son röportajında ülkenin durumuna duyduğu üzüntüyü dile getirerek, "Biz Cumhuriyet'in çocuklarıyız, hepimizin ayağa kalkması gerek" demişti. 12punto yazarı Dr. Şenol Çarık, Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığı son röportajı paylaştı...

12punto

Güle güle Muazzez İlmiye Çığ… Röportajımızda “Biz Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Çok üzülüyorum ülkemizin bu halini görünce. Hepimizin ayağa kalkması, bir şeyler yapması lazım” demişti

Şenol Çarık

Son ‘Sümer kraliçesi’, Cumhuriyet’in, aydınlanmanın, bilimin ve kültürün üretken aydını Muazzez İlmiye Çığ 110 yaşında aramızdan ayrıldı…

Kendisini Ataköy’deki evinde 2013 yılı Şubat ayında ziyaret etmiş ve bir röportaj yapmıştım. Yoğun kitap çalışmaları arasında bize ayırdığı vakitte laf lafı açmış, sohbet koyulaşmıştı. Çığ, röportaj yaptığımız tarihte 99 yaşındaydı ve “İleriye bakma, yarını kurma çabasındayım” demişti. En önemli meselenin Türkiye’nin durumu olduğunu vurgulamış ve “Bakın ülkemizin halini görmüyor musunuz? Hepimizin ayağa kalkması, bir şeyler yapması lazım. Çok üzülüyorum ülkemizin bu halini görünce. Biz Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Güzel günler yaşadık. Bizi Cumhuriyet yetiştirdi, okuttu. Şu anki duruma bakınca çok büyük bir üzüntü duyuyorum inanın” ifadelerini kullanmıştı. FETÖ kumpasıyla yargılanan vatanseverlere destek için Silivri’de de vardı, Gezi’de de…

Işıklarda uyusun koca çınar…

Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığımız röportajı yeniden sizlerle paylaşmak istiyorum…


Yağmurlu bir İstanbul akşamında çaldık 99 yaşında en genç aşk tanrıçasının kapısını.

Deniz Toprak dostum, hemen kapı zilini işaret etti ve deklanşöre bastı. Zilin üzerinde “Kemal Çığ” yazıyordu. Kapıyı Muazzez İlmiye Çığ açtı; yüzünde tebessümle; “Gelin bakalım, çok işim var. Kitap hazırlıyorum. Söyleşimizi yapalım, işime geri döneyim” dedi.

Yüz yaşına merdiven dayamış bu bilim çınarının yorulma bilmeksizin çalışma aşkına şahit olduk. Bugün ülkenin durumundan söz ederken ve eskilere gittiğinde, 30 yıl önce hayata veda eden eşi Kemal Bey’den bahsederken, zaman zaman hüzünlense de söyleşi boyunca gözlerinden eksilmeyen umut ışığı ve kahkahaları bize enerji verdi, içimizi sıcacık yaptı.


Sümerlerin çivi yazılarını uzun yıllardır dur durak bilmeden okuyan, sayısız eser kazandıran bu bilim meşalesiyle sohbet etmiş, sevgiyi ve aşkı da konuşmuştuk...


“ÜRETME AŞKIM HALA DEVAM EDİYOR”

Şenol Çarık: Çok yoğunsunuz yine. Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.


Muazzez İlmiye Çığ: Ben de size teşekkür ederim. Sizden önce Musa Ağacık da geldi, röportaj yaptık. Kitap çalışmam var bir yandan.


-99 yaşındasınız ve hala üretiyorsunuz. Nereden buluyorsunuz bu enerjiyi, performansınızı neye borçlusunuz?


Muazzez İlmiye Çığ: Sağlığa. Beni çok rahatsız eden bir hastalığım yok. İşte bazen midem ağrıyor, dizlerim ağrıyor falan, bunlar var. Hani sapasağlam bir insan değilim. Ama bir tabiatım var, olan şeyleri büyütüp onunun üzerinde durmuyorum. “Ay hastayım” deyip yatmam. İyiyim yani. Gencim ben, daha çok işim var.


-Yeni kitap hazırlığı dediniz, bahseder misiniz?


Muazzez İlmiye Çığ: Yeni çalışmam Sümerlerin Türk olduklarını gösteren bir kitap. Bakın masamın üzerinde, taslak aşamasında. Siz gelmeden önce onunla uğraşıyordum. Bilimsel bir çalışma. Sümerlerle Türkler arasındaki kültür bağlantısını ortaya koyuyorum. Kaynak Yayınları’ndan yakında çıkacak. Üretme aşkım hala devam ediyor. Bir yandan da oraya buraya sataşıyorum görüyorsunuz.

-Size kolaylıklar diliyoruz bu çalışmanızda. Bugün sizinle aşkı ve sevgiyi konuşacağız.


Muazzez İlmiye Çığ: (Gülerek) Magazin yani biraz.


-Yok, tam öyle değil aslında.


Muazzez İlmiye Çığ: (Gülerek) İyi bakalım, göreceğiz.


-Tarihte bilinen ilk aşk şiirini Sümer tabletlerinden Türkçe’ye kazandırdınız. Sümer aşk tanrıçası ‘İnanna’nın Aşkı’yla tanışmamızı sağladınız.


Muazzez İlmiye Çığ: Evet, İnanna Sümerlerin sevgi, aşk, bereket ve aynı zamanda da savaş tanrıçası. Bu gerçekten çok enteresan. Sevgiyle bereketin yanına aynı zamanda savaşı da koyuyorlar. Bu, tarihte bilinen ilk aşk şiiri. Belki daha da bulunacaktır, bilemiyorum. Bunu bizim müzede bulduk, yayınladık. Hakiki bir aşktan ziyade bir seremoni var. Bir aşk tanrıçası ile çoban tanrısı, bunlar karı koca. Aşk tanrıçası kocasına kızıyor ve onu yer altına gönderiyor. Uzun bir hikâye. Ama okumaya değer.

-Aşk dendiğinde sizin aklınıza ne geliyor?


Muazzez İlmiye Çığ: Aşk demek bir şeyi candan sevmek, tutku göstermektir. Bu aşk, yalnız bir şahsa değil bir işe de olabilir. Yaptığınız bir çalışmaya da olabilir. Aşk insanların içindeki sevgi, istek ve tutkudur.


-Haziran ayında 99. yaşınızı kutlayacağız.


Muazzez İlmiye Çığ: Evet, 100’e dönüyoruz. Ama gencim ben yahu. Daha 20’li yaşlardayım. (Gülerek)


-Aşk demişken bize ilk aşkınızı anlatır mısınız?


Muazzez İlmiye Çığ: Zaten ilk ve son bir tane oldu. Bir adamı sevdim, onunla da evlendik. Kemal Çığ ile 1940’ta evlendik. O sonradan Topkapı Müzesi Müdürü oldu. 1983’te vefat etti. Çok güzel bir ömür yaşadık. Birbirimizi her zaman sevdik. İlk günkü gibi.

Bana; “Ömrüm seni sevmekle geçecek, son darbeyi kalbim yine ismin olacaktır” dedi, adımı söyledi ve öyle öldü.


-Nasıl tanışmıştınız?


Muazzez İlmiye Çığ: Fakültede. Dil-Tarih-Coğrafya’da okuyorduk. O Türkoloji’deydi, Tanıştık, nişanladık. Üç sene nişanlı kaldık. Müthiş bir aşkımız oldu.


-Kemal Bey’den önce hiç kimseyi sevmediniz mi?


Muazzez İlmiye Çığ: Yok canım. Bizim zamanımızda öyle aşk maşk yoktu.


-Nasıldı o günler?


Muazzez İlmiye Çığ: Hakikaten çok ilginç. Ben öğretmendim, büyük bir çevrem vardı. O zaman subaylar, tayyareciler; geniş bir grubumuz vardı. Beraber toplanır, balolara gider, evlerde dans ederdik. Eğlenirdik, haftada bir gün çalgılarla. Ama, inanır mısınız aramızda en ufak bir şey olmazdı. Şimdi şaşıyoruz bunlara değil mi? Arkadaşlarım da şaşırmışlar, ben nişanlanıp geldiğim zaman. “Biz hiç düşünmedik böyle bir şeyin olacağını” dediler.

-Kaç yaşındaydınız nişanlandığınızda?


Muazzez İlmiye Çığ: Nişanlandığımda 23 yaşındaydım, 26 yaşımda da evlendim.


-Kemal Bey size hiç şiir yazdı mı?


 Muazzez İlmiye Çığ: Hayır, yazmadı.


-Şiir okur muydu?


Muazzez İlmiye Çığ: Evet, çok güzel şiir okurdu ama, hatırımda yok. Sesi çok güzeldi. Çalışılmamış bir sesti.


-Sizin bir şiir kitabınız var. O yıllarda hiç şiir yazdınız mı?


Muazzez İlmiye Çığ: Yok, ben o zamanlar şiir falan yazmadım. O zamanlar çok okuyordum, başta Nazım Hikmet’i. Zaten okumayı seven bir insandım, elime ne geçerse okuyordum.

-Birbirinize mektup yazar mıydınız?


Muazzez İlmiye Çığ: Çok mektup yazardık birbirimize.


-Kemal Bey dışında hiç mektup yazan oldu mu size?


Muazzez İlmiye Çığ: (Gülerek) Nasıl mektuplar, aşk mektubu mu? Yok yok, hiç almadım.


-Kanal B’de Hayrettin Karaca ile birlikte program yapıyorsunuz. Hatta Hayrettin Bey size ilan-ı aşkta bulunup, tek taş bir yüzük aldığını da söyledi.


Muazzez İlmiye Çığ: (Kahkaha atıyor) Bakma sen ona. Hayrettin Bey takılıyor öyle, maniler söylüyor, ama o kadar. Artık bu yaştan sonra… (gülerek) Hepsi o kadar… Ben onları şaka kabul ediyorum. “Öyle tek taş on krat yüzük almadan hiç bana yanaşmanı kabul etmem” dedim. Ondan sonra devam ediyor; “on taş” diye. Yani ne olacak işte bizimki dostluk. İkimiz de aynı kafadayız. O benden küçük, ama aynı zamanın insanıyız. Güzel, iyi bir diyalogumuz oldu.


-Kemal Bey’in vefatından sonra hayatınıza hiç kimse girmedi mi? Kimseyi sevmediniz mi?


Muazzez İlmiye Çığ: (Gülerek) Sevmeye vaktim kalmadı vallahi billahi. İnsanın böyle şeylere vakti olması lazım. Yalnız benim kardeşimin Amerikalı bir arkadaşı vardı, bir profesör. New York’a gittiğim zaman onunla konuşurduk. Bir gün, “buraya bak” dedi: “Belki hayatımda iki yüz kadın gördüm. Bunların içinde üç favorim var, onların içinde de birinci sensin” dedi. İşte böyle bir şey oldu. Her zaman bana kitap gönderir.

“BİZ CUMHURİYET’İN ÇOCUKLARIYIZ”

-Pişmanlıklarınız oldu mu hayatta. Keşke şunu yapmasaydım diye hâlâ hayıflandığınız?


Muazzez İlmiye Çığ: Hayır, pişmanlığım yok şu hayatta. Yaşananlar o günün şartlarına göredir. Öyle yaşanması gerekiyormuş, yaşanmış. Ben ileriye bakma, yarını kurma çabasındayım. Bakın ülkemizin halini görmüyor musunuz? Hepimizin ayağa kalkması, bir şeyler yapması lazım. Çok üzülüyorum ülkemizin bu halini görünce. Biz Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Güzel günler yaşadık. Bizi Cumhuriyet yetiştirdi, okuttu. Şu anki duruma bakınca çok büyük bir üzüntü duyuyorum inanın.


“ASTRONOT OLMAK İSTERİM”

-Çok güzel bir sohbet oldu gerçekten. Çok teşekkür ederim size. Şu soruyu sormadan bitirmeyeyim. Dünyaya yeniden gelseniz yine Sümerolog olmak ister misiniz?


Muazzez İlmiye Çığ: O zamanki şartlara göre (gülerek), bilemem. Bakarsınız o zaman astronot olurum. Çok hoşuma gidiyor uzay bilimleri. Belki daha enteresan şeyler çıkar, belli olmaz. Ben de sizlere çok teşekkür ederim.