Narin cinayetinde ara karar: Mahkeme 4 sanığın tutukluluğuna devam kararı aldı

Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran cinayetine ilişkin davada ilk 2 gün geride kaldı. Şimdiye dek 4 sanık ve 26 tanığın dinlendiği davanın 3’üncü gününde mahkeme ara kararını açıkladı.

12punto

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesi'nde 21 Ağustos'ta kaybolduğu izlenimi verilen ve 19 gün sonra cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayeti davasının ilk duruşması dün (7 Kasım) başladı.

Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşma tam 14 saat sürmüştü. Duruşmanın birinci gününde tutuklu sanıklar Nevzat Bahtiyar, ağabey Enes Güran, anne Yüksel Güran ve amca Salim Güran ile “müşteki” sıfatıyla katılan baba Arif Güran ile tanıklardan Gazal Bahtiyar dinlendi.

Duruşmanın ikinci gününde bir sanığın tanıklık yapmaktan vazgeçmesi, babanın bütün sanıkları suçlaması ve bir tanığın da Narin'in cesedinin bulunduğu gün köydeki kadınların kavga ettiğini doğrulaması damga vurdu.

Yüksel Güran'ın kardeşi Yasemin Gül, Maşallah Güran'ın birilerini suçlayarak, "Boyun devrilsin, gözün kör olsun, Allah belanı versin" beddualarını ettiğini söyledi.

İşkence altında ifade verdiğini öne süren sanıklar, kolluk kuvvetlerindeki ifadelerini reddetti. Avukatlar, işkence iddialarına karşılık, sanıklar tarafından herhangi bir suç duyurusunun yapılmadığını dikkate sundu.

Sanıklar, cinayetin çözülmemesi için önemli konulardaki sorulara 'Hatırlamıyorum, bilmiyorum' şeklinde yanıtlar verdi.

Türkiye'nin takip ettiği cinayet davasının üçüncü duruşması bugün devam ediyor.

Saat 10.00'da başlayan duruşma için sanıklar zırhlı araç eşliğinde Diyarbakır Adliyesi’ne getirildi.

Duruşma kamerayla kayıt altına alınıyor.

 

Narin duruşmasında 3. gün başladı.

 

Cahit isimli tanık konuşuyor; 

 

Tanık; Nevzat ile Arif Güran araba meselesi yüzünden beni çağırdı. Nevzat anlattı, sonra Arif Güran anlattı. 

Nevzat'a, para ödemesi gerektiğini söyledim. Ödemeyeceğini söyledi.

Hakim: Nevzat, ''Yakacağım ortalığı, ödemeyeceğim'' dedi mi?

Tanık: Salim Güran ''10 bin lira ben, 10 bin lira Arif ödesin, 50 bin lira da Nevzat ödesin'' dedi.

Hakim: Nevzat kabul etti mi?

Tanık: Önce param yok dedi, sonra kabul etti.

Hakim: "Ben bu paranın hesabını sorarım'' dedi mi?

Tanık: Ben görmedim, günahını alamam, gördüğümü anlatıyorum.

Hakim: Ben de gördüğünü anlattığın için teşekkür ederim.

Siz neden aile meclisi kurup olaya el attınız?

Tanık: İkisi de bizim akrabamızdır.

Hakim: Yani sizi bu olayı çözün diye mi çağırdı?

Tanık: Evet, Arif Güran çağırdı.

Hakim: Siz aile meclisindeki toplantılara katıldınız mı?

Tanık: Yok, katılmadım. 

 

Diğer tanık Veysel Subatan anlatıyor; 

 

Arif ile Nevzat arasında araba problemi vardı. Akşam Salim'in evine gittim.

Hakim: Seni kim çağırdı?

Tanık: Arif Güran çağırdı.

Nevzat'ı çağırdılar, O da geldi. Nevzat'ın verdiği araba kusurlu çıkmış, 80 bin ödeme yapması gerekiyordu. "Arif'e haksızlık yapıyorsun" dedik. 80 bini ödemezsen mahkemede daha fazla olacak, aranızda anlaşın" dedim. Nevzat kabul etmedi, yanaşmadı. "Ben bu parayı ödemiyorum" dedi. Soy isimleri Kaya olan kişileri çağırdı. Nevzat; "Ben arabayı satmışım, gitmiş" dedi. Nevzat'a da bir haksızlık olmasın diye orta yolu bulmaya çalıştık. 

Salim Güran da; "Madem bizim evde toplanmışsınız, bu meseleyi çözelim." dedi.

Sonra Nevzat ödemesi gerekeni kabul etmişti. Nasıl etti bilmiyorum.

Hakim: Nasıl kabul etti?

Tanık: Zorla kabul etti gibi.

Hakim: Normal. Nevzat sizi tehdit etti mi?

Tanık: Hayır, biz oradan kalkınca, problem çözüldü diye düşündük.

Hakim: Tamam, herkes ödediğini söylüyor zaten de bu olay ne zaman oldu?

Tanık: Aşağı yukarı 2 ay var.

Hakim: Bu olaydan sonra Güran ile Bahtiyar ailesi arasında gerilim oldu mu?

Tanık: Şahit olmadım. 

 

Tanık Rubbettin Kaya anlatıyor; 

 

Tanık: Bizim evimize gelebilir misin dedi. Gittim, Nevzat, Salim, Arif oradaydı. Araba konusunun nedenini sordum, Arif Güran, Nevzat Bahtiyar'ın kendisine araba getirdiğini söyledi. 80 bin liralık bir araba meselesinden bahsettiler. Orada biraz ağız dalaşı oldu. 10 bin lira Salim, 10 bin lira Arif verecek dendi. Nevzat, ''Bizim aramızda dava olmaz'' dedi. 

 

Sonra Nevzat Bahtiyar'a dönerek "Doğru mu Nevzat?" diye sordu. 

 

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı

"Tamam, bana bak, Nevzat'a bakma." diye uyardı.

 

Tanık İbrahim Halil Güran geldi; 

 

Hakim: Tanıklık yapacak mısın?

Tanık: Yaparım.

Halim: Yap.

Tanık: Ben ne bileyim, getir dediler, getirdik. Ben ve küçük oğlum bakkala gittik, oradan buzlaç aldık.

Hakim: Kaç liraya aldınız?

Tanık: Hatırlamıyorum, Sofi bakkal, 1 kuruş için gece yarısı bakkalı açan birisi. Ben bu yaşıma kadar o bakkalın hiç kapandığına şahit olmadım.

Hakim: Süheyla'nın orada kaç kişi vardı?

Tanık: Bedirhan... (Anlaşılmadı.) 

 

Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Nahit Eren araya girdi: 

 

Nahit Eren: Çocuğunla gittiğin saati söyler misin?

Tanık: 17.35 sıralarıydı.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı soruyor;

- Narin kaybolduktan sonra yangın oldu, nedenini biliyor musunuz?

Tanık: Elektrik tellerini birbirine nasıl çarpacaklar, çok mantıksız.

 

Savcı sordu; Bakkala gittin mi?

Tanık: Evet.

Savcı: Bakkal bizzat orada mıydı?

Tanık: Evet, Sofi oradaydı.

Savcı: Kendisi ameliyat olduğunu söylüyor, ne ameliyatı?

Tanık: Raporlarbir bakabilirsiniz. 

 

Sanık avukatı soruyor;

- Balkonda Narin'e ait olabilecek bir yazma görmüşsünüz. Siz ailece ne düşündünüz? 

 

Tanık: Biz hep diyorduk, bu çocuğun tepeye çıkma durumu varsa da eve girmeden, onu birinin kaçırdığını düşündük. Hiçbir zaman bizim köy tarihinde çocuğun öleceğine dair söylenti çıkmadı.

- Yani siz yazma ile geldiğini mi düşündünüz?

Tanık: Evet.

Zihinsel ve bedensel engelli olan tanık Süleyman Kaya gelince 

Mahkeme Başkanı, "Süleyman nasılsın?" diye karşıladı.

Daha sonra da yanına giderek "Rahat ol, heyecan yapma" dedi ve su verdi.

 

Ardından sorgu başladı.

 

Hakim: Süleyman biz seninle tanışmak istedik sadece.

Siz Enes'le bakkala gittiniz mi?

Süleyman Kaya: Gittik.

Hakim: "Ne aldınız?

Süleyman Kaya: Enerji.

Hakim: Enerji içeceği mi?

Süleyman Kaya: Evet.

Hakim: Bakkal yaşlı mıydı, genç miydi?

Süleyman Kaya: Yaşlı.

 

Tanık Muhammet Yakut ile Mahkeme Başkanı arasında ilginç bir diyalogla başladı sorgu.

 

Mahkeme Başkanı: Salim Güran ne olur?

Muhammet Yakut: Bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Boşver o zaman. 

Muhammet niye geldin, hayırdır?

Muhammet Yakut: Tanıklık yapacakmışım dediler.

 

Mahkeme Başkanı: Saat 17.30 gibi Enes geldi. Sen ne yapıyordun?

Muhammet Yakut: Araba yıkıyordum, Muhammet Kaya vardı. "Beni caminin yanına bırak, üvey babaannem beni görür, iş yaptırır, ben eve gideyim" dedi.

 

Diyarbakır Barosu avukatı soruyor:

- Orada başka kim vardı?

- Muhammet Kaya ve... (anlaşılmadı) Kaya.

- Sohbet ettiniz mi?

- Evet.

- Ne kadar sürdü?

- 15 dakika falan.

- Başka sohbetiniz oldu mu? Yanınızda kim vardı?

- Muhammet ve Süleyman Kaya."

- O gün bir daha görmediniz mi?

- Hayır, görmedim.

 

Sanık Avukatı isim hatası olduğunu söyledi

 

Nahit Eren soruyor:

- Eve gittiğinde saat kaçtı, hatırlıyor musun?

- Hayır.

- Sizin ev ile cami arasında ne kadar mesafe var?

- 200 metre kadar 

- Tarif eder misin, 200 metre ne kadar?

 

Tanık Gösterdi.

 

Sanık Avukatı yine araya girdi, "Zorlama sorular soruluyor." dedi.

 

Nahit Eren devam etti.

- Öğle yemeği yedin mi?

- Evet.

- Kaçta işten çıktığını hatırlıyor musun?

- Hatırlamıyorum, ama 12:30'da evdeydim.

 

Sanık Avukatı 3. kez araya girdi "Çarpaz sorgu yapılıyor" dedi.

 

Mahkeme Başkanı: Devam edin.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı soruyor:

- Enes'in öfke problemi var mıydı o gün?

- Her zamanki gibiydi.

- Ne demek "her zamanki gibi?"

- Yani sakindi.

- Hava sıcaktı, kısa kol giymiştir, kolunda iz, bir şey var mıydı?

- Hayır, yoktu.

Tanık Muhammet Kaya geldi;

 

Mahkeme Başkanı: Olay günü Enes'i gördün mü?

Muhammet Kaya: Evet. Enes, Muhammet Yakut ve Yağmur gittiler. 

Mahkeme Başkanı: Enes sinirli miydi?

Muhammet Kaya: Hayır, sakindi.

Muhammet Kaya: Muhammet, Yağmur ve Enes arabaya bindiler

Mahkeme Başkanı: Neden?

Muhammet Kaya: Muhammet Yakut dedi ki, ''Ben eve gideceğim, Enes beni de bırak'' dedi.

Mahkeme Başkanı: Sen de normal hayatına devam ettin sonra?

Muhammet Kaya: Evet.

Mahkeme Başkanı: "Süheyla'nın evini biliyor musun?

Muhammet Kaya: Biliyorum.

Mahkeme Başkanı: Oraya gittin mi?

Muhammet Kaya: Gitmedim.

Mahkeme Başkanı: Enes'in yüzünde morluk var mıydı?

Muhammet Kaya: Hayır.

Mahkeme Başkanı: Kıyafetini hatırlıyor musun?

Muhammet Kaya: Hayır.

Mahkeme Başkanı: Nereden hatırlayacaksın, doğru.

 

Sanık Avukatı araya girdi;

Süleyman Kaya o gün yanında mıydı?

Muhammet Kaya: Ben gittiğimde Enes, Muhammet ve Yağmur oradaydı, bakkalın ön tarafında. Enes yeni geldiği için birbirimize sarıldık.

Mahkeme Başkanı: Bakkal orada mıydı?

Muhammet Kaya: Bakkalın oğlu oradaydı.

14 yaşındaki tanık M.T.K. duruşma salonuna getirildi, ancak yaşı küçük olduğu için Tanıklık yapmasından vazgeçildi.

 

Elektrikçi Hasan tanık kürsüsünde;

 

Hakim: O gün ne yapıyordunuz?

Tanık Hasan: Ben elektrikçiydim, Salim ile görüştüm. 1 saat birlikte kaldık.

- İkindi ezanı okunmuş muydu?

- Bilmiyorum, okunmuş olabilir.

- Nerede görüştünüz?

- Tarlada.

- Neden görüştünüz?

- Elektrik işleri vardı.

- Kim vardı?

- Mehmet Atasoy ve Ramazan Atasoy vardı.

- Ne yaptınız?

- Karpuz yedik, muhtarlarla elimizi yıkadık.

- Başka yere gittiniz mi?

- Tahmini 16:00 gibi Salim'in yanından ayrıldım.

- Daha önceki ifadenizde başka bir saat vermiştiniz.

 

Tanık Hasan burada bir cevap veremedi.

 

Mahkeme Başkanı: Salim'in kıyafetlerini hatırlıyor musun?

Tanık Hasan: Hayır.

- Salim ile nasıl haberleştiniz?

- Gittiğimiz zaman oradaydı.

- Doğaçlama mı gittiniz?

- Doğrudan gittim.

 

Nahit Eren soruyor;

- Az önce Ramazan Atasoy ve Mehmet Selim Atasoy orada dediniz.

Hasan: Doğrudur.

Nahit Eren: Siz 15 dakika karpuz yediniz, sonra işi yaptınız. 17:30 gibi birbirinizden ayrıldınız, doğru mu?

Hasan: Evet.

Nahit Eren: Ramazan ve Mehmet Selim Atasoy 17:30 gibi orada mıydı?

Hasan: Hayır, değillerdi. 

 

Tanık Abdulsamed Yaşildağ ifade veriyor;

Mahkeme Başkanı: Narin'in kaybolduğu gün Hasan beyle nasıl konuştunuz?

Abdulsamed Yeşildağ: Mehmet Şerif Güran bana telefon açtı, bir arızadan bahsetti. Tamir için gittim, sonra bu kadar paraya yapacağımı söyledim.

Mahkeme Başkanı: Ne kadarsa anlaştınız?

Abdulsamed Yeşildağ: 3 bin TL'ye anlaştık.

Mahkeme Başkanı: Çok hızlı konuşuyorsun, işini de böyle hızlı mı yaparsın?

Abdulsamed Yeşildağ: Evet.

Mahkeme Başkanı: Maşallah. Kaç gibi Mehmet Şerif Güran ile konuştunuz?

Abdulsamed Yeşildağ: 16:00 gibiydi.

Mahkeme Başkanı: Tarlada ne yediniz?

Abdulsamed Yeşildağ: Karpuz yedik.

Mahkeme Başkanı: Menemen de yemişsiniz?

Abdulsamed Yeşildağ: Evet.

Mahkeme Başkanı: Kim kim yediniz? Çocuk var mıydı?

Abdulsamed Yeşildağ: 2 çocuk vardı.

Mahkeme Başkanı: Kız erkek?

Abdulsamed Yeşildağ: Vallahi bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Ramazan Atasoy orada mıydı?

Abdulsamed Yeşildağ: Çevre.

Mahkeme Başkanı: Babası orada mıydı?

Abdulsamed Yeşildağ: Babası yoktu.

Mahkeme Başkanı: Oradan kaçta ayrıldınız?

Abdulsamed Yeşildağ: 17:40 gibi.

Mahkeme Başkanı: Karpuz yediğiniz yerde başka kim vardı?

Abdulsamed Yeşildağ: Çocuk vardı.

Mahkeme Başkanı: Ne yapıyorlardı?

Abdulsamed Yeşildağ: Oyun oynuyorlardı.

Mahkeme Başkanı: Salim'in olay günü kıyafetlerini hatırlıyor musun?

Abdulsamed Yeşildağ: Vallahi hatırlamıyorum.

 

Mahkeme Başkanı tanık ifadelerinin bittiğini, tanıkların isterlerse duruşmayı takip edebileceklerini söyledi. 

 

Narin'in erkek kardeşinin pedagog eşliğinde alınan ifade videosu, mahkeme salonunda izlettiriliyor.

 

Dün diğer kardeşi ifade verirken ağladığı için Mahkeme Başkanı iki kardeşin de ifadesi alınmasın demişti. Avukatlar itiraz etmişti.

Sonrasında Pedagog eşliğinde alınan ifadesi salonda izletildi.

 

Narin'in 6 yaşındaki erkek kardeşi

E.G.'nin ifadesinden; 

 

- Odada kim uyuyordu?

E.G.: Abim ve annem koltukta, Muhammed abim yerde yatıyordu.

- Hediye yengen nasıl geldi, ilk gelişinde?

E.G.: Onu bilmiyorum. İlk gelişini bilmiyorum.

- İkinci gelişinde neden gelmişti?"

E.G.: Annem çamaşırları ona bırakmıştı, ondan.

- Peki, acele ediyor muydu?

Örnek: Normaldi.

 

Mahkeme Başkanı: Bu arada baba Arif Güran salona geldi, hoş geldiniz

Arif Güran: Hoş bulduk.

 

Soru: Narin nereye gitti?

E.G.: Camiye gitti. Saat 15:00'te çıktı, daha gelmedi.

- Narin camiye gidince siz ne yapıyordunuz?

E.G.: Karpuz yiyorduk.

- Sonra ne yaptınız?

E.G.: Teyzemgile gittik.

- Annen evdeyken ne yapıyordu?

Örnek: Uyuyordu. Yengem geldi, çamaşırları bana verdi, gitti. 

- Annen nerede uyuyordu?

E.G.: Klima odasında uyuyordu.

- Sonra yengen geldi mi?

E.G.: Evet, ikinci defa geldi.

- Peki yengen ilk geldiğinde sana kızdı mı?

Örnek: Kızmadı.

- Sinirli, mutsuz oldu mu hiç?

Örnek: Normaldi.

- Peki o yengen gelmişti, çamaşırları sana bıraktı sonra ne yaptı?

E.G.: Bıraktı, gitti.

- Peki böyle telaşlı mı gitti?

E.G.: Sakin gitti.

- Peki o gün ne oluyor, bunlar niye böyle konuşuyor diye düşündün mü?

E.G.: Sadece Narin yoktu.

- Sana bir şey dedi mi abilerin?

Örnek: Demedi.

- Peki baban sormadı mı sana? Sen de evdeydin, Narin evde miydi?

E.G.: Babam evde değildi.

- Sonra geldi ama değil mi?

E.G.: Geldi.

 

Mahkeme başkanı Arif Güran'a seslenerek; "Arif bey, ısrarla üzerinde durduğunuz videolar Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından izlenmiş ve bir husus olmadığı için es geçilmişti." dedi

Arif Güran, "Dara-2 mi?" diye sordu.

Mahkeme başkanı, "Evet dediğiniz bu değilse, başka kamera varsa onu da alırız" dedi.

 

Şimdi Dara-2 isimli video salonda izlettirilecek. 

Mahkeme başkanı, "Kamera görüntüleri ile ilgili bir değerlendirme yapacağız. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nı telefonla arayıp, hangi kayıt olduğunu soracağız. Yanlış anlaşılmasın." diyerek mahkeme heyeti ile birlikte dışarı çıktı.

 

Nahit Eren'in talebi üzerine, dün tanık olmak istemediğini belirtip cezaevine geri götürülen 15 yaşındaki Ramazan Atasoy'un, Salim Güran ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin kaydı da dinletilecek.

 

Bu sırada Heyet salona geri döndü.

Sanık avukatları görüntülerle ilgili bilgi almaya çalışıyor.

Mahkeme başkanı, klasörler içerisinde görüntünün arandığını belirtti.

 

Nahit Eren'in talep ettiği Salim Güran-Ramazan Atasoy arasındaki Kürtçe telefon kaydı dinletiliyor. Bir yandan da çeviri yapılıyor.

Ses kaydı;

 "O sondaki köşede bir şeyin düşmüş ha, sana ait bir şey, sondaki yamaçta. Yamacın köşesi taş"

 

Salim Güran araya girdi; 

Ben orada Ramazan'a ''Gel, fıskiyen düşmüş diyorum'' dedi.

 

Nahit Eren, Enes Güran'ı çağırıp Kolunu nasıl ısırdığını göstermesini istedi. Enes Güran da canlandırmasını yaptı.

 

Yüksel Güran, Salim Güran, Enes Güran salondan çıkartılıyor. Tutuklu sanıklardan sadece Nevzat Bahtiyar kaldı salonda.

 

Nahit Eren konuşma yapacak. 

Narin'in Adli Tıp raporuna göre; 

 

"Bu haliyle cesedin bazı kısımlarının karada kaldığı değerlendirilmektedir." 

 

Nahit Eren: Babayı dün üzdüysem özür dilerim tekrardan.

Sayın Başkan, Nevzat'ın yer göstermesi sırasındaki kaydı ekrana yansıtmanızı rica edeceğim. Üzülerek söylüyorum, vücut üzerindeki lavralar, canlılar İstanbul Adli Tıp'a gitti.

 

Rapordan okuyorum: Bu haliyle cesedin bazı kısımlarının karada kaldığı değerlendirilmektedir.

Nahit Eren: Su içinde olan ceset nasıl olur da karasal lavralar taşır?

 

Nevzat Bahtiyar'ın jandarma eşliğinde yer gösterme ve keşif yaptığı görüntüler izletiliyor.

Nevzat Bahtiyar ayakta kendi görüntülerini izliyor.

Görüntülerin izlenmesinin ardından;

 

Mahkeme Başkanı: Bu küçük alan, Narin kızımızın bırakıldığı yer. Buyrun Nahit Bey, sorunuzu alalım.

 

Nahit Eren: Bu raporu anladın mı?

Nevzat Bahtiyar: Anlamadım.

Nahit Eren: Bu rapor diyor ki; Narin'in naaşından, ceset diyemiyorum, Adli Tıp Kurumu dedi ki; bulunduktan 19 gün önce öldürülmüş. Bunu nereden elde ediyorlar? 

Böceklerden, lavralardan, Narin'in bedeninde bunlardan çok vardı ve buradan tarih çıkarıyorlar. 

Şimdi rapor diyor ki; bu naaş tamamen suyun içerisinde olsa bu böcekler yaşamaz. 

O yüzden sana bir kez daha soruyorum Nevzat Bahtiyar, sen daha önce başka yere gömdün mü?

Nevzat Bahtiyar: Kesinlikle hayır.

Mahkeme Başkanı: Çuvalın tamamı su altına girdi mi, taş ıslandı mı?

Nevzat Bahtiyar: Taş, hepsi ıslanmadı, ben de çok hatırlamıyorum.

Nahit Eren: Sen arama faaliyetlerinden dolayı DSİ suyunun oraya yönlendirildiğini biliyorsun değil mi?

Nevzat Bahtiyar: Evet.

Nahit Eren: Az önce bir kısmı dışarıda kaldı dedin, senin yol mesafen bilemedin 7 dakika. Orada sen başka ne yaptın?

Nevzat Bahtiyar: Orada ip aradım.

Nahit Eren: Dışarıda kalan kısmı bildiğimiz kadarıyla bacağı..

Nevzat Bahtiyar: Bacağını hatırlamıyorum.

Nahit Eren: O kısmı toprakta mı, yoksa suyun üstünde mi kaldı?

Nevzat Bahtiyar: Suyun üstünde kaldı.

Nahit Eren: Sayın Başkan, ben alacağım cevabı aldım.

Mahkeme başkanı: Nevzat Bahtiyar, dön etrafına bak. Bu kadar insan burada, kaç gündür buradayız. Duygu sömürüsü yapmıyorum. Bir birey olarak soruyorum.

 

--------------Bu sırada Mahkeme başkanı üzerindeki cübbeyi çıkarttı.-------------

 

Mahkeme başkanı: Senin geçen celse verdiğin beyanlar doğru mu? İftira mı?

Bak yeni kamera kayıtları çıkabilir 

Nevzat Bahtiyar: Bilmiyorum 

hatırlamıyorum.

Mahkeme başkanı: Hatırlamıyorum değil, sakladığın bir şey var mı?

Nevzat Bahtiyar: Yok.

Duruşmaya 1 saat verildi.

 

Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Narin davasının 3. günündeki duruşmanın 1 saatlik arası sona ermek üzere. 

 

Mahkeme heyeti geri dönmek üzere, sanıkların getirilmesiyle duruşma birazdan yeniden başlayacak.

Nevzat Bahtiyar, 4 jandarma eşliğinde duruşma salonuna getirildi.

Yüksel Güran, Enes Güran, Salim Güran getirildi

Arif Güran, tanıkların olduğu bölümde Yüksel Güran'a yakın bir yere oturdu.

Mahkeme Başkanı ve heyeti henüz gelmedi.

Mahkeme heyeti, sanıklar, tanıklar, avukatlar ve izleyiciler yerini aldı.

Duruşma başladı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı talebi üzerine Savcı konuşuyor:

"Bu kadınlar kavgasına ilişkin her şey yerine oturdu, mahkeme huzurunda çözülmeyen durum kalmadı. Ek olarak soru işareti kalmaması için tanık 'Oya'yı getirdik. Adli Tıp Kurumu'nda kendisinin görüntüleri vardı, kavga olmuştu. Kendisini dinleyelim."

Mahkeme Başkanı, Arif Güran'ı yerinden kaldırarak şöyle dedi:

"Duruşma düzeni sabittir, herkesin yeri bellidir."

Tanık Oya Yorulmaz getirildi.

Mahkeme salonunda yer sorunu nedeniyle düzen sağlanıyor, bazı izleyiciler yer değiştiriyor.

 

Tanık Oya Yorulmaz, Mahkeme Başkanına ifade veriyor:

Mahkeme Başkanı: "Oya Hanım, niye geldiniz?"

 

Oya Yorulmaz: "Benim bir ilgim yok. Benim dayımgiller, biz oraya gittik, Adli Tıp Kurumu'na gittik. Basın arkamdan geliyordu. Annem şeker hastası, arkadan gelirken kardeşim bana 'abla sus' dedi, kafamı böyle yaparken yumruk bana geldi."

 

Mahkeme Başkanı: "Kardeşiniz kim?"

 

Oya Yorulmaz: "Taner..." (anlaşılmadı)

 

Mahkeme Başkanı: "Orada ne söylediniz?"

 

Oya Yorulmaz: "Gidin yalan haber yapın dedim."

 

Mahkeme Başkanı: "Kime?"

 

Oya Yorulmaz: "Basına."

 

Mahkeme Başkanı: "Ciddi misiniz?"

 

Oya Yorulmaz: "Evet."

 

Mahkeme Başkanı: "Tekrarlıyorum, 'gidin yalan konuşun' diye bağırdın mı?"

 

Oya Yorulmaz: "Evet, çünkü yalan haber yapıyorlardı."

 

Kadın savcı araya girdi: "Ben kendim izledim, sana yumruk atıyorlar."

 

Oya Yorulmaz: Basına söyledim.

Savcı, tutukluların tutukluluk halinin devam etmesini talep etti.

Mahkeme Başkanı, Dara-2 kamerasına ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Görüntülerin oldukça fazla olduğunu ve bunların ayırt edilip getirileceğini belirtti.

Arif Güran'ın Avukatı konuşuyor

(Sesler yüksek)

"Arif Güran, kamera kayıtlarından bahsediyor. Bugün alınmış olan kayıtların inceleme talebinde hata olduğunu biliyoruz. Kızı öldürülmüş bir babanın bu talebini çok görmemek gerek. Kulaktan dolma bilgilerle hareket edilmemeli. 5 Kasım'da Arif Güran ifadeye alındı. Arif Güran'ın acısı es geçiliyor."

Mahkeme Başkanı: Dara-2 görüntüleri hazırmış 

 

Savcı: 15.05- 15.11'den arası var

Arif Güran'ın talep ettiği Dara-2 görüntüleri dakikalar içinde izlettirilecek. 

 

Salondaki ekranlar hazırlanıyor.

 

Görüntü kesildi, Arif Güran'ın istediği görüntüler bu değilmiş.

Görüntüler izlettiriliyor.

Savcı: "Sizin istediğiniz görüntünün iyileştirilmişi var. Açıdan eksiklik var mı, farklı açılardan bakabildiniz mi?" 

 

Nahit Eren: "Bunu ilk defa izleyeceğiz." 

 

Savcı: "Görüntü 2'ye girelim." 

 

Mahkeme başkanı: "İddia makamı tarafından en net görüntü bu. Bize gönderilen bu." 

 

Sanık avukatı: "Araç hareketleri var mı?" 

 

Mahkeme başkanı: "Bize de yeni geldi. Arif Güran, emin misiniz, istediğiniz görüntü bu mu?" 

 

Arif Güran: (şahingöz... Anlaşılmadı) 

Mahkeme başkanı: "Şahingöz dediğiniz kamera kayıt yapmıyor, anlık izleniyor müdahale için." 

Arif Güran: "Askeri bölgeye herhangi bir saldırı olsa orada kayıtlı olmuyor mu?"

Mahkeme Başkanı: Yazılı talep edeceğiz

 

Açılan bir görüntü vardı, tam olarak oynatılmadan kesildi. Özetle, Bu istediği görüntü değil.

Görüntü kesildi, Arif Güran'ın istediği görüntüler bu değilmiş.

Görüntüler izlettiriliyor.

Diyarbakır Barosu'ndan bir avukat konuşuyor:

"Tutukluluk devamı talebine katılıyoruz. Birsen Güran, 4 ayrı ifade verdi ve eski beyanlarını kabul etmedi. 23 Ekim'de verdiğiniz ifade gerçek iradenize uygun muydu? Birsen Güran'ın ifadesinde, "Narin 17:40'ta evimize geldi" şeklinde çok net bir açıklama var. Salim Güran'ın yönlendirmesi olduğunu düşünüyoruz. Mantık şu: Bir terlik bulsam ve bunun Narin'e ait olduğunu düşünsem, kolluk kuvvetlerine teslim ederim. Muhammet Kaya aracına alıyor, fakat Muhammet Kaya, bu terliğin Narin'e ait olduğunu düşündüğü halde nasıl olur da vermiyor?"

Diyarbakır Barosu avukatı konuşuyor:

"Aile neden toplantıları gizliyor? Bir kısmı yapıldığını, bir kısmı yapılmadığını söylüyor. Güran ailesinin telefon kayıtlarını silmesi ise ayrı bir konu. Buradakilere soruyorum, en son ne zaman telefon kayıtlarınızı sildiniz? Eğer sadece Salim Güran silseydi, tesadüf olabilir diye düşünebilirdik. Ancak eğer birden fazla kişi bunu yapıyorsa, bu durum şüphe uyandırır."

Diyarbakır Barosu avukatı, Mahkeme başkanına konuşuyor:

"Salim Güran, olay günü birçok görüşme yapıyor. Bir görüşmede saat 15:16 diyor, bir sonraki görüşmesinde ise 'Çingeneler kaçırmış olabilir' diyor. Sayın Başkan, Salim bu saati nereden biliyor? Salim Güran, kendi beyanıyla karşıdakine 15:16 demesi kuşkuludur. Peki, çingenelere yönelik bir adım atıldı mı? Ben böyle bir şeye rastlamadım.

Sayın Başkan, Salim Güran mahkemede ısrarla 'kıyafet değiştirmedim' diyor ama daha önce kıyafet değiştirdiğini söyledi. Biz hangisine inanacağız? Narin'in DNA'sının çıktığı araç peki? Birazdan sanık avukatları savunma yapacak ama sayın başkan, araçta bulunan tek DNA o. Dolayısıyla bir şekilde aylar önceki nişan konusuyla DNA oraya gitmemiştir."

Diyarbakır Barosu avukatı, Mahkeme Başkanına konuşuyor:

"Yüksel Güran'ın bu eylemde fail olduğuna inanıyoruz, daha önce verdiği röportajlar var. Annenin Enes'i korumaya yönelik davranışları garip. Nihayetinde jandarma görevlisinin kendisiyle bir hükümeti yok, ancak Enes ile ilgili 'ne yapabilirim' diyorsa, bu doğru tespit edilmiştir.

Enes'in beyanında ise şu çelişkiler var: 'Ben 17.30'da eve gittiğimde Hediye'yi görmedim, ama Hediye çıkarken ben Enes'i gördüm' diyor. Bu çelişkiler nelerdir?"

Diyarbakır Barosu avukatı konuşuyor:

"Koldaki diş izinin Enes tarafından kendi kendine yapıldığı iddia ediliyor. Sayın başkan, çöl araştırdım, birçok makale okudum. Vücut belli bir dereceye kadar acıya dayanabilir, ağzınızı ve burnunuzu kapatın; bir süre sonra kendinizi boğamazsınız. Bu da böyle bir şey. Belli bir acı seviyesinden sonra vücut eyleme izin vermez. Enes'in diş izi 3 gün geçmesine rağmen çok net izler bıraktı. Enes sinirlendiği için bunu meydana getiremez."

Mahkeme Başkanı: "Teşekkür ederim avukat bey."

Diyarbakır Barosu adına başka bir avukat konuşmaya başladı. Mahkeme başkanına doğru konuşuyor:

"Dosyada ifade verenler, yakınlarını korumaya yönelik davranıyor. Evet, köy yerinde kimse saate bakmaz ama karıştırılmayacak durumlar vardır; bir insanın biriyle kaç defa görüştüğü, görüldüğü zaman yanında kimlerin olduğu gibi. Melike, Maşallah Güran ile ilgili dikkat çekmek istiyorum. Saati karıştırmış olabilirler ama daha önce, 2 kez Narin’in geldiğini belirtmişler. Bu farklı anlamlara gelmektedir. Melike Güran, '14.00’te uyandım, Narin 17.40’ta geldi' diyor. Bu, karıştırılabilecek bir husus değil. Şimdi yeni ifadelerle 'Mina geldi' diyorlar. Bunlar neden önemli? Bunların hepsi senaryo halinde ortak ifade verdiğini gösteriyor."

MELEK GÜRAN VE ÇOCUKLARIYLA İLGİLİ ÇELİŞKİLER... 

Diyarbakır Barosuna bağlı avukat konuşuyor: 

Kadınlar arasındaki kavga çok konuşuldu; Mişar Yasemin ve kızları arasındaki kavgadan bahsediyoruz. Yasemin, Yüksel’in kardeşi, dolayısıyla Narin’in vefatını öğrendiğinde verdiği tepki diğerlerine göre daha samimi. Gayet açık bir şekilde “doğruyu konuşsaydınız, bu durum buraya gelmezdi” demiş. Şu an çarpıtılarak, birine beddua edildiği söyleniyor, değiştiriliyor. Enes bile 'Ben teyzemi aldım ve oradan uzaklaştırdım' derken, teyze 'Enes’i görmedim' diyor. Melek Güran ve çocuklarıyla ilgili de bir çeşit çelişki var.

Diyarbakır Barosu’ndan başka bir avukat Mahkeme Başkanı’na konuşuyor:

"Nevzat Bahtiyar, Vecdi Bahtiyar’ı arıyor, o da Salim Güran’ı arıyor. Vecdi Bahtiyar, kaybolan Narin için endişelense de, esasen kendisinin de haberi olduğu çok net bir şekilde anlaşılıyor. 

Vecdi Bahtiyar, 24 Ağustos’tan sonra Diyarbakır’a geliyor ve 8 Eylül tarihi, hepimizin canını acıtan Narin’in cansız bedeninin bulunduğu bir tarih. O gün, Vecdi, 06:34’te Nevzat’ı arıyor, aralarında işbirliği yaptıkları burada açıkça görülüyor. Ramazan Atasoy ise gözcülük yapmaktadır. Ramazan Atasoy’un ne için dilenmesi gerektiğini de size açıklayacağım."

Diyarbakır Barosundan bir avukat Mahkeme Başkanı’na doğru konuşuyor:  

"Ramazan Atasoy'un kendi beyanını okuyorum: 'Senin yüzünden başımız belaya girdi (Salim’e diyor) komutanım, Salim her ayak bileğine kadar suyun içerisine girmiş gibiydi.' Ramazan’ın da bu organizasyondan haberdar olduğu burada açıkça anlaşılıyor."

İFADELER UYMUYOR

Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Nahit Eren konuşuyor:

"Şu an öldürmekten 4 sanık var. Öldürmeye iştirak alanında yeni faillerin çıkacağı anlamında eklemeler olabileceği kanaatindeyim. Benim en çok dosyada şaşırdığım konu şu; belki hayatınızın en değerlisini kaybediyorsunuz ve dönüp baktığınızda o günü ilmik ilmik hatırlarsınız. 'Ben o gün ne yaptım?' deriz”

“Narin'in daha erken bir iddianame ile faillerinin getirilmesini maalesef yaşayamadık. Köydeki çevredeki şüpheler keşke daha erken fark edilebilseydi. Bir şekilde gecikti. Ama dediğim gibi, hayatlarında hiçbir şekilde unutmayacakları, saniye saniye söylemeleri gereken Narin’in çevresinin ifadeleri bir günü bir günlerine uymuyor."

GÖRÜNTÜLER GETİRİLECEK

Mahkeme Başkanı, Dara-2 kamerasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Görüntülerin oldukça fazla olduğunu ve bunların ayırt edilip getirileceğini belirtti.

"AKRANLARI NARİN'İN TEPEDEN EL SALLADIĞINI GÖRÜYORLAR"

Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Nahit Eren, mahkemeye şunları söylüyor:

“Biz bu karanlıkla bu dosyanın içerisindeydik ama her ortaya çıkan delil, maalesef aile bireyleri açısından yeni bir stratejiye götürdü. Kolluk soruşturma aşamasında Narin’in kaybolduğu saati 18.00 olarak biliyorlar. Bu yüzden kamerada 18.00 görüntüleri var. Neden diyorsunuz? Çünkü bulunduktan sonra yeniden görüntüler incelendi, kırmızı araç tespit edildi ve bir şekilde Nevzat Bahtiyar, kırmızı aracın sahibi olarak tespit edildi. Aylardır Narin’e çalışan bir avukat olarak, Narin’in evden çıktıktan sonra aracın görüldüğü saati 15.40 olarak belirledik. Narin’in kesin bilgi vermiyor. 

Biz Narin’in öldürüldüğü saati 18.00’den sonra biliyoruz. Neden? Çünkü kurgu düzeni var. Yani bir şekilde 15.11’de eve doğru giderken, o okulun tesadüfi kamerası olmasa biz gerçekten Narin’in nereden nereye gittiğini bilmeyeceğiz. Patika yoldan yukarıya gidiyor, kendisiyle birlikte olan akranları, Narin’in kendisine tepeden el salladığını söylüyorlar. Bu bize ne zaman söylendi?”

"Bunu bilen insanlar 17.40’a yönelik inanılmaz bir kurgu yaptılar. Arif Güran da bilsin, bu dosyaya giren her şeye vakıf olmak için inanılmaz mücadele gösterdik. Bu dosyadaki tek bir bilgiyi tek bir gazeteciye vermedim. Bu şüpheliler dışarıdayken, içerideki ifadeler yayınlandı."

"İDDİALARA GÖRE SALİM EVDE BU ARABA NASIL GÖRÜLMEZ"

Müşteki avukatı, narin adına konuştuğunu belirterek, devam ediyor:

"Yüksel Güran gerçekten evinde bir gün önce oğlu uzun yoldan gelmiş, kalkmış sabah bamya toplamaya gitmiş, kahvaltılarını hazırlamış, baba Batmana götürüyor. Düşünün, yeğeninin düğünü için Batmana davetiye götürüyor, ne kadar kıymetli bir şey ama muhtar köyde, o ne yapıyor? Çocuklarını alışverişe götürüyor, geri geliyorlar. Peki… Devam edeyim.

Narin… Müşteki avukatı olarak konuşuyorum, narinin adına konuşuyorum. Enes Güran evde diyorsunuz, tamam, ama uyuyor diyorsunuz, ispat? Bunları evde uyurken gören birine ihtiyaç var. Kim? Hediye Güran. Eğer Salim Güran, eşi ve çocukları mahkemedeki ifadeleri doğruysa, o aracı görmemelerinin şansı yok. Hediye Güran eve gittiğinde Salim kendi evindeyse, neler oluyor? Ama geldiğimiz nokta şu; Hediye Güran gidiyor, eğer sen 15.00’te çamaşırlarını bırakıp gittiysen, iddialara göre 15.00’te de 16.00’da da Salim evde. Bu araba nasıl görülmez?"

Nahit Eren devam ediyor:

"Organizasyon şöyle devam ediyor: 'Bizim Enes’i evden çıkarmamız lazım' diye düşünülüyor. Ama Enes aslında evin içerisinde. Elimizde bilimsel anlamı olan daraltılmış baz istasyonu verisi var, belki bunu tartışacağız. 

Savcı hanım sordu. Osman Güran’a, Dicle Üniversitesi'nin Salim’in verdiği bazdan bahsettiniz. Bu dosyada inanılmaz bir avantajımız vardı, surdan, bağlardan, çarıklı’ya kadar olan alanı kapsayan bir baz istasyonu verisi var. Alıyor. Yani şunu anladım: Hareketlilik, değişen baza göre size yer belirtiliyor. Bu dosyayla birlikte şunu anladım: Bu cep telefonu, benim ayak izim. Birçok uzmana sordum, evet HTS kayıtları kesin olmayabilir ama baz istasyonu verisi, sağlıklı bilimsel anlamda, kesik bir delil olarak kabul edilebilir."

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren konuşuyor:

"Enes, tek kız kardeşin kaybolmuş. Telefonu 16.13’te okulun yanında kapanıyor, peki telefon şarjdaydı da nasıl şarj bitti? Ve ne zaman açılıyor bu telefon? Gece sabaha karşı 04.00’te. 

Enes o evden çıkarıldı, getirildi bakkala kondu. (Plana göre anlamında diyor) Orada tanıklardan biri konuştu. Eğer Enes dışarı çıktıysa, Muhammet Yağmur’un arasına bindi. 200 metreyi tarif et dedim, edemedi. Çok yakın bir nokta. Enes’in evde uyuduğuna dair beyanlar verildi. Peki organizasyonda bir ihmal de var. Furkan bize ne söylüyor? Ufuk’un ağabeyi, eve geldim kardeşimi tek başına gördüm dedi. Çıktım baktım, Ufuk yoktu, Enes’le evde oturuyordu."

Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Nahit Eren, cezaevi görüntüleri hakkında konuşuyor:

"O görüntülerde Enes her defasında raporları ve belgeleri soruyor. Sorguda da söyledim, diş fırçası ve camiye giderken kendisini öpme konusu gibi detaylar var. Bir şekilde kaygılı bir hali vardı. Bir narinin kimler tarafından ve nasıl öldürüldüğüne dair şüphelerimiz var. Sanıkların mahkumiyet alacağına kesinlikle inanıyoruz. Bu cinayetten dördünün de sorumlu olduğuna inanıyorum. Bu nedenle sanıkların tutukluluk halinin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum."

Diyarbakır Barosuna bağlı avukat konuşuyor: 

"Ramazan Atasoy’un daha önceki beyanları nedeniyle burada tanık olarak dinlenilmesini yineliyoruz. Süheyla Özkan’ın da dilenmesini talep ediyoruz”

(Süheyla Özkan, Narin’in üvey babaannesi)

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na bağlı avukat konuşuyor:

"Narin kızımızın öldürülmesindeki maddi gerçeğin ortaya çıkması herkes için önemlidir. Tüm sanıklardan şikayetçiyiz. 

İmam Recep Kaya, Devran Güran (terlik konusu ile aşama geçemedi), İsa Kaya, İbrahim Kaya (Nevzat'a teklif ileten aracılar), ve yaşı küçük iki kız çocuğun da ifadelerinin alınması gerek.

Bu olayın aile içerisinde gerçekleştiği ve saklandığı görülmektedir. Nitekim alacak verecek meselesinde bir sorun olmadığı belirlenmiştir. Tutukluluk hallerinin devamına ve sanıkların üst sınırdan cezalandırılmalarını talep ediyoruz."

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na bağlı avukat konuşuyor:

"Enes Güran'da diş içi ve gözünde morluklar görülüyor ama maalesef diş izinde ayrım yapılamıyor. Salim Güran’ın aracı inceleniyor, aracın şoför koltuğunda oturma kısmında DNA tespit ediliyor. Bunlar tespit edilince amca Salim Güran tutuklanıyor. 6 gün sonra Narin kızımızın bedeni bulunuyor. Yüksel Güran, kızının öldüğünden gayet emin, oğlu Enes’i ise koruma çabasında. Bunlar benim beyanım değil, jandarma tutanaklarına dayanan verilerdir.'

'Kilit isim Enes Güran. Kardeşleriyle görüşmeleri var. Eren Güran’a, 'Abicim kimseyle konuşma' diyor. Bu görüşmelerin yayınlanması hukuka aykırı olsa da, ben bunu delil olarak kabul ederim. Şüphelinin gözlerinde morlukların ilk olarak mısır tarlasında olduğunu söylüyor. Ancak kaç gün geçmiş? Dolayısıyla kilit noktanın Enes Güran olduğunu düşünüyoruz.'"

Salim Güran konuştu: "Çoğu senaryo, bu çocuğu diyor evde öldürdüler, baz kaydırdılar, öyle şey mi olur? 8 yaşında melek ya. Suçsuzum, beraatimi istiyorum."

"BU ÜLKENİN BAKANI BİLE BAŞSAĞLIĞI DİLEMEDİ"

Salim Güran’ın avukatı Onur Akdağ konuşuyor.

“Bu ülkenin bakanı bile bu magazinsel haberlerle, bu aileye başsağlığı dilememiştir. Biz hukukçuları tatmin eden bir iddianame hazırlanmadı. Soruşturmanın bütünselliği bozulmuş, aynı olayla ilgili onlarca tutuklu varken, kusura bakmayın ama acele işe şeytan karışır derler. Bu acele bizi hataya götürecektir. Soruşturma, en başından beri kasıtlı olarak Güran ailesi üzerine yoğunlaştırılmıştır. Üfürükçülere aile mi götürmüş?

Soruyorum size; evin kapısı yok mu? Kapının kilidi yok mu? Söylenen iddialar doğruysa, o 3 çocuk o evde amcayı yaşatır mıydı? Diğer iddia ise, Enes’in çocuğu öldürmüş olduğu yönünde. HTS kayıtlarına baktığımızda ise ne Enes’le ne de Yüksel ile Salim Güran arasında herhangi bir irtibat göremezsiniz

O çocuk o tepeye çıkmamış, Nevzat tarafından vahşice katledilmiştir. Sayın başkan, sebepsiz yere öldürmek diye bir kavram da vardır. 4 insanın sebepsiz yere öldürmesi saçmalıktır. Gerçek olan şu ki, minnacık bir beden toprağa gömülmüştür

Aile, Uğurcan Güran’ın düğün davetiyesini dağıtmak için batmana ve Derik’e gitti. Nevzat bunu biliyordu, önceden planladı. Annesi Zeynep Bahtiyar, kimin nereye gideceğini önceden sormuştu. Sayın başkan, Nevzat’ın yaptığı iğrençlik ve acımasızlık ortadadır. Biz bunun Nevzat tarafından yapıldığına yüzde yüz eminiz. Nevzat bir katildir.  

Çocuğun battaniyeye sarıldığı bir düzmece hikâyedir. Ortada bir battaniye yoktur. Nevzat Salim’den korktuğunu ifade etmiştir. Madem korkuyor, neden ifadesini değiştiriyor? Kendi günahını zaten Salim’in boynuna bağlamış. 

Nevzat asla aileden de korkmuyor. Küçücük bir beden, sözde görmemesi gereken bir şey mi okudu? 8 yaşındaki bir masum, lahit olduğu için öldürülüyor, fakat 50 yaşında biri suça dahil ediliyor. Akla ve mantığa sığıyor mu?

Nevzat Bahtiyar, elleriyle eski muhtarı boğmaya çalışmıştır. Salim Güran kurtarmasa o da cem verecekti. Eylemdeki benzerliği görüyor musunuz? Bahtiyar’ın çocuklarının ifadelerine bakın. Ferhat Bahtiyar, “Babam Yüksel’in feryadına tepki vermedi,” dedi. Nevzat’ın öz kızı, Salim’in ne kadar üzgün olduğunu ifadesinde belirtmiş.

Savcıların 4 elle sarıldığı baz raporuna göre, bazın oda oda gösterdiği bir fantaziden ibarettir. Daraltılmış baza ilişkin teknik bilirkişilerin duruşmada hazır dinlenilmesini talep ediyoruz. Salim’in gece Eğerturmaz Deresi’ne gittiği söyleniyor. Daraltılmış baz ile tespit edilmiş öyle mi? Külliyen yalan. O gece kolluğun gözü önünde kimin haddine bir yere ayrılmak? Bir kamera görüntüsü çıkarıldı. O araç gerçekten nereden nereye gidiyor, tespit edilmeli. Dosyadaki en büyük kanıtlardan biri Salim’in aracındaki DNA. DNA kalıntılarına ölümcül derecede önem atfediliyor, Yüksel kızının daha önce o araca binerek nişana gittiğini söylediği dikkate alınmadı mı?

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, tüm kanunlar çiğnenerek yasak usullerle ifade alınmış, işkenceler uygulanmış, müvekkilim jandarmanın ağır hakaretlerine maruz kalmış ve baskı ile uzun süre ters kelepçeyle ayakta bırakılmıştır. Üst düzey bir komutan, 'Seni Irak’a götürürüz, yüzünü değiştiririz' şeklinde konuşmuştur."

NEVZAT BAHTİYAR: BEN DE SUÇLUYUM AMA...

Mahkeme Başkanı: Ne söyleyeceksiniz? 

Nevzat Bahtiyar: Ben de suçluyum, ben itiraz etmiyorum ama benim üzerime atılan bu şeyler yalandır.

Nevzat Bahtiyar’ın zorunlu avukatı konuştu: "Bir kadın olarak, Narin için dosyadan çekilmeme kararı aldık."

Mahkeme Başkanı: "Bunun için size teşekkür ederiz."

Avukat: "Hepimizin amacı maddi gerçekliğin ortaya çıkmasıdır. Nevzat hatırladığı kadarıyla tüm beyanlarını zaptırapta geçiriyor. Bu yüzden ekleyeceğimiz herhangi bir husus yoktur. Nevzat kızımızı öldürmediğini söylemiştir, katili biliyorsak burada durmamızın amacı yoktur. Nevzat Bahtiyar öldüren kişi gibi algı yapılsa da, eminim 85 milyon gerçek failin bulunmasını istiyor. Nevzatın itiraflarına ekleyecek hususumuz yoktur. Tutukluluk talebini mahkememize bırakıyorum."

Duruşmaya 5 dakika ara verildi.

YÜKSEL GÜRAN: BENİ ÖLDÜRÜN AMA NAMUSUMA LAF ETMEYİN

Mahkeme Başkanı: Tanıkları ve avukatları dinlediniz, ne diyorsunuz?

Yüksel Güran: Şu anda en acılı dünyada, en acılı, en mağdur anne ben. Hem kızımı vahşete verdim, hem namusumla suçladılar, hem mezarına gidemedim. Ben neler çektim, kimse demedi. Beni bir şalla suçladılar. Ben kızımın katili olsaydım, ben zaten göstermezdim. Katili olsam, söylemedim. Beni kolluk oğlumu öldürmekle suçladı. Ben cahil olabilirim ama ben akıllı bir kadınım. Kimse demedi, oğlunu öldürmekle tehdit ettiler diye. Enes, Enes dediğimi kimse düşünmedi. Benim kayınlarım, elitlerimin sesini, işkencelerini asla unutmayacağım. Dedim anne, ben bir anneyim, kızını kaybetmiş bir anneyim. Polis yüzüme tükürüp, yüzümü silmeme bile izin vermedi. Ben katil yerine konuşuyorum, onun eşi hu zulmü görseydi Nevzat konulacaktı. Beni asın, beni öldürün, ama benim namusuma laf etmeyin. Kimse gerçekleri demiyor, yalanla dolanla bizi kandırıyorlar. Biz bunu hak etmedik. Ne varsa çıkarın. Türkiye’ye sesleniyorum, eğer katil bizsek bizi asın.

Ben okul okumamışım. Ben kızımı unutmuşum, namusumun derdindeyim. Salim benim abimdir. Bir kadının gözü dışarıda olsa, ben bir gün tokat yememişim. Narin’in katili çıksın. Biz kimiz? Biz kimizin çocuğunu öldürmüşüz. Ayıptır size. Ben anneyim, hayırdır size. Siz nasıl elinizi vicdanınıza koyacaksınız?

Yeter! Bize niye böyle yapıyorsunuz? Bizi neyle suçluyorlar? Enes o gün deli olmuştu, deli. Jandarma yanımda, eğer ben kızımın katili olsam, ben niye başörtüsünü göstereyim? Her şey ortada. Allahtan başka kimse yok. Bizi mahvettiniz.

Enes Güran'ın uyuşturucu kullandığına dair raporun dosyada mevcut olduğu ve sonucun negatif olduğu ortaya çıktı.

Yüksel Güran’ın avukatı: "Türkiye'nin Yüksel Güran’a bir özür borcu vardır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle, eğitim hakkından yoksun kalmış bir Kürt kadını olarak, kendisini anlatamayan bir anne, kızının mezarını dahi görememiştir. Henüz kızının mezarını görmemiş bir annenin tahliyesini talep ediyorum."

Enes Güran: "Diyolar ya, ifadelerinde çelikli var, biri de ayağa kalkıp ne tür işkenceye uğradığımızı söylediler mi? Şu an işkence eden adamlar beni burada izliyor. Kimse ayağa kalkmıyor. Biriniz de ayağa kalkıp söyleyin, bunlar işkenceye uğramışlar. Benim annemin videosunu izleyip gülüyorlardı. Polis jopuyla vurdular, eşek muamelesi yaptılar, dişimi kırdılar, gelmişler, ifade bilmem ne... Ben cezaevinde intihar etme zamanına geldim. Ben kardeşimi bir gece gelinlikle rüyamda gördüm. Babam bana, “Narin için dayan" dedi. Ben orada ne küfürler yedim.

Şimdiye kadar devlet diyorduk. Arkamızdadır dedik. Ceset bulununca neden bunu yaptılar? Savcı bana, suçsuz olsan da ömür boyu cezalandıracaksın dediler. Bana, annenle aranla ilişki mi var dediler. Annemdir, annemdir! Bu nedir Allah aşkına? Bana iftira, küfür ettiler. Ben işkence yedim. Aradığım tek kişi abimdi. Babam üzülmesin."

Arif Güran ağlayarak salondan çıkarıldı, “Hepinizi Allah’a havale ediyorum” dedi.

Enes Güran: "Ben kardeşimi ararken abi dediğim jandarma bana "Annenle aranla ilişki var mı?" dedi. Narin, ben Malatya'dan geldiğimde bana "Abi, bana bebek alacaktın," dedi. Ben de ona "Sana gelinlik alacağım," demiştim. Ben kendimi ısırdım, sonra bunlar, "Yarın öbür gün görümce acaba Narin mi ısırdı?" diye mi düşünürler diye, kendim kolumu ısırdığımı gösteriyordum. Sonra beni dövmeye başladılar. 

Cezaevinde çorbama ilaç koydular. Sabah uyandığımda ağzımda köpükle uyandım. İkinci ifademde 16.30 demişsin diyorlar, ya orada bana sahte avukat getirdiler. Bana dediler, "Sen yaptıysan itiraf et, yaşın küçük, cezaevine girmezsin," dediler. Ben camideydim, bir haberci bana dedi ki, "Kardeşinin cesedi bulunmuş," dedi. Ben inanmadım.

Bir komutan geldi, rapor çıkardık, "Annenle ilişkin var," dedi. Yalan atıyorsun dedim, beni ters kelepçeyle duvara yaslayıp dövdüler. "Neden vuruyorsun?" dedim, "Canım istiyor," dediler. Son gece yine annemi darbettikleri videoyu bana izletip güldüler. Neden sustum? Bu adam üzülmesin diye. (Babasını göstererek)

Beni Narin’le suçladılar. İster Nevzat ister Salim kim olursa olsun gelip benim bacımı benim elimden alamaz. Benim bir tane kız kardeşim vardı. Benim canım gitse bile ben susamam. Beni yıllarca cezaevinde bırakın ama beni Narin’le suçlamayın. Bana işkence edenler buradalar. Bakın, oradalar. Bu adamlar bana burada gülerek bakıyor. Ben burada Narin’im için ağlıyorum."

ARA KARAR İÇİN MÜZAKERE

Duruşmaya ara verildi. Önce sanıklar çıkarıldı. Mahkeme heyeti ara karar vermek için müzakereye çekildi.

Mahkeme heyeti verilen aranın ardından Narin cinayeti davasında ara kararını açıkladı. Mahkeme, 4 sanığın tutukluluğuna devam kararı aldı.

Narin cinayeti davasında mahkeme, daraltılmış baz kayıtlarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesine karar verdi.

Narin cinayeti davası 26 Aralık'a ertelendi.