Narin Güran cinayeti davasında 3 sanığa müebbet hapis cezası

Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın cinayetiyle ilgili davanın 3. gününde karar açıklandı. Bugün yapılan duruşmada, tutuklu sanıkların savunmaları ve tanık ifadelerinin ardından karar verildi. Tutuklu anne Yüksel Güran savunmasında "Cezaevine girdiğimde hepimiz mutluyduk; ‘Nasıl olsa suçsuzuz, çıkarız,’ diye düşündük. ‘Narin’e dair bir şey çıkacak,’ dedik. Ama avukatlar yanıma geldi ve o kadar şey söylendi ki… DNA belli değil dediler. O anda çöktüm. Güran ailesinin hepsini namusuyla suçladılar. İnsan suçsuz yere oturuyor" dedi. Mahkeme, Anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran'ı ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Nevzat Bahtiyar'a ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

12punto

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesi kırsal Tavşantepe Mahallesi'nde 21 Ağustos'ta kaybolduktan sonra Eğertutmaz deresinde cansız bedeni bulunan Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin davanın ikinci duruşmasına bugün 3. gününde devam ediyor. Mahkemede kararın saat 21.00'da açıklanması bekleniyor.

TUTUKLU SANIKLAR ADLİYEYE GETİRİLDİ

Duruşma öncesi tutuklu sanıklar, cezaevinden yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde çıkarılarak adliyeye getirildi. 

Davada bugün kararın açıklanması bekleniyor.

SON DURUM NE?

Amca Salim Güran, anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve Narin'i dereye bıraktığını söyleyen Nevzat Bahtiyar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Davanın 2 gündür devam eden 2. duruşmasında son tanıklar Salim Güran'ın işçisi Ramazan A., çoban Ahmet Akgün ve tutuksuz amca Erhan Güran tanık olarak ifade verdi. Tanıkların çelişkili ifadeler vermesi üzerine Mahkeme Başkanı "Bizden bir şey saklıyorsunuz" diye tepki gösterdi. Tanık ifadelerinin ardından sanıkların son savunmaları alındı. Savcı mütalaasını tekrarlarken, duruşmaya ara verildi. Tekrar başlayan duruşmada gerginlik çıktı. Bunun üzerine duruşmaya 45 dakika ara verildi ve salon boşaltıldı ve dava bugüne ertelendi. 

Gazeteciler Emrullah Erdinç ve Rojda Altıntaş'ın mahkeme salonundan aktardıklarına göre; duruşmada yaşananlar şu şekilde:

NEVZAT BAHTİYAR'IN AVUKATI ALİ ERYILMAZ KORUMA TALEP ETTİ

Kamerayla kayıt altına alınan duruşmada, tutuklu sanık ağabey Enes Güran'ın avukatı Mustafa Demir savunma yapacak.

Nevzat Bahtiyar’ın avukatı Ali Eryılmaz’ın duruşmaya gelmediği ve koruma talebinin olduğu, duruşmaya gelmemesinin kendi takdiri olduğu açıklandı.

Mahkeme Başkanı, "Gelmemelerinin sebebi kendi takdiridir. Adnan Ataş Bey'in (Nevzat Bahtiyar'ın ikinci avukatı) böyle bir derdi yok" dedi.

MAHKEME BAŞKANI VE NAHİT EREN ARASINDA GERİLİM

Mahkeme Başkanı: Nerede müdahale edeceğimi iyi bilirim.

Nahit Eren: Avukata yaptığınız tutumu asla kabul etmiyoruz.

Diyarbakır eski Baro Başkanı Nahit Eren, dün salondan çıkarılan avukatlara ilişkin konuştu:

Nahit Eren: Duruşmada yaşanan usulsüzlüklere sessiz kalmanız bizi üzdü. Sanıklar burada bağırıyor. Sanıklar tehdit içerikli konuşuyor. Bana bağırıldı, çağrıldı. Ama avukata yaptığınız tutumu asla kabul etmiyoruz. Bu anlamda bizim sizden ricamız, hiç kimsenin kimseye gözdağı verecek bir duruma gelmemesi. Dün bu salonda kalaşnikoflardan bahsedildi, hiçbir şey demediniz.

Mahkeme Başkanı: "Ben burada PKK, IŞİD, FETÖ üyelerini yargıladım. Ben nerede müdahale edeceğimi gayet iyi bilirim. Dünkü hakim değilim ben. Enes’in kalaşnikof muhabbetine bilerek müsaade ettim. Belki suç duyurusunda bulunacağım. Belki kararımı etkileyecek bir şey söyleyecek. Vardır bizim de bir bildiğimiz! Benim iyi niyetim suistimal edilmesin. İyi niyetim suistimal edilirse, milletvekillerini dahi çıkaracağım.

"NEVZAT'IN DEĞİL İFADEYİ ALAN JANDARMANIN İFADESİ"

Nevzat Bahtiyar'ın jandarma sorgusundaki görüntüsü salonda izletildi. 

Avukat Mustafa Demir: Burada asıl soru şu Bu gerçekten Nevzat Bahtiyar'ın ifadesi mi, yoksa ifadeyi alan kişinin yönlendirilmiş ifadeleri mi? Çünkü burada açık bir yönlendirme var. Bu yönlendirme belli alanlarda değil, çok daha ötesinde bir şey.

Nevzat'ın kurmadığı cümleler, yani ifadesine hiç geçmeyen cümleler, sanki onun ifadeleriymiş gibi yazılıyor. Biz Nevzat Bahtiyar'ın jandarmadaki ifadelerini okuduğumuzda, altında imzası var, avukat var, "Tamam, bu Nevzat'ın ifadesi," diyebiliriz. Ama burada görüntüler var ve görüyoruz ki bu ifadeler aslında Nevzat'a ait değil.

Örneğin, arama ile ilgili bir soru soruluyor: "Sen 15:08'de neden aradın?" Nevzat, "Su meselesinde aradım," diyor. Ancak sonrasında, "Pişman mısın?" diye bir soru geliyor. Bu soru da Nevzat'ın ifadesinde geçmiyor. Peki, bu ifadeyi kim ortaya koyuyor? Jandarma personeli, "Keşke aramasaydım, bu işin içinde olmazdım, pişmanım," şeklinde bir cümle ekliyor. Oysa Nevzat'ın ağzından böyle bir ifade çıkmıyor.

Ayrıca olayın itirafıyla ilgili sözlerine bakalım. Burada da aynı durum var. Görüyoruz ki bu ifadeler Nevzat'ın değil, ifadeyi alan kişinin sözleri. 

"SEN ONLARIN HANİ ADAMIYDIN"

Mustafa Demir Avukat:

Nevzat, "Garibanım," diyor ama bu duruşmada nasıl bir tabloyla karşılaştığımızı gördük. Bu duruşmada bize patlıcan alan bir Nevzat var. Hani herkese anlatıyor ya, "Ben gariban bir adamım," diyor. Böyle garibanlık mı olur? 10.000 lira indirimi kabul etmiyorsun.

Ben onun doğru söylediğini düşünmüyorum, çünkü bugüne kadar hiçbir şeyde doğru konuşmadı. Bunda da doğru söylediğini düşünmüyorum. Madem Salim Güran sana, "Bu çocuğu götür, göm," dediğinde bunu yapıyorsun, bir evin sıvasını mı yaptıramayacak? Sen onların hani adamıydın.

"HAYALET GİBİ DAVRANIYOR."

Avukat Mustafa Demir:

Nevzat ile Vecdi arasında yine bir iletişim başlıyor. Bu iletişim bir şeyleri etkiliyor mu? Biz bunu net olarak söyleyemiyoruz çünkü dinleyemedik. İlk başta HTS kayıtları elimizde yoktu. Bu nedenle bu konuyu soramadık.

Bakın, Nevzat burada pür dikkat dinliyor. Normalde hiçbir şeyi dikkatlice dinlemeyen bir insan, buraları büyük bir dikkatle dinliyor. Çünkü doğruluk payı olduğunu biliyor. Temas etmiş, gerçek evraklar üzerinden konuşuyoruz.

O akşam yakalanacağının kendisine bildirildiğini düşünüyorum. Belki ahırda... Ahır bölgesi aranmış olsaydı belki bir şey bulunabilirdi. Ya da yan taraftaki diğer alanlarda... Özellikle Narin'in son görüldüğü yerlerde, daha kapsamlı arama yapılması gerekiyordu.

Mavi ışık kullanarak her yerde arama yapılmış, taşların üzerindeki kan izlerine bile bakılmış. Ancak keşke bu yöntem diğer yerlerde de uygulanmış olsaydı. Çünkü Narin'in son görüldüğü yer, okul kamerasına göre artık kesinleşmiş durumda.

HAYALET SÖYLEMİ:

Bu noktada, "hayalet" lafı devreye giriyor. Çünkü Narin Güran'in en son görüldüğü yere ilişkin bir tutanak var. O bölgede en yakın yer Nevzat Bahtiyar'ın evi. Ama tutanakta Nevzat'ın evinden hiç bahsedilmiyor.

Tutanağa göre:

•Fuat Güran'ın evi 400 metre uzakta,

•Hüseyin Güran'ın evi 250-300 metre uzakta,

•Baba Arif Güran'ın evi 100 metre uzakta.

Ama Nevzat'ın evi daha yakın bir mesafede olmasına rağmen tutanakta yer almıyor.

Neden Nevzat'ın evinden bahsedilmiyor? "Siz niye söylemediniz?" diyorlar. Ama kimse fark edememiş ki. Adam dediğim gibi, adeta bir hayalet gibi davranıyor. Aramalarda en önde yer alıyor, oturup babayı teselli ediyor, olay yerinde her zaman bulunuyor.

BİLGİ TOPLAMA VE YÖNLENDİRME:

Nevzat, bilgi almak için her yerde bulunuyor. Ancak bu bilgileri kendi başına analiz edemediği için güvendiği kişilerden destek alıyor. Özellikle kardeşiyle bu bilgileri paylaşıp, kardeşinin yönlendirmesine göre hareket ediyor.

Başlangıçtaki koruma refleksi ve çelişkili ifadeler de bunu gösteriyor. İlk ifadelerde, "Gazalar hemen onu evden çıkardı, arabayla aşağı indi," deniliyor. Ama acaba Nevzat, köyden daha erken bir saatte çıkmış olabilir mi?

Bu yüzden kameralar ve HTS kayıtları bizim için çok önemli. Kameraların daha kapsamlı bir şekilde incelenmesi gerekiyor. Bu konu mahkeme için de oldukça kritik bir nokta. 

TELEFONUNDA "KAÇAMAK" ADLI BİR UYGULAMA VARMIŞ

Avukat Mustafa Demir: 

Güran ailesinin her şeyi incelenmiş, ama hiçbir şey bulunamamış. Hatta kaz çalınmış olabileceği bile araştırılmış. Salim Güran'a seslenildi ve "Çok affedersiniz, artık özel hayatınıza girildi," denildi. Telefonunda "Kaçamak" adlı bir uygulama varmış; adam kaçamak yapıyor. "Neden sildin?" diye soruldu. Arif Güran'a bu söylendiğinde çok şaşırdı ve "Ailesine ve çocuklarına çok bağlı, buna şaşırdım," dedi.

Şimdi Ramazan meselesine gelelim. Tek çocuk Narin değil. Yanlış bir çevirme sonucu komaya girmiş. Her şey birbirine karıştırıyor. Ramazan'ı da koruyun.

Ayrıca Arif Güran hakkında, adil yargılamayı etkilemekten işlem yapıldı. Nevzat'a "katil" dediği için de işlem yapıldı. O zaman herkes hakkında işlem yapılsın, çünkü herkes adil yargılamayı etkilemeye çalıştı. Bu yüzden kadın programlarına çıktık. Dün bir avukat arkadaşın dediği gibi, "Enes iyi bir çocuktur. Bu işin sonunda ya ağırlaştırılmış müebbet ya da beraat olacak"

"AVUKAT POLİS KORUMASI İLE SALONA GİRDİ"

Dün polis koruması ile mahkeme salonundan ayrılan avukat Ali Eryılmaz, şimdi duruşma salonuna yine polis eşliğinde girdi. Eryılmaz, Polis koruması ile otelden alındığını belirtti. Ve dün sabah otelden çıktığında cadde Güran ailesinin yakınları ile dolu olduğunu belirtti. O yüzden polis koruması ile otelden anca gelebildiğini belirtti.

MAHKEME BAŞKANI "KURTLAR VADİSİ KIRMIZI ÇİZGİMİZ"

Avukat Mustafa Demir, Güran ailesi

İle ilgili dizi de bir bölüm yayınlandı. Enes'i uyuşturucu bağımlısı değişik biri olarak gösterdi. İnsanlar artık o dizideki gibi görüyor. Çünkü insanlar halen bir kurtlar vadisi dizisinin karakterinin ölümünü anıyor. Bu sözün üzerine mahkeme başkanı araya girdi. "Kurtlar Vadisi Kırmızı Çizgimiz" dedi.

ORGANİZE KELİMESİ BURADA NE ANLAMA GELİYOR?"

Avukat Mustafa Demir:

Kimse 18 yaşındaki bir gencin ruh halini düşünmüyor. İnsan faktörünü hep unutuyoruz. İnsan faktörü burada çok önemli. 18 yaşındaki bir genç, kaybettiği kardeşi için karanlıkta bir yerde arama yaparken, başına bir şey gelmesin diye endişeleniyor ? Orada kendi canını mı düşünür? Tabii ki böyle bir durumda ölümüne aramış olur.

Bakın, biz diyoruz ki umut kırılıyor. Bir haber geliyor; bir çocuk var. Çocuğun resmi gerçekten Narin'e benziyor. Aile bakıyor, "Evet, bu Narin olabilir," diyor. Benzetiyor. Çünkü en azından yerini bileceğini düşünüyor. Bu nasıl bir psikoloji, buradan anlıyoruz.

Annenin ilerleyen günlerde söylediği, "En azından bir mezarı olsun," sözü, ancak kayıp anneleri tarafından anlaşılabilir. Onları dinleyenler bilir. Daha önce engelli bir çocuğu yetiştirmiş bir anne olarak, annelik duygusu bile burada sorgulanır oldu. Neler neler sorgulanır oldu.

Koçanlar meselesine gelelim. Belki de dedikleri gibi bir şey yoktu. Ama sonra, "Hatırladım," dedi. "Hastaneye gitmek istedim, ancak hastane konusu gerçekleşmeyince kendime zarar verdim," diyor. Şahit olanlar vardı.

Herkes ne biliyorsa gelsin ve anlatsın ki hakikat ortaya çıksın. Sürekli bir organizasyondan bahsediliyor. Peki, nasıl bir organizasyon? Organize kelimesi burada ne anlama geliyor? Artık bunu anlamak mümkün değil. 

"DİŞ FETİŞİSTİ"

Avukat Mustafa Demir: 

Televizyonlara çıkan bir eski polisten var. Diş izleri üzerine açıklamalarda bulunuyor. Merak edip kim olduğunu araştırdım. Meğer bu polis yüzünden bir karı-koca 40 ay boyunca haksız bir şekilde tutuklu kalmış ve sonrasında masum oldukları ortaya çıkmış. Gerçek katil, suç aleti silahla birlikte yakalanmış ve karı-koca 40 ay sonra tahliye edilmiş. Şimdi ise medya, bu eski polisi güvenilir biri gibi gösterip ekrana çıkarıyor.

Adam adeta "diş fetişisti" olmuş. Enes'in gözündeki morluğu da diş izi olarak değerlendiriyor. Ancak Enes, bu durumu açıklığa kavuşturmuş ve beyanları raporla uyumlu bulunmuş. Buna rağmen, aksi ispat edilememiş olmasına karşın savcılık, Enes'in beyanını dikkate almıyor.

"Çocuk konuşacaktı ama konuşturmadılar," derlerdi.

Avukat Mustafa Demir:

"Enes, "Siz benim ne yaşadığımı bilmiyorsunuz," dedi. Bu tekrarlandı. "Enes, bak sen böyle söyledin, ama böyle dedin," dediler. Enes, "O zaman bir şey anlatacağım, ama olmayacak," dedi. Sonra da tutanakta şu şekilde geçti: "Ben bir şey anlatacağım, ama olmayacak."

Tekrar soruldu: "Anlat, biz buradayız, seni dinlemek için buradayız." Enes, "O zaman avukatlarıma bir şey danışmak istiyorum. Konuştuktan sonra konuşacağım, dedi. Bu, tutanakta aynen böyle yer aldı. Görüntülerde de var. Enes bize döndü, iki adım attı ve, "Anlatayım mı?" diye sordu. Eğer o sırada "Anlatma," deseydim, herkes ne derdi? "Çocuk konuşacaktı ama konuşturmadılar," derlerdi. Tabii ki böyle bir şey diyemezdik.

Biz de "Anlat, ne istiyorsan anlat," dedik. Enes de işkenceyi anlattı. Sonra, "Sen işkencede hiçbir şey kabul etmemişsin, bu konuyu niye anlattın?" diye sordular. Enes, "Tamam, kabul etmedim ama sizin sorduğunuz sorunun bağlamı buradan geliyor," dedi.

Unutmayın, kardeşini kaybetmiş, gözaltına alınmış ve henüz 18 yaşında bir gençten bahsediyoruz. Sürekli kafasında saatlerle ilgili bir karmaşa var. Önemli olan saat 18:00 sonrası mı yoksa 15:00 sonrası mı? Saatlerle ilgili kimse organize olmadı. Saati yanlış söyleyenler gidip sorgulanıyor.

İlk gün Arif Bey, "Maşallah kızları 17:40'da görmüş," diyor. Bu sorgulanıyor: "Nasıl 17:40?" diyorlar. Hüseyin Gürhan'ın evine giden yol, Ariflerin evinden geçiyorsa okulun önünden geçmek zorunda. Okulun kamerasına bakıyorlar, Narin yok.

Jandarma, "Belki arkadan dolandı ya da alt yoldan gitti," diyor. Arif Bey, röportajında, "Benim kızım akıllı bir kızdır. Eğer eve gidecekse patikadan gider, yolu uzatmaz," diyor.

Yani neymiş? Bir organizasyon yok. Tam tersine bir sorgulama var. Aile de sorguluyor. Anne Yüksel, baba Arif, en yakınlarını ve uzaklarını sorguluyor.

İsa Kaya örneği: Akraba değil, ama çağırıp soruyorlar: "Sen 18:00'de gördüğünü söylüyorsun. Nerede gördün, nasıl gördün? Başkaları niye görmedi? Orada başka insanlar vardı." İsa Kaya, "Ben gördüm," diyor. Anne, "Ben ortalığı yıkacaktım, ama biraz rahatladım," diyor.

Maide Kaya, küçük bir çocuk. Canlandırma yapılmış, herkes izlemiş. O, "Evine gitti," diyor. Ama kızın söylediği saatte Narin zaten çoktan öldürülmüş. Maide, "18:40 civarında gördüm," diyor.

Bir başka çocuk, "Ben Narin'i görmedim ama aile konuşurken Narin diye seslendiklerini duydum," diyor. Yokuşa doğru seslenilmiş.

Mahkeme Başkanı, avukat Mustafa Demir'e toparlamasını söyledi.

Saat 13.00'te Yüksel Güran'ın savunmasına geçileceği konusunda uyarıda bulundu. 

"NARİN IŞINLANARAK MI RAMPAYI ÇIKTI"

Avukat Mustafa Demir:

Ulusal kriminal büronun iddiasına göre, Narin son görüldüğü yerden, ahır olarak tabir edilen yere 50 saniyede gidiyor, yani adeta ışınlanıyor. Kameradaki karartı, Narin olduğu iddia edilerek sunuluyor. Ama bir çocuk o rampayı 50 saniyede koşarak nasıl çıkar? Bu fiziksel olarak mümkün değil. Ayrıca, eve değil, ahırın önüne ulaştığı belirtiliyor.

Bu iddialar, kamuoyunun beklentilerini karşılamak için ortaya atılmış gibi görünüyor. Neydi bu beklenti? "Bir suçlu bulunsun ve cezasını alsın." Bu doğrultuda bazı kişiler, "Bu dosyayı aldık, biz çözeceğiz," diyerek iddialı açıklamalarda bulundu. "Yakında herkes görecek," gibi paylaşımlar yaptılar. Ancak bu iddiaların arkasında somut bir çözüm yok. Zamansal olarak mümkün değil. Bu karartı ve olayın bu şekilde geliştiği iddiaları, zamansal olarak mümkün değil. 

Aile Bakanlığı avukatları, "Biz kimseyi suçlamıyoruz. Amacımız önce Narin'in hakkını aramak sonra da o köydeki diğer çocuklara destek olmak. Bize yardım etsinler; bizim tek amacımız, bütün çocukları korumaktır," dedi. 

Şimdi Yüksel Güran son savunması için sanık kürsüsüne geldi. 

"ENES GÜRAN SALONDAN ÇIKARTILDI"

Sanık Yüksel Güran:

"Ben anneyim ve oğlum ile birlikte katil olarak gösteriliyoruz. Bu dünyada artık bir hayatım kalmadı. Hüseyin Bey, Ali Rıza Güran, sizden özür dilerim. Hayatımı anlatacağım. Ben Arif ile evlendiğimde asla yalan söylemeyeceğimize söz verdim. Hiçbir zaman kendi ekmeğiyle büyüttüğü çocuklarına kötü bir şey yapmadı, hiçbir gün evde şiddet olmadı. 7 çocuğumuz oldu.

Narin evimizde kaybolduğunda ne oldu? 17 sene önce kızım Tülin'i kaybettim. Kızımın ölümüne kadar beni suçladılar. Dar Kapı Hastanesi'nde vefat etti. Herkes biliyor, raporlar da ortada. Kızım engelliydi. Oraya kadar kızımı kaybettim. Şimdi de bu dosya ile beni suçladılar. Sonra karakoldayım ve benimle oradaki görevliler benimle alay ediyor. Sen neden ameliyat oldun diye benimle alay etti ve Beni sen... (Bu noktada uygunsuz ifadeler kullandı.)"

Enes Güran, annesinin bu sözlerini duyunca araya girdi ve, "Onu sana söyleyen kamu görevlisi o. c. dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı hemen müdahale etti ve Enes'e susmasını söyledi. Polis eşliğinde Enes dışarı çıkarıldı. Mahkeme başkanı, "Ben söyleyene kadar içeri almayın," dedi. Başka çıkmak istenen var mı dedi. 

Bu sırada Salim Güran da dışarı çıkmak istedi.

Sanık Yüksel Güran:

“Narin o gece eve gelmedi. Size yemin ederim, eve gelmedi. Camiye gitti ve bir daha görmedim. O gün ne oldu? Diyorlar ki Salim ve Yüksel öldürdü, Enes de oradaydı. O zaman neden Nevzat arıyor? Niye Salim, ‘Kardeşimin karısıyla yatmışım,’ diyecek? Salim, seni 5 dakikada nasıl ikna etti? Sen o kadar korkak mısın?

(Bu sırada Yüksel Güran, Nevzat’a dönerek, konuşunca mahkeme başkanı araya girdi ve “Buraya bakın,” dedi.)

Nevzat, neden madem o gün Salim, ‘Sen yaptıysan birlikte gidelim,’ demiyorsun? Onun avukatına da söylüyorum. Rojin’in babası için ağladım. Ama bir adam, Nevzat, 8 yaşındaki Narin’i çuvala koyuyor, dere kenarına götürüyor, 30 dakika ip arıyor, sonra suyun içine atıyor. Ardından namazını kılıyor, çayını içiyor, Narin için gözyaşı bile dökmüyor ama Nevzat’ı savunuyorsunuz. Bak, sen Ankara’dan gelmişsin, yetmedi, namusumuzu ortaya koyuyorsun. O Kur’an-ı Kerim’i nasıl dereye koyuyorsun? Nevzat, devlet seni koruduğu için rahat konuşuyorsun. Ama yukarıda Allah var!

Kızım vahşice öldürüldü. Biz anneler birbirimizi biliriz. Ben 9 ay karnımda taşıdım.

(Saçını açarak devam etti.)

Narin’in elinde benim saçım var, deniyor. Suçlamıyorum. Hiçbir anne böyle bir şey yapmaz. Anneler birbirini anlar. Ama burada bir kadın Of, çok sıkıldım.” Diyor. Gelme o zaman. Ama dün Bir anne bana ‘Başın sağ olsun,’ dedi. Bu hoşuma gitti. Cezaevine girdiğimde bana ilk ne dediler biliyor musunuz? ‘Kaç çocuğun var, kaçı ölü?’ Elim ayağım titredi. ‘2 çocuğum ölü, 5’i sağ,’ dedim. Çok ağır geldi. Hediye’nin çocukları annelerini hiç görmedi. Anasız babasız yaşıyorlar. Yukarıda Allah var. Ama burada nasıl bir mahkeme var, Rabbim de var!

Kızımı unuttum, namusumun derdine düşmüşüm, dediler. Ben Güran ailesinde büyüdüm, sonra Arif’i seçtim. Doğru düzgün okumadım, Türkçe ile Kürtçe’yi karıştırıyorum. Cezaevine girdiğimde hepimiz mutluyduk; ‘Nasıl olsa suçsuzuz, çıkarız,’ diye düşündük. ‘Narin’e dair bir şey çıkacak,’ dedik. Ama avukatlar yanıma geldi ve o kadar şey söylendi ki… DNA belli değil dediler. O anda çöktüm. Güran ailesinin hepsini namusuyla suçladılar. İnsan suçsuz yere oturuyor.

Sabah namazı okununca tek başıma abdestimi alıyorum, başımı havaya kaldırıyorum, gözyaşı döküyorum.

(Burada sanık, dosyadaki bilirkişilere yönelik beddualar etti.)

Bu adam biliyor, ben Narin’e ne kadar düşkündüm. Hiçbir zaman ‘Neden ben?’ diye sormadı.

"AĞLASAK SUÇ!"

Ağlasak suç! Jandarma, ‘Çember daraldı,’ diyor. Biz de bir şey bulduklarını sandık. Ama cenaze günü beni aldılar. Geldiler yanıma, ‘Siz Narin’e ne yaptınız?’ dediler. Beni o kadar zalim gösterdiler ki! Ama Nevzat zavallı, öyle mi?

Başkanım, kanunlara ve size sesleniyorum. Bir kere saçımı boyattım. Arif’i arayıp, ‘Saçımı boyatacaklar,’ dedim. Ama geldiler ve saçımı nasıl boyattığımı bile beni suçlamak için kullandılar. Bu kadar vicdansız insan var mı? Güran ailesi ne yaptı? Salim’e ne dediler? ‘Tarlaya güveniyorsun,’ diye parmak sallaya sallaya konuştular. Ben bu ailenin içine girdiğimden beri o tarlanın borcunu bankaya ödüyoruz. Bu sene bitti, ama o da zehir oldu. Nevzat sürekli o köyde dolaşıyor, ama bir yararı yok. Hepsi Güranların. Bu yaşa geldiler, bir metre toprakları yok. Bir ev yaptılar, şimdi o da gitti. Güran ailesi ona ne yaptı? Niye bir gün onların boynuna bir şey atmadılar? Hepsi kendi imkanlarıyla oluyor.

Bizim ne kötülüğümüz var? Bütün Güranların hayatını zindan etti. Çocuklar annesiz babasız büyüyor. Baro avukatları konuşuyor, ama ben okumadım. Zekiyim. Kızımı maşallaha gönderiyorum, evet, dedim. Narin’e kızsam bile bir şey görse, küçükken bile maşallaha bırakıyorduk. Narin evde kalmıyordu çünkü evde erkek çocuklar vardı. Bu yüzden Narin’i maşallaha bırakıyordum. Komutana, ‘Neden Salim’e gitmiyor?’ dediğimde, ‘Narin orayı istiyor,’ dedim. Ama orayı silmişler. Evde erkek çocuklarım olduğu için Narin’i maşallaha bırakıyordum.

"SEN GÜRANLARIN HAKKINI NASIL ÖDEYECEKSİN?"

Biz Narin’e neden zarar verelim? Enes ne yaptı da kızımı öldürsün? Telefon kullanmıyorum, doğru. Vaktim yok. TikTok’a girmiyorum. Bahçe ile ilgileniyorum. Sabah 5’te kalkıyorum, 5 kilo bamya için. Bir kadının gözü dışarıda olsa sabah kalkar mı? Bahçeden çıkan ürünleri herkese satıyorum. Parasını da çocukların okulu için biriktirecektim. Senin ne hakkın var?

Şu an devlet onu koruyor. Neden Güran ailesinden birini korumuyor? Onun karası gazal niye yok? Bizim 15 senelik suyumuz onun evi yüzünden gitti. Hakkımı helal etmiyorum!

Sen Güranların hakkını nasıl ödeyeceksin? Rabbim sana bunu sormayacak mı? Ben o cezaevinden bir gün çıkacağım. Beni o kadar zavallı göstermişsiniz ki… Bu salonda Nevzat için ağlayan var, ama kimse bu anneyi düşünmüyor. İnsanlar o kadar zalim olmuş ki!

Mahkeme Başkanı: Yani suçlamaları kabul etmiyorsun?

Yüksel Güran: Hüküm sendedir.

Mahkeme Başkanı Ramazan Dündar:

"Bu gece duruşma bitecek ve gece kararımızı açıklayacağız." 

"KIZINI MI BOĞDU, YOKSA OĞLUNU MU KORUYOR"

Avukat Yılmaz Demiroğlu:

Sayın Başkan, anneye yöneltilen suçlama nedir? Anne, sadece jandarmanın niyet okuması nedeniyle tutuklu durumda. Yüklenen suç, mevcut delillerle ilişkilendirilmelidir. Peki burada hangi delille ilişkilendiriyorsunuz? Kızını mı boğdu, yoksa oğlunun eylemi gerçekleştirdiğini düşünüp onu mu koruyor? Kimi koruyor?

Olayla ilgili bir mekan belirlenmiş. Anne ile konuştuğunuzda, Narin'in hassas bir kız olduğunu söylüyor. Çünkü anne, Tülin'e elbise giydirememişti. Bu nedenle güzel elbiseler giydirip saçlarını taradığı kişi Narin oldu. Ancak bir cani, onu hayattan kopardı.

Bu dosyada yer alan dört sanık, kolluk kuvvetlerinin yeterince uzmanlaşmamış olmasının sıkıntısını yaşıyor. İlk ihbar çok önemliydi. İlk olarak jandarma personeli ile görüşen Salim Güran'dı. Bu görüşmenin kayıtları mevcut. Hatta kırmızı bir arabadan bahsediliyor. Eğer jandarma personeli bu bilgiyi aldıysa neden bir tutanak tutulmadı? Ama başka konularla ilgili tutanaklar tutulmuş.

Jandarma tutanaklarına göre Narin'in son görüldüğü yer Hüseyin Güran'ın evi olarak gösteriliyor, yani daha sonrada hep yine Güranların evleri gösteriliyor. Ancak kamera kayıtlarına göre Narin'in son görüldüğü yer, Nevzat Bahtiyar'ın evine yakın bir bölge. Buna dair bir tutanak yok.

Bu durumda, devletin saygınlığına gölge düşmedi mi? Bu kusurun faturasını aileye kesemeyiz. Eğer burada hukuka aykırı bir karar verilirse, adalet sarsılır. Bu durumun ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğine inanıyoruz.

"MÜVEKKİLİMİN İFFETİYLE OYNANDI"

Avukat Yılmaz Demiroğlu:

Sayın Başkan, Nevzat şunları söyledi: "Salim yolda beni durdurdu, Narin'i bana verdi, eliyle dereyi işaret etti ve ben de o şekilde cesedi oraya koydum." Ancak daha sonra Nevzat ifadesini değiştirdi. Şöyle dedi: "Aslında geri döndüm. Cesedin kafasında çuval olduğu için savunma refleksiyle köy dışında bir yerden aldım ve inşaat malzemelerinde kullandığım bir çuvala koyup götürdüm."

Bu ifadeler, ne akla ne mantığa ne de diğer beyanlara uyuyor. Orada birilerinin görme ihtimali var. Ancak her ne olduysa Nevzat beyanlarını tekrar değiştirdi. Şöyle dedi: "Ahırın orada Salim bana cesedi teslim etti. Daha sonra Salim beni tepeden çağırdı. O sırada odada kimse yoktu. Narin'in ağzından köpük geliyordu. Cesedi kucağımda taşıyarak kendi ahırıma götürdüm ve oraya attım."

Ancak cesedi tam olarak nereden teslim aldığını açıkça belirtemedi. Bu noktada birçok ahır senaryosu ortaya atıldı. Müvekkilimin Müvekkilimin iffetliyle oynandı. Ancak Nevzat'ın HTS kayıtlarına baktığımızda, söylediklerinin maddi gerçekle uyuşmadığını görüyoruz.

Ayrıca Nevzat'ın Salim'i "su bahanesiyle" aradığı da kayıtlarda mevcut. Bu durumun dikkatlice incelenmesi ve gerçeklerle örtüşmeyen ifadelerin dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyoruz.

“Deliller Nevzat Bahtiyar’ı işaret etmektedir”

Avukat Yılmaz Demiroğlu:

Sayın Başkan, Nevzat, yarım saatlik bir zaman diliminde Narin’imize bir şey yaptı ve ardından hızlıca bu durumdan kurtulmaya çalıştı. Eğer bu cinayet aile içinde işlenmiş olsaydı, hiçbir aile bu kadar hızlı hareket edemezdi. Hiçbir aile, kendi evladına bunu reva görmez. Bu kadar kısa sürede böyle bir olayın gerçekleşmesi oldukça zordur.

Kanaatimiz ve delil durumuna göre bu cinayet aile içinde değil, Nevzat Bahtiyar tarafından işlenmiştir. Deliller açıkça Nevzat Bahtiyar’ı işaret etmektedir. Bu nedenle, Nevzat’ın cezalandırılmasını talep ediyoruz.

Jandarmanın tuttuğu tutanakta, cinayetin aile içinde bilindiği ima edilmektedir. Örneğin, kadınlar arasında geçen bir kavga olduğu belirtiliyor. Ancak burada dikkat çekici bir durum var: Anne fenalaştığında, bu durum neden tutanağa yazılmadı?

Jandarma personeli, niyet okuyarak ve medyada Enes’ten bahsedildiği anda, annenin “Oğlum ne olacak?” demesiyle sanki Enes’i korumaya çalıştığı yönünde bir diyalogu tutanağa yansıtmış. Bu durum, anne sanki Enes’in işlediği cinayeti koruyormuş gibi bir imaj yaratıyor. Gerçekten bu tür bir yaklaşımı anlamakta zorluk çekiyoruz.

Enes’in cinayet işlediği ve annenin onu koruduğu ima ediliyor. Ancak deliller ve olayın akışı bu iddiaları desteklemiyor. Tüm bu iddiaların dikkatlice incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

“Güran ailesi şeytan gibi anılıyor” 

Avukat Yılmaz Demiroğlu:

Sayın Başkan, biz bütün delilleri titizlikle değerlendirdik. Değerlendirmemizin sonucunda, anneye yöneltilen suçlamaların dayanaksız olduğunu gördük. Bu suçlamaların yalnızca bir senaryodan ibaret olduğunu ve vicdanlara, hukuka aykırı bir karar beklentisi yaratıldığını görüyoruz. Bu durum bizi gerçekten endişelendiriyor.

Mahkemenin, hiçbir delile dayanmayan bir karara asla imza atmayacağına inanıyoruz. Elbette mahkemenin vereceği kararlar herkes tarafından saygı görecek, ancak eleştiriler de olacaktır. Fakat hiçbir delil olmamasına rağmen, göz göre göre anneye yönelik bu haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı duracağımızı belirtmek isterim.

Sayın Başkan, Güran ailesinin şeytan gibi anılmaktadır. Nevzat’ın bu eylemi gerçekleştirdiğine dair ailede en ufak bir şüphe olsaydı, bunu bir şekilde ortaya koyarlardı. Nevzat alındığında, aile zaten içerideydi. Evet, Nevzat gözaltına alındığında bazı ufak tefek tartışmalar yaşandı, ancak bu durum aileye yönelik suçlamaları desteklemiyor.

Hukukumuzun temel ilkelerine uygun hareket edilmeli. Güran ailesinin bu süreçte hukuka olan saygısı da göz ardı edilmemelidir.

“Yüksel Güran’ın beratını talep ediyoruz”

Avukat Yılmaz Demiroğlu:

“Bu aile hiçbir zaman, eylemi gerçekleştiren kişi dışında, masum kişilere ya da başka bir aileye yönelik hedef alıcı bir tavır sergilememiştir. Onlar adaletin ve hukukun sonucunu bekliyor. Sizin, müvekkilimin evladını katleden kişiyi cezalandıracağınıza dair inançları tamdır. Bu nedenle hukuka güvenen ve hukuka saygısı olan bir ailedir. Dışarıda tanımlandığı gibi bir aile kesinlikle değildir.

Sayın Başkanım, bizim hukuk sistemimizde müşterek faillik esasına göre bir cezalandırma yapılır. Müşterek failliğin varlığından söz edebilmek için, suç işleme kararı birlikte alınmış olmalı ve tüm faillerin suçun işlenmesine katkı sağlaması gerekir. Ayrıca suç üzerinde bir ortak hâkimiyetin bulunması gerekir. Ancak, bu dosyada böyle bir ortak hâkimiyet ya da birlikte suç işleme kararı olduğuna dair hiçbir somut delil göremiyoruz. Bu nedenle ne anlatılmak istendiğini bile anlayamıyoruz.

Tarihte dört kişinin birlikte suç işleyerek bu eyleme katıldığı iddiası tamamen dayanaksızdır. Bu iddiayı kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bu, maddi gerçeklerle uyuşmamaktadır. Eylemin niteliği bellidir. Boğmak suretiyle, ağız ve burun kapatılarak gerçekleştirilmiştir. Bu tür bir eylem, niteliği gereği tek kişi tarafından işlenebilir. Nitekim, boğma sırasında boyuna önden bastırma suretiyle kırıklar meydana geldiği tespit edilmiştir. Somut vakalar ışığında, eylemin bu şekilde gerçekleştiğini anlayabiliyoruz.

Bu nedenle, müşterek faillik kapsamında bir cezalandırmanın adaletsiz olacağını düşünüyoruz. Ayrıca, ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi asla göz ardı edilmemelidir. Sayın Başkanım, bir anne açısından bu dava çok ağır sonuçlar doğurdu. Haksız yere açılan bir dava nedeniyle müvekkil anne Yüksel Güran’ın onuru lekelendi. Kendi çocuğunu öldürdüğü iddiasıyla suçlanarak ağır bir ithama maruz kaldı. Bizim amacımız, bu lekenin kaldırılmasıydı. Ancak elimizdeki imkanlar sınırlıydır

Biz artık müvekkilin masumiyetini ispatlama çabası içindeyiz. Müvekkilin suça iştiraki asla söz konusu değildir.

Tüm bu sebeplerle, müvekkilim anne Yüksel Güran’ın isnat edilen suçları işlemediğine, beraatına karar verilmesini arz ederim.”

Savunma tarafımın son 2 avukatı kaldı. Onlardan biri avukat Furkan Çakır şimdi savunma yapmak üzere kürsüye geldi.

“Zehirli elmayı kullanıyorsunuz”

Avukat Furkan Çakır:

Sayın Başkan, Ne diyoruz? 02.09.2024 tarihinde jandarma tarafından tutulan bir tutanak daha var. Bu tutanakta, jandarmanın müvekkilimiz Yüksel Gürhan’la görüştüğüne dair bir ifade yer alıyor. Tutanakta, Narin Gürhan’ın kayıp olduğu geceyle ilgili olarak, kızının öldüğünü düşündüğü belirtiliyor.

Hatta jandarma tutanağında, annenin kızının öldüğünden adeta emin olduğu yazılmış.

Biz burada açıkça söylüyoruz: Bu sürecin usul eksikliğiyle ilerlediğini görüyoruz. Adaletin temel ilkelerine aykırı olarak oluşturulmuş “zehirli elmayı” kullanıyorsunuz. Bunu yapmayın.

“Yüksel Güran psikolojik olarak çökmüştür”

Avukat Furkan Çakır:

“Yüksel Güran’ın, yani Arif Güran’ın evinin civarında bir kavga olduğu iddia edilmiş, bu durum tutanaklara geçmiş ve ilgili mercilere iletilmiştir. Ancak bu kavgaya Yüksel Güran’ın katılması mümkün değildir. Narin kızımızın kaybolduğuna dair haberi aldıktan sonra biyolojik ve psikolojik olarak çökmüştür. Bu nedenle, bu kavganın içinde bulunması imkansızdır.

Ancak buna rağmen, tutanaklarda Yüksel Güran’ın olaya montajlandığını görüyoruz. ‘Sen oradasın, sen orada değilsin ama seni biz orada göstermek zorundayız,’ dercesine bir yaklaşımla hareket edilmiştir.

Çoğunuz dosyayı incelemişsinizdir, bilirsiniz. 21.09.2024 tarihine kadar Nevzat Bahtiyar’ın son ifadesine kadar, yani Yüksel Güran’a yöneltilen o mesnetsiz suçlamaların yapıldığı son tarihe kadar, müvekkilim sosyal medya linçlerine maruz kaldı.”

“O parmak bir gün sizi de işaret edebilir.”

Avukat Furkan Çakır:

Sayın Başkan, Narin kızımızın, Yüksel Güran’ın ve Arif Güran’ın gerçekten biyolojik olarak Yüksel ve Arif’ten olma olup olmadığı yönünde düzenlenen raporlar ve bu raporların dosyaya eklenmesi üzerinde durmak istiyorum. Böyle bir rapor, alındı. Soruşturma makamları bunu neden yaptı? Biz bu soruları sorduk. Peki, bize bir cevap verildi mi? Hayır, verilmedi.

Bu dosyada 21.03.2024 tarihinde yapılan yakıştırmaların yanı sıra, Yüksel Hanım’ın bir amcayla ilişki iddiası ortaya atıldı. Bu iddialar, aile mensuplarında büyük bir endişe yarattı. Dosya buna göre şekildi. Hatta Nevzat Bahtiyar’ın itirafçı olması gerektiği yönünde bir algı yaratıldı. Ancak, Nevzat’ın itirafçı olamayacağı zaten hukuken bellidir.

Duruşma sırasında herkesin birbirine parmak salladığı bir atmosfer oluştu. Dün bir vekil, sanıkların çoğunluğuna parmak sallayarak, sanki bir otoriteymiş gibi davranışlarda bulundu. Ancak şunu unutmayalım: O parmak bir gün sizi de işaret edebilir. Bugün parmak gösterilen bir sanık, yarın haklı çıkabilir.

Sayın Başkan, tüm bu unsurlar göz önüne alındığında, bu dosyada maddi gerçeklere göre hukuka uygun bir karar verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu, sadece sanıkların değil, toplum vicdanının da bir gerekliliğidir.

“Baz raporu gerçek anlamda bilirkişi raporu değildir.”

Avukat Furkan Çakır:

Sayın Başkan, Yüksel Güran dosyada gerçekten olay yerinde olmadığını veya bulunma iradesinin bulunmadığını destekleyen birçok ifade var. Ancak aynı zamanda bir iddianame de, “Oradaydı,” diyor. Bu karar çok öncesinde alınmış.  Çünkü doğruluğu tartışmalı saatler ve kayıtlarla dosyaya sunulmuş bir baz analiz raporu mevcut.

Baz analiz raporunda, teknik değerlendirme yapan kişiler şöyle diyor: “Cinayet mahalli evdir. Ev gösterildi, oda oda hareketler yapıldı.” Dediler ki, “Cinayet burada işlenmiş. Dört kişi burada fiili hakimiyet kurmuş ve birlikte hareket etmiş.”

Şimdi ben, bu teknik raporun detaylarına girmek istemiyorum. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi, baz raporu gerçek anlamda bir bilirkişi raporu değildir.

Dolayısıyla bu tür delillerle iddianamenin şekillendirilmiş olması büyük bir sorundur. İddianameyi oluştururken kullanılan bu model, gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu durum, dosyaya herhangi bir somut katkı sağlamamıştır.

“Narin sizin değil, Yüksel Güran’ın kızıdır”

Avukat Furkan Çakır:

Burada, “Narin bizim de kızımız,” diyorlar. (Dün Nevzat Bahtiyar’ın avukatın sözüne atıfta bulunuyor.) Hayır, Narin sizin kızınız değil. Narin, Yüksel Güran’ın kızı. Siz en fazla acısını hissedebilirsiniz. Bu sebeplerle, müvekkilim Yüksel Güran’ın beraatini talep ediyoruz.

Savunmanın son avukatı kürsüye geldi. 

Avukat Doğuşkan Kurucu:

Sayın Başkan, müvekkilim hakkında ortaya atılan “öz kızı olduğu” iddiası son derece çirkin, utanç verici ve gerçekle bağdaşmayacak bir şekilde dile getirilmiştir. Bir anne, kızını kaybetmiş bir annenin yaşadığı acı yeterince ağır değilmiş gibi, üzerine bu tür iddialarla yıpratılmaya çalışılması kabul edilemez.

Dosya içinde yer alan bir rapor, Narin’in annesinin Yüksel Güran, babasının ise Arif Güran olduğunu belirtmektedir. Böyle bir raporun varlığından bahsetmek bile utanç vericidir. Bu rapordaki iddiaların yalan olduğunu açıkça ifade etmek istiyoruz.

Bunun yanı sıra, müvekkilim Yüksel Güran’ın, sözde kan kalıntılarını yok etmek için kendi kanını vererek delilleri gizlemeye çalıştığı iddiası da tamamen akıl dışıdır.

Ayrıca, Salim Gürhan ile müvekkilim arasında olay gününde bir telefon görüşmesi yapıldığı iddiası dosyada yer almaktadır. Ancak bu görüşmenin içeriğiyle ilgili müvekkilime yöneltilen suçlamalar da gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Avukatın Savunması:

“Sayın Başkan, dosya içinde mevcut durum zaten açıkça görülmektedir. Müvekkilim Salih Güran’ın herhangi bir şekilde arama yapmadığı, dosya içindeki belgeler ve arama kayıtlarından net bir şekilde anlaşılmaktadır.

Örneğin, İçişleri Bakanlığı’nın attığı bir tweet var. Belki görmüşsünüzdür; bu tweet yaklaşık 4.5 milyon kez paylaşılmış. Narin dosyasıyla ilgili yapılan bu paylaşımların %49’u bot hesaplardan yapılmış. Geri kalanında ise gerçek hesaplar var, ancak bu durum bile olayı manipüle etmek için kullanıldı.

Bir diğer konu, halıların yıkandığı iddiası. Müvekkilimin halılarının yıkandığı ve delillerin yok edildiği öne sürülmüş. Ancak raporlarda bu iddiaların yalan olduğu açıkça belirtilmiştir. Halıların yıkanmadığı ve dışarıdan herhangi bir müdahale bulunmadığı tespit edilmiştir. Buna rağmen, müvekkilime yönelik suçlamalar bitmek bilmemiştir.

Erhan Güran’ın evine kamera taktırdığı iddia edilmiş, ancak bunun sebebi korktuğu için kendisi ifade etmiştir. Köyde başka insanların evlerine kamera taktığını da biliyoruz; bu da köylülerin korkularından kaynaklanmaktadır.

Enes Güran’ın uyuşturucu bağımlısı olduğu iddialarına da değinmek istiyorum. Bu iddialar tamamen asılsızdır. Müvekkilim Yüksel Güran’ın oğlunu korumak için suçları üstlendiği gibi iddialar da dayanaksızdır.

Bir diğer konu da Hediye Güran ile ilgili. Hediye’nin ertesi gün hapı kullandığı iddia edilmiştir, ancak bu tamamen yalan bir iddiadır.

Son olarak, ceset çürümesini hızlandırmak için suyun debisinin bilerek yükseltildiği iddiası da gerçek dışıdır.

Sayın Başkan, dosyada ayrıca ‘Narin yaşıyor ve helikopterle kaçırıldı’ gibi tamamen gerçek dışı şehir efsaneleri de bulunmaktadır. Bu tür iddialar dosyanın ciddiyetini baltalamaktadır.”

Avukat Doğuşçan Kurucu 

Sayın Başkan, son olarak, müvekkilimiz açısından iştirak iradesi ve müşterek faaliyet unsurlarının varlığını kanıtlayan somut bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle, müvekkilimizin beraatini talep ediyoruz. Teşekkür ederim.

Mahkeme karar için toplandı

3 MÜEBBET HAPİS CEZASI

Verilen aranın ardından mahkeme kararını açıkladı ve anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Nevzat Bahtiyar'a ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.