Örgütte büyüyen çocuk anlatıyor: 15 günde bir zorla Turnikeye sokuldum, biri izledi

'Hücre tipi örgütlenme', 'kapalı grup', 'mahrem yapılanma', 'kale gibi malikane', 'dudak uçuklatan servet'... Bir tarikat, cemaat ya da örgüte operasyon yapıldıktan sonra bu sözler manşetleri süsler. Herkes konuşur... Öncesinde ise sessizlik hakimdir. Sessiz kalmayanlar Dragos'un üzerine gider.

12punto

Ersin Eroğlu- 12punto.com.tr

“Her şey büyük bir gizlilik içerisinde yürütülüyordu.”

Kimi gruplara operasyon yapıldıktan sonra sık duyduğumuz bir cümle... Sahiden öyle mi?

İletişim çağında her şey büyük bir gizlilik içerisinde yürütülebilir mi?

İletişim olanaklarının bu denli gelişmiş olması aslında kişi özgürlüğü kadar devletlerin gücü ve kabiliyetlerini de artırmaz mı?

Yoksa iktidar olduğu dönemde devletin temsiliyetini elinde bulunduran siyasi partiler ilişkili oldukları grupların üzerine gidilmesini mi istemez?

FETÖ, Adnan Oktar, Furkancılar vd. gibi...

Bunlar aslında başka bir yazının konusu!

Elimde gazeteci İpek Özbey'in kaleme aldığı 'DRAGOS-Furkan Sezer Anlatıyor' adlı kitap var. Kırmızı Kitap Yayınları'ndan çıkan kitapta örgüt içerisinde doğan bir çocuğun hikayesi dikkatimi çekiyor.

'BEN ÇOCUKKEN ANNEMLE BABAMDAN AYIRDILAR'

Örgüt içerisinde büyüyen çocuk A., annesiyle babasının örgüt içerisinde tanıştıklarını belirterek sonrasındaki süreci şöyle anlatıyor:

“1990 senesinde bu örgütün içine doğdum. Babam ve annem, Adnan Oktar’ın kurduğu örgütün üyesiymiş. Adnan Oktar ile doğrudan ilişkileri varmış. Burada tanışmışlar. Evlenmişler. Doğduğum günden itibaren bu şahıslar ve örgütle ilişkiliydim. Büyüdüğümde ve kendimi anlamaya başladığımda bunları öğrenip idrak ettim. Babamla annem her ne kadar resmi nikâhlı iseler bile ben bir yaşındayken Adnan Oktar’ın talimatıyla ayrılmaları sağlanmış. Beni de çocukken annem ve babamdan ayırdılar. Ben anne ve babamı hiçbir zaman bir arada görmedim. Onlarla hiçbir fotoğrafım yok. Örgüte ait evlerde diğer örgüt üyeleriyle birlikte büyüdüm. Belki 30’dan fazla evde yaşamışımdır. Annemle hiçbir zaman bir arada kalmadım. Adnan Oktar çocuğun annesiyle görüşmesini şirk saydığı için benim annemle görüşmemi de yasaklamış. Bu yaşıma kadar sadece birkaç kez annemi gördüm. Bu görüşmeler bir odada oldu ve yanımızda hep Adnan Oktar vardı. Babamla da aynı yerde kalmadım ama görüşmemde sakınca yoktu. Onunla belli zamanlarda görüştüm.”

'ADNAN OKTAR BENİ ORMANA BIRAKTIRDI'

İfadesinde Adnan Oktar'ın kendisini defalarca darp ettiğini anlatan çocuk A., 4-5 yaşındayken kendisinin ormana bırakıldığını anlatıyordu:

“Çocukluğumda bu örgüt yüzünden çok zorluk çektim. Bizzat Adnan Oktar beni defalarca darp etmiştir. Bir keresinde 4-5 yaşlarımdayken Adnan Oktar çocuk olduğum için ve ders olsun diye bir kadın örgüt üyesiyle beni ormana bıraktırmıştı. Yaklaşık 5-6 saat kadar ormanlık alanda kaldım. Beni kadın oraya arabayla bırakıp gitti. Arabanın arkasından koşmuştum. Çok korkmuştum. Ortaokulu bitirdikten sonra Adnan Oktar beni liseye göndermedi, eğitim hayatımı bitirdi. Bu dönemde benimle bizzat ilgileniyordu. Üzerimde hâkimiyeti vardı. Hatta bir defasında kaldığım evde bulunan örgüt üyesi kadınların benimle konuşmasını yasaklamıştı. Bu nedenle 3 ay kadar kimseyle konuşamadım. Ortaokul bittikten sonra liseye de göndermemişti. Tüm hayatım Kandilli’deki örgüt evinde geçiyordu. Beni üst bahçede bulunan, içinde 5-6 yatağın olduğu bir kulübeye yerleştirmişlerdi. Burada benim haricimde benim gibi yetişkin erkekler de kalıyordu. Benim kaldığım bu kulübe haricinde aynı villa bahçesinde birkaç tane daha benzer kulübe vardı. Onlarda da bizim gibi erkekler kalıyordu. Büyük villadaysa Adnan Oktar, örgüt üyesi kadınlarla beraber kalıyordu. Bu kalan kadınlara “Bacılar” grubu deniyordu. Bu grup ile görüşmemiz, konuşmamız kesinlikle yasaktı ve annem de bunlardan biriydi. Villada benim gibi kalan erkeklere de 'Kardeşler' grubu deniyordu.”

'BUNU BABASIYLA BİRLİKTE TURNİKEYE SOKALIM' TALİMATI

Çocuk A., Adnan Oktar'ın talimatıyla Aslı isimli bir kadınla zorla birlikte olduğunu söyleyerek birliktelikleri üçüncü kişinin izlediğini belirtiyordu:

“15-16 yaşlarımdayken Adnan Oktar benim turnike sistemine girmemi istedi. Kadıköy Kalamış’ta örgüt üyesi Turgut Aksu adına kiralanmış bir daireye Adnan Oktar’ın emriyle Tolga Çetiner isimli örgüt üyesi tarafından götürüldüm. Burada Aslı isimli bir kadınla yine Adnan Oktar’ın emri doğrultusunda zorla ilişkiye sokuldum. Hatta bu sırada bizi Tolga Çetiner de izliyordu. İlişki sonrasında kaldığım villaya döndüğümde Adnan Oktar ben den ilişkiyi anlatmamı istedi. Ben de anlattım. Bunun dışında da Adnan Oktar bana ve diğer genç olan örgüt üyelerine günde ne kadar mastürbasyon yaptığımızı sorardı düzenli olarak. Buna hiçbir zaman anlam verememiştim. Adnan Oktar bir keresinde 'bunu babasıyla birlikte turnikeye sokalım' şeklinde talimat vermişti. Babam bana hiçbir zaman, özel yakınlık gerektiren bir soru sormadı, çünkü bizim böyle bir ilişkimiz olmadı. Klasik bir baba-oğul ilişkisi gibi değil, hani cemaatteki insanlar zaten benim tek arkadaşlarım olduğundan dolayı, o da benim için o cemaatten herhangi biriymiş gibiydi. Benim babamla ilişkim hep öyleydi. Adnan Oktar bir keresinde 'babamla beraber turnikeye girme' talimatı vermişti. Turnikeye girmem, örgütte kaldığım sürede 15 günde bir olmak üzere devam etti. Her ilişkide odada mutlaka izleyen bir kişi daha oluyordu. Bazen bu iki kişi de olabiliyordu. Örgütte bunlara şahit deniyordu. Her defasında farklı kadınlarla devam etti bu durum. Adnan Oktar vajinal seksin haram olduğunu, anal ve oral seksin helal olduğunu söylerdi. Bu nedenle örgütte vajinal ilişki yasaktı, sadece anal yolla ilişki kurulurdu. Bana da öyle yaptırdılar. Örgütte kardeşler grubu üyesi erkeklerin cinsel ihtiyaçları bu kadınlar aracılığıyla, anal ilişki suretiyle yine örgüte ait evlerde sağlanırdı. Bu kadınlar doğrudan örgüt üyesi değildi. Turnikedeki kızlar olarak adlandırılıyordu. Bunların başında mihmandar olarak adlandırılan sorumluları vardı. İhtiyaç sahibi örgüt üyesi erkekler bu mihmandarları arayarak program yapmak istedikleri şeklinde şifreyle konuşuyor, bu ilişki ayarlanıyordu. İlişkiler karşılığı para ya da başka bir şey verilmezdi. Bu bayanlarla ilişki haricinde görüşülmesi yasaktı.”

Örgüt içerisinde büyüyen çocuk A., anlatıyor, ifadeyi alanlar kayda geçiriyordu. Örgütün üzerine yürüyen Emniyet Müdürü Furkan Sezer'in başına gelmeyen kalmıyordu.

Şimdi tekrar sormak gerekiyor:

Gerçekten her şey büyük bir gizlilik içerisinde yürütüldüğü için mi örgütün üzerine gidilmemişti?

Gazeteci İpek Özbey, 'DRAGOS-Furkan Sezer Anlatıyor' adlı kitabıyla üzeri örtülen gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Kim bilir belki ders olur ve dün yaşadıklarımız yarın tekrarlanmaz diye... Örgütte büyüyen çocuk A.,'nın yaşadıklarını yarın başka çocuklar yaşamasın diye.