Prof. Dr. Vedat Deniz: Türkiye’de 'Nadir Toprak Elementleri' konusu fazla abartılıyor

Gazeteci ve haber19.com sitesi sahibi Cuma Şahin, Maden Yüksek Mühendisi Prof.Dr. Vedat Deniz'e gündemin önemli başlıklarından olan 'Nadir Toprak Elementleri'yle ilgili sorular yöneltti. Deniz, elementlerle ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.

12punto

Nadir Toprak Elementleri (NTE) konusu, son iki aydır hem siyaseten hem de akademik çevrelerce sürekli gündeme getiriliyor. Türkiye NTE konusunda gerçekten şanslı mı? ABD bizim nadir toprak elementlerimizi gerçekten elimizden almak mı istiyor? Türkiye NTE madenlerini kendi başına değerlendiremez mi? gibi sorulara cevap bulmak için Maden Yüksek Mühendisi Prof.Dr. Vedat Deniz’e sorduk.

Deniz, son 6 yıldır Elsevier ve Stanford Üniversitesi işbirliği ilehazırlanan “Dünya’nın En Etkili Bilim İnsanları Listesi”ne“Madencilik ve Metalürji” alanında %2’lik dilime girme başarısı göstermiş bir akademisyendir.

Sayın hocam, nadir elementler gerçekten nadir mi?

Prof.Dr. Deniz: Bahsi geçen 17 adet element yer kabuğunda bir arada bulunur ve özellikleri birbirine yakındır. Diğer birçok elemente kıyasla az bulunması ve birbirlerinden ayrılmaları zor olduğu için “Nadir” olarak tanımlanmıştır. Aslında, altın, gümüş, kalay, molibden metalleri doğada daha çok bulunurlar. Fakat bu metaller NTE’lere göre daha kolay ayrıştırılır.

Dünya’da ve Türkiye’de bu nadir toprak elementlerinden çok var mı? Dünya’da NTE rezervleri açısından Türkiye gerçekten şanslı mı?

 Prof.Dr. Deniz: Madenciler için bir sahanın ne kadar büyük olduğundan (rezerv) daha çok kalitesi, yani tenörü önemlidir. Dolayısıyla, ekonomik bir rezervin olup olmadığı önemlidir. Bugün Dünya’da, nadir toprak elementler (NTE) açısından bağımsız kuruluşlarca kabul edilmiş en büyük ekonomik rezerve sahip ülke açık ara ile Çin gelmektedir. Daha sonra, Vietnam, Rusya, Brezilya, Hindistan, Avustralya, ABD ve Grönland’da ki NTE maden yatakları ekonomik maden sahaları olarak kabul edilir. ABD’nin Jeoloji Araştırmaları Kurumu olan USGS (United State Geology Survey) tarafından her yıl Dünya NTE rezervleri, üretimleri, ihracat/ithalat, piyasada ki fiyatı gibi verileri yayınlar. Maalesef, Türkiye’nin bağımsız ve tarafsız kuruluşlarca teyit edilmiş bir NTE varlığını ortaya koyan bir raporu olmadığı için USGS Türkiye’yi NTE varlığı olan ülke statüsüne almamıştır.

 ABD’nin Jeoloji Araştırmaları Kurumu olan USGS’nin raporuna güvenilir mi?

 Prof.Dr. Deniz: Bor madenleri ülkemiz için en stratejik madenimizdir. Dünya’daki bor maden rezervlerin %72’sine Türkiye’nin sahip olduğu herkes tarafından bilinmektedir.ABD’nin Jeoloji Araştırmaları Kurumu olan USGS’nin 2024 Bor Raporunda, Türkiye 950 milyon ton ile tüm Dünya’daki rezervlerin yaklaşık %87’ine sahip olduğunu belirtilmiştir.USGS ülkemizin bor madenleri için vermiş olduğu rezerv miktarın da üstünde değerleri vermekten çekinmiyorsa, nadir toprak elementleri rezervlerimiz için neden çekinsin?

 Peki! Türkiye’de 694 milyon ton NTE rezervimiz olduğu,2022 yılında zamanın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından ifade edildi. Bugün de siyaseten aynı rezerv rakamı tekrar ifade ediliyor. Bu duruma ne dersiniz?

 Pro.Dr. Deniz: Bu açıklanan 694 milyon’luk rezerv, yuvarlatılıp 700 milyon ton denmemiş olması, aslında sondaj çalışmasının yapıldığına işaret ediyor. Fakat, ortada bağımsız kuruluşlarca açıklanmış bir rezerv doğrulamasını geçtim, Eti Maden’in açıkladığı bir rapor da yok! Dünya’da birçok maden şirketi borsaya açılmış olmaları sebebiyle ile bağımsız kuruluşlar tarafından maden sahasının Rezerv ve Tenör (kalite) konusunda sondaj çalışmaları yaptırır. Bir sahanın ekonomik rezervlere sahip olup/olmadığını ve maden sahalarının uluslararası alanda borsalara açılmış firmalar üzerinde değerinde satılabilmesi için, bağımsız kuruluşlarca teyit edilmiş olması gerekir. Avustralya’da JORC, Amerika’da SME ve Avrupa’da EURGEOL gibi bağımsız madenlerin rezervlerin doğruluğunu raporlayan Dünya’da 22 adet kuruluş vardır. Türkiye’de de madenlerimize yabancı firmalar tarafından yatırım yapması için 2023 yılında UMREK adı altında bir bağımsız kurum kurulmuştur. Geçmişte, MTA ve ETİBANK’nın başta Eskişehir-Beylikova olmak üzere farklı bölgelerde NTE varlığı raporlanmıştır. Bu raporlarda,Beylikova’da Barit-Florit-NTE-Toryum cevher yatağının 40 milyon ton civarı rezerve ve toplam 17 elementin miktarının ise %3.0-3.5 civarında olduğu ifade dilmiştir. Bunun dışında,uluslararası bağımsız kuruluşlarca kanıtlanmış bir rezerv raporu ortada yoktur. Hatta, MİT’e bağlı olan “Milli İstihbarat Akademisi”nin 5 ay önce (Mayıs 2025) yayınlandığı “Nadir Toprak Elementleri ve Türkiye” raporunda 2028 yılına kadar maden kaynaklarının rezerv raporlama kuruluşu olan JORC tarafından rezerv doğrulması yapılması ve NTE rezervlerimizin kanıtlanması önerilmiştir.

 Bahsetmiş olduğunuz JORC veya UMREK gibi bağımsız kuruluşlar rezerv sonuçları çok uzun sürede mi raporluyor?

 Prof.Dr. Deniz: Daha üç-dört gün önce, ulusal medyada OYAK grubuna bağlı Ermaden (Ereğli Madencilik San. Tic. A.Ş.) şirketinin Sivas’ın Kangal ilçesinde altın madeni için sondaj çalışması yaptığını Kamuoyu Aydınlatma Platformuna (KAP) bildirmiştir. 19 Temmuz 2024 ile 11 Haziran 2025 arasındaki yaklaşık bir yılık sondaj çalışmaları ile rezerv tespit çalışmalarının sonuçlarını, aradan sadece 5 ay gibi kısa bir süre geçmesine rağmen rezerv raporunu ortaya koymuşlar.Rezerv sonuç raporu, uluslararası bağımsız kuruluş olan JORC tarafından belirlenmiş standartlara göre iki yabancı uyruklu UMREK ve EurGeol Uzmanı tarafından deklere edilerek kanıtlamışlar. Diğer taraftan, Bakanlık tarafından 2022 yılında açıklanan 694 milyon ton’luk Beylikova NTE rezervlerin sondaj raporları 3 yıl geçmesine rağmen açıklanmamıştır. Hatta, MİT’e bağlı Milli İstihbarat Akademisi’nin yayınladığı raporda, 2028’e kadar rezervlerin kanıtlansın önerisi de düşünülünce, toplam 6 yıl süre boyunca sondaj raporları açıklanamamış olması, bu işte tuhaflık olduğunu ortaya koyuyor. Gerçekten böyle bir rezerv var mı? Ben bilim insanıyım, bağımsız kuruluşlarca kanıtlanmamış, yani deklere edilmemiş olan hiçbir bilgiye güvenemem! Yetkililerin, maden kaynaklarımız ile ilgi net veriler vermesi gerekir. Aksi durumda, uluslararası maden firmaları ülkemize bir maden yatırımı yapmaz.

Uluslararası maden firmaları yatırım yapmaz dediniz. Muhalefetteki partilerin yetkilileri de “Ülkemizin NTEmadenlerini ABD’ye satacaklar…” şeklinde ifadeleri olmuştu. Sizce de Ukrayna’daki gibi NTE madenlerimiz ABD’ye devredilebilir mi? 

 Prof.Dr. Deniz: Öncelikle şunu söyleyeyim. Anayasa’nın 168. Maddesi “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir.   ” der. Dolayısıyla, şu anda yeraltı kaynaklarımızın hepsini yabancı veya yerli herhangi bir şirkete devredilebilir. NTE içeren madenlerimizden çok daha önemli gördüğüm “altın” madenlerimizin bazılarını şu anda yabancılar işletmiyor mu? En azından, yaklaşık 2 yıl önce Erzincan İliç’teki maden kazasının meydana geldiği Çöpler altın sahasının büyük ortağı Kanadalı bir şirket olduğunu herkes biliyor. Diğer taraftan, Bor madenlerimizin tümü Eti Maden A.Ş. ait olmasına rağmen, çıkardığımız bor madenlerini işlemeden %90’ını başta ABD olmak üzere birçok ülkeye satıyoruz. Bugün, otomobil’den petro-kimya sektörüne kadar tüm firmalar ya yerli ya da yabancı şirketlerin işletebildiğine göre, NTE’ler yabancılar tarafından istenirse devredilebilir veya ortaklaşa iş yapılabilir. Zaten, Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanı Bayraktar, 16 Ekim 2024 tarihinde Çin’de başta NTE olmak üzere “Doğal Kaynaklar ve Madencilik Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı imzaladı. Fakat, Çin ile işler iyi yürümedi veya Trump’ın Çin’e karşı yürüttüğü ekonomik baskı yüzünden mi yürümedi bilemiyorum!

 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar “NTE satışı söz konu değil. Sadece Nükleere dayalı bir antlaşama imzaladık…” diye basına demeç verdi. Bu konuya ne diyorsunuz?

 Prof.Dr. Deniz: Bakanının bu konuşmasından, ABD ile sadece Nükleer’e dayalı antlaşma yaparım, fakat NTE için antlaşma yapmam sonucu çıkmaz. Son 100 yıldır en önemli enerji kaynağı olduğunu bildiğimiz Petrol için Ortadoğu yeniden şekillendirilmiyor mu? ABD’li Chevron ve Exxon, Alman RWE ve Hollanda-İngiltere ortaklı şirket olan Shell ile Karadeniz’de petrol arıyoruz da, ABD’li bir şirket ile NTE konusunda bir işbirliğine Hayır mı diyeceğiz? Bakanın bu sözünden olsa olsa “Keşke ABD bizimle NTE’lerin çıkarılması ve işlenmesi konusunda bir antlaşma yapsa” anlamı çıkar!

 ABD başkanı Trump bizim NTE maden kaynaklarımızı hükümetten istemedi mi?

 Prof.Dr. Deniz: ABD başkanı Trump’ın istediği görüşünde değilim! Biz vermek istemiş olabiliriz! Fakat, Trump’un konu uzmanı danışmanları tarafından Eskişehir-Beylikova’daki rezervler ve tenör konusunda verilerin gerçekçi olmadığını söylemeleri nedeniyle istememiştir. MTA’nın 90 yıllardakiraporlarında, Eskişehir’deki NTE yatağının 17 elementin toplam tenör değerinin %3.0-%3.5 olduğu belirtilmişti. Dünya’daki NTE yataklarının bazılarında sadece “La” elementinin tenörü %8 ile %10 arasında olduğunu da biliyoruz. Bu durumda siz olsanız hangi maden yatağını işletirsiniz. Ayrıca, ABD başkanı Trump’ın başkanlık süresi 2028 yılı sonunda bitiyor. NTE rezervlerimiz ve kalitesinin (tenör) de ekonomik olarak işletilebilecek düzeyde olup olmadığının ispatlanması için geçecek süre, MİT’in raporunda belirtiği üzere en erken 2028 yılında olacağı gözüküyor. Bu süreye endüstriyel boyutta tesis kurma ve devreye alma süreside eklendiği düşünüldüğünde NTE üretimi 2030 yılınıgeçeceğini varsayabiliriz. Trump, bu kadar uzun süre beklemeyeceği için işbirliği teklifini kabul etmemiştir. Bu yüzden, Ekim ayın sonunda Avustralya, Malezya, Tayland veJaponya ülkeleri ile işlenmiş NTE tedariki işbirliği antlaşmaları imzaladı. Dün de Kazakistan ile NTE konusunda antlaşma imzaladı.

 Peki! Türkiye olarak bu yatakları işletip, NTE ürünlerinibiz elde edemeyiz mi?

 Prof.Dr. Deniz: Teknik olarak her şey mümkündür! Zaten madencilik teknolojisi olarak bunu yapamayacağımızı pek kimse söylemiyor. Gerçi, bor madenlerimizi uç ürün diye tabir ettiğimiz Sodyum-Bor-Hidirit’li füze yakıtı, Bor-Nitrürlü kurşun-geçirmez malzemeler, elektrikli araçlar ve rüzgâr türbininde kullanılan sabit mıknatıslar (NdFeB) gibi ürünlerde kullanılmasına sağlayacak “bor türevlerini” hali hazırda üretemediğimize göre, NTE’leri nasıl üreteceğiz sorusunun cevabı da yok! Aslında, NTE konusu madenleri çıkarmak ve içerindeki değerli nadir toprak elementlerini hidrometalurjik (çözeltme) yöntem ile kazanmaya dayalı teknik konulardeğildir! Konu, bu işlemleri yaparken işletme maliyetiniz ne olacak? Kurduğumuz tesisin ilk yatırım maliyetini ne kadar sürede amorti edeceğiz? Üretim esnasında kullandığınız asit ve diğer organik reçinelerin ve çözeltme işlemi esnasında atıklardaki ağır metal tozlarını ve buharlarının hemçalışanların hem de çevresel etkisini azaltmak için gerekli önlemleri nasıl alacaksınız? İşletme esnasında çevre üzerine olumsuz etkilerini önlemek için ne kadar yatırım yapacaksınız? Asıl problem bu sorular veya buna ilave edebileceğimiz bazı soruların cevabının belirsizliğidir.Örneğin; yakın zamanda Erzincan-İliç’teki maden kazasında İSG ve Çevre açısından ne yapabildiğimizi maalesef acı bir şekilde gördük!

 Çin hükümeti NTE ürünlerini ekonomik olarak üretip, Dünya’ya nasıl satabiliyor o zaman?

 Prof.Dr. Deniz: Öncelikle belirtmek isterim ki, Çin rezerv açısından en büyük NTE rezervine sahip olsa da, ABD, Myanmar, Avustralya başta olmak üzere birçok ülke NTE’nin oksit formuna hatta metal haline dönüştürebiliyorlar. Sorun, NTE rafinasyon süreçlerinin maliyeti, çalışan ve çevre üzerine olumsuz etkilerine karşı alınabilecek önlemlerin maliyetinin ne olduğudur? Çin, bu açıdan diğer ülkelerin önüne çıkıyor. Çünkü işçilik maliyeti neredeyse yok! Çevre ve insan sağlığını dikkate alan bir ülke de değil! Ayrıca, Çin elektrikli otomobil, rüzgâr türbini, cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi yüksek teknoloji ürünleri de ürettiği için, çıkardığı ve işlediği NTE’leri bu teknolojik ürünlerde kullanabilmektedir. Biz, elektrikli otomobil üretiyoruz desek te otomobilin elektrik motoru ve aküleri yurtdışından geliyor. Zaten, rüzgârtürbinlerini genelde Çin olmak üzere tüm parçalarını yurt dışından getiriyoruz. Cep telefonu, tablet ve bilgisayarların nereden geldiğini zaten söylememe gerek yok! Türkiye olarak şu anda NTE üretmiyoruz, fakat NTE ithal ediyoruz! Yıllık NTE ithalatımızın 2019 yılı verisine göre tüm oksitlerinin toplamı sadece 88 ton olan bir ülkede bu kadar büyük bir yatırımın yapılmasına gerek var mı? Diyeceksiniz ki, diğer ülkelere satar para kazanırız! İyi de, Çin gibi insana değer vermeyen, çevre katliamına izin veren ve çok düşük maliyetle NTE üreten bir ülke ile ABD bile rekabet edemezken, biz nasıl rekabet edebiliriz?

 Son günlerde Nadir Toprak Elementleri (NTE) konusu hem siyaseten hem de bilimsel olarak çok konuşuluyor, sizce bu kadar konuşulması normal mi?

Türkiye’de şu anda kurşun, çinko, kalay, krom, antimon ve cıva gibi metal madenciliği yapılıyor. Fakat bunları metal haline dönüştürecek bir rafinasyon tesisimiz maalesef yok. Ayrıca, bakır ve alüminyum gibi birçok madenlerimizi rafine edebilecek rafinasyon tesisi yeterli gelmediği için, katma değeri düşük cevher olarak yurt dışına satılmaktadır.Türkiye’nin bu tür metalleri rafine edemiyor veya etmiyorsa,NTE konusu da benzer olur sanırım. Ayrıca, 1950’li yıllarda keşfedilen Eskişehir-Beylikova’da ki maden yatağı şimdiye kadar maden olarak bile çıkarılmamış olması, ekonomik bir rezerve sahip olmadığı algısını güçlendiriyor. Bütün bu söylediklerimin ışığında, hem rezervler açısında hem de teknolojik ve fiyat rekabeti açısından belirsizlikler ve umutsuzlukların olduğu bir konu olan NTE kaynağımızı bence çok fazla abartıyoruz. Maden konusunda uzman olan bir akademisyen olarak, madenlerimizin çıkarılıp katma değerli ürün olarak satılmasını canı gönülden isterim! Fakat, bilim insanı sorumluluğum gereği, eksik ve hatalı söylemlere karşı da gerçekleri söylemek durumundayım.