Silivri'de tutuklu bulunan Ümit Özdağ'dan yeni mektup: 'PKK, yeni devlet kurmayı öneriyor'
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden yeni bir mektup yazdı.
12punto
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Sözcü yazarı Saygı Öztürk'e mektup gönderdi.
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Özdağ, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin mimarı olduğu yeni açılım sürecine ilişkin yaptığı değerlendirmede “Asıl stratejik kazancı Öcalan ve Büyük Kürdistancı kadroları elde edecektir. PKK terör örgütü, yalnızca PKK’nın faaliyetlerini durdurdu’’ ifadelerini kullandı.
Mektubunda, terör örgütü PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi olan Lozan Barış Antlaşması'nı hedef almasına da değinen Özdağ, PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkarak yerine yeni devlet kurmayı önerdiğini vurguladı.
PKK’nın fesih açıklamasının KCK ve diğer unsurlarını kapsamadığını hatırlatan Özdağ'ın mektubu şöyle:
FESİH AÇIKLAMASI
“Fesih açıklamasında kullanılan ‘galip taraf’ dili, Türkiye Cumhuriyeti’nin İstiklal Harbi sonucunda emperyalizme imzalattığı Lozan Antlaşması’nı reddedip Sevr’den yana tavır alması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anayasası olan 1924 Anayasası’nı kabul etmemesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1924–1938 arasında bastırdığı 15 isyanı ve 1984–2025 arasında yürütülen terörle mücadeleyi ‘soykırım” olarak nitelendirmesi, terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk milletine düşmanlığını sürdürdüğünü açıkça göstermektedir. PKK’nın Murat Karayılan ve Cemil Bayık grupları bu düşmanca metin üzerinde dahi ancak gecikmeli olarak uzlaşabilmiş; bazı grupların ise bu metne dahi itiraz ettikleri bilinmektedir. Bu zihniyetle, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli, üniter ve laik niteliklerini koruyarak herhangi bir silahlı eylemliliğini bırakma zemini oluşturmak mümkün değildir.
SURİYE VE İRAN’DA DEVAM EDECEKLER
PKK-PYD Suriye’de, PKK-PJAK İran’da ve PKK-PÇDK Irak’ta varlığını sürdürecektir. PKK’nın Avrupa’da oluşturduğu ve bir narko-terör ağı olan yapılanmasının geleceği de bellidir. Böyle binlerce terörist-kaçakçıya istihdam sağlayan bu şebekenin tasfiyesine dair herhangi bir planlama görünmemektedir. Üstelik PYD, PJAK ve PÇDK gibi yapılar bu şebekeye duydukları finansal ihtiyaç nedeniyle onun varlığını sürdürmesini tercih edeceklerdir.
HEDEFTEN SAPMADILAR
Bu süreçte asıl önemli olan, Türkiye tarafından silahlı gücü tümüyle bertaraf edilmiş olan PKK’nın silah bırakmasından ziyade, bundan sonra atılacak hukuki ve siyasi adımların ne olacağıdır. Anayasamızın hangi maddelerinin nasıl değiştirileceği, özellikle de değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk dört maddenin, 66. maddenin (Türk vatandaşlığı tanımı) ve 42. maddenin (eğitim dili Türkçedir) değişip değişmeyeceği meselesidir. Yapılması planlanan anayasa değişiklikleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve üniter devlet kimliğinin tasfiye edilip edilmeyeceğidir. Zira ne Abdullah Öcalan ne de PKK, Türkiye, Irak, İran ve Suriye toprakları üzerinde kurulacak “Büyük Kürdistan” hedefinden vazgeçmiştir.
ÜÇÜNCÜ FAZA GEÇİŞ
Pervin Buldan’ın “Suriye’de statü elde edildi, şimdi üçüncü faza geçiliyor” şeklindeki ifadesi de bu politikanın açık göstergelerinden biridir. İmralı’daki mahkûmdan meşru bir siyasi aktöre dönüştürülmek istenen Abdullah Öcalan yalnızca Türkiye’deki DEM Parti’yi değil, fiilen Suriye’deki YPG bölgesini de yönetecek konuma getirilmektedir. PKK ile İran’a, PÇDK ile Irak’a müdahale imkânı olacaktır. Öcalan ile birlikle süreci yöneten kadrolar, Öcalan üzerinden Türkiye’nin bu ülkelerde etkili olabileceğini düşünebilirler. Ancak böyle bir denklemde Türkiye’ye yalnızca taktiksel faydalar sağlanabilirken, asıl stratejik kazancı Öcalan ve Büyük Kürdistancı kadroları elde edecektir.”
YENİ BİR DEVLET
PKK, Türkiye Cumhuriyeti’ne adeta İstiklal Harbi sonucunda Lozan Antlaşması ile uluslararası sınırları ve meşruiyeti tescillenmiş olan devleti yıkarak yerine yeni devlet kurmayı önermektedir. Hükûmet yetkilileri, PKK’ya bağlı diğer ülkelerdeki yapıların da varlıklarına son vermesinin gerektiğini vurgularken; PKK’nın bu konuda hiçbir adım atmayacağı, hatta kendisinin varlığına son vermesini dahi bir lütuf olarak sunduğu görülmektedir."