Tahliye edilen gençlerden Irmak Uyan, 12punto’ya anlattı: 'Yerlerde yatıyorduk, tuvalet kağıdı bile vermediler'

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına karşı Türkiye genelinde başlayan kitlesel protestolar yaklaşık dört haftadır devam ederken, eylemlere katıldıkları gerekçesiyle çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. Bu öğrencilerden biri olan 19 yaşındaki üniversite öğrencisi ve Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyesi Irmak Uyan, cezaevinde geçirdiği süreci ve maruz bırakıldığı hak ihlallerini 12punto’ya anlattı. Irmak’ın avukatı Onur Cingil ise, “Hukuk değil, siyaset konuşuyoruz. Ama bu yıldırma politikasında başarılı olamayacaklar” diyerek sürece dair değerlendirmelerde bulundu.

Sinem Nazlı Demir

Sinem Nazlı Demir - 12punto.com.tr

Irmak Uyan, 19 Mart’ta Beyazıt’taki öğrenci yürüyüşüne katıldıktan sonra 24 Mart sabahı Terörle Mücadele ekiplerinin şafak operasyonuyla gözaltına alındı. 2 haftayı aşkın süredir Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda (Silivri Cezaevi) kalan Uyan, 11 Nisan günü tahliye edildi. Cezaevinde geçirdiği süreci 12Punto’ya anlatan Uyan’ın sözleri, içerideki mevcut koşulların insan hakları ihlallerine nasıl yol açtığını gözler önüne serdi.

Gözaltı sürecinin başlangıcında nezarethane koşullarının yetersizliğinden bahseden Uyan, tuvalet ihtiyaçları için dahi görevlilerin herhangi bir malzeme vermediğini söyledi:

“Nezarethanede yerlerde, süngerlerin üzerinde yatıyorduk. Tuvalet için bize peçete bile verilmedi. Peçete istememizin karşılığı ‘Tuvaletler tıkanıyor’ cevabıydı. Yemek olarak sadece içinde bozuk peynir olan bir sandviç verdiler. Korktuk, yemek istemedik. Aç olduğumuzu söyledik, avukatlarımız yemek göndermek istedi ama kabul edilmedi.”

'46 KİŞİLİK KOĞUŞ, 32 KİŞİLİK KAPASİTEYLE AÇILDI'

Cezaevine ilk girdiklerinde 13 kişi olduklarını belirten Uyan, ilerleyen günlerde koğuşun dolduğunu, kalabalığın arttığını şu sözlerle anlattı:

“Koğuş bizim için yeni açılmıştı. Yataklarımızı kendimiz serdik. Bir sabah kalktık, yeni insanların geldiğini gördük. Her gün kadın sayısı arttı. 32 kişi kalmamız gereken koğuşta 46 kişi kalıyorduk. Yerlere yatak atıldı, odalar üçlendi. İlk açık görüşte aileler izdiham yaşadı, sonra koğuşları ayırdılar.”

'YÜZÜNÜ KAPAT' TAVSİYESİNE KARŞI: 'BEN BİR ŞEY YAPMADIM'

Emniyete giriş sürecinde ters kelepçeyle götürüldüğünü aktaran Irmak Uyan, kendisine yapılan bir “tavsiye”yi şöyle aktarıyor:

“Bir polis yanıma gelip iyilik yapar gibi ‘Yüzünü kapat, sana tavsiyem’ dedi. Ben de ‘Neden kapatayım? Bir şey yapmadım. Siz bile beni neden aldığınızı bilmiyorsunuz’ dedim. Polise soruyorum, ‘Beni neden aldınız?’ cevabı şu: ‘Bilmiyorum, emniyete gidince biz de öğreniriz.’”

'FİŞLENECEĞİZ DİYE SUSARSAK HİÇBİR İŞE YARAMAZ'

Gözaltı ve tutukluluk sürecinden sonra karşılaştığı baskıların farkında olduğunu belirten Uyan, buna rağmen mücadeleden vazgeçmeyeceğini vurguluyor:

“Evet, tehditler olduğunu biliyorum. ‘Devlete giremezsin, fişlenirsin’ deniyor. Ama fişleneceğiz diye susmamız hiçbir işe yaramaz. Hepimizi fişleyemezler. Okulum uzadı, olsun. Değer miydi? Değerdi. İçeride yatanların hepsi benim sıra arkadaşım. Farklı siyasi görüşlerimiz olabilir ama biz ortak bir amaç için yürüdük.”

'MARJİNAL' SÖYLEMİ VE GENÇLİĞE YÖNELİK İTİBARSIZLAŞTIRMA

Irmak Uyan, özellikle kamuoyunda gençleri damgalamak için kullanılan “marjinal” söylemine de şu sözlerle karşı çıkıyor:

“Bazı arkadaşlarım içerideyken aileleri aranıyor. ‘Oğlunuz marjinal gruplarla takılıyor, onu kurtarın’ deniliyor. Ama biz hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Gittiğim için pişman değilim çünkü haklı olduğumu biliyorum. Bütün bu olanların hukuksuz olduğunu da biliyordum. 10 kişi olsak da 10 bin kişi olsak da Beyazıt Meydanı’nda hakkımızı arayacağız. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, irade gaspına karşı hep yan yana duracağız.”

AVUKAT ONUR CİNGİL: HUKUK DEĞİL SİYASET KONUŞUYORUZ

Irmak Uyan’ın avukatı Onur Cingil ise yaşananların sadece hukuki bir mesele değil, siyasi bir baskı yöntemi olduğunu savunuyor:

“Bir hukukçu olarak bunun derin bir hukuksuzluk olduğunu biliyorum. Bu sürdürülebilir değil. Ama burada hukuk değil, siyaset konuşuyoruz. 18-19 yaşındaki çocukları şafak operasyonlarıyla almak, onları terörle ilişkilendirmek kabul edilemez.”

Cingil, gözaltına alınan gençlerin gördüğü fiziksel şiddete de dikkat çekiyor:

 “Cezaevindeki genç müvekkillerimden birinin burnunda çatlak, kaşında yarık vardı. Fotoğrafını çektim. Ailesi korkuyordu o fotoğrafı yayınlamamdan. Ama müvekkilim dedi ki: ‘Abi ben çıkacağım ve onları ikna edeceğim.’ O ilk korku, artık bir yüreklenmeye dönüştü.”

BİR KUŞAĞIN TEMSİLİYET ARAYIŞI

Irmak Uyan’ın yaşadıkları, yalnızca bireysel bir mağduriyetin ötesinde, Türkiye’de ifade özgürlüğü, toplanma hakkı ve gençliğin siyasal alandaki konumu üzerine ciddi soruları da gündeme getiriyor.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını güvence altına alırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. ve 11. maddeleri ifade ve toplanma özgürlüğünü koruma altına alır. Türkiye, bu yükümlülüklere taraf bir ülke olarak bu hakları güvenceye almakla sorumludur. Ancak Irmak ve arkadaşlarının yaşadığı gözaltı ve tutukluluk süreçleri, bu yükümlülüklerin ciddi biçimde ihlal edildiğini gösteriyor.

Gençlerin siyasal eylemlerine “marjinalleşme” ya da “terör” çerçevesinden yaklaşmak, demokratik bir toplumun temel değerleriyle bağdaşmaz. Oysa Irmak’ın anlattığı gibi, farklı siyasi görüşlere sahip gençler bu kez ortak bir noktada buluşuyor: İrade gaspına karşı durmak.

Türkiye’de gençlik, yıllardır bir siyasal özne olarak değil, kontrol edilmesi gereken bir kitle olarak görülüyor. Ancak bugünün genç kuşağı dijital olarak görünür, örgütlenme kapasitesi yüksek, siyasi ayrımların ötesinde kolektif mücadeleye yatkın bir yapı sergiliyor.

Avukat Onur Cingil’in “Hukuk değil, siyaset konuşuyoruz” sözleri, yalnızca bugünün tablosunu değil, geleceğe dair de uyarı niteliği taşıyor. Gençlerin barışçıl taleplerine şiddetle yanıt vermek, yalnızca o bireyleri değil, bir ülkenin demokrasi birikimini hedef alıyor.

Irmak Uyan’ın şu sözleri, bu tabloyu en yalın haliyle özetliyor:

 “Farklılıklarımız olabilir ama biz irade gaspına karşı yan yanaydık.”

Bu cümle, bir toplumun yeniden şekillenme iradesini taşıyan gençliğin sesidir. Ve bu sesin bastırılması, yalnızca bugünü değil, yarını da kaybetmek anlamına gelir.