“Teğmen Cuntası” denilen okulda neler yaşandı?
Tuzla Piyade Okulu'nda 10 Kasım Atatürk'ü anma töreninde bir teğmenin Atatürk fotoğrafı takmayı reddettiği için kavga çıktığını olaydan 12 gün sonra duyduk. İddia Milli Savunma Bakanlığı'na sorulduğunda, “dezenformasyonun bariz bir örneği” nitelemesi yapıldıktan sonra konuyla ilgili adli ve idari sürecin başladığı bildirildi.
12punto
Müyesser Yıldız/ 12punto.com.tr
Ülkemizde olayların raf ömrü genelde 24 saat olduğundan, bu da çabucak unutuldu.
Ancak dün, iktidarın gazetesi Yeni Şafak, “Teğmen Cuntası” manşetiyle konuyu yeniden gündeme getirdi.
Haberde, 10 Kasım'da yaşandığı iddia edilen olayla ilgili, “Tuzla Piyade Okulu’nda bazı askerlerin namaz kıldıkları için fişlenmeleri ve darp edilmeleri” ifadesi kullanılıp, bu olayların ardından başlayan idari ve adli soruşturmada bir “teğmen cuntası”nın varlığının ortaya çıkarıldığı öne sürülerek önce şu derin (!) bilgiler verildi:
“Cuntacı teğmenler, daha Kara Harp Okulu’ndaki öğrencilik yıllarında sözde 'Atatürkçülük' maskesiyle terör estirmeye başladı. Okul mescidinde namaz kılan öğrencileri 'Atatürk düşmanı', 'tarikatçı-cemaatçi', 'irticacı' gibi ifadelerle fişleyen cuntacı teğmenler, dindar subayları fotoğraflarını paylaşarak hedef gösterdi, WhatsApp gruplarında cemaat ve tarikatlara galiz küfürler savurdu. Kara Harp Okulu’ndan Tuzla Piyade Okulu’ndaki Kursiyer Subay Taburu’na geçilince taciz daha da arttı... Bütün öğrencilerin bulunduğu 3 farklı WhatsApp grubunda resmen 'tarikatçı subay(!)' avı başlatıldı.
Grupta namaz kılan, şehitlik ziyareti yapan kursiyer subayların gizlice çekilmiş fotoğrafları paylaşılarak açıklama istendi. Hedef gösterilen kursiyer subaylardan bazıları 'tarikatçı olmadığını' ispat etmek için kendilerini 'Ne namazı, alnım secde görmedi' gibi ifadelerle savunmak zorunda kaldı. Ayrıca sözde tarikatçı subayların kendini açık etmesi için, gruplarda tarikatlara ve liderlerine ağıza alınmayacak galiz küfürler edildi.
Alt sınıflarla da irtibata geçilerek 'tarikatçı' subayları fişlemeleri istendi... WhatsApp gruplarında cuntacı teğmenler başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devlet büyüklerini hedef alan hakaret ve tehditlerde bulundu... Cuntacı teğmenler, TSK içindeki sözde tarikatçıları kamuoyunun gündemine getirmek için ince ince planlar yaptı... Cuntacılar, darbe dönemlerini andıran bir bildiri yayınlamayı bile düşündü.”
Ardından 10 Kasım'da yaşananlara gelinip şunlar anlatıldı:
“100’e yakın cunta kafalı teğmenin sözlü tacizleri 10 Kasım törenlerinde fiili saldırıya dönüştü. Dosyaya giren ifadelere göre, 10 Kasım’da gerçekleştirilecek tören öncesinde Atatürk fotoğrafları dağıtıldı. Piyade Teğmen A.A.’nın da aralarında olduğu bazı kursiyer subaylar, toplu iğne yetmeyince fotoğrafları yakalarına takamadı. Cunta heveslisi gruptan K.Ş. isimli teğmen, tören alanında 'Atatürk resmini neden takmıyorsun? Cemaatçi misin sen s..... git' diyerek Teğmen A.A.’ya çıkıştı, zor kullanarak resmi yakasına takmaya çalıştı. Gördüğü muameleye sinirlenen Teğmen A.A. ise 'İğne olmadığı için takamadım. Senin söylemenle mi takacağım? Ben kendim takarım' cevabını verdi.
Araya giren bölük komutanına da 'resmi iğne olmadığı için takamadığını, Atatürk düşmanı olmadığını' anlatmak zorunda kalan Teğmen A.A., komutanın emriyle getirilen iğneyle resmi yakasına tutturdu. Gerilim törenden sonra da devam etti. Koğuşa giden Teğmen A.A., bu kez 15’e yakın cunta heveslisinin tacizine maruz kaldı. Teğmenler S.Y., U.T., S.Ç., 'Ya seve seve ya s... s... takacaksın' gibi küfürlerin ardından 'Bir gün gelecek hepiniz Atatürk’e secde edeceksiniz' ifadeleriyle Teğmen A.A.’ya hakaret etti. Aynı günün akşamında da Teğmen B.İ., tarikatçı diye yaftalanan Teğmen A.A.’ya ağır küfürler savurdu. Bununla da yetinmeyen cuntacı teğmenler, 3 gün sonra yeniden sahne aldı. R.A. öncülüğünde organize olan teğmenler, 'Atatürk düşmanı' diye fişledikleri 3 teğmenin kaldığı koğuşun kapısına 3 Atatürk resmi yapıştırdı. Kursiyer teğmenler WhatsApp grubunda 'Sökerlerse dövüyoruz beyler' notuyla kapının fotoğrafını paylaştı.
Bu paylaşıma yapılan yorumlar da ağır hakaret içerikli oldu. Kursiyer Teğmen M.F.Ş., koğuşa gelince taciz amacıyla asılan fotoğrafları sökerek cebine koyarken, M.F.Ş.’yi gözetleyen bir cuntacı, kapının fotoğrafını grupta paylaşarak 'Atatürk resmini sökerek çöpe atmışlar' ifadeleri ile diğer arkadaşlarını galeyana getirdi. Olaylar bu noktadan sonra çığrından çıktı. Mesajı gören kursiyer Teğmen R.A. tarafından organize edilen 70-80 kişilik grup, koğuşa baskın düzenleyerek 3 kursiyer teğmene 'Atatürk düşmanları' diye yumruklarla saldırdı, üniformalarındaki apoletleri ve Türk bayraklarını söktü. Saldırgan kursiyer teğmenlerden birisi 'Burada Allah da benim, mahkeme de' diye tehditler savurdu. Durumdan haberdar edilen bir üsteğmenin olay yerine gelmesiyle grup dağıldı, saldırıya uğrayan kursiyer teğmenler ise Tuzla Devlet Hastanesi’ne giderek darp raporu aldı.”
Tüm bunlardan sonra da şu sorular dillendirildi:
“Cuntacı teğmenler Harp Okulu’na alınırken güvenlik soruşturması yapıldı mı? Yapıldıysa nasıl gözden kaçtı? Daha öğrencilik yıllarında organize bir yapıya dönüşerek açıktan faaliyet yürüten bu grup, Harp Okulu’nda nasıl dikkatlerden kaçtı ve okulu nasıl bitirdi? WhatsApp yazışmalarında da görüldüğü üzere namaz kılan öğrencileri fişlediklerini üstleri ile paylaştıkları halde, komutanlar bu yasa dışı faaliyete neden göz yumdu? Bu yapı ile ortak hareket eden üst rütbeli subaylar var mı?”
İDARİ SORUŞTURMA RAPORUNDA "CUNTA" YOK
Yeni Şafak tüm bu bilgilerin (!) idari ve adli soruşturma sonucunda ortaya çıktığını öne sürdüğüne göre, MSB tarafından başlatılan idari soruşturma sürecini ve hazırlanan raporda neler olduğunu aktaralım.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın 29 Kasım'da verdiği soruşturma emrinin ardından Disiplin Soruşturma Heyeti 5 Aralık'ta bir rapor hazırladı. Bu rapordan sonra da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) 11 Aralık'ta, 10 Kasım'daki olaya karıştığı öne sürülen teğmenlerden savunma alınması talimatını verdi. Dün itibarıyla da bu teğmenlerden 8 gün içinde savunmalarını vermeleri istendi.
Disiplin Soruşturma Heyeti'nin hazırladığı raporda; Yeni Şafak'ın iddia ettiği gibi bir “teğmen cuntası”ndan söz edilmeyerek sadece 10 Kasım'da yaşananlarla ilgili şu tespitlere yer verildi:
“10 Kasım 2023 tarihinde Atatürk'ü Anma Günü’ne yönelik yapılan tören esnasında, 3'üncü subay temel kurs bölüğü kursiyerlerinden P. Teğmen A.A.'nın emir verilmesine ve kendisine fotoğraf ve iğne dağıtılmasına rağmen yakasına Atatürk fotoğrafını takmadığının tespit edilmesi sonrasında arkadaşları tarafından tepki görerek ikaz edildiği, arkadaşlarının Atatürk fotoğrafını takması yönündeki uyarılarına rağmen iğnesinin olmadığı bahanesiyle takmaktan imtina ettiği, bu durumun Bölük Komutanı P. Üsteğmen Y.K.'ye iletilmesi sonrasında onun tekrar verdiği emir ile gecikmeli olarak Atatürk fotoğrafını yakasına taktığı, tören esnasındaki bu olay nedeniyle subay temel kursiyerlerinden bir grubun tören sonrasında saat 10.00 sularında tepki göstermek maksadıyla P. Teğmenler A.A., M.F.Ş. ve F.A.'nın kaldığı vardiya yatakhanesi 405 nolu koğuşa gittiği, orada kursiyer teğmenler arasında sözlü tartışma ve gerginlik yaşandığı, bu gerginliğin gün içerisinde devam ettiği, subay temel kursiyerleri tarafından mesajlaşma gruplarında olaya ilişkin paylaşımlar yapıldığı, müteakiben yaşanan gerginliğin 13 Kasım 2023 tarihinde devam ettiği, bu kez öğlen saatlerinde yine bir grubun 405 nolu koğuşa giderek orada kalanlara tepki gösterdiği, aralarında tartışma ve arbede yaşandığı...”
DARP DA YOK
Yeni Şafak'ın haberinde, üç teğmenin saldırıya maruz kalıp darp edildiği ve Tuzla Devlet Hastanesi'ne giderek darp raporu aldığı öne sürülüyordu ya; Soruşturma Heyeti'nin raporunun devamı ise şöyle:
“Arbede sonrası P. Teğmen A.A.'nın darp raporu almak maksadıyla amirlerine müracaat ettiği, ilk olarak Piyade Okulu Birinci Basamak Muayene Merkezi’ne, devamında da Tuzla Devlet Hastanesine sevk edildiği, yapılan muayene sonrasında darp ve cebir izine rastlanılmadığı, rapor sonrasında A.A.'nın amirlerinin onay vermemesine rağmen kendiliğinden Tuzla Polis Merkezi’ne giderek şikayetçi olduğu, müteakiben olayın Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ettiği...”
Yine raporda; Yeni Şafak'ın aktardığı Whatsapp yazışmalarından farklı ifadelerin yer aldığını, ayrıca üç teğmenin “üniformalarındaki apoletleri ve Türk Bayraklarının söküldüğü” iddiasının doğru olmadığını gösteren şu tespitin yapıldığını kaydedelim:
“Koğuşta yaşanan tartışma esnasında M.F.Ş.'in kamuflaj kıyafetinin kolundaki Türk Bayrağı’nın sökülerek, 'Sen bunu takmayı hak etmiyorsun.' şeklinde sözler sarf edildiği...”
ÖNCE UZAKLAŞTIRMA... SONRA İHRAÇ MI?
Sonuç olarak; öncelikle olaylara karışan 7 kursiyer teğmen okuldan uzaklaştırıldı. Bunlardan üçü Atatürk'ün resmini asmayı reddettiği, dördü de buna itiraz ettiği belirtilen teğmenler.
Soruşturma Heyeti'nin talebine gelirsek; üç isimle ilgili nasıl bir işlem yapılmasını teklif ettiklerini öğrenemedik, ama dört teğmene; “A.A., M.F.Ş. ve F.A.'ün koğuş kapısına onların rızası dışında Atatürk fotoğrafları asmak ve ağır nitelikte tahrik edici Whatsapp paylaşımları yapmak suretiyle bu koğuşta kalanları hedef konumuna getirdikleri ve bu şekilde askeri disiplinin ağır bir biçimde zedelenmesine sebebiyet verdikleri” gerekçesiyle TSK Disiplin Kanunu ve TSK Disiplin Kurulları Yönetmeliği uyarınca “Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesi” istendi.
MSB'YE NİYE SORULMADI?
Yeni Şafak'ın bu haberi yayımladığı dün, aynı zamanda MSB'de haftalık basın bilgilendirme günüydü. Ancak; ilginçtir, böylesine önemli bir iddia, toplantıyı düzenleyen Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk’e veya MSB kaynaklarına sorulmadığı gibi MSB de sessiz kaldı.
Yeni Şafak'ın, “Cuntacı teğmenler” hükmü... Bunların “Harp Okulu'na alınırken güvenlik soruşturmasının yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa nasıl gözden kaçtıklarının” hesabını sorması... Ve dahi, “Bu yapı ile ortak hareket eden üst rütbeli subaylar var mı?” demesi...
“Yeni bir tasfiyenin mesajı mı?” yorumunun ötesinde; gel de “TSK'da Atatürkçülüğün yasaklanmasının hazırlıkları mı?” diye sorma?!
Dincilerin ve bölücülerin el ele Şeyh Sait'i yücelttiği zamanlardan geçiyoruz; olur mu olur!..