'Terörsüz Türkiye' komisyonu için TKP'den 'tehlike büyüyor' uyarısı: Tuzağa düşülmemeli

"Terörsüz Türkiye" olarak adlandırılan süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulması planlanan komisyona ilişkin tartışmalar devam ederken, Türkiye Komünist Partisi (TKP)’den dikkat çeken bir açıklama geldi.

12punto

TKP Merkez Komitesi son toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin sorunlarının komisyona havale edilemeyeceğini belirtirken; “Tehlike giderek büyüyor” dedi.

TKP’nin "Türkiye’nin Meseleleri Komisyona Havale Edilemez! Tehlike Giderek Büyüyor" başlıklı açıklaması şöyle:

1. İktidarın ısrarla “Terörsüz Türkiye” başlığında ele aldığı, ancak sürecin muhatapları başta olmak üzere, herkesin farklı adlandırdığı “yeni çözüm süreci”nin iktidarın bütün unsurlarının uzlaştığı bir planlama ve hedef dahilinde yürümediği, bu anlamda bir devlet aklından söz edilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Süreç, Suriye’de ve bütün bölgede yaşananlarla birlikte İngiltere, İsrail, ABD, Fransa gibi uluslararası güçlerin müdahale ve inisiyatiflerine açık bir biçimde gelişmektedir. PKK, DEM, İmralı, SDG/PYD açısından da bütünlüklü bir yaklaşım olmadığı görülmektedir.

"İKTİDAR ŞARA'YA KEFİL OLMAKTA VE ASLINDA 'BİZİM DE ADAMIMIZ' DEMEKTEDİR"

2. İçerik ve doğrultusundan bağımsız olarak, sürekli olarak yeni çatışma dinamiklerinin belirginleştiği bir bölgede, Türkiye büyüklüğünde bir ülkeyi yöneten iradenin büyük laflarla ilan ettiği bir açılımdaki plansızlık ve kafa karışıklığı ülkemiz ve halkımız için büyük bir tehlikedir. Partimiz bu kafa karışıklığının en belirgin örneğinin “Suriye’nin toprak bütünlüğü” hedefi ile son 15 yıldır uygulanmakta olan Suriye politikaları arasındaki açık çelişki olduğunu yıllardır söylemektedir. Ancak bu kafa karışıklığı, Suriye’nin toprak bütünlüğünün herkesin Şara’nın liderliğini yaptığı cihatçı örgüte boyun eğerek sağlanabileceği iddiası ile bir çılgınlığa dönüşmüştür. Şara İsrail, İngiltere ve ABD’nin adamıdır. Neyle yıkansa, nasıl cilanlansa bir suçlu olduğu gerçeği değişmediği gibi, bu suçlara yenileri eklenmektedir. İktidar Şara’ya kefil olmakta ve aslında “bizim de adamımız” demektedir.

3. Açıkça söyleyelim: Suriye’de yaşayan kimse kendi geleceğini Şara’ya teslim etmez. Bugün Şam’ı ele geçirmiş HTŞ ister Sünni, ister Alevi, ister Kürt, ister Dürzi olsun, kimseye bir gelecek sunamaz. Ayrıca Şara ve örgütünün Suriye’yi yönetecek bir gücü bulunmamaktadır. İktidarın İsrail’in Suriye’ye yerleşmek için mazeret olarak kullandığı Şara’nın çeteleriyle birlikte Suriyelileri hizaya getirmeye dönük adımlar atması, son süreçle birlikte kimi çevrelerin Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetini sorgulama arayışına yardımcı olmaktan başka bir şeye yaramaz. Hele hele son günlerde marifet gibi dillendirilmeye başlanan ABD’yle birlikte hareket ederek İsrail planlarını boşa çıkarmak gibi fantastik düşünceler halkımızı ateşe atmaktan başka bir anlam ifade etmez.

"DIŞ POLİTİKA YAMALI BOHÇA GÖRÜNTÜSÜ VERMEKTEDİR"

4. AKP yıllardır kendisinden önceki hükümetleri ve muhalefetteki CHP’yi korkak bir dış politika anlayışını savunmakla eleştirmektedir. TKP eski hükümetlerin ve CHP’nin dış politika çizgisini savunacak değildir. Ancak bugün “cesur” ve “interaktif” diye pazarlanan dış politika, başından beri karşısında durduğumuz içeriğinden bağımsız olarak tutarsızdır, yamalı bohça görüntüsü vermektedir. O kadar ki, İsrail ile Suriye’de bilek güreşine hazırlanan iktidar, artık yok olma eşiğine gelmiş Gazze’yi lafta dahi unutmuştur.

5. İç politikadan bağımsız, ayrı bir dış politika olamaz. AKP’nin dış politika tutarsızlıkları iç politika tercihlerinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda “çözüm süreci”nin iç politika hedefleri de belirsizdir. Ek olarak yönetim krizi bu meselede de karşımıza çıkmakta ve daha da derinleşmektedir. Türkiye’de diğer konulardan ayrı, bağımsız bir “Kürt sorunu” ya da “terör sorunu” yoktur. Ülkemizi yok oluşun eşiğine getirip halkımızın yaşama arzusunu elinden alan kapitalist sömürü düzeninin, tarikatların egemenliğini ilan ettiği ve Cumhuriyet ile laikliğin sistematik saldırılarla karşılaştığı bir siyasal yapının ve emperyalist sistem içinde kanlı işbirlikleri ve kirli pazarlık ve rekabete dayalı bir uluslararası konumlanışın herhangi bir sorunu çözme şansı yoktur. Halkımız bu saydığımız temel meselelerden bir tanesini dahi kenara itmeyen bir program etrafında kenetlenmelidir. Piyasacı ama demokrat, laik ama NATO’cu, Amerikancı ama özgürlükçü olunmaz, olunamaz!

"FELAKETE SÜRÜKLEYEN DÜZENE İTİRAZ EDİYORUZ"

6. Bu nedenle “çözümden yana mısın değil misin”, “barış istiyor musun istemiyor musun” sorularını reddediyoruz. Her sorunu çözmek istiyoruz, elbette barış istiyoruz. Ama önümüze çıkarılan NATO’cu çözümleri, Lozan’ı ve Cumhuriyeti sorgulama niyetlerini, yeni-Osmanlı projesini, etnik kimlikler üzerine kurulu bir siyasal sistemi, ümmet fikrinin pazarlanmasını kabul etmeye niyetimiz yok. Her şeye itiraz etmiyoruz. Ülkemizi ve halkımızı felakete sürükleyen bir düzene, onun siyasetçilerine ve politikalarına itiraz ediyoruz.

"KOMİSYON TUZAĞINA DÜŞÜLMEMELİDİR"

7. Çözüm süreci ve bağlantılı olarak Yeni Anayasa ile ilgili komisyonların kuruluşu, başta iktidar olmak üzere tarafların konuya ilişkin ne dediği belli değilken iyice tuhaf hale gelmektedir. TKP bu iktidarın anayasa yapma meşruluğunun olmadığını defalarca vurgulamıştır. Öte yandan Türkiye’de bütün konuların halkın önünde tartışılmasını savunuyoruz. Ancak “gelin tartışalım”la olmaz. Taraflar gizli kapılar ardında ya da yuvarlak ya da çelişkili ifadelerle değil, açık bir biçimde önerilerini dile getirmeden hiçbir tartışma gerçek değildir. Bu bir tuzaktır. Bu anlamda komisyon tuzağına düşülmemelidir. Bütün partiler, ülkenin temel konularına ilişkin ve elbette “çözüm süreci”ne ilişkin düşüncelerini halkımıza anlatmalı, somut bir biçimde göstermelidir. “Bu konuları tartışmak lazım” halkı aldatmaktan başka bir anlam ifade etmez. Halktan kaçamazsınız. Geçtiğimiz ay Türkiye’nin önemli meselelerinden biri olan NATO’ya üyelik konusunda siyasi partilere basit sorular yönelttik. Yanıt olarak sadece sessizlik var. Çünkü halkın karşısına çıkıp “biz NATO’dan vazgeçemeyiz” diyemiyorlar. Tercihlerinden utanıyorlar. İktidarından muhalefetine Türkiye’de düzen siyaseti ilkesiz, korkak, tutarsızdır. Bu yüzden her şeyi komisyona havale etmektedirler. TKP bu komisyon siyasetini mahkum etmekte, ülkemizin geleceğini holdinglerin, tarikatların, NATO ve emperyalist ülkelerin çıkar ve insafına terk eden akılsızlığa karşı halkımızı tavır almaya çağırmaktadır.