Tıp Fakültelerinde sorun gittikçe büyüyor! İthal edecekler
Türkiye'de tıp fakültesi öğrencilerinin el beceresi kazanabilmesi için gerekli olan kadavra, ülkemizde beden bağışının az olması nedeniyle bulunamıyor. Bu yüzden üniversiteler yurt dışından kadavra ithal etmek durumunda kalıyor.
12punto
Tıp fakültelerinin en önemli derslerinden anatominin ana
eğitim materyali olan kadavranın temin sorunu nedeniyle eğitimin kalitesi
düşüyor. Öğrencilerin el becerisi kazanması, beden üzerinde uygulama yapması
için kadavra büyük önem taşıyor.
Ülkemizde beden bağışının az olması dolayısıyla
büyükşehirlerdeki üniversitelerde bile bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar
az sayıda kadavra bulunuyor. Çoğu tıp fakültesi öğrencisinin kadavra görmeden
mezun olduğunu dile getiren uzmanlar, kadavra bulunamadığında ithal etmek
zorunda kalındığını söylüyor.
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Servet
Çelik, kadavra bulunmadığında ithal etmek durumunda kalındığını ifade ederek,
"İthal kadavralara ciddi bedeller ödemek zorunda kalıyoruz” dedi.
KADAVRA SORUNU BÜYÜYOR
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi ve EÜ Girişimsel Anatomi Plastinasyon Uygulama Araştırma Merkezi
Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Servet Çelik, 20 yıl önce bir kadavra üzerinde
çalışabildiklerini vurgulayıp, "2010'dan sonraki yıllarda ufak ufak
bağışlar artmaya başladı. 3-4 yılda bir kadavra gelirken, yılda 1-2'lere
çıkmaya başladı. Son yıllarda da bağış konusunda biraz daha iyi duruma geldik.
400 ÖĞRENCİYE 40 KADAVRA GEREKİYOR
İzmir gibi büyükşehirlerdeki üniversitelerde bağış sayısı yılda 5-6 olabiliyor. Bağışlar artmaya başladı ama hala yeterli düzeyde değil. Batıdaki standartlara ulaşmamız için sadece EÜ Tıp Fakültesi'ndeki 400 1’inci sınıf öğrencisinin yılda 40 tane kadavrayla çalışması lazım" dedi.
"HEKİMİN İLK HASTASI KADAVRA OLMALI"
Tıp fakültesi öğrencilerinin beden üzerinde uygulama
yapması, el becerisini kazanmasını istediklerini dile getiren Prof. Dr. Çelik,
"Beden bağışı eksik olunca eğitim, öğrencinin bire bir el becerisi
kazanmasından ziyade kadavraların, organların, kasların, yapıların önceden
anatomi hocaları tarafından hazırlanıp, öğrenciye gösterilmesine, yani müze
formatına dönmüş oluyor. En azından gerçekçi bir dokuyu görmelerini, bunun
yanında ölmüş kişinin bedeniyle karşılaşmaları onları psikolojik olarak da hekimliğe
hazırlıyor. Hekimin ilk hastası kadavra olmalı" diye konuştu.
"BECERİ KAZANAMADAN HEKİMLER MEZUN OLUYOR"
Türkiye’de bire bir kadavrayla çalışan öğrenci sayısının az
olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çelik, "Bir yılda 15-20 civarında öğrencinin
belli bölgeleri inceleme şansı oluyor. Günümüzde kadavrada çalışmayı bırakın,
kadavra görmeden mezun olan çok sayıda sağlık profesyoneli var. Çoğu fakültede
sadece var demek için bir veya iki tane kadavra var. Beceri kazanamadan
hekimler mezun oluyor. Anatomi asistanları, uzmanlarının dahi çoğunun kadavrada
çalışma şansı olmuyor" ifadeleri kullandı.
"ÖĞRENCİLER EN AZINDAN BİR KADAVRA GÖRSÜN DİYE ALIMLAR
YAPILIYOR"
Beden bağışının artmasının hekimlerin el becerisinin ve yapı
bilgisinin artmasını sağlayacağını aktaran Prof. Dr. Çelik, "Ayrıca
kadavra üzerinde yapılacak araştırmaların tıbbi cihazların, yeni ameliyat
tekniklerinin geliştirilmesi gibi imkanlar sağlıyor. Dolayısıyla daha kaliteli
sağlık hizmeti olarak ülkemize katkıda bulunuyor" diye konuştu.
"CİDDİ BEDELLER ÖDEMEK ZORUNDA KALIYORUZ"
Kadavra bulunmadığında ithal etmek durumunda kalındığını
vurgulayan Prof. Dr. Çelik, "İthal kadavralara ciddi bedeller ödemek
zorunda kalıyoruz. Bunlar ülkemizin parası. İhtiyacı karşılayacak kadar ithalat
da yapılamıyor. İşin doğrusu bir bedene fiyat biçilmesini de doğru bulmuyoruz
ama çok sayıda fakültemiz, öğrencimiz var. İhtiyaçtan dolayı da bakanlık bu
yola gitmek zorunda kaldı. Öğrenciler en azından bir kadavra görsün diye
üniversitelerde alımlar yapılıyor" dedi.
'KADAVRA EN İYİ EĞİTİM MATERYALİ'
EÜ Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve
Girişimsel Anatomi Plastinasyon Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr.
Okan Bilge, kadavra gerçek dokunun, yapının öğrencilere aktarılabileceği en iyi
eğitim materyali olduğuna dikkati çekip, "Kadavraları bağış öncelikli
sonrasında da sahipsiz cenazelerden karşılamaya çalışıyoruz. Avrupa
standartları en fazla bir kadavrada 10 tane öğrencinin çalışabileceği ve bu
öğrencilerin de bire bir kendilerinin diseksiyon yaparak anatomiyi öğrenmeleri
şeklinde. Ancak 400'ün üzerindeki öğrenci nüfusunda bunu gerçekleştirmemize
imkan yok" dedi. Cerrahi branşta uzmanlık eğitimi alan asistanların hasta
üzerinde değil kadavra üzerinde cerrahi teknikleri öğrenmelerinin çok daha
güvenilir ve etik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bilge, kadavraya bu anlamda da
çok büyük ihtiyaç olduğunu belirtti.
'BAĞIŞ KADAVRALAR EN AZ 5 YIL KULLANILIYOR'
Toplumun kadavra bağışı konusunda bilinçlenmesinin olumlu
geri dönüşü artırdığını vurgulayan Prof. Dr. Bilge, insanların bedenlerini
bağışladıklarında ileride ne olacağını öğrenmek istediklerini söyledi. Prof.
Dr. Bilge, şöyle sürdürdü: "Bağış kadavralarda ailelerden 5 yıl süre
istiyoruz. Çünkü düzgün saklanabilmesi ve bozulmasının önlemesi için bedenin
yaklaşık 6 ay ilaçlı bir şekilde kalması gerekiyor. Ancak 6 aydan sonra
kullanılabiliyor. 3-4 sene bedeni kullanabilmek için süreye ihtiyacımız var.
Sonrasında bağışçı ailelerimize iade ediyoruz. Onlar da gömülmesini
sağlıyorlar. Bazı aileler süresiz bağış yapıyor cenazeyi geri istemiyorlar.
Ayrıca sahipsiz cenazelerimiz var. Sahipsiz cenazelerde süre söz konusu
olmadığı için en iyi şartlarda saklamaya çalışarak olabildiğince fazla
kullanmaya devam ediyoruz. 10-20 yıl kullanabiliyoruz. Sonrasında belediyeye
teslim edilip gömülmeleri sağlanıyor."