Tuğrul Türkeş’ten Sinan Ateş çıkışı. Ayşe Ateş’ten jet yanıt: İmzamı atarım
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşımda bulundu ve AKP’li Tuğrul Türkeş'in 1 Temmuz’da görülecek olan dava öncesi yaşananları değerlendirdiği paylaşımına göndermelerde bulundu.
12punto
Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş'in cinayetine dair dava 1 Temmuz'da görülmeye başlanacak. Dava öncesi pek çok cepheden açıklamalar gelmeye devam ederken son olarak AKP'li Tuğrul Türkeş, MHP ve dava sürecine dair yorumlarda bulunduğu bir paylaşımla ortaya çıktı.
Yaşanan süreçte MHP'nin merkeze konulmasını ve suçlamaların parti üzerinden yapılmasını doğru bulmadığını söyleyen Türkeş, davanın bir an önce sonuçlanmasının ve suçluların da cezalarını çekmesinin önemli olduğundan bahsetti.
MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in oğlu AKP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, yaptığı yazılı açıklamada “Bu konu ağır cezalık bir suçtur. Bu konunun ideolojik bir tarafı bulunmamaktadır. Konudan istifade etmek isteyen tarafların da ideolojik bir yanı bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
AYŞE ATEŞ'TEN 'ALTINA İMZAMI ATARIM' YANITI
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş de Tuğrul Türkeş'in paylaşımını sosyal medya hesabına taşıdı ve Türkeş'in kullandığı ifadelerin altına imzasını atacağını söyledi. Ateş, mahkemeyi bir partiyle özdeşleştirmek istemediğini belirtti ancak gün ışığına çıkması gereken başlıkları da bir bir sıraladı.
Ateş şu ifadeleri kullandı:
Başbuğ Alparslan Türkeş’in kıymetli evladı, AK Parti Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş’e,
Sayın Vekil’im, anlayan için birçok anlam, ihtar ve nasihat barındıran bu metne büyük ölçüde katıldığımı, birçok maddenin altına düşünmeden imzamı atacağımı bilmenizi isterim.
Biz de tam 18 aydır şunu söylüyoruz: Suç şahsidir. Bu suça karışan her kim varsa mevki makam gözetilmeksizin yargı önüne çıkarılmalı, çıkarılmasının önü açılmalıdır. Kim suçlu, kim suçsuz buna BAĞIMSIZ yargı karar vermelidir.
Yüksek müsaadelerinizle bu siyasi cinayetin bizi büyük endişeye sevk eden ve 16 ay sonra ivedilikle harekete geçiren yanlarını tekrar paylaşacağım:
1) Bu suikast davasının ilk günlerinde şüphelilerin defalarca gözaltına alınıp serbest bırakılması ve sonunda tutuklanması sürecinin delillerin karartılmasının önünü açtığı aşikârdır. Şüpheliler bu sürecin sonunda ya telefonunun kırıldığını ya telefonunu değiştirdiğini ya da şifresini unuttuğunu beyan etmiştir.
2) Soruşturma ne zaman ilerleme kaydetse savcı değiştirilmiş, soruşturmanın ilerlemesinin başaktörü olan savcılar tenzili rütbe ile Ankara dışına gönderilmiştir. Bu gelişmelerin mevcut mahkeme heyeti üzerinde bir baskıya sebebiyet vereceği endişesi giderek artmaktadır. "Azmettirici" sıfatıyla yargılanan Tolgahan Demirbaş’ın SEGBİS sorgusu sırasında Sayın Savcı Ayhan Ay’a bu hususu işaret ederek sarf ettiği cümleler oldukça açıktır.
3) Bütün bu gelişmelere ek olarak, ortaya çıkan iddianamenin birçok eksik yanının olması, katili taşıyan araçların –dosyada olmasına rağmen- plakasının gizlenmesi, sayfalarca süren ifademe üç satır yer verilmiş olması, Sinan’ın en yakın arkadaşlarının ifadelerinin iddianameye girmemesi, 17 kişinin dosyasının ayrı tutulması gibi yine bizi bu dosya üzerinde siyasi bir baskı olduğu düşüncesine iten hadiseler meydana gelmiştir.
Elbette burada şu soru doğmaktadır: Eğer bir siyasi baskı yoksa yukarıda sizinle paylaştığım ve bir müdahale olduğunu açıkça gözler önüne süren gelişmelerin sorumlusu kimdir.
Bu suçluları koruyan siyasi bir güç mevcut değilse karşımızda bir cumhuriyet savcısının resmî yazı olmadan ulaşamayacağı bilgilere bir Whatsapp mesajıyla ulaşabilen, işlediği cinayete emniyet mensuplarını karıştırabilen, yargıya müdahale gücüne sahip kapsamlı bir suç örgütü olduğu düşüncesi kuvvet kazanmaktadır.
Hâl böyleyken bu bir millî güvenlik sorunu değil midir?
Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanlarımıza yazmış olduğum açık mektupta da buna dikkat çekmiş ve dosya üzerinde gezinen –siyasi ya da değil- bu karanlık elin ortaya çıkarılmasının bu alçak suikastin bütün yönleriyle aydınlanmasına giden yol olduğunu belirtmiştim. Şüphesiz, bu karanlık elin ortaya çıkarılması akıllardaki birçok soru işaretini gidermeye fazlasıyla yetecektir.
Son olarak şuna da açıklık getirmek istiyorum: Duruşmaya kalabalık gitmek gibi bir kaygı taşımıyoruz. Çünkü haklıyız. Haklılığın görünmez bir ordusu olduğunu biliyoruz. Bizim bütün çabamız kamuoyu ilgisini canlı tutmak, sıradan vatandaşlar olmamız hasebiyle karşımızdaki karanlığın gücüne karşı siyasi partilerden hukuki destek almak üzerinedir.
Biz adaletin kalabalıklar arasında değil, duruşma salonlarında tecelli ettiğinin, edeceğinin farkında ve bilincindeyiz. Yargının bağımsızlığına gölge düşürülmemesine, suçluların korunmamasına ve adalete olan ihtiyacımızı yüksek sesle dile getirmemiz tam da bu yüzden.
Saygılarımla.
Başbuğ Alparslan Türkeş’in kıymetli evladı, AK Parti Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş’e,
— Ayşe Ateş (@ayseatesaa) June 23, 2024
Sayın Vekil’im, anlayan için birçok anlam, ihtar ve nasihat barındıran bu metne büyük ölçüde katıldığımı, birçok maddenin altına düşünmeden imzamı atacağımı bilmenizi… https://t.co/9woILgbCnP
TUĞRUL TÜRKEŞ'İN AÇIKLAMASINDA NELER VAR?
AKP'li Tuğrul Türkeş, MHP ve dava sürecine dair yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Sinan Ateş cinayetinin üzerinden bir buçuk yıl geçti. Bu süre içerisinde bütün üzüntüme rağmen konuşmamaya ve hiçbir yorum yapmamaya özen gösterdim.
Taraflar ve hatta hiçbir tarafta yer almayanlar bile aile ziyaretinden kanal gezmeye kadar her fırsatı değerlendirmeye çaba sarf etmekteler.
01 Temmuz 2024 günü bu dava nihayet eksikleri ve olmayanları ile birlikte görülmeye başlıyor.
Gelinen nokta itibarı ile durum aşağıdaki gibidir.
1- Sinan Ateş 30 Aralık 2022 Cuma günü bir suikast sonucu katledilmiş, ardında gözü yaşlı bir eş ve baba hasretiyle büyüyecek olan iki yetim çocuk bırakmıştır.
2- Bu konu ağır cezalık adi bir suçtur.
3- Bu konunun ideolojik bir tarafı bulunmamaktadır.
4 Bu konudan istifade etmek isteyen tarafların da ideolojik bir yanı bulunmamaktadır.
5- 01 Temmuz 2024 de başlayacak olan duruşmaya kalabalık olarak gelmek isteyenlerin de; onları oraya sokmak istemeyeceklerin de ideolojik bir yanı yoktur.
6- 17 Ocak 2021 de o günlerde yaşananlardan endişe duyarak kaleme aldığım AZGIN MİLLİYETÇİLİK yazım tam da bu yaşananları görerek dünyada ve ülkemizdeki bu kötü gidişata dikkat çekmek ve bir nebze engel olmaya gayret etmekti.
7- Keza birçok konuşmada hukukun üstünlüğünün ve hukuka bağlı kalmanın önemini vurguladım. Muasir ve refah seviyesi yüksek bir Türkiye'nin; yani milliyetçilerin arzu ettiği, etmesi gerektiği ve ulaşmak isteyeceği hedefin; dolayısıyla "ÜLKÜ" nün bu yoldan sağlanabileceğini dile getirdim.
8- Bugün her türlü sıfatı bir yana bırakarak sade bir Türk Vatandaşı ve Türk Milliyetçisi olarak aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyorum;
A- Türk milliyetçiliği bu meselenin bir tarafı ve/veya paydaşı değildir.
B- Milliyetçi Hareket Partisi (Babamın Partisi) böyle bir suçla ve onu işleyen bireysel suçlularla özdeşleştirilemez.
C- Kantara çıkartılmak istenen Türk Milliyetçiliği ve MHP kurumsal kimliği değil; ağır işleyen hukuk sistemimiz ve ona köstek olanlar olmalıdır.
D- Keza Cumhur İttifakı ve onun değerli yöneticileri de bu kirli suç organizasyonlarından varestedir.
E- Bu kargaşadan muhalefete de ekmek çıkmaz. Bırakın adi suçlular hak ettikleri şekilde yargılansınlar.
01 Temmuz 2024 günü bu davayı bahane ederek ülkeyi karıştırmak isteyenlere, siyaset üretmedikleri için kaostan medet uman tükenmiş siyasetçilere, ideolojiden uzak ama kendini ideolojik göstermek isteyen gangsterlere, ülkenin yönetimine çomak sokma heveslilerine duyurulur.”