Turgut Özal’ı vuran ülkücü kimdi? 36 yıl sonra ilk kez yayınlanan belgeler

Turgut Özal'a başbakanlığı sırasında, bundan tam 36 yıl önce, 18 Haziran 1988'de yapılan ANAP kongresinde suikast girişiminde bulunuldu. Tetiği çeken ülkü ocaklarında yöneticilik yapmış biriydi. 12Punto, 36 yıl sonra bugüne ışık tutacak belgeleri yayınlıyor.

12punto

Caner Taşpınar / 12punto.com.tr

Tarih: 18 Haziran 1988

20 Mayıs 1983'te kurulan Anavatan Partisi’nin o gün yani 18 Hazirann1988’de Ankara Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen 2’nci Olağan Kongresi vardı.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal, partisinin kongresinde kürsüye çıkmıştı ve konuşma yapıyordu.

Turgut Özal, konuşma yapmak için kürsüye çıktıktan kısa bir süre sonra saat 12.18'de iki el silah sesi duyuldu. Kurşun, Özal'ın önünde bulunan mikrofonun ayağından sekip sağ el başparmağını yaraladı.

Saldırgan Kartal Demirağ, Webley-Scott marka silahını ateşlemiş ve Özal’ı vurmuştu. Polislerin müdahalesiyle saldırgan Kartal Demirağ anında yakalandı.

Yaralı halde kürsüye çıkan Özal, "Bilhassa belirtmek istiyorum, Allah'ın verdiği ömrü, O'nun isteğinden başka alacak yoktur, biz de O'na teslim olmuşuzdur" diye konuşmuştu.

Şimdi, 30 Eylül 1988 yılında kaleme alınan iddianamenin kapağını arayalım ve Turgut Özal’a suikast girişiminden bugüne yansıyanları görelim.

Kartal Demirağ Afyon Dazkırı’da Ülkü Ocakları ikinci başkanlığı yapmış bir ülkücüydü. DSP kurucusu olan eski bir ülküdaşını bıçakladığı için cezaevine girmiş ve suikasttan altı ay önce 22 Ocak 1988'de Hayati İpek sahte kimliğiyle Dalaman Yarıaçık Cezaevi'nden kaçmıştı.

Altı ay boyunca Ankara, Antalya, Akşehir, Karadeniz Ereğlisi, Dazkırı, Burdur ve Adana’da dolaştı.

Ancak, Adana kısmı net değil…

Kartal Demirağ ifadesinde Adana'da kaldığını söylüyor. Her ilde ne zaman ne kadar kaldığını ve kimlerle görüştüğünü söyleyen Demirağ Adana’daki kaldığı süre için bu ayrıntılara girmedi.

Bakın her planlı ve infial uyandıracak silahlı eylemde bu ifadeler aynı…

Örneğin, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i Şişli göbeğinde cadde ortasında öldüren Ogün Samat'ın da söylemediği bir şey var: cinayetten bir gün öncesi... Samast'ın cinayetten bir gün önce ne yaptığını ayrıntılı olarak bilen yok.

ALPARSLAN ARSLAN'I GÖRDÜM

Kartal Demirağ'a bakınca bir katil daha gördüm, Danıştay katili Alparslan Arslan. 2006 yılında Danıştay'a silahlı saldırı düzenledi. aldırıda hakim Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmiş, 4 üye ise yaralanmıştı. Danıştay saldırısının faili avukat Alparslan Arslan, Maltepe Cezaevi'ndeki koğuşunda geçen yıl ölü bulunmuştu.  

Peki, Kartal Demirağ'ın mesleği nedir? O bir öğretmen!

Sanık Demirağ, cezaevinde kaldığı dönemde bir grup arkadaşı ziyaret etti. Bir takım kişilerle özel görüşmeleri oldu.

Şimdi dönelim Alparslan Arslan'a... Cumhuriyet'e bomba atılması ve Danıştay cinayetleri öncesinde hep bir hocanın cemaatiyle ilişkide oldu.

Alparslan Arslan, Danıştay cinayetini Danıştay’ın türban ile ilgili verdiği karar nedeniyle işlediğini açıklıyordu. Kartal Demirağ’ın ise saldırı günü üzerinde bulunan notta “Özal ya sen öleceksin ya ben. Sen ki Türklüğü ve İslamı öldürdün” yazıyordu.

Saldırganlar hep aynı şekilde cinayete sürükleniyordu.

Dönelim Kartal Demirağ’a…

İddianamenin ilk sayfasında saldırgan Kartal Demirağ’ın suçları şöyle anlatılıyordu:

1) İdeolojik amaçla T.C. Başbakanı Sayın Turgut Özal’ı tasarlayarak hamili bulunduğu ve emanette kayıtlı tabancasıyla iki el ateş etmek suretiyle öldürmeye tam teşebbüs.

2) Emanette kayıtlı tabancayı bulundurmak ve taşımak.

3) Nüfus tezkeresinde sahtekarlık yapmak.

Afyon, Dazkırı doğumlu olan Kartal Demirağ’ın babası memurdu. Bu nedenle ilkokulu Çardak, Çivril ve Çal’da okudu. Liseyi 1977 yılında Denizli’nin Buldan ilçesinde bitirdi. Üniversite sınavına girdi ve Denizli Eğitim Enstitüsü’nü kazandı.

1979 yılında denizli Eğitim Enstitüsü hakimiyeti solcu öğrencilerde olunca okulu bırakıp Ankara Eğitim Enstitüsü’ne geçti. Kaydını Kütahya Eğitim Enstitüsüne aldırdı ve mezun oldu. Yani, Kartal Demirağ öğretmen olmuştu.  

Kartal Demirağ ifadesinde 1971-1972 yıllarında “ülkücü” olduğunu anlatıyordu. İddianamenin sekizinci sayfasında ise Demirağ’ın anlatımlarına yer verildi.

İddianamede Demirağ’ın faaliyetleri kendi anlatımları üzerinden şöyle aktarıldı:

"Ülkü ocaklarına ilgi duyduğunu, ocağa gidip geldiğini, ‘Dokuz Işık, Biz İnsanlar, Bozkurtların Ölümü’ gibi kitaplar okuduğunu ve ülkücü fikirlere sahip olduğunu, ideolojik kavgalarda ülkücü grup içinde yer aldığını, bu kavgaların birinde DEV-GENÇ’li olan Hüsnü Dereli’yi yaraladığını ve tutuklandığını, cezaevinde bir hafta yattığını anlattı."

44 sayfalık iddianamenin son sayfasında ise Kartal Demirağ hakkında istenen cezalar anlatıldı. Cumhuriyet Savcısı Nusret Demiral imzalı iddianamenin “Not” kısmındaysa “azmettiricilerin” peşine düşüldüğü şöyle anlatıldı:

“Olayda üçüncü kişilerin takip ve tespiti ile soruşturmanın sürdürülmesi için evrak tefrik olunmuştur.”

İddianameyi yazan Savcı Nusret Demiral, o dönem Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ile birlikte Turgut Özal’a suikast soruşturmasını sürdürmüştü. Ancak delil bulunamadı ve Kartal Demirağ’ın arkasındaki azmettiricilere ulaşılamadı.

Turgut Özal ise olayı araştırması için danışmanı Bülent Şemiler’i görevlendirmişti. Şemiler de hukukçular Çetin Yetkin ve Uğur Tönük’ü görevlendirdi.

İki hukukçu da yaptıkları araştırmalar sonucu karşılarına kontrgerillanın çıktığını ve Kartal Demirağ’ın memleketi Afyon Dazkırı’da bir kontrgerilla hücresiyle karşı karşıya kaldıklarını anlatmışlardı.

Uğur Tönük “MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu bana ‘Bu soruşturmayı bırak, işi karıştırma çek git, yoksa senin akıbetin de iyi olmaz’ gibi benzer ifadeler kullanarak beni tehdit ettiler. Ben bu işin suikast olduğu kanaatini edindim’ dedi” açıklamasını yapmıştı.

Savcı Uğur Tönük emeklilik kararını vermesinin de tehdit üzerine olduğunu şöyle anlatmıştı:

“Tetiği çeken Kartal Demirağ’ın başka bilinmeyen güçler tarafından yönlendirildiğini, asıl sorumluların bunlar olduğunu fark ettim. Daha sonra Ankara’da MGK Genel Sekreteri Doğan Beyazıt Paşa beni ‘Bir işim var’ diye çağırdı. Bana bizzat ‘Seni Toplumla İlişkiler Başkanlığı’na getireceğim. Ancak benim dediğim kararları vereceksin’ dedi. Aramızda münakaşa çıktı. Ben ona hakaret falan ettim. Bu olaydan 10 gün sonra isteğimle emekli oldum.”

ÖZAL’A SALDIRIYI SORUŞTURURKEN SİLAHLI SALDIRININ HEDEFİ OLDU

Savcı Uğur Tönük, Turgut Özal’a yönelik silahlı saldırıyı soruştururken silahlı saldırının hedefi olmuştu. Savcı Tönük bu olayı şöyle anlatmıştı:  

“Özal suikastıyla ilgili Malatya’da incelemeye gitmiştim. Ben Battal Gazi İlçesi’nde yol kenarında otururken bir araç yaklaştı ve içerisinden birkaç el silah sesi geldi. Kendimi yere atıp başka bir araca binmek suretiyle olaydan yara almadan kurtuldum. Olaydan sonra on gün eve gitmedim. Eve gitmediğim için eve gidip ‘Baban kayboldu’ diye kızım Gülsefa’yı alıp götürmüşler. Bu sırada kızım üniversite öğrencisiydi. Kızımı evden alıp götürenlerin resmî şahıslar olduğu kanaatindeyim. Bunun sebebinin de beni arayıp bulmak olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben o dönemde de evde değildim. Ben Malatya’da tahkikata yalnız gittim. Eşim ve çocuklarım evde kalmışlardı. Kaçırma olayı bahsettiğim gibi oldu. Eşim ve çocuklarım evde kalmışlardı.”

Önemli bir kitap var.

Gazeteciler Doğan Yurdakul ve Cengiz Erdinç, 1998 yılında çıkan "Çetele" isimli kitaplarında ele Uğur Tönük’ü anlatmıştı.

“Siyaset Mafya Bürokrasi İlişkilerinde Kim Kimdir?” sloganıyla çıkan kitapta, Özal suikastıyla ilgili neler anlatılmıştı, okuyalım:

“Demirağ'ın kimler tarafından desteklendiği bulunamadı. Kongre salonuna “Hareketçi” Ankara Milletvekili Mehmet Çevik’i destekleyen Kırıkkaleli bir grup ülkücüyle girdiği, suikast sırasında Demirağ’a yardım eder gibi davranan kişilerin salonda bulunduğu ileri sürüldü. (Devlet, Ocak, Dergah,188-189) Demirağ ilk ifadesinde özellikle başbakanı vurmayı düşünmediğini, Uğur Mumcu'yu da vurmayı düşündüğünü söylemişti.

Demirağ'ın suç ortağı olarak Gazi Aydın yakalandı. Yaralı olarak hastanede yattığı odaya eski polis kimliğiyle silahlı olarak girmeye çalışan bir polis yakalandı. Demirağ'a silah sattığı belirlenen Mehmet Çevik tutuklandı.

Kemal Horzum'un adamı Osman Atay'ın cezaevinde yattığı günlerde Kartal Demirağ'ı ziyaret edip para yardımında bulunduğu anlaşıldı. Osman Atay'ın Demirağ'la Horzum ilişkisini sağlayan adam olarak arandığı açıklandı. 1990'da Dalaman Tarım Açık Cezaevinden Sabah gazetesi yazarı Ahmet Vardar’a mektup yazan Bahadır Tamer, Cezaevi Savcısı Necmettin Karabacakoğlu’nun kendisine Özal’ı vurmasını önerdiğini iddia etti.

Sabah gazetesi önce mektubu Adalet Bakanlığı'na iletti. Ancak bir gelişme olmaması üzerine 5 Nisan 1990'da Bahadır Tamer’in ihbar mektubunu yayımlayan gazete toplatıldı. MHP davası itirafçılarından Muhsin Polat Cumhuriyet gazetesine yaptığı açıklamada, Çanakkale Cezaevinde tanıştığı ülkücü Cemal Kozan’ın radyoda Özal suikastını duyduğu anda daha hiçbir şey açıklanmamışken hapishanedeki koğuş arkadaşlarına “Bunu Kartal yaptı” bilgisini verdiğini anlattı.

Polat’ın Cemal Kozan’dan aldığı bilgilere göre suikast Özal’ın salona girişindeki karışıklık esnasında planlanmış, Demirağ bu sırada ateş etme fırsatını bulamamış, suikastte kendisine yardımcı olmak için bekleyen ülkücü polislerin kendisini sıkıştırması üzerine Özal kürsüdeyken ateş açmıştı. Polat, suikastın MHP’den ayrılan eskilerin tekrar dönmesi ve partiyi ele geçirerek, Özal’ın ölümü halinde ilk seçimde iktidar olacaklarını tasarlamalarından kaynaklandığını söyledi. (Devlet, Ocak, Dergah, 191-192, Cumhuriyet, 06.04.1990)

KONTRGERİLLA ÜYESİ

Kartal Demirağ'a uygulanan TCK'nın 450/2,4 ve 62. madde ve fıkralarının da yanlış olduğu, 146. maddeden yargılanması gerektiği, bir kez yargılanıp hüküm giydikten sonra olayın boyutları tam olarak ortaya çıkarılsa bile bir daha yargılanma olanağının ortadan kaldırıldığı ileri sürüldü. (Susurluk Konferansı, 154) 27 Ocak 1989'da 20 yıl hapis cezası onaylanan Kartal Demirağ, 16 Nisan 1992'de şartlı tahliye yasasından yararlanarak tahliye oldu.

Demirağ daha sonra 32. Gün programına yaptığı açıklamada MİT'le ilişkisi olduğunu söyledi.

Emekli Yargıtay üyesi Uğur Tönük "Horzum olayıyla bağlantılı olarak suikastı araştırırken Kartal Demirağ'ın Afyon Dazkırı'da bir kontrgerilla teşkilatının üyesi olduğunu tespit ettik" dedi. Kartal Demirağ, Kasım 1996'da Yaman Törüner'e şantaj yaparak 50 bin dolar istemek suçundan 1 yıl ağır hapis ve 2 milyon lira ağır para cezasına mahkûm edildiği için cezasının Yargıtay tarafından onaylanıp kesinleşmesinden sonra 18 Aralık 1997'de cezaevine konuldu.

Daha önceki şartlı tahliyesi kaldırıldığı için 2017 yılına kadar cezaevinde kalacağı belirtildi. (Anadolu Ajansı, 18 Aralık 1997) 1998'de yeniden alevlenen Özal suikastı tartışmasında, Korkut Özal, suikastın arkasındaki kişiyi Mehmet Ağar'ın bildiğini ileri sürdü. (Sabah, 15.03.1998) Özal suikastı soruşturması dönemin Ankara Emniyet Müdürü olan Mehmet Ağar tarafından yürütülmüştü.

36 yıl önceki suikast girişiminin sır perdesini aralamayan Türkiye bugün de çok yol kat etmiş görünmüyor.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada geçen hafta mütalaasını sunan savcı, tetikçi Ogün Samast ve altı sanık hakkında zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesi talep etti.

Bugün hem Kartal Demirağ hem Ogün Samast cezaevinde değil…

Elbette gerçek azmettiricileri de…

Çünkü bulunamıyorlar!