Türkiye'de kültürel miraslara yönelik saldırı nasıl önlenebilir? 'Kayıpları geri getirmiyor'

Geçtiğimiz ay, önce Çifte Minareli Medrese sonrasında Akbaş Baba Türbesi sprey boya ile duvarlarına yazı yazılarak zarar verilmişti. Kültürel mirasın tahrip edilmesi bölgede yaşayan insanları derinden üzerken; tarihi eserleri eski haline döndürmek için çalışmalar başlatılmıştı. Eserlere zarar verilmesine ilişkin Sanat Hukuku Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Aşkın Sultan Kurt ve sanat tarihçisi Burhan Kurtulmuş Aytoslu 12punto.com.tr'ye değerlendirmelerde bulundu.

Ezgi Sivritepe

Ezgi Sivritepe- 12punto.com

Geçtiğimiz ay, Sivas'ta Çifte Minareli Medrese'ye sprey boya ile yazı yazılarak hasar verilmişti. Sivas Valiliği hasar veren 4 kişi hakkında soruşturma başlattığını belirtmiş ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü, yazılan yazıyı geçici olarak branda ile kapatmıştı. Ardından, yine Sivas'ta Akbaş Baba Türbesi'ne sprey boya ile duvarlarına yazı yazılarak hasar verilmişti. Hasarın kimi verdiği ise bulunamamıştı.

Av. Aşkın Sultan Kurt

Türkiye'de sık sık karşılaşılan "kültürel miras tahribatını" değerlendiren Sanat Hukuk Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Aşkın Sultan Kurt açıklamalarda bulundu. 

HUKUKSAL SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

Kültürel mirasın tahribine ilişkin hukuksal sürece değinen Kurt, "Kültür varlıkları 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, yönetmelikler ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde korunmaktadır. Kültürel varlıkların tahribi taşınır ve taşınmaz olarak ikiye ayrılır. 2863 Sayılı yasaya göre taşınmaz kültür varlıklarının bozulmasına, tahribine neden olabilecek her fiil yasaklanmıştır. Bu suç türü hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası yaptırımları mevcuttur" dedi. 

"KAYIPLARI GERİ GETİRMİYOR..."

Halihazırda bulunan kanun ve yönetmeliklerin; zarara uğrayan mirasın tarihsel, kültürel ve estetik gibi kayıpları geri getirmediğini belirten Kurt, "Kamu kurum ve kuruluşlarının gerekli önlemler alması büyük önem arz etmektedir" ifadelerini kullandı. Kurt ayrıca, kültürel mirası korumak için görevli mercilerin olduğunu söyledi. 

Kültürel miras kaybı yaşanmaması için hukuksal olarak uygulanabilecek yaptırımları aktaran Kurt şunları söyledi:

"Kültür varlığına verilen zararın telafi edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda ivedilikle soruşturma açılması yönünde karar verilmesi, bu durumun önüne geçmek adına faydalı olacaktır. Zira ilgili mercilerden 'korumaya' yönelik karar alma süreci hızlandırılmaya muhtaçtır"

Türkiye'nin bu eserlere sahip olmasından dolayı uluslararası düzeyde sorumluluğu olduğunu söyleyen Kurt, "Sanat Hukuku Enstitüsü olarak sanat eserleri ve kültür varlıklarının tahribatı, eserlerin kaçakçılığına yönelik akademik çalışmalarla birlikte dava takiplerimiz halihazırda devam ediyor

“İNSANLIĞIN BİR PARÇASI…”

Sanat tarihçisi Burhan Kurtulmuş Aytoslu

Sanat tarihçisi Burhan Kurtulmuş Aytoslu, kültürel mirasın tahrip edilmesini engellenebilmesi için fikirler sunarken, tahrip edilen eserin nasıl eski haline döndürüldüğünden de bahsetti.

Aytoslu, küfeki taşından işlemesiz duvara sprey boya ile yazı yazılmasının esere zarar vermeyeceğini, kumlama yöntemi ile silinebileceğini belirterek, "Bazı tarihi yapıları en basit anlatımla tamamen yıkıp yerine başka malzemeler kullanarak inşa etmek de bir yöntemdir ve tercih edilmesinde teknik anlamda bir sorun yoktur. Fakat burada bahsi geçen bir tablo olduğunda restorasyon işlemi güçleşiyor. Yaşayanlar için, tarihi eserler insanlığın bir parçası durumundadır. Kültürel mirasın korunmasını istiyorsak, eserin bulunduğu yerdeki insanlara o eserin önemini anlatmalıyız” dedi.

“OKUL ÇAĞINDA ANLATMALIYIZ”

Günümüzde kötü eğitim alındığını düşünen Aytoslu, kültürel mirasın korunması için çözümün eğitimden geçtiğini belirtti ve ekledi:

Ders içerikleri oldukça yetersiz. Eğer bir çocuğun yaşadığı şehirde 500 yıllık bir han varsa o hanın ne olduğunu ona ‘kavratmak’ zorundayız. Derslerde değinilmesi bir şey ifade etmiyor. Önemli olan 30 kişilik bir sınıftan 30 öğrencinin de ‘anlayarak’ çıkmasıdır. Bu sebeple Anadolu gibi eşsiz bir açık hava müzesinde yaşayan halka, okul çağından itibaren içinde yaşadığı bu müzeyi anlatacak ve sahiplendirecek sanat tarihi eğitiminin verilmesi gerekir" ifadelerinde bulundu.

“ESERİ HALK AYAKTA TUTAR”

Devlet kurumlarının emir, torpil dinlemeden kanuni usulü uygulaması gerektiğini belirten Aytoslu bazı yapıların restore edilmeden sergilenmesi gerektiğini söyledi ve cümlelerini şu şekilde tamamladı:

Bir eserin sahibi orada yaşayan halktır. Eserin ayakta kalmasını istiyorsak halk o yapıyı ayakta tutar. Yaşadığı sokağa, mahalleye, kente hatta dünyaya yabancı bir insan modeli yaratılıyor maalesef. Sanat tarihi eğitimi, okullarda ülkemizin tarihi varlığına göre tekrar programlanıp verilmelidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü aslında tüm meseleyi özetliyor, ‘Bir vatana sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanıma ve sahip olmaktan geçer