KESK'ten miting: 'Özelleştirme soygununa son'

KESK ve bağlı sendikalar bütçe görüşmeleri öncesinde İstanbul Kartal Meydanı’nda ve Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda miting yaptı.

12punto

KESK ve bağlı sendikalar bütçe görüşmeleri öncesinde İstanbul Kartal Meydanı’nda ve Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda miting yaptı. “Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz” denilerek çağrısı yapılan mitinglere KESK ve bağlı sendikaların yanı sıra yakın zamanda mahkeme kararıyla yönetimi görevden alınan Türk Tabipleri Birliği (TTB), demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler de katıldı.

'BÜTÇE' VURGUSU

İstanbul’daki mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Orta Vadeli Program’la ortaya konan ekonomi politikasının halkı yoksulluğa daha da ittiğini ifade ederken izlenen politikalarla işsizliğin de kronik bir hal aldığını vurguladı. Ücretlerin asgari ücrete yakınsadığını ifade eden Bozgeyik, vergi sistemindeki adaletsizliğin muhafaza edildiği, kamu harcamalarının kısıldığı, sosyal güvenlik kapsamlarının daraltıldığı ve halkın temel ihtiyaçlarının gözetilmediği bir bütçenin Meclis’te tartışılacağını söyledi.

SENDİKA TALEPLERİ SIRALADI

Halka ağır faturalar kesilmeye devam edeceğini söyleyen Bozgeyik, KESK olarak şu talepler doğrultusunda mücadele edeceklerini belirtti:

  • Bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
  • Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
  • Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.
  • Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz.
  • Engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesinin, engelli hizmetleri için ayrılan bütçe payının arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz.
  • Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz.
  • Toplumun en zengin yüzde 1’lik kısmının milli gelirin yüzde 54’üne el koyduğu, geri kalan yüzde 99’un payına ise milli gelirin sadece yüzde 46’sının düştüğü adaletsiz tabloya son verilmesi için belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz.
  • Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
  • Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin  hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz.
  • OHAL KHK’leri ile herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçilerinin işine iade edilmesini,
  • Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini,
  • Kadınların sürekli, güvenceli işlerde istihdam edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe hakkının hayata geçirilmesini,
  • Herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını,
  • Ekonomik krizi derinleştiren tekçi, milliyetçi, şoven, inkârcı politikaların terk edilmesini, dışarıda ve cezaevlerinde başta tecrit olmak üzere insan hakları ihlallerine son verilmesini, Kürt sorununda barışçıl diyalogu esas alan demokratik yöntemlerin derhal devreye sokulmasını, bu çerçevede yeni bir anayasanın gündemleştirilmesini istiyoruz.

"ÖZGÜRLÜK, ADALET, DEMOKRASİ OLMAZSA TOPLUM DA SAĞLIKLI OLMAZ"

Bozgeyik’in ardından yakın zamanda mahkeme tarafından görevden alınan TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı söz aldı. Konuşması sırasında sloganlar ve alkışlarla da destek alan Korur, özgürlük, adalet ve demokrasi olmadan toplumun sağlıklı olmasının olanaklı olmadığını vurguladı. Korur şunları söyledi:

"Amaç dışı faaliyet nedeniyle bizi görevden aldıklarını zannediyorlar. Oysa bizim tarihimiz, onların bize tanımladığı amacın çok çok ötesindedir. Biz, tarih boyunca onlara göre amaç dışı faaliyetlerle yoğurulmuş bir meslek örgütüyüz. Çünkü ‘Özgürlükten tasarruf edilmez’ diyen abilerimiz, ablalarımız var bizim. Birlikte mücadele ettiğimiz, ‘Sağlıktan tasarruf edilmez’ diyenlerimizle beraber bu yollarda yürüdük. Özgürlük, adalet, demokrasi olmadığında toplumun sağlıklı olabilme olanağının olmadığını biliyoruz. O nedenle biz, bize tanımlanan o amaçların ötesinde halk sağlığını koruma görevimizin bilinciyle özgürlükler için de mücadele ediyoruz. Demokrasi için de mücadele ediyoruz. Adalet için de ve en başta barış için de mücadele ediyoruz. Barış olmadan insanların hayatta kalabilmesi, insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi olanağı yok. İşte gözümüzün önünde Gazze’de olup bitenleri hep birlikte görüyoruz. Bunları izlemek değil, bunlar için mücadele etmek hepimizin sorumluluğudur."