Kentin kimliğine bakış: Beyoğlu Sineması kapılarını açtı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin devralarak, tadilata soktuğu Beyoğlu Sineması, bir yıl aradan sonra kapılarını tekrar sokağa, İstikal'e açtı.

Kardelen İnce

Beyoğlu eski günlerine döner mi, bilmiyorum ama Beyoğlu’nun eski değerlerinden biri olan Beyoğlu Sineması, bir yıl aradan sonra Çarşamba günü tekrar izleyicisine kavuştu. 

1885 yılı yapımı Halep Pasajı içerisinde 1989’dan bu yana kentin sinema kültürüne hizmet veren Beyoğlu Sineması, kapanma aşamasına geldikten sonra İBB tarafından devralınmış ve bir yıllık restorasyon süreci geçirmişti. 

İSTİKLAL'İN KİMLİĞİ: MEKAN KÜLTÜRÜ

Sinema kapılarını açmadan önce İstiklal’i eski adıyla Cadde-i Kebir’i 2 tur yürüdüm. Kapılarını İstanbul’un en ünlü noktası İstiklal’e açan Beyoğlu Sineması’nın asıl şimdilerde nefes olması lazım gerektiğini de caddeye yakından bakınca anladım. Malum artık İstiklal’de çok sesli sokak sanatçılarının cadde boyunca birbirine karışan sesleri yok. Kimliğiyle miras olan pastaneleri, kitabevleri yok. Onun yerine neler mi var? İnanması güç ama aynı zincir mağazaların manasızca peş peşe yığdıkları üçer beşer, tek tip dükkanları var. Yine zincir kahve markaları, tantuniciler, nargileciler var. İşte, bu yüzden Beyoğlu Sineması’nı yaşatmak, çok sesli filmleriyle yeniden bizi büyülemesine izin vermek her zamankinden daha önemli.

KENTİN KAYBOLAN RUHU

Özellikle son dönemlerde sosyal medyada eski Beyoğlu, eski Taksim özlemiyle paylaşılan gönderiler oldukça rağbet görüyor. Ee, böyle bir atmosferde Beyoğlu Sineması’nın tekrar kapılarını açması nasıl umut aşılamasın?

İstiklal gibi simge bir noktada gidenin yeri çabuk doluyor tabii. Lebon, İnci ve Markiz Pastanesi, Emek Sineması, Pandora Kitabevi ve Beyoğlu’nun daha nice simgesi, kentin kültürünü yaşatan mekanları. Kimini pandemi, kimini değişen düzen, kimini artan kiralar yerinden etti. 

Oysaki bir şehre karakter ve topluluk duygusu veren yegâne şey kültür, kültürü yaşatan mekanlardır. Beyoğlu Sineması da gözümüzün önünde ne badireler atlattı; sayısız kez direndi, Taksim’in yozlaşmayla kol kola giden dönüşümünün karşısında bir avuç kitleyle durdu. 

Ekonomi, terör, gericilik derken Beyoğlu Sineması açıldı mı, kapandı mı kimin umurunda diyenler de olabilir. Nitekim açılış günü kapıya yığılan kitlenin büyük kısmı, sinemadan habersiz şekilde, Ekrem İmamoğlu’nun kapıdan çıkışıyla dağıldı. Tıpkı İstiklal’in sessiz bir şekilde gözümüzün önünde yiten kimliği gibi… Yine odaktan uzak, habersiz ve manasızız ne yazık ki.

 

BEYOĞLU SİNEMASI'NI 'SEVMEK ZAMANI'

Açılışında Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı filmini oynatan sinema, buram buram birey ve kapitalizm kokan bir zamanda bizi biz yapandan, birleştirenden, sevmekten kopmamak gerektiğini de bu seçimiyle tekrar anımsattı. Artık her bir ihtiyacımızı tek bir mekanda toplayıp, nedense asla tatminlik duygusu vermeyen AVM’lerin konforlu alanından çıkmak gerekiyor. Üstelik artık Beyoğlu Sineması için rutubetti, kokuydu bahanemiz de yok. 34 yıldır koltuklarında aşıkları, dostları, çeşit çeşit insanı ve hikâyeyi misafir eden Beyoğlu sineması, asıl dokusu bozulmayacak şekilde usta ellerden geçmiş, şimdilerde yeni misafirlerini bekliyor.