Vicdanın sesinin aydınlattığı ’Karanlık Gece’

Vicdanın derinliklerinde yankılanan bir hesaplaşma… Özcan Alper’in 2022 yapımı filmi Karanlık Gece, bireyin iç dünyasında büyüyen suçluluk duygusunu, toplumsal baskılarla örülü bir kasaba atmosferinde ele alarak izleyiciyi sarsıcı bir vicdan sorgulamasına davet ediyor.

12punto

Hilal Özdemir

‘Karanlık Gece’, yönetmenliğini Özcan Alper’in yaptığı 2022 yapımı film. Başrollerini Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu, Sibel Kekilli ve Pınar Deniz’in paylaştığı film, derin bir vicdan sorgulaması etrafında şekilleniyor.

VİCTOR HUGO: ‘VİCDAN, İNSANIN İÇİNDEKİ TANRIDIR’

Film, bir anlık ‘erkeklik’ gururuyla işlenen cinayetin faillerinden biri olan İshak’ın, yıllar içinde içini kemiren vicdanının sesini artık susturamaması üzerine kurulu.

İshak, gezgin bir müzisyendir. 7 yıl önce dahil olduğu bir linç olayı, kasabaya döndüğünde peşini bırakmaz. Çocukluk arkadaşları olan diğer beş fail ve onları destekleyen kasaba halkı ile yüzleşen İshak, üzerine çöken suçluluk duygusuyla mücadele eder.

Flashback sahneleriyle, cinayete giden sürecin izlerini sürerken, şimdiki zamanda ise İshak’ın cinayeti ortaya çıkarmak için yaptığı mücadeleyi izleriz. Geride bıraktığı arkadaşlıkların izlerini, kasabanın baskıcı atmosferi içinde çözüme kavuşturma çabalarını görürüz.

Geriye dönüş sahnelerinde Ali ve İshak’ın git gide güçlenen arkadaşlığını izleriz. Birlikte vakit geçirmekten hoşlanan, türküler söyleyen Ali ve İshak’ın yakınlaşması köylüleri rahatsız eder. Kasabalılar, kendilerinden olmayanlarıtehdit unsuru olarak görür. İşlerini daha kolay halletmek, kendi kurdukları düzende daha rahat yaşayabilmek için İshak’ı kışkırtmaya başlarlar.

İshak’ın köyün güzel kızı Sultan ile ilişkisi vardır. Sultan, üniversite sınavına girip, şehre gitmek ister. İki sevgilinin giderek birbirinden uzaklaşması ve Sultan’ın Ali ile yakınlaşmasını fırsat bilen köylüler, İshak’ı kıskançlık krizine sokacak yalanlar söyler.

Bu noktada film, Platon’un mağara alegorisini çağrıştıracak şekilde ilerler.

Mağara alegorisinde, kendini zincirlerinden kurtaran kişi, başka bir dünyanın varlığıyla karşılaşır.Dışarıya adım atan kişi gerçek dünyayı öğrenir ve sorgulamaya başlar. Platon, mağara alegorisinde mağarayı toplumla, mağaradaki mahkumları bireyle, zincirleri toplum kurallarıyla ve duvara yansıyan gölgeleri toplumda kabul gören doğrularla bağdaştırır.

Kasabayı mağara olarak düşünebiliriz. Filmdede, tıpkı Platon’un mağara alegorisinde olduğu gibi kasabalılar, yaşadıkları küçük dünyada kendilerine verilen kadarını biliyorlardır. Onları yönetenler, kendilerine hizmet eden köy halkının farklı bir dünyanın varlığını bilmesini istemez. Filmde de, farklı dünyanın varlığını onlara gösterecek olan kişi köye atanan genç memur Ali’dir.

Ali’yi avlamak için kullandıkları yem ise İshak olur.

Topluca işlenen cinayet sonrası herkes kendi normaline dönerken İshak, derin bir suçluluk duygusu ile baş başa kalır.

Filmi izlerken tasavvuf düşüncesindeki “avcı” metaforunu da düşünebiliriz. Tasavvufta, genellikle “nefs, ruh, akıl, arif, âşık” gibi anlamları ifade etmek üzere kullanılmıştır

Yunus Emre’nin “nefistir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan” sözünün filmin alt metni olduğunu söylersek abartmış olmayız.

Mağara alegorisinde dışarı çıkan ilk insan gibi İshak da zamanında Ali’yle birlikte çıktığı mağaraya bu defa tek başına döner. Yukarı çıkmak için kullandığı ipi ise mağaradan başka bir yaşam alanı olduğuna inanmayan arkadaşları keser. İshak, vicdanın sesini en başa dönerek susturmaya, mağaraya belli belirsiz sızan ışıkla temizlemeye çalışır.

İleri gidebilmek için bazen geriye adım atmak gerekir. İshak da susturamadığı vicdanı ile her şeyin başladığı yere döner. Mağaradan yukarı doğru baktığında yeşil bir ağaç ve üzerine yağan yağmur damlalarını görür. Yönetmenin açık uçlu finali seyirci için pek çok olasılığı düşündürür.

Fakat gördüğümüz ağaç ve yağmur, İshak’ın vicdanının temizleneceğine ve yeniden yeşereceğine işaret eder.

Son olarak film müziklerine de değinmek istiyorum. Özcan Alper, diğer filmlerinde olduğu gibi Karanlık Gece’de de türkülere sıkça yer vermiş. Hacı Taşan’dan dinlediğimiz türküler, geçmiş ve şimdi arasında gidip gelen yolculuğa öyle güzel eşlik ediyor ki hikâyenin ağırlığından ezildiğimiz yerde nefes almamızı sağlıyor.