Özgür Özel konuşurken İBB iddianamesi açıklandı
CHP lideri Özgür Özel partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. CHP'nin grup toplantısı devam ederken İBB iddianamesinin tamamlandığı açıklandı. Özel, kürsüdeki konuşmasında İBB iddianamesine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.
12punto
CHP Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında konuşuyor.
İşte Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar:
Sözlerine Mustafa Kemal Atatürk'ü anarak başlayan Özel, "Son zamanlarda okuduğum bir anekdottan etkilendim. Bir gün mecliste bir milletvekili, İstanbul ya da Ankara illerinden birine Atatürk'ün adının verilmesini, böylelikle Atatürk'ün adının şehrin temellerine kazınmasını önermiş. Bunu duyuyor Paşa. Milletvekilini çağırıyor ve şöyle diyor: Bir ismin dillerde kalması için şehrin temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın, şehrin ismi İstanbul ama Fatih Sultan Mehmet'i hemen hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey yapabildiysem, şehrin temellerime ismini yazarak değil, milletin kalbine yazarak anılmak isterim. İşte kalbine milletin kalbine yazıldığının en iyi göstergesi. Dün biz Sayın Erdoğan'ın başkanlığındaki devletimizi, meclisimizi, milletimizi temsil eden heyetle huzurdaydık" dedi.
Özel, daha sonra Kocaeli'nde yaşanan yangın faciasına değindi.
CİMER'e yapılan şikayeti okuyan Özel, şunları söyledi:
"Birlikte Misak-ı Milli Kulesine geçtik. Sayın Erdoğan deftere yazdı. Bize okudu. Tabii orada kendine bir şey söylenmez. Doğru değil Atanın huzurunda. Ama şöyle okuyor. Yüce Atatürk diyor. En büyük eserim dediğin Cumhuriyete sahip çıkacağız. Çok güzel. Atatürk'ün o sözünün o kadarını alan ve Atatürk'ün diğer büyük eserine bugünkü zulmü yapana, Atatürk'ün partisine kayyum atamaya çalışana, İstanbul'da kayyumlar atayana, davalar açana, partisi üzerinde hesaplar yapana, belediye başkanlarına haksız saldırılarla ithamlarla bir yıl geçirene o cümlenin doğrusunu söyleyeyim. Diyor ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Benim iki büyük eserim var. Bunlardan birisi Cumhuriyetse diğeri Cumhuriyet Halk Partisidir. Biz onun Cumhuriyetle birlikte ikinci büyük eseri olan Baba ocağımızın Cumhuriyet Halk Partisi'nin çatısı altında onu bir kez daha özlemle, onun partisinde görev yapmanın verdiği gururla.
Bakana soru sormak yok, Kartalkaya'da 78 kişiyi cayır cayır yakan adam kasıla kasıla geziyor.
Genel Başkanımız Özgür Özel, partimizin TBMM grup toplantısında konuşuyor. https://t.co/UGSkANOzNc
— CHP ???? (@herkesicinCHP) November 11, 2025
Burada 30 tane 16 tane Soma katliamı yaşanmış bu faciada gidip de bakmamışlar.
Bugün Meclis gene mecliste plan bütçe komisyonunda bu bakan gelmiş oturuyor. Sen ona genç soru veremiyorsun. Daha 1 hafta önce Gebze'de çöken binada 4 yurttaşımızı kaybettik. İlk dakikalarda metro inşaatı ile alakası yok diyen Ulaştırma Bakanı. Şimdi yavaş yavaş yanlamaya başladı. Gidip ona bunun hesabını soramıyorsun.
Böyle bir rejim, böyle bir düzen olmaz. Türkiye'de her 5 çocuktan bir tanesi çalışıyor. MESEM ile çalışmaya zorlanan çocuk sayısı 2 milyonu geçti. 2 milyonu geçti. Bakın bugün Çalışma Bakanlığı'nın bütçesi var. Çalışma Bakanlığı'nın bütçesinde çocuk işçiliğiyle mücadele edilsin diye bir ödenek kalemi var. 2023 yılında buraya 41 trilyon para ayrılmıştı.
Geçen sene 2024'te 41 trilyon ya, 41 milyon ya bunun beklersin ki hiç değilse 60 milyona çıkacak. 28 milyona düşürmüşlerdi. Bu sene ne kadar biliyor musunuz? Sıkı durun. 1000 lira koymuşlar. 1000 lira. Yani para koymamışlar. 0 yazamadıkları için iz ödenek koymuşlar oraya.
"BU AK PARTİ'NİN KARA DÜZENİ ..."
Bu sene orayla ilgili yani 2 yıl önce 41 milyon ayırdıkları çocuk işçiliğiyle mücadeleye bu sene bütçe dahi ayırmamışlar. Aynı bütçede bugün bu mecliste plan bütçede görüşülmekte olan aynı bütçede Çalışma Bakanlığı bütçesinde MESEM üzerinden okul çocuğunu ucuz işçi yapıyorlar ya güvencesiz işçi yapıyorlar ya. MESEM üzerinden patronlara verilmek üzere teşvik kalemine ise 6 milyar lira koymuşlar. Bir tarafa 1.000 TL. Yani 0 TL.
Bir tarafa patronlar için MESEM 'de çocuk çalıştırsınlar diye onlara teşvik kalemine 6 milyar lira koymuşlar. İşte İşte görevi süresince 16 tane Soma katliamı olan çocuk işçilikte mücadeleye para koymayan, çocuk işçilik sistemine teşvik koyanların, Kartalkaya'nın baş sorumlularının, Gebze'de çöken binanın sorumlularının burada gelip pişkin pişkin oturup bir genç soruya dahi muhatap olmadıkları düzenin adına AK Parti'nin kara düzeni diyoruz. Mutlaka bu düzeni sonunu getireceğiz. Mutlaka getireceğiz. 16 buraya başkanım yanında. 16 buraya başkanım yanında.
Şimdi bu AK Parti'nin kara düzeninin içinde.... Neler oldu neler? Bir Soma'yı hatırladık, Ermenek'i, Afyon'daki cephanelik patlamasını, nereyi düşünsen bitmez acılar ama herhalde 6 Şubat depremi bu sürecin içindeki en büyük travmalarımızdan bir tanesi. Halen daha da yaralar sarılabilmiş değil. Ama bu iktidar hem 6 Şubat'tan hemen sonra bir yıl içinde herkes evine geçecek dediği halde seçim kampanyasını bunun üstüne kurduğu halde
"350 BİN KİŞİ HALA KONTEYNERDE"
Halen daha 350.000 kişi konteynerlarda yaşadığı 3. yıl geliyor, 1000 gün geçti halde bir tane drone cafcaflı bir sokağa karşılıklı 15 tane, 30 tane apartman güzel drone çekimleri gitsin gelsin. Arka sokağa bakmadan, konteyneri görmeden, verilen sözün tutulmadığını örten İstanbul'a Ankara'ya, Manisa'ya, Rize'ye biz sözlerimizi tuttuk diyen bir haksızlık Hatay'ı çıldırtıyor. Adana'yı Adıyaman'ı çıldırtıyor.
Malatya'ya bu kadar da olur mu dedirtiyor. Kahramanmaraş'a yazıklar olsun dedirtiyor. Ama İstanbul'a kar yağmadan Türkiye'ye kış getirmeyenler depremin 1000'inci gününde iletişim kampanyası yürüttüler. Dedim ki nasıl yapıyorlar?
En güzel yerleri çekiyorlar. Hatay'da durum ne? İşte milletvekilleri burada, Hatay perişan. Malatya perişan, Maraş perişan, Adıyaman perişan. O zaman dedim ki madem öyle. Hani videoları açıp açıp izletiyor da sonra oradan onu söylüyor, bunu söylüyor ya öyle ne montaj ne bir şey. Dün dün Adıyaman, dün Malatya, dün Kahramanmaraş, dün Hatay. Ekranın sol üst köşesinde dünün tarihini ve neresi olduğunu ve aslında depremin 1000'inci gününde Murat Kurum'un iletişim kampanyası diye Türkiye'yi kandırdığı bölgede aslında neyin olduğunu hep beraber bir izleyelim. Kapatalım ışıkları, yayında kalanı ve yayından kaçanı görecek millet. Hiç kimseye hakaret yok. Gerçek depremzedenin duygusu, düşüncesi ağzından çıkanlar. Görün bakalım neymiş bölgede yaşananlar?
(Depremzedelerin yaşadıklarını anlatan video izletildi)
SİNPAŞ'IN MARMARİS'TEKİ KATLİAMI
Bir yandan, bir yandan da AK Parti'nin kara düzeninde bir yandan yangını görüyoruz. Bir yandan göçüğü görüyoruz, bir yandan depremde vermediği sözleri görüyoruz. Bir yanda da planlı şehirleri, doğayı ve halkı gözetmeyen, yandaş olunca gözü dönmüş bir rantçılığa ses etmeyen bir iktidarı görüyorum. Sinpaş Marmaris'te 1998 Sinpaş'a 98'de buranın verilmesi de yanlış ama 98 bu halde. Marmaris'te aday belirleme sürecindeyiz.
En büyük travma Sinpaş. Çünkü ikinci etap büyümüş, 3 etap diyorlar. Devlet arkalarında Marmaris bizden bu, buna mücadele edecek bir aday arıyor. Bugünkü Marmaris Belediye Başkanını MYK salonundan gece 3'ü çeyrek geçe aradım. Gece 3'ü çeyrek geçe.
Dedim ki gencecik yaşındasın. İlçe başkanlığından tanıyoruz. Sen dedim geldiğinde başta bu Sinpaş, bu rantçılarla mücadele edebilecek misin? Ederim Genel Başkanım. Söz mü? Söz. Cumhuriyet Halk Partisi sözü mü? Cumhuriyet Halk Partisi sözü. Acar Ünlü'yü görevlendirdik. 98'de şu halde ama büyük resim için görürseniz şu kadarı var 98'de. Şimdi dağlar dolmuş. İkinci etapla buralar dolmuş.
3 etapla villalar, millalar 46.000 metrekarelik yer yandaş Sinpaş tarafından 273.000 metrekareye çıkarılmış. Ha buralarda bizim sürecimizde seçime 3 gün kala imza atılmış. İmzayı atanları ben partimden attım. İmzayı atanların yani bu suça bir şeyiyle giderayak ortak olanların Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir partide yeri yok dedik. Acar Ünlü geldi.
Tabii bunların arkasında bakanlık duruyor. İstedikleri mahkemeden tak yürütmeyi durdurma alıyorlar. Çok namuslu ülkesini seven, doğayı seven hakimlerle bunların etki edebildikleri yukarıdan baskı yaptırdıkları arasında bir hukuk mücadelesidir gidiyor. İstinafın birinden onlar yürütmeyi durdurmayı alıyor. Birinden biz onlara bilmem neyi alıyoruz. Geldik 58 ruhsat iptal edildi. Yani şunun dışındaki 58 ruhsat iptal edildi. 1 milyar lira para cezası kesildi belediyemiz tarafından. Suç duyurusunda bulunduk ama talanı durdurmakta zorlanıyoruz. Halen daha kıyı dolgusu yapıyorlar. Bu kenarları dolduruyorlar. Bu kenarları dolduruyorlar. Halen daha beton döküyorlar. Biz mühür takıyoruz. Mühür gelip kırılıyor, çalışılıyor. Valisi, kaymakamı, jandarması ses edemiyor. Neden? Arkasında kimin olduğu belli. Buradan şimdi bu bu binanın fazladan yapılmış yerlerine, haksız, usulsüz alınmış ruhsatlarına dava açtığımız gibi onların mahkeme kararlarına karşı mahkeme kararları aldığımız gibi yıkım ihalesi açtık. Yıkım ihalesinin olduğu gün yıkım kararının yürütmesini durdurdular.
"BU REZİLLİĞİ DURDURMALIYIZ"
Marmaris'te Marmaris Belediyesi'nin Cumhuriyet Halk Partisi Örgütünün, Marmaris'teki çevrecilerin, Muğla'daki çevrecilerin bu doğa katliamına karşı mücadelesi sürüyor ama kamuoyunun farkındalığı ve desteği lazım. Yıkımı durdurmak, ruhsatları Ankara'dan almak, buralara oturmaya açmak ve 273.000 metrekare ile Marmaris'in canına okumak istiyorlar. Marmaris'e, Muğla'ya, Türkiye'ye vicdanı olan herkese sesleniyorum. Bu rezillik karşısında hukukçusundan ilk kez oy kullanacak vatandaşına kadar hepimizde sorumluluk var. Hepimiz elimizi vicdanımıza koymalıyız. Bu rezilliği durdurmalıyız.
Bu arada bizim belediye başkanımız Acar'a bunun etrafında köylerde köylüler yapar ya kendiliğinden evler. 150 tane kaçak köy evi tespit etmişler. Bunları yık diye emir veriyorlar. Yıkım kararı aldığımız gün yürütmeyi durdurma kararını verdirtenler gariban köylünün köy evine bir göz ilave etmiş. Videodan çektim. O bir göz evi dahi yık diye talimat veriyorlar. AK Parti'nin kara düzeni budur.
Bu düzeni değiştirmek boynumuzun borcudur. Şimdi Tabii aslında bütün grup toplantılarında ya da meydanlardaki mitinglerde hep ekonomik zorlukları, sorunları konuşuyoruz. Şimdi bütçe dönemi daha çok konuşmaya devam ediyoruz.
BU DÖRDÜ HARİÇ ENFLASYONDA ZİRVEDEYİZ
Konuşmamın sonunda söyleyeceğim. Önümüzdeki dönemde sadece sorunları değil, çözümleri duyacağınız çok bambaşka bir sürecin de içine giriyoruz. Ama 2018'den bu yana kronik hale gelen bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Sayın Erdoğan'ın şanla şerefle bitirdik dediği 23 yıla ilişkin geçen hafta madalyalarını takmıştık hatırlıyorsunuz. Beşi bir yerde. Kısaca hatırlayalım. Yoksullukta Avrupa birinciliği madalyası, işsizlikte Avrupa birinciliği madalyası, gelir adaletsizliğinde Avrupa birinciliği madalyası, yüksek faizde Avrupa birinciliği dünya ikinciliği madalyası, enflasyonda Avrupa birinciliği, dünya 5inciliği madalyası. Şimdi 6. madalyayı kazandılar.
Onu da 5'i bir yerdenin yanına 6. madalyayı takmak lazım. Gıda enflasyonunda Avrupa'da 1inci, dünyada 5inci. Dünyada dünyada Dünyada 200'ün üzerinde ülke var. Kiminin adını bilmiyorsun. Bunların dördü hariç geri kalanının da gıda enflasyonu bizden düşük. Bizi gıda enflasyonunda geçen 4 ülke. İran, Güney Sudan, Nikaragua ve Haiti. Haiti ve Nikaragua'dan sonra gıda enflasyonu en yüksek 5. ülke Türkiye. Bizden düşük 200'ün üzerinde ülke var. Ve maalesef maalesef bu fotoğrafları partimizin grubumuzun fotoğrafçıları ikisini dün bizzat çekti.
"TAVUK KESİLİR BOYNU TAŞLIĞI İLE ATILIR, ŞİMDİ SATIYORLAR"
Dönem defolu gıda dönemi. Bakın şurada yazıyor. Çıkma sebze meyve 60 lira. Normalde normalde 60 lira ve 200 lira arası olan şu 4 kasa 20-30 liraya alıyor. Adı çıkma sebze meyve satılıyor Ankara'da. Normal yufka 120 lirayla 140 lira, yırtık yufka 60 lira. Yırtık yufka satılıyor memlekette. Dün biz çektik. Tavuk eti 20 200 ve 250 lira, taşlık satıyor 50 lira. Tavuk boyun satıyor 75 lira. Tavuk boyun. Tavuk kesilir, taşlığıyla boynu atılır. Atılan taşlığı çorba yapsın diye garibana satıyorlar. Normal ekmek 15 lira bayat ekmek 8 lira Ankara'da.
Normal yumurta 8 lira, kırık yumurta 4 lira. Ve normalde dana eti 900 lira, çorbalık kemik satılıyor memlekette 150 lira. İşte AK Parti'nin kara düzeni budur. Bir tarafta bir eli yağda, bir eli balda oturanlar en pahallı restoranlarda en pahallı hesapları ödeyip keyif çatanlar bir tarafta çorbalık kemik alanlar tavuk taşlıktan tavuk suyuna çorba yapmaya çalışanlar.
AK Parti'nin kara düzeni budur. Eninde sonunda bu düzen sonunu bulur. Cumhuriyet Halk Partisi gelir, AK Parti'nin kara düzeni değişir. Bir de vatandaşın farkında olması lazım. Her seçimin bir maliyeti bir faturası var. Bakın bu da son genel seçimin faturası.
Enflasyon Erdoğan seçildiğinden beri 30. ayın içindeyiz. Geçen ayın açıklanan enflasyonuyla 29 ayda enflasyon yüzde 163 arttı. Diyordu ya verin yetkiyi görün etkiyi. Enflasyonun belini biz kıracağız. Dezenflasyon süreci başladı devam ettireceğiz.
Gördük etkiyi yüzde 163. Politika faizi geldiği gün 8.5 bugün 39.5 artış yüzde 365. Açlık sınırı yetkiyi son aldığında 10.362 lira bugün 28.412 lira artış yüzde 174. Yoksulluk sınırı 33.700'den 92.547'ye çıkmış. Artış yüzde 174. Bunları CHP hesaplamıyor. Bunları TÜİK rakamlarına göre Türk iş hesaplıyor. Türk iş. Ve asgari ücrete yapılan zam yoksulluk sınırı yüzde 174 atmış. Faizler yüzde 365 artmış. Ödenemeyen kredi kartına yüzde 95 faiz gelmiş. Bizim arkadaşlar geldikleri günden bugüne asgari ücrete yüzde 93 zam yapmış. Yoksulluk sınırı yüzde 174 zam tam yarısı.
"ECEVİT'İN DÖNEMİ OLSAYDI EMEKLİ ŞU AN 88 BİN LİRA MAAŞ ALACAKTI"
Maaşın alım gücünün yarısını çalıp kaçmışlar. Emekli maaşına yapılan zam yüzde 125 ama açlık sınırı yüzde 174 artmış. Açlık sınırı 28.000 olmuş emekli maaşı 16.000 lirada kalmış. İşçi ve emeklilere enflasyona hiç ezdirmedik diyorlardı. Geçen sene dediler ya gerçekleşen değil hedeflenen enflasyona göre. Yani hedefi düşük koyuyor beceremiyor yüksek çıkıyor. Gerçekleşen enflasyona göre zam vereceğine beklentiye göre veriyor. Sadece onu yapmasaydı Türkiye'nin hesapladığı enflasyonu verseydi bugün emekli aylığı 20.000 lira, asgari ücret 30.000 lira olacaktı.
Bugün asgari ücretliği 22.000 lirayla emekliyi 16.000 lirayla eziyorlar. Şimdi Yaşam İstiyor. Emekli. Emekli Yaşam İstiyor. Emeklilerimiz emeklilerimiz diyor ki insanca bir yaşam istiyoruz diye. Ben emeklilere her meydanda soruyorum. Tayyip Bey de sağ olsun kızıyor.
Çıkmış diyor sarraf sarraf geziyor altın hesabı yapıyor diye. Bu emekli insanca yaşam istiyor diyenlere şunu sorayım, hatırlatayım. Tayyip Erdoğan 23 yıl önce geldi en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. 8. Doğru mu? Doğru. Şimdi en düşük emekli maaşı 16.000 lira çeyrek altın 11.000 lira. Ben bölüyorum çıkıyor 1,5 çeyrek altın. Emeklilere soruyorum altın hesabı şaşar mı şaşmaz. Tayyip Bey'e soruyorum. Geldiğinde 8 çeyrek altın alan bu emekli.
Hani diyorsun ya Ecevit'e her lafı ediyorsun. Ecevit'in son verdiği emekli maaşı 8 çeyrek altındı. Bugünkü parayla bugünkü çeyrek altın fiyatıyla 88.000 lira. Ecevit'in 88.000 lira verdiği emekliye 16.000 lira maaş verip bir de Ecevit'in arkasından rahmetlinin senelerce attılar tuttular. Yazıklar olsun bu vicdansızlığa. Müjdeler olsun emeklinin gelecekteki güzel günlerine...
ÖZEL'DEN ERDOĞAN'A TOPLU İĞNE YANITI
Şimdi adalet krizi ile milletin huzurunu bozan, ekonomik krizde milletin ekmeğini küçülten iktidarın bu çoklu kriz ortamında bir de inkar politikalarının yani dün 10 Kasım'da inkar politikalarının halen daha devam ettiği bir süreçteyiz. Geçen gün diyor ki gençlere konuşuyor. Şunun farkında gençlerden her iki yeni seçmenden birisi Cumhuriyet Halk Partisine oy veriyor.
Yani geçen ay 17 ay 17 yaş 11 aylık olup bu ay seçmen olan kişi sorduğunuzda ankette yeni seçmen, genç yeni seçmen CHP'nin oyu %50. Çeşitli partilere yayılmış oylar. AK Parti'nin oyu o seçmen grubunda %16 %18. Diyor ki gençlere siz bilmezsiniz bizden önce şöyleydi böyleydi derken şöyle bir cümle kurdu. 25 yıl geriye doğru bir gidelim bakalım.
Bizim dönemimize kadar Türkiye'de toplu iğne üretiliyor muydu bir düşünün. Şimdi Tayyip Bey böyle büyük laflar edince bir de promter'dan okuyor ya millet sanıyor ki doğrudur. Ben Tayyip Bey 2 x 2 = 4 eder dese kerrat cetvelini kontrol ederim. Hemen gittim kontrol ettim. Hemen gittim kontrol ettim. Bizim dönemimize kadar toplu iğne üretilmedi diyebilir mi Tayyip Bey? Tayyip Bey diyemez. Özal diyemez, Demirel diyemez. Bu lafı 1952 yılında Adnan Menderes söylemiş.
1951 yılında İstanbul'da Atlı toplu İğne fabrikası açılmış. Menderes demiş ki biz gelene kadar toplu iğne de üretilemiyordu. Cumhuriyet Halk Partililer de rahmetli Menderes'e cevap vermişler. O fabrikanın temelleri bizim iktidarımızda atıldı. Cumhuriyet artık uçak fabrikası yapan, silah üreten şeker fabrikalarını açmış, Sümer Bankları yapmış, Demir Çelik fabrikalarını açmış Cumhuriyet Halk Partisi'nden iktidarı devraldınız. Toplu iğneyi üretecek hale de memleketi biz getirdik demiş. O gün orada siyasette bu konuşulmuş. Sayın Erdoğan'ın doğmasına 4 yıl var arkadaşlar o gün. O fabrika Türkiye Cumhuriyeti rahmetli Başbakan Adnan Menderes'in döneminde CHP döneminde çalışmaları başlayan temeli atılan Atlı toplu İğne fabrikasının kurdelesi kesildiğinde daha Sayın Erdoğan'ın doğmasına 4 yıl varmış. Bunun üzerinden bunun üzerinden 74 sene sonra toplu iğneyi biz ürettik gençler diyor. Biz gelmeden önce toplu iğne de yoktu 25 yıl önce diyor.
Sadece şunu söyleyeyim. Kulakları çınlasın. Bir bütçe görüşmesiydi. Ben grup başkan vekili olarak oturuyorum. Şimdiki Ortahisar Belediye Başkanımız Ahmet Kaya başkanım dedi. İki rulo var bunları açabilir miyim? Ne olacak Ahmet söyledi. Vallahi yap dedim. Meclis kürsüsünde belki akşam televizyonlar haber yaparken o görüntüyü verirler. Ahmet döndü AK Parti'ye dedi ki, yav dedi bak şunu görüyor musun dedi. Bu dedi hep laf ediyorsunuz ya CHP'nin yaptıkları dedi. Bir attı ruloyu fır Mahmut'tan aldı ucundan tuttuk biz sonuna kadar. 25 metre CHP'nin yaptıkları Sümer bankla başlamış Basma fabrikası diye 10-12 metre şey. AK Partililer bakıyor. O ne dediler. Ahmet de becerir bu işleri bunu tutuyor şimdi. O ne? Aha bu da dedi sizin sattıklarınız. Bir yaptı 15 metre de onlara doğru gitti.
"22 BİN ASGARİ ÜCRETLE NASIL ÇOCUK SAHİBİ OLSUN"
Sayın Erdoğan'la fikir olarak aynı tespitte buluştuğum ama sorumluluk olarak ayrıştığım bir nokta var. Doğurganlık hızının yarattığı tehlike. Şu anda doğum artış hızı Türkiye'de 1.7. Maalesef bu da AK Parti'nin kara düzeninin sonucu. Millet yoksulluktan, gelecek kaygısından dolayı öyle bir korktu, öyle bir frene bastı ki yav 22.000 lira asgari ücret veriyorsun. Neden çocuk sahibi olsun? Nasıl olsun?
O yoksulluğun içine bir çocuk doğurmaya veya bir tane varsa bir ikincisini düşünmeye cesaret edemiyor artık çiftler. Peki Erdoğan hani diyorlar ya güçlü lider dünya lideri öyle lider böyle lider. 3 çocuk yapın diyordu. Yetmez 5 diyordu. Nasıl düşmüş bu iş 1.7'ye? Sayın Erdoğan'a soruyorum. Geldiğinizde iktidara Türkiye'deki hane halkı büyüklüğü 4'tü. 4 kişiden Türkiye'deki nüfusu haneye böldüğünde 4 çıkıyordu. Şimdi 3 çıkıyor. Yani siz Türkiye'yi iki çocukla aldınız bir çocukla hale getirdiniz aşağı yukarı. Doğurganlık hızıyla ilgili Erdoğan şöyle demiş. Bu bir intihardır.
Doğru. Bu bir toplum için intihardır. Peki bu toplumu intihara sürükleyen kimdir? İntihara sürükleyen kimdir bu toplumu? Kabahat vatandaştan mı? Yoksulluğu, güvencesizliği dayatan bu iktidarın kara düzeninde mi? Millet kırık yumurta alıyor. Yırtık yufka alıyor, çıkma meyve peşinde koşuyor. Sonra da neden yeterince çocuk yapmıyorsun? Güya aile yılındayız. Aile kurumunu zayıflatan bu kara düzenin kendisidir. Bakın bütün vatandaşlarımıza söylüyorum.
Öyle aile emekli yılındayız dedi perişan etti bu emeklileri geçen sene. Geçen sene emekli yılında emeklilerin canını okudu. Bu sene Aile yılındayız. Aile yılındayız. Doğum artış hızı Doğum artış hızı 1.7'ye düşmüş. Hane halkı büyüklüğü 3 kişiye düşmüş ve aile kurumunu zayıflatan şeyin kendisi AK Parti'nin dayattığı açlık, yoksulluk, güvencesizlik ve gelecek kaygısıdır. Buradan tek şey söyleyeceğim şu. Biz kadına birey olarak değer veriyoruz. Kadını sadece aileye sıkıştırılmasına itiraz ediyoruz
Gençler ne zaman istiyorlarsa devletin de desteğiyle evlenecekler, aile kuracaklar, çocuk sahibi olacaklar. Her isteyen istediğince ben karışmayacağım. Kimse karışmayacak. Cumhurbaşkanımız karışmayacak. Kim ne kadar istiyorsa kendi gönlünce çocuk sahibi olacak. Devlet de sizinle birlikte o çocuğun o ailenin arkasında kapı gibi duracak. Canlı yayında grubumuzu takip eden değerli AK Parti ve MHP seçmenleri ve üyeleri Sayın Erdoğan'ın kurduğu kara düzenden bu partinin üyeleri ya da oy verenleri sorumlu değildir.
Kartalkaya'nın yanmasına sebebiyet verenler Soma faciasına sebebiyet verip yargılanmasına izin verilmeyenler metro inşaatıyla koca bir mahalle göçük tehlikesindeyken Makine Mühendisleri Odasını dinlemeyenler ya da bugün konuştuğumuz parfüm fabrikası yangınına yandaşın yeri diye denetlemeye gitmeyen kara düzeni yönetenlerdir. Bu kara düzen değiştiğinde emekliler sadece CHP'li emekliler değil, AK Partili emekliler de hak ettiği maaşı alacaktır. Bu iktidar değişirse bana da ilişilir mi diye korkmayın. Sadece suçu olanlardan hesap soracağız. Sizlere söyleyecek sözümüz oy verin siz de rahat edin.
"BU YOLU ERDOĞAN AÇTI"
Bu kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik kamu spotumuzun yayınından sonra şimdi yine tatsız, saçma sapan bir gündemimiz var. Değerli izleyenler, dinleyenler bu ülkede bir anayasa var. Bu anayasa bizim toplum sözleşmemiz. Beğenelim beğenmeyelim bir anayasamız var.
Daha iyisini yapmaya da ümidimiz var, hakkımız var. Ama anayasayı tanımayanlarla ona değer vermeyenlerle birlikte anayasa yapmak riskinden dolayı önümüzdeki süreçte bu millet anayasa yapacak anayasa yapmasını beklediği güçlü bir parlamentoyu bir kez daha tesis ettiğinde ve artık ülkede anayasa tanımazlar değil anayasal düzene sahip çıkanlar Türkiye'de o düzeni kuranlar 150 yıldır, 200 yıldır bunun mücadelesini verenler iktidar olduğunda çok daha iyi bir anayasamız olacak.
Ama en kötü anayasa anayasasızlıktan iyidir. Çünkü anayasa en başta, en başta yaşamın teminatıdır. Güvenliğin teminatıdır. Mal mülk sahibi olmanın mirastan hak sahibi olmanın, boşanırsan ortada kalmamanın, bir nafaka almanın sonuçta devletin senin adına silah kullanmasının, caydırıcı olmasının suçu önlemenin, malın mülkün canın namusun garantisidir anayasa. Ve bir bütündür anayasa. Anayasal düzen olmazsa gücü gücüne yeten dönemi başlar.
Köşedeki bakkalı alışverişe değil yağmaya gider birileri. Bu sefer ondan sonra giden alacak bir şey de bulamaz. Kimin gücü kime yetiyorsa oraya başlar. Bu yüzden anayasalar var. Bu yüzden var. Toplum sözleşmesi bu. Şimdi birileri anayasayı işine gelen maddesine sahip çıkan, işine gelen sayfayı baş tacı yapan, işine gelmeyen sayfayı yırtıp atan bir anlayışa büründüler. Bunu vaktiyle anayasayla ilgili ben o kararı tanımıyorum, saygı da duymuyorum diyerek aslında Erdoğan bu yolu açtı.
Sonra Anayasa Mahkemesi'ki bütün üyeleri AK Parti döneminde atandı. Sayın yüksek yargıçlar yani şöyle diyemez Erdoğan. Efendim bu Anayasa Mahkemesi aleyhime çalışıyor. Senin döneminde atandı herkes. Senin belirlediğin usule göre atandılar. Yapılan işlere bakıyorlar. Bazen bizim de memnun olmadığımız kararlar veriyorlar.
Bazen hukuka çok uygun kararlar veriyorlar. Ama bizim kararlarına saygı duyduğumuz saygı duymak zorunda olduğumuz bir kurum. Ve özellikle de övüne övüne bitiremedikleri kişisel başvurucu hakkı ki o gelirken bu maddeyi biz de destekliyoruz demiştik.
"TAYFUN KAHRAMAN ŞİDDETİN HİÇBİR YERİNDE OLMAYAN BİRİ"
Ama onlar zehrin etrafına şeker kaplama yapmışlardı. Şimdi bu Anayasa Mahkemesi Tayfun Kahraman'ı bizim kardeşimiz çok değer verdiğimiz bir isim. Pırıl pırıl birisi Vera'nın babası biliyorsunuz. 4 yaşındaydı Vera babası gittiğinde geçen sene okula başladı.
Babası bir kere kreşe götürüp alamadı. Her gün Vera'nın babasına söylediği telefonda bir söze yazdığı bir mektuba, çizdiği bir resme ağlıyoruz biz. Bunu samimiyetle Sayın Erdoğan'la da paylaşmıştım. Tayfun öyle biri ki Gezi olayları sırasında görüşülen heyetteymiş. Çıkınca diyor ki Sayın Başbakanımız diyor. Bunu bunu bunu bunu vaat etti diyor. Hemen diyor Topçu Kışlası yapılmayacak. Ağaçlar kesilmeyecek. Mahkeme kararı beklenecek. Mahkemeyi kaybetsek bile İstanbul'da referanduma sunulacak. Gezi sakinlerini evlerine dönmeye davet ediyoruz. Taktirlerine bırakıyoruz diyor. Yani aslında Erdoğan'ın o şeytanlaştırdığı Gezi'nin o tartışmalı son günlerinin yaşanmadan daha hadi herkes evine gitsin ağaçları kurtardık mücadelesinin adı Tayfun Kahraman. O günkü yaptığı basın açıklamasını da kendisine verdim. Daha sonra Sayın Bülent Arınç'a da söyledim. Müzakere yürüten hiç şiddetin bir tarafında olmayan birisi...
Üç kere de beraat etti geziden. Son beraatte hep birlikte ayağa kalktık. Türk milleti adına dediler. Kararı dinledik. Herkes beraat etti oturduk. Kavala'yı salmayıp casusluktan tutuklayıp yeniden yargılayım derken ki çok büyük haksızlık ve hukuksuzluktur ona yapılan. O gün casus diyorlardı. Bugün casus değilmiş de biz geziden bir daha yargıladık diyorlar.
Üçüncü yargılamada cezalar yağdırdılar falan. Tayfun Kahraman da bu meclisin Hatay'dan seçilmiş milletvekili Can Atalay gibi yargılandı ve Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi 13. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söyleyerek esastan görüştü ve karara bağladı ve yeniden yargıla uygun görüyorsan da tahliye et dedi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi bekledi bekledi bekledi, oyalandı, mütalaa bekledi. Sonra bir karar yazdı. Diyor ki Anayasa Mahkemesi süper temyiz mercii değildir.
Bizim kararımız Yargıtay'a gitmiştir. Kesinleşmiştir. E Anayasa Mahkemesi niye var? Haksızlığa uğradım diyene bakmış karar vermiş ben bu karara uymam. Şimdi burada Anayasanın 138 ve 153'ü diyor ki Anayasa Mahkemesi kararları gerekçesi yayınlanması ile birlikte uygulanır. Yasama, yürütme ve yargı merciileri açısından bağlayıcıdır. Bu diyor beni bağlamaz. Bir kere en başta en önemli tutarsızlığı söyleyelim.
Bu anayasa bu 13 Ağır Ceza aynı başkan Anayasa Mahkemesi 2022 yılında karar vermiş. Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın örgüt lehine suç işlemekten cezalandırılan birini yani 13'ün terör örgütü için suç işledi dediği birini adil yargılamadın yeniden yargıla demiş karara uymuş, yargılamış ve beraat ettirmiş. Gerekçesine de şey yazmış. Anayasa 138 ve 153'e göre Anayasa Mahkemesi yargı merciileri açısından bağlayıcıdır.
"CUMHURBAŞKANLIĞI'NIN YETKİLERİNİ DE YIRTARLAR"
Dün o yargılamada iki yıl önce süper temyiz mercii değil Anayasa Mahkemesi karara uyuyor. Bugün Tayfun Kahraman için olunca aynı başkan aynı mahkeme bu karara uymuyor ve itiraz ediyor. Nereden yüz buluyor? Anayasayı tanımayanlardan yüz buluyor. Buradan en büyük tehlikeyi Sayın Erdoğan'a, Sayın Adalet Bakanı'na biraz sessiz kaldıkları bu hususta en büyük tehlikeyi ifade etmek isterim. Bugün Anayasa Mahkemesinin sayfasını yırtanlar yarın gelir yürütmenin sayfasını yırtarlar. Yarın bakanların yetkilerini yırtarlar. Yarın Cumhurbaşkanlığının yetkilerini yırtarlar. Gelirler yasama meclisinin oluşumuna ilişkin sayfaları yırtarlar.
Anayasalar herkesi korur en çok iktidarları korur. Çünkü iktidarlar anayasadan aldıkları yetkiyle yönetirler. Geçmişte aynı hatayı yaptınız. Anayasa tanımayanlarla kumpas kuranlarla ve her türlü iftira ve hakaretle bu ülkenin namuslu komutanlarına aydınlarına yazarına çizerine milletvekiline saldıranlara gözünüz yunuz. Anayasayı çiğnettiniz. 15 Temmuz akşamı az daha sizi çiğnemeye kalktılar. Bu milletin evlatlarını tankla çiğnedi bunlar. Biz o gün de anayasa diyorduk. 15 Temmuz'da da anayasaya karşı ayaklananlara karşı dimdik ayakta durduk.
Bugün yüz verdiğiniz birilerine anayasayı çiğnetirken size yine aynı tarihi hatırlatmayı yapmak istiyorum. Tüm vatandaşlarımıza da seslenmek isterim. Biz çok bedeller ödedik, ödüyoruz, anlaşılıyor ki bir süre daha ödeyeceğiz. Ama hiçbir zaman millete inanmaktan, millete güvenmekten vazgeçmeyeceğiz. Herkes içinde bulunduğumuz durumu doğru okumalıdır. Türkiye'de iktidar hırsı uğruna yargı eliyle çok tehlikeli bir yol açılmaktadır. Esasen bu yolu açanlar içinde bulundukları süreç kendilerini artık iktidardan götürmeye yakın olduğu için iktidarı kaybetmemek için bunu yaparken geleceğe çok kötü bir miras, çok kötü örnekler bırakmaktadırlar.
Bugün bu düzenin hedefi CHP. Yarın bir başkası olacak. Bugün CHP'ye saldıranlar yarın başkasına saldıracaklar. Saldırmıyorlar mı? İş insanlarına, sırf sindirmek için TÜSİAD Başkanı kürsüde eleştiri yaptı diye TÜSİAD Başkanını alıp götürüyorlar. Sanatçılar sırf muhalif duruyorlar diye sabahın köründe alıp götürüp hepsine uyuşturucu müptelası muamelesi yapıp görüntülerini servis edip kan alıyor, idrar alıyor, saç deli alıyorlar ve bunu sabah 6.00'da yapıyorlar. Aldıklarının %90'ı sadece itibar suikastına uğradığına, emzirdiği 3 aylık bebesinden ayrı kaldığına, üzüntüden kahrından başına neler geldiğine kalıyor.