Son Dakika: Müsavat Dervişoğlu'ndan Kobani Davası açıklaması! 'Hatırlatılmasını sevmezler ama...'
Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Kobani Davası'na ilişkin "Açılım sürecinin tarafları, hatırlatılmasını pek sevmezler ama Dolmabahçe’de 6-8 Ekim’den 4 ay sonra buluşup sonrasında da barış bildirisi okudular. Yani sanıklar ve iktidarın siyasi temsilcileri önce uzlaşmaya oturdular sonra da bozuştular" yorumunu yaptı. Ayhan Bora Kaplan soruşturmasına gönderme yapan Dervişoğlu, "Hiçbir şey olmasa bile belli ki bir şeyler oluyor" dedi.
12punto
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dervişoğlu, konuşmasına helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete rahmet dileyerek başladı.
Ayhan Bora Kaplan soruşturmasına gönderme yapan Dervişoğlu, "Kendisine yapılan haksızlığa karşı güvenle ve inançla Ankara’da hakimler var diyerek kim kendi kendini teskin edebiliyor? Hangimiz karakoldan arandığında gönül rahatlığıyla yaptığından ya da yapmadığından emin olarak oralara gidebiliyor ki? Ankara organize suçlar müdürü savcılığa gidip ifade vermek istiyor. Savcı ifade vermeye gelene gözaltı kararı çıkartılıyor. Emniyete güvenmeyip Jandarma’ya aldırıyor. Jandarma alıp istihbarat teşkilatına götürüyor. İl emniyet müdür yardımcısı ve beraberindekiler tutuklanıyor. Hiçbir şey olmasa bile belli ki bir şeyler oluyor" ifadelerini kullandı.
Kobani Davası'na da değinen Dervişoğlu, "Dolmabahçe’de 6-7-8 Ekim’den 4 ay sonra 28 Şubat 2015’te buluşup sonrasında da barış bildirisi okudular. Yani sanıklar ve iktidarın siyasi temsilcileri önce uzlaşmaya oturdular sonra da bozuştular Mahkemenin gerekçeli kararını bekliyoruz. Ülkemizi ateşe çevirmek isteyenlere verilen cezaları da ayrıca değerlendireceğiz. Ama onlarla Dolmabahçe’de pazarlık edenleri de asla unutmayacağız" diye konuştu.
TBMM Grup Toplantımızdayız... #YıkılsınDüzenYaşasınMillet https://t.co/8YxqqbGpXW
— İYİ Parti (@iyiparti) May 22, 2024
Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"105 yıl sonra içinde bulunduğumuz şartların 1919 şartlarına ne kadar benzer olduğunu, nasıl bir çaresizlik içinde olduğumuzu bir kere daha sıralamayacağım; bunun hamasetine de yaslanmayacağım. Buradan milletimizin kırık kalbine, incinen gururuna, çiğnenen onuruna, zedelenen ruhuna bir vesvese daha vermeyeceğim.
Bizler 'İYİ' ve cesur insanlar; çarşıdan, pazardan, hastaneden, mahkemeden, okuldan, karakoldan habersiz, şuursuz ve duyarsızlardan, yani milleti maraba sayanlardan değiliz. Çocukluğunda bağdaş kurup oturduğu yer sofralarını, yere düşen ekmeği öpüp alnına koymayı, yatarken dua ettiği Yaradan'a sadece kendisi için değil; vatanı ve milleti için de kalpten dua edenlerdeniz.
"MİLLİ DEVLETTEKİ İNADIMIZ MUSTAFA KEMAL'İN İNADIDIR"
Bizler bu toprakların değerlerine yabancılaşmış aymaz atanmışlardan hiç değiliz. Bugün burada 105 yıl sonra tekrarlanması ve hatırlanması gereken şey; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm sorunları çözmek için ortaya koyduğu milli hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız müstakil bir Türk devleti tesis etme ülküsüdür. Aslına bakarsanız parlamenter sistemdeki ısrarımız Mustafa Kemal Atatürk'ün ısrarıdır. Milli devletteki inadımız da yine Mustafa Kemal'in inadıdır. İşte biz o yüzden 'milli hakimiyet' diyoruz, 'milli Meclis' diyoruz, 'milli devlet' diyoruz!
"İKTİDAR, BİR YILAN MİSALİ KENDİ KUYRUĞUYLA SAVAŞIYOR"
İktidar adeta kendini yemeye çalışan bir yılan misali kendi kuyruğuyla savaşıyor. Kendi geçmişini unutan bir meczup gibi aynada gördüğü suretine terörist diyor, albümde gördüğü fotoğraflarına ise darbeci diyor FETÖ’cu diyor. Vesayet vesvesesine sığınarak millete operasyon çekiyor.
28 Şubat zulmünde muktedirleri memnun milleti mağdur eden ve o haklı mağduriyetten insafsızca nemalananları abad eden yine o yargıydı. Şerefli Türk ordusuna kurulan şerefsiz kumpaslarda yalanları doğrular üzerine boca ettiren yine aynı yargıydı. Devlet sırlarını yağmalayan da o idi. FETÖ ile sözde mücadele edenlerin senin FETÖ’cüm benim FETÖ’cüm borsasında yatırımı muktedirlere yapan yine o yargıydı. Tek adam sisteminde Sinan Ateş’in kanıyla iddianame yerine ahtır senedi yazan da o senedi cirolayan da yine aynı yargıydı. İddianame değil ibraname hazırlamışlardı.
AYHAN BORA KAPLAN SORUŞTURMASINA GÖNDERME
Kendisine yapılan haksızlığa karşı güvenle ve inançla Ankara’da hakimler var diyerek kim kendi kendini teskin edebiliyor? Hangimiz karakoldan arandığında gönül rahatlığıyla yaptığından ya da yapmadığından emin olarak oralara gidebiliyor ki? Ankara organize suçlar müdürü savcılığa gidip ifade vermek istiyor. Savcı ifade vermeye gelene gözaltı kararı çıkartılıyor. Emniyete güvenmeyip Jandarma’ya aldırıyor. Jandarma alıp istihbarat teşkilatına götürüyor. İl emniyet müdür yardımcısı ve beraberindekiler tutuklanıyor. Hiçbir şey olmasa bile belli ki bir şeyler oluyor.
KOBANİ DAVASI AÇIKLAMASI
Açılım sürecinin tarafları hatırlatılmasını pek sevmezler ama ben kararlıyım ve unutturmayacağım. O ağalar Dolmabahçe’de 6-7-8 Ekim’den 4 ay sonra 28 Şubat 2015’te buluşup sonrasında da barış bildirisi okudular. Mahkemenin gerekçeli kararını bekliyoruz. Ülkemizi ateşe çevirmek isteyenlere verilen cezaları da ayrıca değerlendireceğiz. Ama onlarla Dolmabahçe’de pazarlık edenleri de asla unutmayacağız, unutturmayacağız!
"EMEKLİLER İKTİDARIN ZULÜM SOPASINDAN PAYINA DÜŞENİ ALIYOR"
Önce yumuşama ve normalleşme, sonra içeriği belli olmayan yeni anayasa daha sonra da etki ajanı tartışmaları ve ekonomik felaketleri konuşulmaz kılma tiyatroları...
Adalet terazisini hurda demir fiyatıyla görenler, Türk milletine pul kadar bile değer biçmiyor. Nereden mi biliyoruz? Emeklilerin feryatlarını duymayıp KYK yurtlarında 1 ay tatil teklif edenlerden. Toplumun her kesimi gibi emekliler, iktidarın zulüm sopasından payına düşeni fazlasıyla alıyor.
O yurtları depremzedelere açmak için 40 takla attıkları zaman hatırlamışlardı ki o zaman bile nazlanmışlardı. Depremzede konusunu da tamamen unutturdular. Halen binlerce insanın perperişan yaşadığı koşulları unuttular, verdikleri ev ve iş sözlerini yok saydılar, o yurtları da düşen asansörlerle hatırlamışlardı. Sonra ne oldu, sorumlular cezalandırıldı mı, asansör ve binalara bakım yapıldı mı bilen yok.
EMEKLİ MAAŞLARINA İLİŞKİN ÇAĞRI
Bugün milyonlarca emekli vatandaşımızın asgari ücretin altında emekli maaşı almasının tek sebebi, AKP iktidarının 2008 yılında yapmış olduğu düzenlemelerdir. Güncelleme katsayısını yüzde 100’den yüzde 30’a düşürdüler. Aylık bağlama oranını yüzde 75’lerden yüzde 50’ye düşürdüler. Sonuç ise 2003 Ocak ayında en düşük emekli maaşı asgari ücretten yarı yarıya fazla iken bugün en düşük emekli maaşı asgari asgari ücretin altındadır. Emekli vatandaşlarımızın dertlerini bir nebze olsun çözecekseniz saçma sapan vaatler yerine en düşük emekli maaşını 21 sene önceki haline getirin ve asgari ücretin üstüne çıkarın.
Milletini yoksullukta eşitleyen iktidarın, diplomalı yoksullarımızla bastonlu yoksullarımızı bir araya getirdiği nokta haline geldi KYK yurtları.
"BÜYÜKŞEHİRLERDE SUÇ GETTOLARI OLUŞTU"
Ülkemizin 81 ilinden gelen haberler gasp yaralama vahşet cinayet sanılmasın ki sadece organize suç var sanılmasın ki sadece mafya ve devlet ilişkisi var. Dillerine pelesenk ettikleri Türkiye Yüzyılı’nda market kuyrukları Sovyetler Birliği, sokaklar Orta Doğu, yollar Latin Amerika haline geldi.
Tayyip Erdoğan Türkiye’si gazetelerde koskoca bir üçüncü sayfa haberinden ibaret kaldı. Artık büyükşehirlerin bazı yerlerinde suç gettoları oluşmuş durumdadır. Can, mal, ırz güvenliği kalmamış haldedir. Alınan bekçiler nerededirler? Alınan bekçiler görev saatlerinde gerçekten dolaşmaktadır mıdır? Yargıda reform iddiaları ortaya atanlar, güvenlik birimlerinize yardımcı olmanızın bir yolu da infaz düzenlemelerini gözden geçirmektir. Katili caniyi gözü dönmüş ıslah olmamışları sokaklara salmamaktır. İktidarın görevi sokakları ölünebilir değil yürünebilir yapmaktır.
Bu memleket siyasileşmiş cemaatlerin, mafyalaşmış siyasetçilerin ve siyasallaşmış mafyaların devlet içindeki güç mücadelesinden bıkmıştır. Bu millet artık iktidarın zaaflarından beslenen karanlık güç odaklarından yorulmuştur. Bugün Türkiye'de bürokrasi ve yargı şayet devlet içinde yapılanmış ve siyasallaşmış cemaatlerin oyun sahası haline gelmişse ve suç örgütlerinin hakimiyet ve hesaplaşma alanına dönüştüyse bunun tek sorumlusu vardır o da iş bilmez Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Yargıda reform nidaları atanlar güvenlik birimlerimize yardımcı olmanızın bir yolu da infaz düzenlemelerini gözden geçirmektir. Katili, caniyi gözü dönmüş, ıslah olmamışları sokaklara salmamaktır."